“İÇ GÜVENLİK YASASI DEMOKRASİYİ ZEDELEDİ”

Gündem 12.02.2016 - 10:31, Güncelleme: 12.09.2022 - 18:02 1557+ kez okundu.
 

“İÇ GÜVENLİK YASASI DEMOKRASİYİ ZEDELEDİ”

Yeniurfa Gazetesi'nin her hafta önemli bir ismi konuk ettiği "Sen Söyle Şanlıurfa'nın" bu hafta ki konuğu Şanlıurfa Barosu Avukatlarından Murat Toprak oldu.
RÖPORTAJ: MEHMET CANBEK Baronun genç ve başarılı avukatı ile sohbet havasında geçen röportajda Av. Murat Toprak kamuoyunda iç güvenlik yasası olarak bilinen yasa ile ilgili birçok konuyu biz sorduk Avukat Murat Toprak cevapladı. İÇ GÜVENLİK YASASI İLE İLGİLİ BİZE BİLGİ VERİRMİSİNİZ? "Türkiye kamuoyunda iç güvenlik yasası olarak uzun süre tartışılan, 6638 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 27.03.2015 tarihinde TBMM'de kabul edilmiş, 04.04.2015 tarih ve 29316 nolu Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Peki, çokça tartışılan, ciddi muhalefet tepkisine maruz kalan, hatta hiçbir zaman görmediğimiz manzara olan CHP, MHP ve HDP'nin de muhalefet partileri olarak TBMM'de birlikte karşı çıktığı, uğruna meclis genel kurulunda oturma eylemlerinin yapıldığı, bu yasada neler vardı. " BU YASA İLE HAYATIMIZDA NE DEĞİŞECEK, YASA HANGİ HAKLARIMIZDA NE GİBİ DÜZENLEMELER GETİRMEKTE? "Bu yasa çıkarıldığı dönemde; yapılan düzenlemeler mecliste, basında, akademisyen çevrede çokça tartışılsa da yasa ile hayatımızın nerelerinde ciddi sıkıntıların olacağını, çok az kişi ve kurum gündeme getirmeye çalışmış idi. Aslında yapılan yasal düzenlemeden toplumun çok geniş kesimi haberdar değildi. Olaya hukuk, özgürlükler ve insan hakları açısından bakmanın ötesinde, yıllardır toplumun kamplara bölünmesinin de getirdiği sonuç olarak, siyasi olarak değerlendirildi. İktidardan yana olanlar yasanın çıkmasını isterken, muhalefet yasaya karşı çıkmakta idi. Hâlbuki yasalar, yasal değişiklikler, genel düzenleyici yasama faaliyetleri olup, Hukuk Devletlerinde, hatta Türkiye gibi yönünü Avrupa İnsan Hakları değerler sistemine çeviren ülkelerde, aslında iktidara ve muhalefete göre değişen yasa mantığını düşünmek mümkün değildir. Burada yegâne kıstas Hukuk Devleti ile İnsan Hak ve Özgürlükleri olması gerektiği gün gibi açıktır.Hukuk Devleti ilkesinden ne anlaşılması gerektiği hususunda, Türkiye'de en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi kararlarına baktığımızda; 1963 tarihinde verdiği bir kararına mahkeme; Hukuk Devleti, İnsan Haklarına saygı gösteren, bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olması gerekir. Hukuk devletinde yasa koyucu organda dahil olmak üzere, devletin bütün organlarının üstünde hukukun mutlak bir egemenliğine sahip olması, yasa koyucunun faaliyetlerinde her zaman kendisini, anayasa ve hukukun üstün kurları ile bağlı tutması gerekir. Çünkü yasanın üstünde, yasa koyucunun bozamayacağı temel hukuk kuralları, evrensel ilkeler ve anayasa vardır. Yasa koyucu bunlardan uzaklaştığı takdirde meşru olmayan bir tasarrufta bulunmuş olur, şeklinde tarif etmiştir. 1986 tarihli bir kararında da yine mahkeme aynı şekilde hukuk devletini yorumlamış, tarif etmiştir. " BU YASADA NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER YAPILDI? "6638 sayılı yasa, toplamda 68 madde ile çok sayıda yasada değişiklikler yapmıştır. İşte yapılan bu değişikleri ana hatları ile Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtmiş olduğu Hukuk Devleti, Evrensel Hukuk İlkleri açısından bu yazımızda irdeleyeceğiz. Yasanın insan hak ve özgürlükleri açısından meydana getirdiği, getireceği sıkıntıları ifade etmeye çalışacağız. 2015 yılının 2.yarısından itibaren, Türkiye'de yaşanan olaylara baktığımızda, sanırım 6638 sayılı yasanın getirdiği değişiklikleri daha da dikkatli incelememiz gerekmektedir. Bu yasanın getirdiği değişiklikleri ana hatları ile özelikle İnsan Hakları Hukuku açısından değerlendirdiğimiz de karşımıza çıkan sıkıntıları şöylece özetleyebiliriz;a)-Üst aramasında polise geniş yetkiler tanınmıştır.Bu yasa değişikliği ile polise, Anayasa sınırlarını da aşan bir arama yetkisi veriliştir. PSVK madde 4'te düzenlenmiş olan önleme aramasında; kişiler ve araçlar durdurulabilir, kimlik kontrolü yapılabilir, kişinin üstü elle aranabilir ve aracının dışarıdan bakmakla görülen kısımlarına bakılabilir. Yasanın bu haliyle dahi kişilerin keyfi olarak durdurulmaları, aramalar nedeniyle uzun süre bekletilmeleri sürekli şikayet konusu olmaktaydı. Ayrıca bireylerin toplumsal gösterilerde, toplantılarda katılımın engellenmesi amacıyla yapılan önleme aramaları ve durdurmalar çoğu zaman ciddi tartışmalara sebep olan hukuka aykırı idari yöntemler idi.Yeni yasal düzenleme ile CMK ve Anayasa ile özellikle arama konusunda var olan güvenceler ortadan kaldırılmaktadır. Anayasa'nın 20. Maddesinde "Usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz."denilmektedir. PSVK 4. Maddede yapılan yasal değişiklik ile aramalarda, acele hallerde dahi savcı tamamen devreden çıkartılmış, mülki amirin görevlendireceği kolluk amirinin yazılı talimatı, gecikmesinde sakınca olan hallerde sözlü emri ile polise gözüne kestirdiği kişi ve araçları durdurma, kişinin üstünü, özel eşyalarını, aracının kapalı kısımları dahil her yerini arama yetkisi verilmiştir. Bu arama işlemi 24 saat içinde görevli hakimin onayına sunulacaktır. Anayasa'da hakim, savcı ya da acil hallerde yetkili merciin yazılı emri dışında kimsenin üstü ve eşyasının aranamayacağı açık ve net olduğu halde, getirilen değişiklik ile kişilerin polis tarafından keyfi bir şekilde aranması, adeta polisin gözüne kestirdiği kişinin aranmasını beraberinde getirecektir. Bu düzenleme Türkiye Anayasası hükümlerine aykırı olduğu gibi Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de güvence altına alınan, özel hayatın gizliliği ve seyahat özgürlüğü gibi temel insan haklarına aykırı bir düzenleme olmuştur.b)-Polise kişileri "koruma altına alma" ya da "önleyici gözaltına alma" yetkisi verilmiştir.2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu 13 madde yapılan değişiklik ile polisin 13.madde gereği gözaltına alma ve gözaltına aldığı kişiler hakkında yasal işlem yapma yetkisinin yanında; Ceza Muhakemesi Hukukunda, Anayasa'da ve AİHS hükümlerinde olmayan, polise kişileri "koruma altına alma" yetkisi gelmiştir. PSVK 13.maddedeki bentlere baktığımızda, bu bentlerde sayılan kişiler hakkında göz altına alma ve hakkında işlem yapma yetkisi olan polise, neden kişileri "koruma altına alma" yetkisi tanındığı doğrusu izahı zor olan bir düzenlemedir. Ancak 2015 yılının 2.yarısından bu tarafa, Türkiye'deki sürece baktığımızda; hiçbir suçu, eylemi olmayan bir kişinin ya da kişilerin toplumsal olaylarda bir araya gelmesini, toplumsal tepkilerini göstermelerini engellemek için polise kişileri, de facto bir biçimde koruma altına alma, yani belli bir süre kapalı bir ortamda göz altına alma yetkisi tanınmıştır. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği hakkı ile özgürlüğü anlamında son derece sakıncalı bir düzenleme olmuştur. Bu düzenleme aynı zamanda, savcının bilgisi ve talimatı olmadan, kişilerin göz altına alınmasına sebep olduğundan, avukat yardımından faydalanma, yakınlarına haber verme gibi savunma hakları da kısıtlanmış, dolayısıyla ihlal edilmiş olmaktadır.c)-Polise ev ve işyerinde ifade alma yetkisi getirilmiştir. PSVK 15.madde de yapılan değişiklik ile polise; müşteki, mağdur veya tanık ifadelerini, talepleri halinde ikamet ettikleri yerlerde veya işyerlerinde de alabilecektir. Bu düzenleme ile Ceza Muhakemesi Hukukunun temel işleyişine aykırı bir düzenleme yapılmıştır. İfade alma temelde bir yargılama faaliyeti olup, ifadenin mahkeme, hakim veya savcı tarafından alınması esastır. Polisin ifade alması istisnaidir. Bu şekilde yargısal yetki kolluğa devredilerek, kişiler için getirilen güvenceler olan işkence, kötü muamele, aldatma, yorma, çıkar vaat etme yasağı, avukat yardımından yararlanma hakkı gibi haklar ortadan kaldırılarak, kişi korumasız bırakılmaktadır.d)-Polise orantısız silah kullanma yetkisi getirilmiştir. Yapılan düzenleme ile PSVK 16.maddesine d) bendi eklenmiştir. 16.madde esasında polisin silah kullanma yetkisinin sınırlarını belirleyen bir maddedir. Eklenen d) bendine göre; "Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara Molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde" silah kullanabileceği düzenlemesi yapılmıştır. Anayasanın 17.maddesinde kolluk güçlerinin silah kullanma yetkisi çok sınırlı olarak sayılmış iken, yine PSVK 16.maddenin, yasal değişiklikten önceki halinde de sınırları ve çerçevesi çizilmiş olan polisin silah kullanma yetkisi olduğu halde, niçin d) bendi yasa maddesine eklenmiştir acaba. Burada şunu düşünmekteyiz; sapan, demir bilye, Molotof kokteyli, havai fişek gibi yanıcı maddeler dahi silah kapsamına alındığından, tüm bunlara karşı daha geniş çerçevede, orantısız silah kullanma yetkisi polise verilmektedir. Ayrıca bu düzenlemenin kolluk güçlerinin silah kullanma konusundaki yasalara aykırı uygulamalarının yasal hale getirme çabası olarak da değerlendirilebilinir. Keza bu düzenleme kolluk gücüne, silah kullanmada daha geniş yetkiler verdiğinden, polisin toplumsal olaylar nedeniyle orantısız silah kullanma dolayısıyla ölen çocuk ve gençlere dair davalarda cezasızlığı sağlamaya amacına da yönelik olduğu söylenebilir. Türkiye'nin taraf olduğu ve yargılama yetkisini kabul ettiği AHİM mevzuatında ve içtihatlarında; kolluk güçleri ancak kendisinin veya başkasının canına yönelik çok yakın ve ciddi bir tehlikenin varlığı halinde, tehlikeyi bertaraf edecek ölçüde silah kullanabilir. AHİM mevzuatı ve içtihatları karşısında, kolluk güçlerinin PSVK madde 16'ya eklenen d) bendi kapsamında, Türkiye'de silah kullandığı tüm olaylarda, Türkiye aleyhinde ihlal kararlarının çıkacağı muhakkaktır. e)-Dinlemelerde ciddi değişikliğe gidilmiştir. PSVK ek 7. Maddesi ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri hakkında kanunun Ek 5.maddesinde yapılan değişiklik ile artık hakim kararı olmaksızın Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Daire Başkanının emriyle 48 saate kadar kolluğa, insanları dinleme olanağı verilmiştir. Bu sürenin sonunda, zaten dinleme yapılmış, kişinin özel alanına müdahale edilmiş, haberleşmenin gizliliği hakkı ihlal edildikten sonra, bu dinleme işlemi hâkim onayına sunulacaktır. Hâkim onayına sunulması, gerçek bir hâkim güvencesi taşımaktan öte dinlemelerin yasal hale getirilmesine yöneliktir. Üstelik kısa bir süre önce, usulsüz dinlemeler nedeniyle çokça tartışılan bu husus, yine usulsüz dinlemelere sebep olacak şekilde, dinlemelerin onay makamını da sadece ve sadece Ankara'da görevlendirilecek bir ağır ceza hâkimine verilmiştir. Böylece iktidar sahiplerinin, istedikleri kişileri hakim kararı olmadan 48 saate kadar dinlemesi kolaylaştırıldığı gibi kişilerin, kendilerinin dinlenip dinlenmediği, dinlendi ise bunun yasal dayanaklarını sorgulama ve hak arama imkanları da tamamen imkansız hale gelmiştir.f)-Toplantı ve gösteri yürüyüşü ile demokratik eylem yapma/tepki koyma hakkına toptan yasak getirilmiştir.AHİM'in barışçıl toplantı ve gösterilere dair Türkiye aleyhinde verdiği çok sayıda ihlal kararı vardır. Bu ihlal kararlarının genelinde, barışçıl toplantı ve gösterilerde, bu hakkın engellenmesine yönelik kolluk uygulamaları ve bu toplantı ve gösterilerde bulunan kişilerin, bu haksız engellemeler karşısında, kolluğa direnme ve benzeri suçlar ile bu kişiler hakkında dava açılmasının artması, ayrıca bu tür gösterilerde orantısız güç kullanan kolluk güçleri hakkında herhangi bir dava açılmaması yahut cezasız kalmalarını sağlayan mevzuat hükümlerinin AİHS'yi ihlal ettiği hususları vurgulanmıştır. " BU YASA HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ADINA NELERİ KAPSIYOR? "AHİM kararları aynı zamanda, AİHS ve AHİM içtihatlarına aykırı olan mevzuatın değiştirilmesini de zorunlu kılarken, Türkiye bu düzenleme ile adeta tam tersini yapmış, gözaltı süresini uzatmış, toplantı ve gösteri hakkını, barışçıl gösteri hakkını dahi kullanılamaz hale getirmiştir. Polisin bu tür olaylardaki fiili engellemeleri, yasal hale getirilmiştir. Bu hak ve özgürlükleri düzenleyen, yasalardaki cezalar orantısız ve ölçüsüz, ceza adaletine aykırı olarak, şiddetli bir şekilde artırılmıştır. 2911 sayılı yasanın 33.maddesinin 1.fıkrası, 6638 sayılı yasanın 8.maddesi ile değiştirilerek, biber gazının etkisinden kurtulmak için yüzünü kapatan, gaz maskesi takan veya giysisinden herhangi bir işaret, amblem olan kişilerde artık suçlanabilecek ve ceza alabileceklerdir. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri yürüyüşleri hakkında kanunda yapılan değişiklikler ile artık örgüt propagandası iddiası yahut izinsiz ve yasadışı olduğu iddia edilen toplantılar kapsamında yakalanan kişiler CMK 91 madde gereği göz altına alınabilecek, ayrıca bu suç iddiaları CMK 100 madde kapsamında kataloğ suçlar olarak bu yasayla düzenlendiğinde, bu kişilerin tutuklanması adeta seriye bağlanabilecektir. Zaten son 6 aylık uygulamaya bakıldığında ceza infaz kurumlarında yer kalmadığı da görülmektedir.6638 sayılı yasanın, yine toplantı ve gösteri özgürlüğü bağlamında, 5442 sayılı yasanın 11.maddesinde yaptığı değişiklik ile mülki amir olan Vali ve Kaymakamları yetkileri hukuka aykırı olarak artırılmış, savcının görev olan suç faillerinin tespiti ve yakalanması hususunda, kolluğa talimat verme imkanı sağlanmıştır. Ceza Muhakemesi Hukukunda, suç ve suçlu araştırması yetkisi tamamen savcıya ait iken, yargılama hukukunun bu yetkisinin mülki amirlere verilmesi de kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma hakkını ciddi anlamda sıkıntıya sokacaktır. 6638 sayılı iç güvenlik yasası ile uyuşturucu gibi toplumu ciddi anlamda tahrip eden bir tehdit yönünden, olumlu yasal düzenleme olmuş ise de, İnsan Hak ve Özgürlükleri ile demokrasi yönünden de Türkiye'yi ciddi manada sıkıntıya sokacak bir sürecin, yasal mevzuat yönünden, bir kilometre taşı olmuştur. Getirilen bu kısıtlamalar ile sokağa çıkarak itiraz etmek imkânsız hale gelmiştir. Hâlbuki Demokratik ülkelerde, sokağa çıkmak, demokratik tepki göstermek en temel insani haktır. Kullanılamaz hale gelen demokratik ve barışçıl gösteri hakkını kullanan kişilerinde; işkence ve kötü muamele görme, öldürülme, kaybedilme, sağ kalırlarsa ağır cezalar ile cezaevlerinde çürütülme riski ile karşı karşıya kalacakları bir düzene doğru hızla bir gidiş söz konusudur. Buna dur demek, bu ülkede öncelikle hukuka ve demokrasiye inanmış avukatların temel görevidir". Diyerek sözlerini sonlandırdı.
Yeniurfa Gazetesi'nin her hafta önemli bir ismi konuk ettiği "Sen Söyle Şanlıurfa'nın" bu hafta ki konuğu Şanlıurfa Barosu Avukatlarından Murat Toprak oldu.

RÖPORTAJ: MEHMET CANBEK

Baronun genç ve başarılı avukatı ile sohbet havasında geçen röportajda Av. Murat Toprak kamuoyunda iç güvenlik yasası olarak bilinen yasa ile ilgili birçok konuyu biz sorduk Avukat Murat Toprak cevapladı.

İÇ GÜVENLİK YASASI İLE İLGİLİ BİZE BİLGİ VERİRMİSİNİZ?

"Türkiye kamuoyunda iç güvenlik yasası olarak uzun süre tartışılan, 6638 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 27.03.2015 tarihinde TBMM'de kabul edilmiş, 04.04.2015 tarih ve 29316 nolu Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Peki, çokça tartışılan, ciddi muhalefet tepkisine maruz kalan, hatta hiçbir zaman görmediğimiz manzara olan CHP, MHP ve HDP'nin de muhalefet partileri olarak TBMM'de birlikte karşı çıktığı, uğruna meclis genel kurulunda oturma eylemlerinin yapıldığı, bu yasada neler vardı. "

BU YASA İLE HAYATIMIZDA NE DEĞİŞECEK, YASA HANGİ HAKLARIMIZDA NE GİBİ DÜZENLEMELER GETİRMEKTE?

"Bu yasa çıkarıldığı dönemde; yapılan düzenlemeler mecliste, basında, akademisyen çevrede çokça tartışılsa da yasa ile hayatımızın nerelerinde ciddi sıkıntıların olacağını, çok az kişi ve kurum gündeme getirmeye çalışmış idi. Aslında yapılan yasal düzenlemeden toplumun çok geniş kesimi haberdar değildi. Olaya hukuk, özgürlükler ve insan hakları açısından bakmanın ötesinde, yıllardır toplumun kamplara bölünmesinin de getirdiği sonuç olarak, siyasi olarak değerlendirildi. İktidardan yana olanlar yasanın çıkmasını isterken, muhalefet yasaya karşı çıkmakta idi.
Hâlbuki yasalar, yasal değişiklikler, genel düzenleyici yasama faaliyetleri olup, Hukuk Devletlerinde, hatta Türkiye gibi yönünü Avrupa İnsan Hakları değerler sistemine çeviren ülkelerde, aslında iktidara ve muhalefete göre değişen yasa mantığını düşünmek mümkün değildir. Burada yegâne kıstas Hukuk Devleti ile İnsan Hak ve Özgürlükleri olması gerektiği gün gibi açıktır.
Hukuk Devleti ilkesinden ne anlaşılması gerektiği hususunda, Türkiye'de en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi kararlarına baktığımızda; 1963 tarihinde verdiği bir kararına mahkeme; Hukuk Devleti, İnsan Haklarına saygı gösteren, bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olması gerekir. Hukuk devletinde yasa koyucu organda dahil olmak üzere, devletin bütün organlarının üstünde hukukun mutlak bir egemenliğine sahip olması, yasa koyucunun faaliyetlerinde her zaman kendisini, anayasa ve hukukun üstün kurları ile bağlı tutması gerekir. Çünkü yasanın üstünde, yasa koyucunun bozamayacağı temel hukuk kuralları, evrensel ilkeler ve anayasa vardır. Yasa koyucu bunlardan uzaklaştığı takdirde meşru olmayan bir tasarrufta bulunmuş olur, şeklinde tarif etmiştir. 1986 tarihli bir kararında da yine mahkeme aynı şekilde hukuk devletini yorumlamış, tarif etmiştir. "

BU YASADA NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER YAPILDI?

"6638 sayılı yasa, toplamda 68 madde ile çok sayıda yasada değişiklikler yapmıştır. İşte yapılan bu değişikleri ana hatları ile Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtmiş olduğu Hukuk Devleti, Evrensel Hukuk İlkleri açısından bu yazımızda irdeleyeceğiz. Yasanın insan hak ve özgürlükleri açısından meydana getirdiği, getireceği sıkıntıları ifade etmeye çalışacağız. 2015 yılının 2.yarısından itibaren, Türkiye'de yaşanan olaylara baktığımızda, sanırım 6638 sayılı yasanın getirdiği değişiklikleri daha da dikkatli incelememiz gerekmektedir.
Bu yasanın getirdiği değişiklikleri ana hatları ile özelikle İnsan Hakları Hukuku açısından değerlendirdiğimiz de karşımıza çıkan sıkıntıları şöylece özetleyebiliriz;
a)-Üst aramasında polise geniş yetkiler tanınmıştır.
Bu yasa değişikliği ile polise, Anayasa sınırlarını da aşan bir arama yetkisi veriliştir. PSVK madde 4'te düzenlenmiş olan önleme aramasında; kişiler ve araçlar durdurulabilir, kimlik kontrolü yapılabilir, kişinin üstü elle aranabilir ve aracının dışarıdan bakmakla görülen kısımlarına bakılabilir. Yasanın bu haliyle dahi kişilerin keyfi olarak durdurulmaları, aramalar nedeniyle uzun süre bekletilmeleri sürekli şikayet konusu olmaktaydı. Ayrıca bireylerin toplumsal gösterilerde, toplantılarda katılımın engellenmesi amacıyla yapılan önleme aramaları ve durdurmalar çoğu zaman ciddi tartışmalara sebep olan hukuka aykırı idari yöntemler idi.
Yeni yasal düzenleme ile CMK ve Anayasa ile özellikle arama konusunda var olan güvenceler ortadan kaldırılmaktadır. Anayasa'nın 20. Maddesinde "Usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz."denilmektedir. PSVK 4. Maddede yapılan yasal değişiklik ile aramalarda, acele hallerde dahi savcı tamamen devreden çıkartılmış, mülki amirin görevlendireceği kolluk amirinin yazılı talimatı, gecikmesinde sakınca olan hallerde sözlü emri ile polise gözüne kestirdiği kişi ve araçları durdurma, kişinin üstünü, özel eşyalarını, aracının kapalı kısımları dahil her yerini arama yetkisi verilmiştir. Bu arama işlemi 24 saat içinde görevli hakimin onayına sunulacaktır. Anayasa'da hakim, savcı ya da acil hallerde yetkili merciin yazılı emri dışında kimsenin üstü ve eşyasının aranamayacağı açık ve net olduğu halde, getirilen değişiklik ile kişilerin polis tarafından keyfi bir şekilde aranması, adeta polisin gözüne kestirdiği kişinin aranmasını beraberinde getirecektir. Bu düzenleme Türkiye Anayasası hükümlerine aykırı olduğu gibi Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de güvence altına alınan, özel hayatın gizliliği ve seyahat özgürlüğü gibi temel insan haklarına aykırı bir düzenleme olmuştur.
b)-Polise kişileri "koruma altına alma" ya da "önleyici gözaltına alma" yetkisi verilmiştir.
2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu 13 madde yapılan değişiklik ile polisin 13.madde gereği gözaltına alma ve gözaltına aldığı kişiler hakkında yasal işlem yapma yetkisinin yanında; Ceza Muhakemesi Hukukunda, Anayasa'da ve AİHS hükümlerinde olmayan, polise kişileri "koruma altına alma" yetkisi gelmiştir. PSVK 13.maddedeki bentlere baktığımızda, bu bentlerde sayılan kişiler hakkında göz altına alma ve hakkında işlem yapma yetkisi olan polise, neden kişileri "koruma altına alma" yetkisi tanındığı doğrusu izahı zor olan bir düzenlemedir. Ancak 2015 yılının 2.yarısından bu tarafa, Türkiye'deki sürece baktığımızda; hiçbir suçu, eylemi olmayan bir kişinin ya da kişilerin toplumsal olaylarda bir araya gelmesini, toplumsal tepkilerini göstermelerini engellemek için polise kişileri, de facto bir biçimde koruma altına alma, yani belli bir süre kapalı bir ortamda göz altına alma yetkisi tanınmıştır. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği hakkı ile özgürlüğü anlamında son derece sakıncalı bir düzenleme olmuştur. Bu düzenleme aynı zamanda, savcının bilgisi ve talimatı olmadan, kişilerin göz altına alınmasına sebep olduğundan, avukat yardımından faydalanma, yakınlarına haber verme gibi savunma hakları da kısıtlanmış, dolayısıyla ihlal edilmiş olmaktadır.
c)-Polise ev ve işyerinde ifade alma yetkisi getirilmiştir.
PSVK 15.madde de yapılan değişiklik ile polise; müşteki, mağdur veya tanık ifadelerini, talepleri halinde ikamet ettikleri yerlerde veya işyerlerinde de alabilecektir. Bu düzenleme ile Ceza Muhakemesi Hukukunun temel işleyişine aykırı bir düzenleme yapılmıştır. İfade alma temelde bir yargılama faaliyeti olup, ifadenin mahkeme, hakim veya savcı tarafından alınması esastır. Polisin ifade alması istisnaidir. Bu şekilde yargısal yetki kolluğa devredilerek, kişiler için getirilen güvenceler olan işkence, kötü muamele, aldatma, yorma, çıkar vaat etme yasağı, avukat yardımından yararlanma hakkı gibi haklar ortadan kaldırılarak, kişi korumasız bırakılmaktadır.
d)-Polise orantısız silah kullanma yetkisi getirilmiştir.
Yapılan düzenleme ile PSVK 16.maddesine d) bendi eklenmiştir. 16.madde esasında polisin silah kullanma yetkisinin sınırlarını belirleyen bir maddedir. Eklenen d) bendine göre; "Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara Molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde" silah kullanabileceği düzenlemesi yapılmıştır. Anayasanın 17.maddesinde kolluk güçlerinin silah kullanma yetkisi çok sınırlı olarak sayılmış iken, yine PSVK 16.maddenin, yasal değişiklikten önceki halinde de sınırları ve çerçevesi çizilmiş olan polisin silah kullanma yetkisi olduğu halde, niçin d) bendi yasa maddesine eklenmiştir acaba. Burada şunu düşünmekteyiz; sapan, demir bilye, Molotof kokteyli, havai fişek gibi yanıcı maddeler dahi silah kapsamına alındığından, tüm bunlara karşı daha geniş çerçevede, orantısız silah kullanma yetkisi polise verilmektedir. Ayrıca bu düzenlemenin kolluk güçlerinin silah kullanma konusundaki yasalara aykırı uygulamalarının yasal hale getirme çabası olarak da değerlendirilebilinir. Keza bu düzenleme kolluk gücüne, silah kullanmada daha geniş yetkiler verdiğinden, polisin toplumsal olaylar nedeniyle orantısız silah kullanma dolayısıyla ölen çocuk ve gençlere dair davalarda cezasızlığı sağlamaya amacına da yönelik olduğu söylenebilir. Türkiye'nin taraf olduğu ve yargılama yetkisini kabul ettiği AHİM mevzuatında ve içtihatlarında; kolluk güçleri ancak kendisinin veya başkasının canına yönelik çok yakın ve ciddi bir tehlikenin varlığı halinde, tehlikeyi bertaraf edecek ölçüde silah kullanabilir. AHİM mevzuatı ve içtihatları karşısında, kolluk güçlerinin PSVK madde 16'ya eklenen d) bendi kapsamında, Türkiye'de silah kullandığı tüm olaylarda, Türkiye aleyhinde ihlal kararlarının çıkacağı muhakkaktır.
e)-Dinlemelerde ciddi değişikliğe gidilmiştir.
PSVK ek 7. Maddesi ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri hakkında kanunun Ek 5.maddesinde yapılan değişiklik ile artık hakim kararı olmaksızın Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Daire Başkanının emriyle 48 saate kadar kolluğa, insanları dinleme olanağı verilmiştir. Bu sürenin sonunda, zaten dinleme yapılmış, kişinin özel alanına müdahale edilmiş, haberleşmenin gizliliği hakkı ihlal edildikten sonra, bu dinleme işlemi hâkim onayına sunulacaktır. Hâkim onayına sunulması, gerçek bir hâkim güvencesi taşımaktan öte dinlemelerin yasal hale getirilmesine yöneliktir. Üstelik kısa bir süre önce, usulsüz dinlemeler nedeniyle çokça tartışılan bu husus, yine usulsüz dinlemelere sebep olacak şekilde, dinlemelerin onay makamını da sadece ve sadece Ankara'da görevlendirilecek bir ağır ceza hâkimine verilmiştir. Böylece iktidar sahiplerinin, istedikleri kişileri hakim kararı olmadan 48 saate kadar dinlemesi kolaylaştırıldığı gibi kişilerin, kendilerinin dinlenip dinlenmediği, dinlendi ise bunun yasal dayanaklarını sorgulama ve hak arama imkanları da tamamen imkansız hale gelmiştir.
f)-Toplantı ve gösteri yürüyüşü ile demokratik eylem yapma/tepki koyma hakkına toptan yasak getirilmiştir.
AHİM'in barışçıl toplantı ve gösterilere dair Türkiye aleyhinde verdiği çok sayıda ihlal kararı vardır. Bu ihlal kararlarının genelinde, barışçıl toplantı ve gösterilerde, bu hakkın engellenmesine yönelik kolluk uygulamaları ve bu toplantı ve gösterilerde bulunan kişilerin, bu haksız engellemeler karşısında, kolluğa direnme ve benzeri suçlar ile bu kişiler hakkında dava açılmasının artması, ayrıca bu tür gösterilerde orantısız güç kullanan kolluk güçleri hakkında herhangi bir dava açılmaması yahut cezasız kalmalarını sağlayan mevzuat hükümlerinin AİHS'yi ihlal ettiği hususları vurgulanmıştır. "

BU YASA HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ADINA NELERİ KAPSIYOR?

"AHİM kararları aynı zamanda, AİHS ve AHİM içtihatlarına aykırı olan mevzuatın değiştirilmesini de zorunlu kılarken, Türkiye bu düzenleme ile adeta tam tersini yapmış, gözaltı süresini uzatmış, toplantı ve gösteri hakkını, barışçıl gösteri hakkını dahi kullanılamaz hale getirmiştir. Polisin bu tür olaylardaki fiili engellemeleri, yasal hale getirilmiştir. Bu hak ve özgürlükleri düzenleyen, yasalardaki cezalar orantısız ve ölçüsüz, ceza adaletine aykırı olarak, şiddetli bir şekilde artırılmıştır.
2911 sayılı yasanın 33.maddesinin 1.fıkrası, 6638 sayılı yasanın 8.maddesi ile değiştirilerek, biber gazının etkisinden kurtulmak için yüzünü kapatan, gaz maskesi takan veya giysisinden herhangi bir işaret, amblem olan kişilerde artık suçlanabilecek ve ceza alabileceklerdir.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri yürüyüşleri hakkında kanunda yapılan değişiklikler ile artık örgüt propagandası iddiası yahut izinsiz ve yasadışı olduğu iddia edilen toplantılar kapsamında yakalanan kişiler CMK 91 madde gereği göz altına alınabilecek, ayrıca bu suç iddiaları CMK 100 madde kapsamında kataloğ suçlar olarak bu yasayla düzenlendiğinde, bu kişilerin tutuklanması adeta seriye bağlanabilecektir. Zaten son 6 aylık uygulamaya bakıldığında ceza infaz kurumlarında yer kalmadığı da görülmektedir.
6638 sayılı yasanın, yine toplantı ve gösteri özgürlüğü bağlamında, 5442 sayılı yasanın 11.maddesinde yaptığı değişiklik ile mülki amir olan Vali ve Kaymakamları yetkileri hukuka aykırı olarak artırılmış, savcının görev olan suç faillerinin tespiti ve yakalanması hususunda, kolluğa talimat verme imkanı sağlanmıştır. Ceza Muhakemesi Hukukunda, suç ve suçlu araştırması yetkisi tamamen savcıya ait iken, yargılama hukukunun bu yetkisinin mülki amirlere verilmesi de kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma hakkını ciddi anlamda sıkıntıya sokacaktır.
6638 sayılı iç güvenlik yasası ile uyuşturucu gibi toplumu ciddi anlamda tahrip eden bir tehdit yönünden, olumlu yasal düzenleme olmuş ise de, İnsan Hak ve Özgürlükleri ile demokrasi yönünden de Türkiye'yi ciddi manada sıkıntıya sokacak bir sürecin, yasal mevzuat yönünden, bir kilometre taşı olmuştur.
Getirilen bu kısıtlamalar ile sokağa çıkarak itiraz etmek imkânsız hale gelmiştir. Hâlbuki Demokratik ülkelerde, sokağa çıkmak, demokratik tepki göstermek en temel insani haktır.
Kullanılamaz hale gelen demokratik ve barışçıl gösteri hakkını kullanan kişilerinde; işkence ve kötü muamele görme, öldürülme, kaybedilme, sağ kalırlarsa ağır cezalar ile cezaevlerinde çürütülme riski ile karşı karşıya kalacakları bir düzene doğru hızla bir gidiş söz konusudur. Buna dur demek, bu ülkede öncelikle hukuka ve demokrasiye inanmış avukatların temel görevidir". Diyerek sözlerini sonlandırdı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Adana arap escort Çukurova arap escort Seyhan arap escort Ankara arap escort Mamak arap escort Etimesgut arap escort Polatlı arap escort Pursaklar arap escort Haymana arap escort Çankaya arap escort Keçiören arap escort Sincan arap escort Antalya arap escort Kumluca arap escort Konyaaltı arap escort Manavgat arap escort Muratpaşa arap escort Kaş arap escort Alanya arap escort Kemer arap escort Bursa arap escort Eskişehir arap escort Gaziantep arap escort Şahinbey arap escort Nizip arap escort Şehitkamil arap escort İstanbul arap escort Merter arap escort Nişantaşı arap escort Şerifali arap escort Maltepe arap escort Sancaktepe arap escort Eyüpsultan arap escort Şişli arap escort Kayaşehir arap escort Büyükçekmece arap escort Beşiktaş arap escort Mecidiyeköy arap escort Zeytinburnu arap escort Sarıyer arap escort Bayrampaşa arap escort Fulya arap escort Beyoğlu arap escort Başakşehir arap escort Tuzla arap escort Beylikdüzü arap escort Pendik arap escort Bağcılar arap escort Ümraniye arap escort Üsküdar arap escort Esenyurt arap escort Küçükçekmece arap escort Esenler arap escort Güngören arap escort Kurtköy arap escort Bahçelievler arap escort Sultanbeyli arap escort Ataşehir arap escort Kağıthane arap escort Fatih arap escort Çekmeköy arap escort Çatalca arap escort Bakırköy arap escort Kadıköy arap escort Avcılar arap escort Beykoz arap escort Kartal arap escort İzmir arap escort Balçova arap escort Konak arap escort Bayraklı arap escort Buca arap escort Çiğli arap escort Gaziemir arap escort Bergama arap escort Karşıyaka arap escort Urla arap escort Bornova arap escort Çeşme arap escort Kayseri arap escort Kocaeli arap escort Gebze arap escort İzmit arap escort Malatya arap escort Manisa arap escort Mersin arap escort Yenişehir arap escort Mezitli arap escort Erdemli arap escort Silifke arap escort Akdeniz arap escort Anamur arap escort Muğla arap escort Bodrum arap escort Milas arap escort Dalaman arap escort Marmaris arap escort Fethiye arap escort Datça arap escort Samsun arap escort Atakum arap escort İlkadım arap escort Adıyaman arap escort Afyonkarahisar arap escort Ağrı arap escort Aksaray arap escort Amasya arap escort Ardahan arap escort Artvin arap escort Aydın arap escort Balıkesir arap escort Bartın arap escort Batman arap escort Bayburt arap escort Bilecik arap escort Bingöl arap escort Bitlis arap escort Bolu arap escort Burdur arap escort Çanakkale arap escort Çankırı arap escort Çorum arap escort Denizli arap escort Diyarbakır arap escort Düzce arap escort Edirne arap escort Elazığ arap escort Erzincan arap escort Erzurum arap escort Giresun arap escort Gümüşhane arap escort Hakkari arap escort Hatay arap escort Iğdır arap escort Isparta arap escort Kahramanmaraş arap escort Karabük arap escort Karaman arap escort Kars arap escort Kastamonu arap escort Kırıkkale arap escort Kırklareli arap escort Kırşehir arap escort Kilis arap escort Konya arap escort Kütahya arap escort Mardin arap escort Muş arap escort Nevşehir arap escort Niğde arap escort Ordu arap escort Osmaniye arap escort Rize arap escort Sakarya arap escort Siirt arap escort Sinop arap escort Sivas arap escort Şanlıurfa arap escort Şırnak arap escort Tekirdağ arap escort Tokat arap escort Trabzon arap escort Tunceli arap escort Uşak arap escort Van arap escort Yalova arap escort Yozgat arap escort Zonguldak arap escort
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.