Rejim destekçisi ülkelerin Suriye'de çatışan çıkarları

Dünya 20.09.2019 - 09:36, Güncelleme: 12.09.2022 - 18:03 1917+ kez okundu.
 

Rejim destekçisi ülkelerin Suriye'de çatışan çıkarları

İran’ın Suriye’deki güçlü alan hakimiyeti ve artan ekonomik etkisi, Rusya ve Çin gibi yeniden yapılanma sürecinde baş rol oynayacak iki gücün çıkarlarıyla çatışmaya başladı.
Suriye rejimini ayakta tutabilmek ve bölgedeki varlıklarını güçlendirebilmek için İran ve Rusya Suriye iç savaşına doğrudan dâhil oldular. Bu iki aktör, bir yandan Esed iktidarını ayakta tutabilmek için sahada birçok askeri operasyona öncülük ederken, diğer yandan uluslararası arenada da birtakım siyasi girişimlerde bulundular. Bu süreçler yönetilirken Suriye iç savaşında yaklaşık 9 yıl geride kaldı ve sıcak çatışma ortamı İdlib dışındaki bölgelerde önemli ölçüde azaldı. Özellikle DEAŞ’ın kontrolünü kaybetmesinden sonra siyasi girişimler önemli ölçüde artış gösterdi. Siyasi çözüme yönelik adımların atılmaya başlanması, yeniden yapılanma ve ekonomik girişimlere olan ihtiyacı daha çok ön plana çıkardı. İran’ın Suriye’deki güçlü alan hakimiyeti ve artan ekonomik etkisi, Rusya ve Çin gibi yeniden yapılanma sürecinde baş rol oynayacak iki gücün çıkarlarıyla çatışmaya başladı. Bu çıkar çatışmasını sadece İran’ın birtakım ekonomik imtiyazlar edinmesi yönüyle değil, Rusya ve Çin’in ekonomik yatırımlar için Suriye’de oluşturmaya çalıştıkları “güvenli ve istikrarlı” ortamı tehlikeye düşürebilecek davranışlarda bulunması yönüyle de okumak gerekir. Suriye’deki İran varlığının ABD ve İsrail tarafından doğrudan hedef alınması, Rusya ve Çin’in yatırımlarının güvenliğine gölge düşürebiliyor. Bu noktada, dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olan ve Suriye iç savaşı boyunca Esed yanlısı bir tutum takınan Çin devreye girmiş oldu. Rusya ve İran’ın yanında Çin’in de sürece dahil olmasıyla birlikte Esed’i destekleyen güçler bir takım çıkar çatışmaları yaşamaya başladılar. Çin’in ekonomik gücü ve Rusya’nın askeri hakimiyeti, sahadaki milis kuvvetler haricinde küresel çapta bir etkisi bulunmayan İran’ı kademeli olarak istenmeyen aktör konumuna getirdi. ABD ve İsrail’in de İran’ın Suriye’deki varlığını sürekli olarak kullanarak çeşitli operasyonlar düzenlemeleri, İran’a karşı var olan hoşnutsuzluğun artmasında etkili oldu. Dolayısıyla artık Rusya ve Çin’in Suriye’deki İran varlığına karşı tutumlarını gözden geçirmek elzem hale geldi. Suriye’de çatışan Rusya-İran çıkarları Rusya ve İran Suriye iç savaşının başlangıcından itibaren birçok konuda ortak adımlar atarak rejimi iktidarda tutmayı bir öncelik olarak belirlediler. Rejimi destekleyen bu iki gücün başlangıçta önemli çıkar çatışmaları yaşamaması, sıcak çatışma ortamında her iki ülkeye birçok avantaj sağladı. Buna karşın, Suriyeli muhalifleri destekleyen kampın kendi arasında çıkar çatışmaları yaşayarak önceliklerini belirlemekte zorlanması sayesinde, Rusya ve İran işbirliğinin Suriye’de sonuca ulaşması mümkün oldu. Diğer bir ifadeyle, ortak hedef ve ortak düşman konusundaki uzlaşı, bu iki ülkeyi Suriye denkleminde avantajlı duruma getirdi. Fakat sıcak çatışma ortamının sonuna yaklaşılıp yeniden yapılandırmanın konuşulmaya başlandığı günlerden itibaren, görüş ayrılıklarının su yüzüne çıkmaya başladığı görüldü. İki ülke arasındaki çıkar çatışmaları yalnızca ekonomik alanda kalmayarak (küçük çaplı da olsa) bazı noktalarda sıcak çatışma ortamına taşındı. Bu çerçevede İran’ın Suriye’de artan nüfuzu Rusya açısından da bir ölçüde rahatsız edici görülmeye başlandı. İran iç savaşta Esed rejimini korumak adına yaptığı harcamaları bir ölçüde telafi edebilmek ve Suriye pazarındaki fırsatları en iyi şekilde değerlendirebilmek için, Rusya gibi uzun vadeli stratejiler geliştirmeye çalıştı. Bu noktada İran, Irak ve Suriye üzerinden bir koridor açarak petrol ve doğalgazı Doğu Akdeniz üzerinden Avrupa’ya pazarlamak istiyordu. Bunu gerçekleştirmek için de Lazkiye limanını hedef olarak belirledi. Lazkiye limanıyla ilgili ilk somut adım, Şubat 2019’da Esed’in İran’a yaptığı ziyaret sırasında atıldı. Esed ve Ruhani arasında imzalanan anlaşmayla, Lazkiye limanının işletmesinin Ekim 2019 itibarıyla İran’a verileceği basına sızdırıldı. Bu anlaşmanın (İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aynı tarihlerde Moskova’ya yapacağı ziyaretin kesinleştiği günlerde) aniden yapılması ise ilgi çekiciydi. İran’ın Lazkiye limanındaki hakimiyeti, Doğu Akdeniz açılımını ve Lazkiye üzerinden Avrupa pazarlarına ulaşmasını sağlayacağı gibi, bölgedeki en önemli müttefiki olan Lübnan Hizbullah’ına da gerekli lojistik ve mühimmat desteğini kolaylıkla verebilme imkânı sağlayacaktı. Bu durum, İran’ın Suriye’deki varlığından Rusya’nın rahatsız olmasının en önemli sebeplerinden biri olarak ön plana çıktı. Çünkü İran’ın Suriye’deki her türlü varlığı, İsrail için imha edilmesi gereken bir hedef konumundaydı. İsrail’in özellikle limana yapacağı bir saldırı Rusya’nın oradaki kazanımlarının zarar görmesine ve Doğu Akdeniz ticaretinin İsrail saldırıları sebebiyle sürekli olarak aksamasına yol açacaktı. Dolayısıyla Rusya İran’ın özellikle limanlardaki varlığından büyük tedirginlik duydu. İran içinde bulunduğu ekonomik darboğaza rağmen rejimi desteklemeyi sürdürdü ve bu nedenle savaş sonrası süreçteki ticari imtiyazlardan en üst seviyede yararlanmayı da doğal bir hak olarak gördü. Dolayısıyla İran’ın Lazkiye limanının işletim hakkını alma çabası, Rusya’nın Tartus limanındaki varlığıyla da alakalı olabilir. Rusya Başbakan Yardımcısı ve Rusya-Suriye Hükümetlerarası Komisyon Eşbaşkanı Yuri Borisov’un Nisan 2019’da yaptığı açıklamada Tartus limanının 49 yıllığına Rusya tarafından kiralanacağını bildirmesinin ardından, Esed rejiminin Ulaştırma Bakanı Ali Hammud yine aynı tarihlerde bu haberi doğruladı. Rusya’nın limanlarda hakimiyet kurma emeli sadece Doğu Akdeniz ticaretinde rol oynama isteğinden değil, aynı zamanda fosfat başta olmak üzere Suriye sahasından çıkartacağı madenlerin Rusya’ya naklini de kolaylaştırmaktan kaynaklanıyordu. Çünkü Rus Stroytransgaz şirketine 2018’de Palmira’da fosfat yatırımı yapması için Esed rejimi tarafından 50 yıllık imtiyaz verilmişti. Nisan 2019’da resmi olarak yapılan bu anlaşmanın, esasında Rusya ve Esed rejimi arasında Aralık 2018’de düzenlenen hükümetler arası toplantıda alınan bir karar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, İran’ın da Rusya’ya verilen bu imtiyaza karşılık olarak Lazkiye limanının işletmesini istemesi olasılığı beliriyor. Çünkü savaş sırasında rejime en büyük desteği veren İran, savaş sonrası süreçteki ticari imtiyazlardan en üst seviyede yararlanmayı doğal bir hak olarak görüyor. Dolayısıyla İsrail tehdidi sebebiyle İran’ın limanlardaki varlığının Rusya için endişe oluşturduğu belirtilse de, İran Lazkiye limanındaki varlığını kalıcı hale getirmeye yönelik girişimlerini yoğunlaştırdı. İki ülke arasındaki çıkar çatışmaları, bazı dönemlerde Suriye sahasında sıcak çatışma şeklinde de kendini gösterdi. Özellikle 2019’un ilk aylarında Rus ve İran destekli milis gruplar arasında sıcak çatışmaların yaşandığı iddiası basında yer buldu. Özellikle İran yanlısı tutumuyla bilinen (Beşşar Esed’in kardeşi) Mahir Esed komutasındaki birliklerle Rusya destekli (yine rejime bağlı) birlikler arasında Hama’nın kuzeybatı kırsalında birtakım çatışmaların yaşandığı, çok sayıda ölü ve yaralının olduğu yerel kaynaklar tarafından aktarılmıştı. Bu sıcak çatışmalar çok farklı motivasyonlardan kaynaklanabildiği için, bunları sadece ekonomik çıkar çatışmasına indirgeyerek analiz etmek doğru bir yaklaşım olmayabilir. Fakat bu çatışmalar, Suriye’deki Rusya-İran gerginliğinin boyutu hakkında fikir sahibi olmak için farklı bir bakış açısı sağlıyor. Bununla birlikte, her iki ülke de aralarındaki çıkar çatışmalarını minimize etmek ve Suriye’deki işbirliğini sürdürebilmek için diplomatik girişimlerini yoğunlaştırmaktalar. Çin’in Suriye’deki İran varlığına yönelik tutumu Çin Arap Baharı sonrasında Ortadoğu’da yaşanan değişim sürecine tepki vermekte geç kalmıştı; fakat Suriye’de halk ayaklanmasının başladığı Mart 2011’den itibaren, burada cereyan eden gelişmeleri yakından takip etti. Gerek Suriye’deki büyükelçiliği gerekse atadığı Suriye Özel Temsilcisi üzerinden sürekli olarak itidal çağrıları yapan Çin, savaşın bütün taraflarına eşit mesafede yaklaşmaya çalışan bir görüntü verdi. Fakat Çin’in Suriye’ye yönelik ilgisinin temelinde iki neden yatıyordu: Suriye’de savaşan Çin uyruklu Uygurların savaş sonrasında Çin’e dönmeleri sonucunda yaşanması muhtemel güvenlik tehdidi ve Çin’in Suriye’den ekonomik beklentileri. Suriye’de savaşan Çin uyrukluların yaratması muhtemel güvenlik tehdidine karşı Çin, bu kişilerin faaliyetlerini yakından izledi ve büyük oranda İdlib’de faaliyet gösteren Türkistan İslami Partisi’nin hareketlerini takip etmeye başladı. Güvenlikle ilgili durumun ötesinde, Çin’in Suriye’deki ekonomik fırsatlar konusundaki politikaları çok boyutlu bir zeminde ilerleme gösterdi. Bir taraftan rejimle kurduğu ilişki üzerinden Suriye’de ne tür yatırımlar yapabileceği ve bu ülkeyi nasıl kendisi için güvenli bir pazar haline getirebileceği konusunda projeler oluşturan Çin, diğer taraftan kendisiyle benzer amaçlar güden ülkelerle hangi alanlarda çıkar çatışmaları yaşayabileceğini ve bunları hangi yollarla aşabileceğini analiz etmeye başladı. Suriye’de güttüğü yumuşak güç politikası sayesinde Çin, yaklaşık 9 yıl boyunca Suriye iç savaşına dahil olan hiçbir güçle dikkate değer bir sorun yaşamadı. Çin’in yatırım yapacağı alanlar da Rusya ve İran gibi ülkelerin yatırım yapacağı alanlardan farklılık gösterdi. Çin daha çok elektrik/enerji, endüstri bölgeleri ve otomobil üretimi alanlarıyla ilgilendiğini gösterdi. Çin’in en önemli hedeflerinden biri de tüketim mallarını engelsiz bir şekilde Suriye pazarına ulaştırabilmekti. Dolayısıyla savaşın sona yaklaştığı bu dönemde, Çin ile Suriye rejimi arasında Çin lehine çok büyük tavizlerin verildiği gümrük anlaşmalarını görmek kuvvetli bir olasılık haline geldi. Çin’in Suriye’de İran ile ayrışan çıkarları, ABD ve İsrail ile İran arasındaki çıkar çatışması gibi doğrudan değil, dolaylı yoldan gerçekleşti. Çin Suriye iç savaşına askeri bir zemin üzerinden dahil olmadığı için, savaşın bir an önce son bulması ve ticari/ekonomik faaliyetlerin acilen başlatılması konusunda ısrarcı oldu. Buna karşılık İran, Suriye iç savaşındaki askeri ağırlığını daha belirgin hale getirip ordu içindeki nüfuzunu kullanarak, savaş sona erdiğinde çok daha büyük imtiyazlar elde etmeyi güvence altına alma yoluna gitti. Bunun için de (İdlib başta olmak üzere) Suriye’deki bütün bölgelerin rejim güçlerinin kontrolü altına alınmasını hedefledi. İran’ın Suriye’deki en büyük avantajı, rejim ordusu üzerindeki nüfuzu ve sahadaki İran yanlısı militanların varlığı oldu. İran’ın Suriye’deki gücü ordunun gücüyle paralel bir çizgide ilerledi. Diğer bir ifadeyle, Suriye ordusu ne kadar geniş alanda hakimiyet kurarsa İran’ın Suriye’deki etkisi de o derece artacaktı. Etkisi artan İran ise yeniden yapılanma sürecinde Rusya ve Çin gibi güçler tarafından denklem dışına itilemeyecekti. Dolayısıyla ekonomik zorluk içindeki İran’ın bu avantajını iyi kullanarak elini güçlendirmek istemesi anlaşılabilir bir durumdu. Suriye’de güvenlik yapılanması içinde etkisi olmayan Çin ise devasa ekonomisine rağmen, İran’ın bu tutumu karşısında, yeniden yapılanma sürecine arzu ettiği hızda ve oranda dahil olamadı. İran’ın sahadaki askeri kazanım çabalarının devam etmesi, Çin’in ekonomik girişimlerinin önünde engel oluşturdu. Bu nedenle de İran’ın Suriye’deki varlığı ve artan etkisi Çin’in ekonomik çıkarları ile dolaylı olarak çatışmış oldu.
İran’ın Suriye’deki güçlü alan hakimiyeti ve artan ekonomik etkisi, Rusya ve Çin gibi yeniden yapılanma sürecinde baş rol oynayacak iki gücün çıkarlarıyla çatışmaya başladı.

Suriye rejimini ayakta tutabilmek ve bölgedeki varlıklarını güçlendirebilmek için İran ve Rusya Suriye iç savaşına doğrudan dâhil oldular. Bu iki aktör, bir yandan Esed iktidarını ayakta tutabilmek için sahada birçok askeri operasyona öncülük ederken, diğer yandan uluslararası arenada da birtakım siyasi girişimlerde bulundular. Bu süreçler yönetilirken Suriye iç savaşında yaklaşık 9 yıl geride kaldı ve sıcak çatışma ortamı İdlib dışındaki bölgelerde önemli ölçüde azaldı. Özellikle DEAŞ’ın kontrolünü kaybetmesinden sonra siyasi girişimler önemli ölçüde artış gösterdi. Siyasi çözüme yönelik adımların atılmaya başlanması, yeniden yapılanma ve ekonomik girişimlere olan ihtiyacı daha çok ön plana çıkardı.

İran’ın Suriye’deki güçlü alan hakimiyeti ve artan ekonomik etkisi, Rusya ve Çin gibi yeniden yapılanma sürecinde baş rol oynayacak iki gücün çıkarlarıyla çatışmaya başladı. Bu çıkar çatışmasını sadece İran’ın birtakım ekonomik imtiyazlar edinmesi yönüyle değil, Rusya ve Çin’in ekonomik yatırımlar için Suriye’de oluşturmaya çalıştıkları “güvenli ve istikrarlı” ortamı tehlikeye düşürebilecek davranışlarda bulunması yönüyle de okumak gerekir. Suriye’deki İran varlığının ABD ve İsrail tarafından doğrudan hedef alınması, Rusya ve Çin’in yatırımlarının güvenliğine gölge düşürebiliyor.

Bu noktada, dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olan ve Suriye iç savaşı boyunca Esed yanlısı bir tutum takınan Çin devreye girmiş oldu. Rusya ve İran’ın yanında Çin’in de sürece dahil olmasıyla birlikte Esed’i destekleyen güçler bir takım çıkar çatışmaları yaşamaya başladılar. Çin’in ekonomik gücü ve Rusya’nın askeri hakimiyeti, sahadaki milis kuvvetler haricinde küresel çapta bir etkisi bulunmayan İran’ı kademeli olarak istenmeyen aktör konumuna getirdi. ABD ve İsrail’in de İran’ın Suriye’deki varlığını sürekli olarak kullanarak çeşitli operasyonlar düzenlemeleri, İran’a karşı var olan hoşnutsuzluğun artmasında etkili oldu. Dolayısıyla artık Rusya ve Çin’in Suriye’deki İran varlığına karşı tutumlarını gözden geçirmek elzem hale geldi.

Suriye’de çatışan Rusya-İran çıkarları

Rusya ve İran Suriye iç savaşının başlangıcından itibaren birçok konuda ortak adımlar atarak rejimi iktidarda tutmayı bir öncelik olarak belirlediler. Rejimi destekleyen bu iki gücün başlangıçta önemli çıkar çatışmaları yaşamaması, sıcak çatışma ortamında her iki ülkeye birçok avantaj sağladı. Buna karşın, Suriyeli muhalifleri destekleyen kampın kendi arasında çıkar çatışmaları yaşayarak önceliklerini belirlemekte zorlanması sayesinde, Rusya ve İran işbirliğinin Suriye’de sonuca ulaşması mümkün oldu. Diğer bir ifadeyle, ortak hedef ve ortak düşman konusundaki uzlaşı, bu iki ülkeyi Suriye denkleminde avantajlı duruma getirdi. Fakat sıcak çatışma ortamının sonuna yaklaşılıp yeniden yapılandırmanın konuşulmaya başlandığı günlerden itibaren, görüş ayrılıklarının su yüzüne çıkmaya başladığı görüldü. İki ülke arasındaki çıkar çatışmaları yalnızca ekonomik alanda kalmayarak (küçük çaplı da olsa) bazı noktalarda sıcak çatışma ortamına taşındı. Bu çerçevede İran’ın Suriye’de artan nüfuzu Rusya açısından da bir ölçüde rahatsız edici görülmeye başlandı.

İran iç savaşta Esed rejimini korumak adına yaptığı harcamaları bir ölçüde telafi edebilmek ve Suriye pazarındaki fırsatları en iyi şekilde değerlendirebilmek için, Rusya gibi uzun vadeli stratejiler geliştirmeye çalıştı. Bu noktada İran, Irak ve Suriye üzerinden bir koridor açarak petrol ve doğalgazı Doğu Akdeniz üzerinden Avrupa’ya pazarlamak istiyordu. Bunu gerçekleştirmek için de Lazkiye limanını hedef olarak belirledi. Lazkiye limanıyla ilgili ilk somut adım, Şubat 2019’da Esed’in İran’a yaptığı ziyaret sırasında atıldı. Esed ve Ruhani arasında imzalanan anlaşmayla, Lazkiye limanının işletmesinin Ekim 2019 itibarıyla İran’a verileceği basına sızdırıldı. Bu anlaşmanın (İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aynı tarihlerde Moskova’ya yapacağı ziyaretin kesinleştiği günlerde) aniden yapılması ise ilgi çekiciydi.

İran’ın Lazkiye limanındaki hakimiyeti, Doğu Akdeniz açılımını ve Lazkiye üzerinden Avrupa pazarlarına ulaşmasını sağlayacağı gibi, bölgedeki en önemli müttefiki olan Lübnan Hizbullah’ına da gerekli lojistik ve mühimmat desteğini kolaylıkla verebilme imkânı sağlayacaktı. Bu durum, İran’ın Suriye’deki varlığından Rusya’nın rahatsız olmasının en önemli sebeplerinden biri olarak ön plana çıktı. Çünkü İran’ın Suriye’deki her türlü varlığı, İsrail için imha edilmesi gereken bir hedef konumundaydı. İsrail’in özellikle limana yapacağı bir saldırı Rusya’nın oradaki kazanımlarının zarar görmesine ve Doğu Akdeniz ticaretinin İsrail saldırıları sebebiyle sürekli olarak aksamasına yol açacaktı. Dolayısıyla Rusya İran’ın özellikle limanlardaki varlığından büyük tedirginlik duydu.

İran içinde bulunduğu ekonomik darboğaza rağmen rejimi desteklemeyi sürdürdü ve bu nedenle savaş sonrası süreçteki ticari imtiyazlardan en üst seviyede yararlanmayı da doğal bir hak olarak gördü. Dolayısıyla İran’ın Lazkiye limanının işletim hakkını alma çabası, Rusya’nın Tartus limanındaki varlığıyla da alakalı olabilir. Rusya Başbakan Yardımcısı ve Rusya-Suriye Hükümetlerarası Komisyon Eşbaşkanı Yuri Borisov’un Nisan 2019’da yaptığı açıklamada Tartus limanının 49 yıllığına Rusya tarafından kiralanacağını bildirmesinin ardından, Esed rejiminin Ulaştırma Bakanı Ali Hammud yine aynı tarihlerde bu haberi doğruladı. Rusya’nın limanlarda hakimiyet kurma emeli sadece Doğu Akdeniz ticaretinde rol oynama isteğinden değil, aynı zamanda fosfat başta olmak üzere Suriye sahasından çıkartacağı madenlerin Rusya’ya naklini de kolaylaştırmaktan kaynaklanıyordu. Çünkü Rus Stroytransgaz şirketine 2018’de Palmira’da fosfat yatırımı yapması için Esed rejimi tarafından 50 yıllık imtiyaz verilmişti. Nisan 2019’da resmi olarak yapılan bu anlaşmanın, esasında Rusya ve Esed rejimi arasında Aralık 2018’de düzenlenen hükümetler arası toplantıda alınan bir karar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, İran’ın da Rusya’ya verilen bu imtiyaza karşılık olarak Lazkiye limanının işletmesini istemesi olasılığı beliriyor. Çünkü savaş sırasında rejime en büyük desteği veren İran, savaş sonrası süreçteki ticari imtiyazlardan en üst seviyede yararlanmayı doğal bir hak olarak görüyor. Dolayısıyla İsrail tehdidi sebebiyle İran’ın limanlardaki varlığının Rusya için endişe oluşturduğu belirtilse de, İran Lazkiye limanındaki varlığını kalıcı hale getirmeye yönelik girişimlerini yoğunlaştırdı.

İki ülke arasındaki çıkar çatışmaları, bazı dönemlerde Suriye sahasında sıcak çatışma şeklinde de kendini gösterdi. Özellikle 2019’un ilk aylarında Rus ve İran destekli milis gruplar arasında sıcak çatışmaların yaşandığı iddiası basında yer buldu. Özellikle İran yanlısı tutumuyla bilinen (Beşşar Esed’in kardeşi) Mahir Esed komutasındaki birliklerle Rusya destekli (yine rejime bağlı) birlikler arasında Hama’nın kuzeybatı kırsalında birtakım çatışmaların yaşandığı, çok sayıda ölü ve yaralının olduğu yerel kaynaklar tarafından aktarılmıştı. Bu sıcak çatışmalar çok farklı motivasyonlardan kaynaklanabildiği için, bunları sadece ekonomik çıkar çatışmasına indirgeyerek analiz etmek doğru bir yaklaşım olmayabilir. Fakat bu çatışmalar, Suriye’deki Rusya-İran gerginliğinin boyutu hakkında fikir sahibi olmak için farklı bir bakış açısı sağlıyor. Bununla birlikte, her iki ülke de aralarındaki çıkar çatışmalarını minimize etmek ve Suriye’deki işbirliğini sürdürebilmek için diplomatik girişimlerini yoğunlaştırmaktalar.

Çin’in Suriye’deki İran varlığına yönelik tutumu

Çin Arap Baharı sonrasında Ortadoğu’da yaşanan değişim sürecine tepki vermekte geç kalmıştı; fakat Suriye’de halk ayaklanmasının başladığı Mart 2011’den itibaren, burada cereyan eden gelişmeleri yakından takip etti. Gerek Suriye’deki büyükelçiliği gerekse atadığı Suriye Özel Temsilcisi üzerinden sürekli olarak itidal çağrıları yapan Çin, savaşın bütün taraflarına eşit mesafede yaklaşmaya çalışan bir görüntü verdi. Fakat Çin’in Suriye’ye yönelik ilgisinin temelinde iki neden yatıyordu: Suriye’de savaşan Çin uyruklu Uygurların savaş sonrasında Çin’e dönmeleri sonucunda yaşanması muhtemel güvenlik tehdidi ve Çin’in Suriye’den ekonomik beklentileri. Suriye’de savaşan Çin uyrukluların yaratması muhtemel güvenlik tehdidine karşı Çin, bu kişilerin faaliyetlerini yakından izledi ve büyük oranda İdlib’de faaliyet gösteren Türkistan İslami Partisi’nin hareketlerini takip etmeye başladı.

Güvenlikle ilgili durumun ötesinde, Çin’in Suriye’deki ekonomik fırsatlar konusundaki politikaları çok boyutlu bir zeminde ilerleme gösterdi. Bir taraftan rejimle kurduğu ilişki üzerinden Suriye’de ne tür yatırımlar yapabileceği ve bu ülkeyi nasıl kendisi için güvenli bir pazar haline getirebileceği konusunda projeler oluşturan Çin, diğer taraftan kendisiyle benzer amaçlar güden ülkelerle hangi alanlarda çıkar çatışmaları yaşayabileceğini ve bunları hangi yollarla aşabileceğini analiz etmeye başladı. Suriye’de güttüğü yumuşak güç politikası sayesinde Çin, yaklaşık 9 yıl boyunca Suriye iç savaşına dahil olan hiçbir güçle dikkate değer bir sorun yaşamadı. Çin’in yatırım yapacağı alanlar da Rusya ve İran gibi ülkelerin yatırım yapacağı alanlardan farklılık gösterdi. Çin daha çok elektrik/enerji, endüstri bölgeleri ve otomobil üretimi alanlarıyla ilgilendiğini gösterdi. Çin’in en önemli hedeflerinden biri de tüketim mallarını engelsiz bir şekilde Suriye pazarına ulaştırabilmekti. Dolayısıyla savaşın sona yaklaştığı bu dönemde, Çin ile Suriye rejimi arasında Çin lehine çok büyük tavizlerin verildiği gümrük anlaşmalarını görmek kuvvetli bir olasılık haline geldi.

Çin’in Suriye’de İran ile ayrışan çıkarları, ABD ve İsrail ile İran arasındaki çıkar çatışması gibi doğrudan değil, dolaylı yoldan gerçekleşti. Çin Suriye iç savaşına askeri bir zemin üzerinden dahil olmadığı için, savaşın bir an önce son bulması ve ticari/ekonomik faaliyetlerin acilen başlatılması konusunda ısrarcı oldu. Buna karşılık İran, Suriye iç savaşındaki askeri ağırlığını daha belirgin hale getirip ordu içindeki nüfuzunu kullanarak, savaş sona erdiğinde çok daha büyük imtiyazlar elde etmeyi güvence altına alma yoluna gitti. Bunun için de (İdlib başta olmak üzere) Suriye’deki bütün bölgelerin rejim güçlerinin kontrolü altına alınmasını hedefledi. İran’ın Suriye’deki en büyük avantajı, rejim ordusu üzerindeki nüfuzu ve sahadaki İran yanlısı militanların varlığı oldu. İran’ın Suriye’deki gücü ordunun gücüyle paralel bir çizgide ilerledi. Diğer bir ifadeyle, Suriye ordusu ne kadar geniş alanda hakimiyet kurarsa İran’ın Suriye’deki etkisi de o derece artacaktı. Etkisi artan İran ise yeniden yapılanma sürecinde Rusya ve Çin gibi güçler tarafından denklem dışına itilemeyecekti. Dolayısıyla ekonomik zorluk içindeki İran’ın bu avantajını iyi kullanarak elini güçlendirmek istemesi anlaşılabilir bir durumdu. Suriye’de güvenlik yapılanması içinde etkisi olmayan Çin ise devasa ekonomisine rağmen, İran’ın bu tutumu karşısında, yeniden yapılanma sürecine arzu ettiği hızda ve oranda dahil olamadı. İran’ın sahadaki askeri kazanım çabalarının devam etmesi, Çin’in ekonomik girişimlerinin önünde engel oluşturdu. Bu nedenle de İran’ın Suriye’deki varlığı ve artan etkisi Çin’in ekonomik çıkarları ile dolaylı olarak çatışmış oldu.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Adana arap escort Çukurova arap escort Seyhan arap escort Ankara arap escort Mamak arap escort Etimesgut arap escort Polatlı arap escort Pursaklar arap escort Haymana arap escort Çankaya arap escort Keçiören arap escort Sincan arap escort Antalya arap escort Kumluca arap escort Konyaaltı arap escort Manavgat arap escort Muratpaşa arap escort Kaş arap escort Alanya arap escort Kemer arap escort Bursa arap escort Eskişehir arap escort Gaziantep arap escort Şahinbey arap escort Nizip arap escort Şehitkamil arap escort İstanbul arap escort Merter arap escort Nişantaşı arap escort Şerifali arap escort Maltepe arap escort Sancaktepe arap escort Eyüpsultan arap escort Şişli arap escort Kayaşehir arap escort Büyükçekmece arap escort Beşiktaş arap escort Mecidiyeköy arap escort Zeytinburnu arap escort Sarıyer arap escort Bayrampaşa arap escort Fulya arap escort Beyoğlu arap escort Başakşehir arap escort Tuzla arap escort Beylikdüzü arap escort Pendik arap escort Bağcılar arap escort Ümraniye arap escort Üsküdar arap escort Esenyurt arap escort Küçükçekmece arap escort Esenler arap escort Güngören arap escort Kurtköy arap escort Bahçelievler arap escort Sultanbeyli arap escort Ataşehir arap escort Kağıthane arap escort Fatih arap escort Çekmeköy arap escort Çatalca arap escort Bakırköy arap escort Kadıköy arap escort Avcılar arap escort Beykoz arap escort Kartal arap escort İzmir arap escort Balçova arap escort Konak arap escort Bayraklı arap escort Buca arap escort Çiğli arap escort Gaziemir arap escort Bergama arap escort Karşıyaka arap escort Urla arap escort Bornova arap escort Çeşme arap escort Kayseri arap escort Kocaeli arap escort Gebze arap escort İzmit arap escort Malatya arap escort Manisa arap escort Mersin arap escort Yenişehir arap escort Mezitli arap escort Erdemli arap escort Silifke arap escort Akdeniz arap escort Anamur arap escort Muğla arap escort Bodrum arap escort Milas arap escort Dalaman arap escort Marmaris arap escort Fethiye arap escort Datça arap escort Samsun arap escort Atakum arap escort İlkadım arap escort Adıyaman arap escort Afyonkarahisar arap escort Ağrı arap escort Aksaray arap escort Amasya arap escort Ardahan arap escort Artvin arap escort Aydın arap escort Balıkesir arap escort Bartın arap escort Batman arap escort Bayburt arap escort Bilecik arap escort Bingöl arap escort Bitlis arap escort Bolu arap escort Burdur arap escort Çanakkale arap escort Çankırı arap escort Çorum arap escort Denizli arap escort Diyarbakır arap escort Düzce arap escort Edirne arap escort Elazığ arap escort Erzincan arap escort Erzurum arap escort Giresun arap escort Gümüşhane arap escort Hakkari arap escort Hatay arap escort Iğdır arap escort Isparta arap escort Kahramanmaraş arap escort Karabük arap escort Karaman arap escort Kars arap escort Kastamonu arap escort Kırıkkale arap escort Kırklareli arap escort Kırşehir arap escort Kilis arap escort Konya arap escort Kütahya arap escort Mardin arap escort Muş arap escort Nevşehir arap escort Niğde arap escort Ordu arap escort Osmaniye arap escort Rize arap escort Sakarya arap escort Siirt arap escort Sinop arap escort Sivas arap escort Şanlıurfa arap escort Şırnak arap escort Tekirdağ arap escort Tokat arap escort Trabzon arap escort Tunceli arap escort Uşak arap escort Van arap escort Yalova arap escort Yozgat arap escort Zonguldak arap escort
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.