CANBEYLİ AŞİRETİ, GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE, ŞANLIURFA
Mazenderan Eyaleti, eski adıyla Taberistan Eyaleti 15. Yüzyıla kadar bu ismi kullandı. Mâzandarân Eyaleti, şuan İran'ın 31 eyaletinden birisidir. Hazar Denizi'nin güney kıyısında yer alan Mazenderan Eyaleti, soldan sağa doğru Gülistan, Simnan, Tahran, Kazvin ve Gilan Eyaletleriyle komşudur.
Mazandaran “Taberistan” Eyaleti, İran'ın en kalabalık eyaletlerinden birisidir. Bu Eyalet Ramser, Tonekabun, Çalus, Novşehr, Nur, Mahmudabad, Amul, Babülser, Babol, Cuybar, Kaemşehr “Gaimşehr şehristanı”, Sevadkuh, Sari, Neka, Behşehr Şehristanı “Şehri” olarak 15 Şehirden oluşmaktadır. Eyaletin en büyük beş şehri sırasıyla Sari, Behşehr, Babol, Amul ve Gaimşehir'dir.
Hazar Denizi kıyısı boyunca uzanan Elbruz Dağları'nın engebeli bir araziye sahip eyalettir. Mazandaran “Taberistan” Eyaleti, Hazar Denizi güney kıyısındaki dağlık bölge ve Orta Doğu'nun en yüksek noktası olan Demavend dağı da bu eyaletin sınırları içindedir.
Şuan ki Mazandaran “Taberistan” Eyaleti’nin yerli halklarını Mâzandarânce dilini konuşan Gilakiler ve Sangiseriler oluşturur.
Canbeyli’ler Aşiretin toplum yapısını inceleyelim.
Canbeyli’ler Aşireti toplumunda anne, baba ve çocukların bir araya gelmesiyle Ak ev oluşur. Akevlerin bir araya gelmesiyle de Ocak oluşur. Ocakların bir araya gelmesiyle de Soy oluşur. Soyların bir araya gelmesiyle de Yarım Tire oluşur. Yarım Tirelerin bir araya gelmesiyle Tire oluşur. Tirelerin bir araya gelmesiyle Bölük oluşur. Bölüklerin bir araya gelmesiyle de Boy oluşur. Boyların bir araya gelmesiyle de Kol (Aşiret) oluşur. Kolların (Aşiretler) bir araya gelmesiyle de İl oluşur. İllerin bir araya gelmesiyle de Uruk oluşur. Urukların bir araya gelmesiyle de Kavmi oluşur.
Canbeyli’ler Aşireti Ataerkil akraba topluluklarının oluşturduğu Aile Kavmi bir toplumdur. Aile düzeyinde kan bağları üst düzey toplumsal örgütlenmelere göre daha yüksekti.
Canbeyli’ler bu toplumsal ananenin dışında Oymak, Halk, Tayfa, İl, Kovum, Kök, Kabile, Bölük, Oba, Bölüm, Depe, Küde, Lakam, Topar, Top ve Birata gibi terimlerin de zaman içersin de kullanıldığını büyüklerimiz ifade etmektedir.
Canbeyli Aşiretin önde gelen isimlerinden dönemin Şanlıurfa Amatör Spor Kulüpler Federasyonu Başkanı, dönemin Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi rahmetli Bahattin (Tepe) Canbeyli’nin bize aktardığına göre iki şekilde anlattı. Ona göre fertlerin bir araya gelmesiyle Aile oluşur. Ailelerin bir araya gelmesiyle de Aileler Birliği oluşur. Aileler Birliği bir araya gelmesiyle de Boy oluşur. Boyların bir araya gelmesiyle de Boylar Birliği oluşur. Boylar birliğinin bir araya gelmesiyle de El “Devlet” oluşur derdi.
Merhum Bahattin (Tepe) Canbeyli’nin, yaptığı açıklamadan da anlaşıldığı üzere Canbeyli Aşiretinin en temel birimlerini Aile ve Aileler birliği katmanları oluşturmaktadır. Canbeyli’leri oluşturan sosyal katmanlar arasında kan bağının en üst düzeyde olduğu katmanlar yine Aile ve Aileler birliği katmanlarıdır.
Canbeyli Aşireti özgürlüklerine düşkün oldukları içindir ki yüzyıllar boyunca göçebe bir hayat yaşamış ve bu doğrultuda Hazar Denizi’nin kuzeyi ve güneyi yönünde başlayarak farklı yönlere doğru göç etmişlerdir.
Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Alparslan’ın Malazgirt Çağrısına Canbeyli’ler Halil Bey önderliğinde 26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Muharebesindeki planında yerini aldı. Çetin geçen Malazgirt Savaşının ardından büyük kazançlar elde ederek, Anadolu’nun kapılarını ardına kadar açtılar.
Anadolu’nun Köklü ve en büyük Aşiretlerinden olan Canbeyli Aşireti 1071 Malazgirt Meydan Muharebesinin Zaferiyle birlikte Anadolu’ya ayakbastılar.
Canbeyli’ler Malazgirt Zaferinden sonra Sultan Muhammed Alparslan tarafından bir fermanla Anadolu’yu yurt edinmeleri istendi. Canbeyli’lerin bir kısmı kuzeye bir kısmı da güneye Irak, Suriye ve Anadolu topraklarına kadar gelmişlerdir.
Türkiye “Anadolu”, Suriye, Irak sınırları içinde yaşayan aşiretler ise Mıl ve Zil ismi altında iki grupta toplanır denilmektedir. Böyle bir “Mıl ve Zil” kavramı yoktur. Yabancı Araştırmacı ve Yazarların aramıza ayrıştırma nifak tohumları ekildiği şekillerden değişik bir çeşididir.
Yukarıda isimleri verilen Canbeyli Aşireti ve boyları olarak Anadolu’nun farklı bölgelerine Yörük, Türkmen, Taife ve Cemaat adlarıyla dağıldıkları bilinmektedir. Bu boylar kendi içlerinde farklı bölüklerin birleşmesiyle oluşmuştur.
Araştırmacı Yazar İsmail Uçakcı’ya göre Anadolu’nun Köklü ve en büyük Aşiretlerinden olan Canbeyli Aşireti 1071 Malazgirt Meydan Muharebesinin Zaferiyle Anadolu’ya ayak basmıştır.
Bazı Anadolu tarih kaynaklarında Oğuz Boyları, Aşiret, Oymak, Cemaatler adlı kitabına bakabilirsiniz. Canbeyli, Canbek, Cihanbeyli “Cihanbeğli” Teşekküllerine bağlı aşiretler; Ulus, Koyunlu’oğlu, Zakirli, Zeyveli, Kara Dibek, Yarçekanlı, Esp Keşan, Herdili, Herdi & Herikli, Kara Dibek, Kara “Keli” Çorlu, Atmanlı, Mikailli, Siğanlı, Geyikli, Türkanlı, Halik Hanlı “Halil Hanlı” Şeybizinli, Çarekli, Bacanlı, Berçik Hanlı “Berikanlı & Berihanlı & Perçiganlı” Becaganlı, Abacı, Cerrah, Mumcu, Koca Bekiroğulları, Direg Hanlı “Dirijanlı” Şatırlar, Mürdlü, Geğel “Gerger” Japovalı, Sinemli, Şeyh Bali’yanlı Aşiretlerini saya biliriz denilmektedir.
Canbeyli Aşiretin, Anadolu’ya yayıldıktan sonra ki durumunu bazı Osmanlı İmparatorluğu arşivlerinde kullanılan kelimelere göz gezdirelim.
Osmanlı İmparatorluğu Arşiv belgelerinde bu toplumları ifade eden bazı kavramlar bazen gerçek anlamından sıyrılarak mecazi bir anlam kazanmıştır. Bu kavramlara Ekrâd, Etrâk ve ya Urban sözcükleri örnek gösterilebilir.
Bilindiği üzere yukarıda kullanılan sözcüklere Osmanlı İmparatorluğu tapu tahrir defterlerinde, kanunnamelerde ve diğer arşiv belgelerinde sıkça rastlamak mümkündür. Etrâk, Ekrâd ve Urbân sözcükleri her daima Türk, Kürt ve Arap toplumlarının çoğulu anlamında kullanılmamıştır. Bu kavramlar bazen konar & Göçer olup hayvancılıkla uğraşan sosyal teşekküller için de kullanılmıştır.
Canbeyli Aşireti de Canbeyli Ekrâdı, Canbeyli Etrâk, Canbeyli Türkmen Taifesinden, Canbeyli Cemaati de her ne anlamda kullanılmış ise de bu aşiret konar & Göçer oldukları içidir ki sürekli yer değişimi olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğunun bazı arşiv belgelerinde Canbeyli Aşireti için Canbeyli Ekrâdı tabiri kullanılırken bazı belgelerde Etrâk anlamındaki Türkmân Taifesinden Canbeyli Cemaati ifadesi kullanılmıştır. Canbeyli Aşiret bazı arşiv belgelerinde Türkmân-ı Yörükân-ı Conbeği ve Cihanbeyli Türkmân Aşireti şeklinde açıklanmıştır. Etrâk, Ekrâd kelimelerinin Konar & Göçer anlamında kullanılmıştır.
Aşiretlerin sosyal yapısı araştırma konusunun daha iyi anlaşılabilmesi için Etrâk, Ekrâd ve Urbân tabirlerine değindikten sonra konuyu birinci dereceden ilgilendiren aşiret, cemaat ve oba gibi kavramlara da değinmek faydalı olacaktır.
Aşiret Araplarda “Kabile” kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. Aşiret kelimesi, kabileden daha küçük toplulukları tanımlamak için de kullanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu da boydan küçük cemaatten büyük topluluklar için kullanılmıştır.
Arapça “El-Aşîra” kelimesinden türemiş olan bu tabir, kan bağına dayalı ve birlikte Konup & Göçen halk toplulukları anlamına gelmektedir.
Bazı araştırmacılara göre Osmanlı İmparatorluğunun toplumunda halk iki gruba ayrılmıştır. Bunlar Sancak, Kaza ve Köylerde yaşayan yerleşikler ile Konar & Göçerlerdir. Bu iki grubun da hakları yükümlülükleri ve ayrıcalıkları bulunmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğunun 170’ten fazla Konar & Göçer, hareketli Aşiretler mevcuttu. Cihanbeyli Aşiretti de bunlardan en büyüğü olan bir tanesiydi.
Cihanbeyli Aşireti büyük bir kısmı Rakka’dan uzaklaşarak Anadolu’nun içlerine doğru ilerleme sağladılar. Kalana kısmı ise Urfa Sancağına yerleşmiştir. Dönemin Sultanı Abdülmecid tarafından 1858 yılında çıkarılan “Arazi Kanûnnâmesi” ile şehirli yatırımcılar büyük toprak parçaları satın alabilmişlerdir. Bu kanûnnâme doğrultusunda birçok aşiret sahip olduğu toprağı terk etmek zorunda kalmıştır. Urfa Sancağında kalan Canbeyli Aşireti muaf tutulmuşlardır.
1865 yılında Teşkil-i Vilayet Nizamnâmesi ile Rakka Eyaleti “Urfa’dan yönetiliyordu.” tamamen lağvedilerek tüm toprakları Halep Eyaletine dâhil edilmiştir.
Urfa 1865 yılına kadar Rakka eyaletinin merkezi olarak yaşamıştır. Bu sırda eyalet paşası Urfa’da otururdu. Bu vali paşalar, Urfa’da saraylar, camiler, medreseler, hamamlar gibi imarlarda bulunurlardı. Urfa mamur bir şehir olmuştur. Urfa, 1865’de sancak olarak Halep eyaletine bağlanınca sadece mutasarrıf Urfa’da oturur oldu. Bu yüzden de Urfa eski memuriyetini ve değerini kaybederek ışıltısı söndü.
Vilayet Nizamnâmelerinde “1865 ile 1871 yıllarında” köylerin bir araya gelmesiyle kazalar, kazaların bir araya gelmesiyle sancaklar & livâlar ve sancakların & livâlar bir araya gelmesiyle de vilayetler oluşturulmuştur.
Nizamnâmeler doğrultusunda vilayet merkezinde “Vilayet İdare Meclisi”, “Livâ” adını alan sancak merkezinde ise “Livâ İdare Meclisi”, kaza merkezlerinde ise “Kaza İdare Meclisi” oluşturulmuştur. Bu doğrultuda “Urfa Livâ Meclisi” oluşturulmuştur. Islahat Fermanı ile bu meclislerde Müslüman temsilcilerle birlikte gayrimüslim temsilciler de yer almıştır.
Osmanlı İmparatorluğu 1865&1866 yılları tarihli arşiv belgesinde Urfa sancağına & livasının Merkez Kazasına bağlı Oymaağaç nahiyesinin nüfusu 2.516 olarak verilmiştir. Aynı belgede Çaykuyu nahiyesindeki hane sayısı 163 olup nüfusu 561, Döğerli nahiyesindeki hane sayısı 358 olup nüfusu 1.797, Harran nahiyesindeki hane sayısı 810 olup nüfusu 4.400, Bozâbâd nahiyesindeki hane sayısı 1.699 olup nüfusu 4.574 olarak belirtilmiştir.
O dönem 1867 yılında Urfa livâsında yaşayan Müslüman ve gayrimüslim hane sayısı toplamda 7.382’dir. O yıl itibarıyla Urfa Sancağına bağlı Urfa, Suruç, Rumkale ve Birecik adlarında 4 kazası mevcuttu. Ayrıca Urfa merkez kazasına bağlı Harran, Döğerli, Oymaağaç, Bozâbâd adlı dört nahiye ve 360 köy bulunmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğunun eyalet ve sancaklarında ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda çalışmalara bakalım.
Sultan II. Abdülhamid Han Hazretleri, birçok bölgede büyük mülkler satın alarak arazi mülkiyetinin doğasını değiştirmiş devlet kontrolünü artırmıştır. 1868 yılında Suriye’nin kuzey ve batısındaki saldırılarını engellemek bölgede huzuru tesis etmek amacıyla Canbeyli Aşiretini görevlendirilmiştir.
Şanlıurfa ili Karaköprü, Eyübiye, Haliliye, Hilvan, Siverek, Bozova, ilçesi sınırları içinde yaşayan bir aşirettir. Konar & Göçer bir kavim oldukları için tarih boyunca birçok defa yer değiştirmişlerdir. Bazı dönemlerde sürgün edilmiş olan Canbeyli aşireti mevcut eserlere göre Canik, Canbek, Canbeği, Cihanbeği, Conbeği gibi isimlerle Osmanlı İmparatorluğu arşiv kayıtlarına geçmiştir. Aşiretin asıl ismi Cihanbegi’dir. 24 şevval 1291 (4 Aralık 1874 Cuma) Hicri tarihli bir Osmanlı İmparatorluğunun fermanıyla Şanlıurfa İli Bozova, Suruç ve Birecik kervan yolu üzerinde bulunan Çarmelik Hanı ve civarında bulunan Demircik “Canbek” Sayburç, Yoğunburç, Kırmıt ve Tozluca köyleri sınırları içindeki eşkıyaya karşı konuşlandırılmışlardır. Bu fermanda Canbeylilerin, Canbeğilerin Hudi, Zevali, Drejan, Korehori ve Kocuri kabilelerinin ismi geçmektedir.
XIX. yüzyıl Urfası hakkında bilgilere arşivlerde rastlamaktayız. Bu arşivlerde 1875 yılında Urfa Sancağının idaresinde birinci sınıf bir Mutasarrıf, ikinci sınıf bir kaymakam, üçüncü sınıf iki kaymakam ve on müdürün bulunduğu araştırmalarda geçmektedir. Dönemin araştırmalarından da anlaşılacağı üzere şehirdeki Müslümanlar için Cami ve Medreselerin bulunduğu, Katolikler ve Süryaniler için birer Piskoposun, Gregoryan Ermeniler için de yine farklı bir Piskoposun bulunduğu belirtilmiştir.
Urfa’nın Milli Mücadele tarihinde önemli bir yeri olan On Bir Nisan Urfa'nın Kurtuluşunda İstiklal Madalyalı bir aşiretidir.
Osmanlı İmparatorluğunun toprakları 1.Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, 11 Ekim 1918’de Halep Eyaletti işgal edilmişti. İngilizlerin Halep Eyaletini işgal etmeleriyle yakında Urfa Sancağının da işgal edileceği söylentileri yayılmaya başladı. Bu işgal söylentileri Urfa halkı üzerinde büyük bir etki yapmıştı. Urfa halkı gibi Anadolu’nun diğer işgale aday şehir ve kasabaları da sessiz bir üzüntü ve bekleyiş içindeydiler.
Urfa’da ilk Millî Teşkilâtın Kurulması ve Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti’nin kuruluş çalışmaları bu tarihlere başlamaktaydı. Çünkü teşkilatlanma çalışma ve çabaları bu tarihten sonra gizlice sürdürülmeye başlanmıştır.
Osmanlı İmparatorluğunun 6.Ordu bölgesinde hudut ihlâllerinin meydana gelmesiyle bütün ordu sorumluluk bölgesinin işgal edilebileceğini onlayan Ali İhsan Paşa, bu ihtimale karşı tedbirler almak üzere harekete geçti.
İngilizlerin Güneydoğu Anadolu Vilâyetlerinin işgaline bahane hazırlayıp, imkân verilmemesi için Valilik ve Mutasarrıflıklarla ilişki kuran Ali İhsan Paşa, düşmanın ilerlemesinin önüne geçilemediği takdirde bu yörede sivil bir direnişi teşvik maksadıyla bazı görüşmelerde bulundu. Urfa civarındaki aşiretlerden önemli bir kısmı ile temasa geçen Urfa Müdafaayı Hukuk Cemiyeti, Canbeyli, Mersavi. Badıllı, İzol ve Milli Aşiretleriyle teması sağladı. Urfa’daki Jandarma Komutanlığı’nın gizli gizli halkı örgütlemesi ve savaş taktiği vermesidir. Urfa halkının Karakeçili, Mersavi. Badıllı, İzol, Milli, Şeyhanlı ve Canbeyli Aşiretlerinin mücahitleriyle, kısacası Halkıyla, Askeriyle, Köylüsüyle ve Aşiretlisiyle namusunu düşmana çiğnetmeme, ezanımızı susturmama, bayrağını yere indirmemek savaşıdır. Aşiretlerle beraber millî amaç uğrunda birleşmelerini sağlamıştı.
Düşman kılık değiştirerek İngilizler işgal yerleri olan Urfa’yı, Antep’i ve Maraş’ı Fransızlara bırakmıştı. Urfalıların Kurtuluş Savaşı yeni yeni başlamıştı.
Urfa’da İngilizler fazlasıyla dayamayarak, İşgal ettikleri yerlerin ismi Suriye İtilafnamesi olan İngiliz-Fransız Anlaşması'ndan dolayı Fransa'ya devretti. Asıl mücadele şimdi başlamaktaydı. Binbaşı Ali Rıza Bey, Aşiretleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne bağlama çalışmalarına başladı. Bu durumun fark edilmesi üzerine Ali Rıza Bey, İşkal Kuvvetleri Fransız karargahına davet edildi. Karargahta Fransızlara verdiği cevaplar güven vermediği için tutuklandı ama Binbaşı Ali Rıza Bey bir fırsatını bulup firar ederek Siverek'e gitti. Binbaşı Ali Rıza Beyin yerine yeni Urfa Jandarma Komutanlığına yüzbaşı olan Ali Saip Bey getirildi.
Urfa Jandarma Komutanlığına Yüzbaşı Ali Saip Bey, Urfa’nın dört bir tarafına gizli haberler salarak, Aşiretleri bir çatı altında toplamayı başardı. Urfa’da kurtuluş hareketini top yekûn çalışmayla elde edilmiştir. Kuzeyde, Doğuda, Güneyde ve Batıda olmak üzere kırsalda (Köy Milistler) gizli bir şekilde oluşturulmuştur.
Urfa’nın Batıda kırsal köy sorumlusu (Komutanı) olarak Molla Mehemed bey (Muhammed bey) görevlendirildi. Bu görevi dönemin yeni Urfa Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip gizli şekilde devdi etti. O yıllarda Kurtuluş Savaşı çıkmış Ülkesi ve bulunduğu Vilayet olan Urfa da işgal altında idi. Urfa’nın kurtuluşu için var gücü ile Urfa Milislerine bulunduğu köyden ve civar köylerden iaşe yardımları toplayarak ulaştırmaya çalışırdı.
Urfa Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip ile Açıksu civarında ve kına köyü yakınlarında her hafta sonu Cumartesi günü (Bu görüşmelerin yerler zaman zaman değiştirilerek büyük gizlilik içinde devam ederdi.) görüşürlerdi. Molla Muhammed Bey, topladıkları iaşeleri haftalık olarak çok gizli bir şekilde ulaştırdı. Bu olay her hafta periyodik olarak devam etti.
Batı Cephesi Kırsal Köy Sorumlusu (Komutanı) Molla Muhammed bey, yardımların yanında Urfa Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saib’ten alınan gizili emir ile köy ve civarında köy milisleri oluşturulmuş hazır kıta bekliyorlardı. Savaş başladığı zaman buradan yola çıkarak destek vereceklerdi. Urfa merkezde çatışmaların seyrine göre yönleneceklerdir. Urfa’nın kurtuluş savaşında Canbeyli Aşireti olarak 125 Süvari “Atlı” 170’de yaya olarak savaşçılar (Milisler) katılmışlardır. Milis güçlerin iaşelerini de (28 Büyükbaş Hayvan, 154 Küçükbaş Hayvan Koyun ve Keçi) olarak destek vermişlerdir.
Urfa Batı Cephesi köy Millistleri olarak, Kuva-i Milliye Ordusuna yani Urfa Jandarma Komutanlığını Yüzbaşı Ali Saip Bey komutanlığında görev yaparak yönleneceklerdi. Urfa’nın kurtuluş hareketi başladığı zaman not (Fransız) işkal komutanı Hauger ve Yüzbaşı Saco’ya (Yüzbaşı Sajous) verilir. Urfa’dan çıkması için verilen süre tamamlandığı zaman Urfa merkezden hareketler başlayınca Fransız işkal komutanları Hauger ve Saco (Yüzbaşı Sajous) Urfa’dan ayrılacaklarını söyledi.
Urfa Jandarma Komutanlığını Yüzbaşı Ali Saip Bey, Batı Cephesi Kırsal Köy Milisleri Komutanı Molla Muhammed Bey’e ve emrinde oluşturduğu köy milistlerine haber göndererek yarın Antep yol güzergâhına konuşlanmalarını istedi. Molla Muhammed Bey, emrindeki köy milistlerini alarak geceden yola düşerek Antep yol kavşağında diğer milistler gibi yerini aldı. Urfa’nın işgal kuvvetleri Urfa’nın İl sınırlarını terk edene kadar takip ettiler. Ama Molla Muhammed Bey ve köy milistlerinin görevleri biraz daha uzadı. Antep İl Milistlerine katılarak, Antep’ten de çıkana kadar takibini sürdürdüler. Molla Muhammed Bey aynı güzergâhı takip ederek Urfa’ya döndüler. Urfalılar kötü bir durumda Kürdü, Türkü ve Arabı hep birlik olmuşlardır. İşgale bir diğer pencereden bakacak olursak Fransızların İşgalini topyekûn ve her taraftan savaşarak kazanmışlardır.
İşgallerle birlikte Urfa ve Urfalıların cesaret, azim, fedakârlık, mücadele ve vatanseverliği, milletimizce takdir ve ilgi ile takip edilmiştir. Urfa ve Civarının işgali yekvücut olan bütün Anadolu’da hissedilmiştir. Şehir, Kuruluş, Aşiretlerce ve Kişilerce işgal hareketleri nefret ve şiddetle protesto edilerek kınanmıştır.
Eskiden kalanlar ve kırsal kesimin göç sonucu boşalan geniş alanlarına 17.yüzyıldan itibaren yapılan iskânlarla yerleştirilen Aşiretler ise 20.yüzyılada da kimliklerini koruyarak Savaşa girdiler. Urfa’nın Fransız işgalinden kurtuluşuna tamamına yakın bir oranla katılıp destek veren Aşiretlerin Reisleri, Urfa’nın Kurtuluşunda ortak mücadele etmişlerdir.
Ayrıca Urfalılar içindeki Fransızlara karşı da ayrı ayrı Savaşmaya çalışıyorlardı. Fransızların tahriklerine kapılan ve onlardan kuvvet alan Urfa’nın Ermeni Hıristiyanlarının bir bölümü de Fransızlarla birlikte yıllarca beraber yaşadıkları Urfalılarla savaşmaya başladılar. Urfa Milistlerinin “Çetelerinin” mücadelesi ile 11 Nisan 1920’de Urfa düşman işgalinden temizlendi. Bunun üzerine şehirdeki Ermeni Hıristiyan halk Suriye’ye göç ederek şehri Urfalı sahiplerine bıraktılar.
Şehitlerimizin ruhları şad olsun.
Bu Vatanın Şehirlisiyle, Köylüsüyle, Aşiretlisiyle, Arabıyla, Kürdüyle, Türküyle ve tüm Şanlıurfalıların Kurtuluş Bayramı kutlu olsun.
Urfa bu Kurtuluş Savaşıyla kendi kendini kurtaran Üç İl’den biri oldu. Antep’e GAZİ’lik, Maraş’a ise KAHRAMANLIK ve Urfa’mıza da ŞANLI Unvanı verildi.
Canbeyli’ler Aşireti, halen Şanlıurfa İli Siverek, Hilvan, Bozova, Eyyübiye, Haliliye merkez kırsalında ikamet etmektedirler. Karaköprü İlçesinde ve Kırsal Mahallerine “Demircik, Dört Mağara, Çıtıkale, Büyük Kemoğlu, Küçük Kemoğlu, Topık, Bazik gibi köyleri sayabiliriz” bağlı 7 köy mevcuttur.
Şanlıurfa’nın yanı sıra Anadolu’nun içlerine doğru dağılım göstererek, Adıyaman, Malatya, Sivas, Kırıkkale, Yozgat, Erzurum, Erzincan, Elazığ, Bitlis, Bingöl, Samsun, Çorum, Çankırı, Muş, Konya, Niğde ve Ankara’da bulunmaktadırlar. Bu Aşiret (Herdi, Zeyve, Direjan, Avustu ve Parçikan isimlerini almışlardır.) bulundukları yere göre isim almışlardır.
Canbeylilerle ilgi ülke genelinde son zamanlarda yapılan çalışmalar sonucu tek çatı altında toplanacaklardır.