SÜMERLERİN EN AHLAKLI ESNAFI KASAP DUMUZİ'NİN HİKÂYESİ

Lagaş, Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşme yerinin kuzeybatısında Uruk'un doğusunda yer alır. Lagaş hem Sümerlilerin hem de daha sonraları Babillilerin en eski şehirlerinden biridir. Lagaş alçakça, uzun sıralar oluşturan mezar höyükleri bulunan Irak'ta Tell Al-Hiba olarak bilinen bir bölgedir. Tarihi bir kanalın kurumuş yatağında, Shatt-El-Haj'ın 5 km doğusunda ve Katar'ın modern şehri Shatra'nın 15 km doğusunda bulunmaktadır. Girsu ise Al-Hiba'nın 25 km kuzeybatısında bulunmaktadır. Tarihte bu şehirde Dumuzi adında bir kasap yaşarmış.

Bu bölgede Dumuzi, kasaplık mesleğini babasından öğrenmiş, küçük yaşlardan itibaren hayvanları nasıl dikkatle seçip kestiklerini, nasıl etleri temiz bir şekilde hazırladıklarını gözlemlemişti. Babası ona hep kasaplık sadece hayvan kesmek, eti kemikten ayırmak değildir. İnsanların sofralarına helal lokma koymak, onlara güven vermek ve ahlakla çalışmak demektir diye tembihlerde bulunurdu.

Babası ölünce Dumuzi, babasının mirası olan bu dükkânı devraldı. Genç adam sadece babasının işini sürdürmekle kalmayıp mesleğini ahlaki değerlere dayandırarak bir adım ileri taşımayı hedefledi. Dumuzi, etin tazeliğine ve kalitesine çok önem verirdi. Şehirdeki diğer kasapların çoğu, ellerinde kalan etleri uzun süre bekletir, hatta bozulmuş eti satırla çekip çeşitli bitkilerle kokusunu bastırır ve satmaya çalışırlardı. Domuz etini kuzu eti diye satar, ete türlü hileler karıştırırlardı.

Ancak Dumuzi, asla bu yolu seçmedi. Namus ve ahlak, kazandığın altından daha değerlidir diye düşünürdü.

Bir gün şehre büyük bir sürüyle bir tüccar geldi. Sürüsünü Fırat nehri kıyısında otlata otlata getirmişti. Bu tüccar, kasaplara hayvan satıyor, altın ve bakırla takas ediyordu. Tüccar, ilk olarak Dumuzi’nin dükkânına uğradı. Dumuzi tüccara ve kafilesine soğuk içecekler ikram etti. Onları ağırladı. Daha sonra hayvanlara bakmak üzere dışarı çıktılar. Gerçekten devasa bir sürüydü. Lakin bir sorun vardı.

Bu hayvanlar hastalıklı! dedi Dumuzi. Tüccar şaşkınlıkla ona yaklaştı. Keçilerden birini tutup ağzını gösterdi. Birkaç haftaya kadar çoğu telef olacak.

Nasıl olur? diye çıkıştı tüccar. Bence sen fiyatı düşürmek için yalan söyleyen ahmağın birisin!

Şu arabaya yüklediğin domuzlardan kapmış olmalılar.” Kağnı arabalarına yaklaştı. “Bak, gözlerinde fer kalmamış, onların da ağızları köpüklü. Bunları satın alamam. Bu şehirde de satmana izin veremem.”

Tüccar, Dumuzi'ye daha fazla para kazanabilmesi için şöyle bir teklifte bulundu.

Tamam, sen kazandın. Bu işin ehli olduğun belli. Hayvanları sana yarı fiyattan vereceğim. Böylelikle ikimiz de kazanmış olacağız. Kimsenin ruhu bile duymayacak.

Dumuzi bu teklife karşı sessizce başını salladı ve tüccara şöyle cevap verdi.

Bu eller, helal ve temiz kazançtan başka bir şeyle kirlenmeyecek. Kazancım az olabilir.

Ama huzurum çok olacak. Ahlakımı para uğruna satamam. Halkıma hastalıklı et yediremem dedi. Tüccar, Dumuzi’nin kararlılığı karşısında şaşırdı. Ama onun işine karışmadan sürüyü toparlayıp orayı terk etti.

Bu olay, şehirde duyuldu. Dumuzi’nin namusu ve ahlakı, dilden dile yayıldı. Müşterileri ona daha fazla güvenmeye başladı ve dükkânı gün geçtikçe daha da iş yapar hale geldi. Dumuzi, her gün kasabına gelen insanlara dürüstçe hizmet etti. Onlara daima en iyi eti sundu. Fiyat konusunda adil davrandı ve asla müşterilerini aldatmadı.

Tüccar sürüyü Ur şehrine götürmüş, bütün hayvanları uyanık kasaplara satmıştı. Kısa süre sonra halk arasında salgın baş gösterdi. Ur kralı sorumluları yakalattırıp idam ettirdi.

Olay Lagaş kralı Urgakina'nın kulağına kadar gitti. Dumuzi'den büyük bir davet için ziyafet hazırlamasını istedi. Bu Dumuzi’nin mesleğinde dönüm noktası oldu. Kral, davetteki tüm misafirlerine Dumuzi’nin kasaplığını ve ahlakını övdü. Bu adam sadece et satmıyor, bize bir insanın nasıl ahlaklı olması gerektiğini öğretiyor dedi.

Zamanla Dumuzi'nin kasabı o kadar meşhur oldu ki! şehirdeki diğer kasaplar onun izinden gitmeye başladı. Eski yöntemlerini terk edip daha temiz ve dürüst bir şekilde iş yapmaya başladılar. Dumuzi, sadece bir kasap değil aynı zamanda şehrinde ahlakın sembolü haline geldi.

O kimseyi kandırmadan kimsenin hakkını yemeden de nasıl başarılı olunabileceğini gösterdi.

Dumuzi’nin dürüstlüğü ve çalışkanlığı kuşaklar boyunca anlatılan bir hikâye oldu. Sümerler, Dumuzi gibi olmak derlerdi. Bu namuslu ve ahlaklı çalışmanın sembolüydü.

Yüce Allah kimleri sever?

Allah, yaptığı yanlışların farkına vararak yanlışlarından tövbe edenleri sever.

Allah kötülükten, haksızlıktan sakınanları sever.

Allah güzel davranışta bulunanları ve güzel davranışlara öncülük edenleri sever.

Allah zorluklara sabredenleri sever.  Alıntı.

Allah güzel insanların yar ve yardımcısı olsun.

 

Haberi: Yakup CANBEYLİ Gazeteci, Yazarı & Araştırmacı