CHP'li Erdoğan Toprak’tan Haftalık Değerlendirme Raporu / 26 Mart 2023
CHP'li Erdoğan Toprak’tan Haftalık Değerlendirme Raporu / 26 Mart 2023
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak her hafta kamuoyu ile paylaştığı İç politika, dış politika ve ekonomi başlıklı ‘Haftalık Değerlendirme Raporu’nu yayımladı.
26 Mart 2023 tarihli haftalık değerlendirme raporu şöyle:
SICAK GÜNDEM
Cumhurbaşkanı tarafından atanmış üst düzey kamu görevlisi statüsündeki Bakanlar, süresinde istifa etmedikleri için Milletvekili Adayı olamazlar. YSK’nın bu adaylıkları reddetmesi seçim yasasının ve anayasanın gereğidir!
UNICEF ile TÜİK’in ortak yürüttüğü ‘2022 Türkiye Çocuk Araştırması’ sonuçlarına göre çocuklarımızın yüzde 62’si her gün ekmek ve makarna ile besleniyor. İktidar, Türkiye’yi insanca beslenemeyen çocuklar ülkesine dönüştürdü!
İÇ POLİTİKA
Son siyasi pazarlıklarla oluşan tabloda Cumhur İttifakı, toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınları yok sayan’ bir ittifaka dönüştü. Kadınlar ve gençler, Afganistan’ı örnek alan Cumhur İttifakı’na 14 Mayıs’ta iyi bir ders verecek!
İktidarın seçimde oy kapma hesabıyla en düşük emekli aylığını 7.500 TL’ye çıkartma kararı, emekliler arasındaki maaş dengesizliğini daha ileri boyuta taşıyacaktır.
EKONOMİ
İktidar, Yeni Ekonomi Modelinin (YEM) başarısızlığını gizlemek ve seçim öncesi daha yüksek tutarlı banknot basma zorunluluğunu ertelemek için adeta piyasayı 200 TL’ye boğdu!
Mart ayı Tüketici Güven Endeksi (TÜGE) anket sonuçları, deprem bölgesindeki illeri kapsamamasına rağmen ekonomi yönetimine ve iktidarın politikalarına güvenin dibe vurduğunu gösterdi!
BDDK’nın 10 Mart 2023 verileriyle 1 trilyon 745 milyar TL’ye yükselen bireysel kredi ve kredi kartı borçları, bu iktidar döneminde 272 kat arttı. Vatandaş, borç batağına sürüklendi!
TARIM
Türkiye, son yılların en ağır kuraklığını yaşıyor. Tarımsal üretimin yüzde 80’i kuraklık tehdidi altında. Çok ciddi üretim düşüşleri yaşanabilir ve buna bağlı olarak ürün fiyatları artış gösterebilir!
DIŞ POLİTİKA
AB Dönem Başkanı İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve AB Komisyonu öncülüğündeki bağışçılar konferansında; Türkiye ve Suriye’ye deprem yardımı olarak 7 milyar euro (143,5 milyar TL) tutarında bağış taahhüdü sağlandı.
ABD yönetimi 20 yıl önce Irak’ı işgal gerekçesinde ‘Saddam’ı devirip, Irak’a demokrasi getirmeyi’ vaat etmişti. Oysa ülkeyi istikrarsızlığa sürükledi. Irak, etnik ve mezhep ekseninde bölündü. Siyasi, insani ve ekonomik yıkıma uğradı!
Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve 17 Bakanın AKP listesinden milletvekili adayı yapılması, Anayasaya ve Seçimlerin Temel Hükümleri yasasına aykırıdır. Aday olabilmeleri için YSK takvimindeki son gün olan 16 Mart’ta istifa etmeleri gerekirdi. Hem bakanlık görevlerini yürütüp hem de ‘seçimle gelinen’ milletvekilliğine aday olmaları hukuksuzdur. YSK’nın bu adaylıkları reddetmesi anayasanın gereğidir!
Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan, yardımcısı ve 17 bakanın Cumhur İttifakı-AKP listesinden milletvekili adayı yapılacağını açıkladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne (CHS) göre, tüm icra yetkisi tek kişidedir! Değiştirdikleri anayasaya göre ortada ‘bakanlar kurulukabine, Cumhurbaşkanlığı kabinesi vb.’ diye anayasal-hukuki bir yapı yoktur.
CB Yardımcısı ve bakan unvanlı kişiler seçimle değ il, TÜ İ K Başkanı, Ü niversite rektö ru , Ziraat Bankası Genel Mu du ru ğibi CB kararıyla atanmış ‘u st du zey kamu ğö revlileri’ statu su ndedir.
Seçimde aday olmak isteyen kamu görevlileri anayasa ve yasa uyarınca bu görevlerinden istifa etmek zorundadır. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) bu hüküm uyarınca belirlediği takvime göre, aday olacak kamu görevlilerinin görevlerinden istifa süresi 16 Mart saat
17.00’de doldu. Nitekim atamayla göreve gelen Sağlık Bakan Yardımcısı, Hatay Valisi, Kocaeli Emniyet Müdürü vb. pek çok isim bu takvim çerçevesinde adaylık için istifa ettiler. Aynı hukuki ve anayasal mekanizma atamayla görevlendirilen CB yardımcısı ve bakan unvanlı ‘atanmış üst düzey kamu görevlileri’ için de yürürlüktedir ve anayasal-yasal zorunluluktur. Nasıl ki, seçimle gelinen milletvekilliğinden, bakan olarak atananlar yeni sisteme göre TBMM üyeliğinden ‘istifa etmek’ zorundaysa, aynı şekilde milletvekili seçilmek isteyen kamu görevlisi bakanların da diğer üst düzey kamu görevlileri gibi YSK’nın belirlediği tarihte istifa ederek ‘GÖREVİ BIRAKMALARI’ gerekirdi. Bu hukuki zorunluluğun gereği ilan edilen tarihe kadar görevlerini bırakmadıkları ve istifa süresini geçirdikleri için aday olamazlar! Aksi halde anayasamızın ‘seçilmişlerle-atanmışların’ hukuki konumlarını belirleyen hükmü çiğnenerek anayasa suçu işlenmiş olacaktır!
Bu ‘u st du zey kamu ğö revlilerinin’ Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı tarafından milletvekili adayı yapılmaları anayasa ve yasaya aykırıdır!
Kanımca YSK üyesi yüksek yargıçlar, bu çok açık yasa-anayasa ihlaline ve anayasa suçuna ortak olma sorumluluğunu üstlenmeyecektir! Atanmış kamu görevlilerinin seçim takviminde ilan edilen tarihte istifa etmedikleri için milletvekili adaylıklarının geçersiz olduğunu belirleyerek reddedecektir!
Yapılan haksızlıkların, hukuksuzlukların, usulsu zlu klerin hesabının sörulacağ ı yeni bir su rece karşı kendince ö nlem almayı, talimatlarını uyğulattığ ı bu kişilere ‘milletvekili dökunulmazlığ ı’ ğu vencesi sağ layarak yarğılanmaları durumunda ‘itirafçı’ ölmalarını ö nlemeyi hedeflemektedir. Yu ksek Seçim Kurulu (YSK) bu hukuksuzluğa geçit vermeyecek, tarafsızlık ve saygınlığı çerçevesinde bu adaylıkları reddedecektir!
UNICEF ile TÜİK’in ortak yürüttüğü ‘2022 Türkiye Çocuk Araştırması’ sonuçlarına göre çocuklarımızın yüzde 62’si her gün ekmek ve makarna ile besleniyor! Sadece yüzde 12’si et-tavuk-balık yiyebiliyor. İktidar, Türkiye’yi gıda yoksunluğu çeken, insanca beslenemeyen çocuklar ülkesine dönüştürdü. Deprem bölgesinde çocuklara otobüsten oyuncak fırlatarak empati yoksunluğunu sergiledi!
Akdeniz ve Ege bölgelerinde günlerce müdahale edilmeyen orman yangınlarında, Karadeniz bölgesindeki sel felaketinde yaşanan can kayıpları, evleri, köyleri yok olan insanlara otobüsten çay fırlatan iktidar, hâlâ enkaz altından cansız bedenlerin çıkarıldığı deprem bölgesinde ise Cumhurbaşkanlığı otobüsüyle şehir turu yapıp oyuncak fırlatarak, çocukları umursamazlığını bir kez daha gösterdi.
Açılış töreninde kurdeleyi erken kesen küçüğün başına mikrofon vuranlar, Şanlıurfa’daki sel felaketinde ise çamur içinde üstü-başı perişan ayağı çıplak çocuklara sahip çıkmak, ayağına bir çift çizme-kundura vermek yerine yanlarında gezdirip medyaya poz vermeyi tercih etti. Deprem bölgesinde ailelerini yitiren, kaybolan, sahipsiz kalan yüzlerce çocuğun yanı sıra, kaçırıldığı iddia edilen, organ mafyasının, tarikatların eline düştüğü öne sürülen çocuklarla ilgili gerçeklerin araştırılması, ortaya çıkarılması için TBMM’de verilen önergeler, AKP ve MHO oylarıyla reddedildi!
İ ktidarın çöcuklara yö nelik bu zihniyeti, Tu rkiye İ statistik Kurumu’nun (TÜ İ K) ‘2022 Tu rkiye Çöcuk Araştırması Rapöru’na çök acı şekilde yansıdı.
TÜİK’in Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ile ülke genelinde 0-17 yaş arası en az bir çocuğun yaşadığı 9010 hanede gerçekleştirdiği araştırma çocuklarımızın büyük bölümünün açlık ve sefalet içinde yaşadığını, zihinsel ve bedensel gelişimlerini sağlayacak beslenme imkanına sahip olmadıklarını ortaya çıkarttı. Muhtemelen araştırma UNICEF’le ortak yürütülmeseydi, iktidar ve TÜİK bu sonuçları kamuoyundan gizleyecek ya da üstünü örtecekti. Yayınlanan raporda; anne-baba ve çocuklarla yapılan anketlere göre, çocuklarımızın yüzde 62,4’ü her gün ağırlıkla ekmek, makarna veya tahıl içeren diğer gıdalarla besleniyor. Her gün tavuk, et veya balıktan birisini tüketebilen çocuklarımızın oranı sadece yüzde 12,7! Peynir, yoğurt gibi süt ürünleriyle beslenebilen çocuklar yüzde 57,8 olurken, hemen hemen gelişme çağındaki çocuklarımızın yarısı süt ürünlerine erişemiyor. Çocuklarımızın yarısı düzenli olarak günlük meyve tüketemezken, üçte ikisi ise sebze yiyemiyor. Düzenli meyve yiyebilen çocukların oranı yüzde 50,5, sebze tüketebilenler yüzde 33. Fasulye, nohut, mercimek vb. gıdaları tüketebilen çocuklar yüzde 10,9’da kalırken, 90’ı kuru bakliyat vb. gıdalara erişemiyor.
Ü lkenin ğeleceğ i, töplumun temeli ölan çöcuklarımızın içine du şu ru ldu ğ u bu tablö, açlık ve sefaleti yayğınlaştıran, bedava un-makarna dağ ıtıp, muhtaçlık istismarını siyasi nema ve öy hesabına çeviren 21 yıllık iktidar pölitikalarının sönucudur. Bedensel-zihinsel gelişimi yetersiz, açlık çeken, en temel gıdaya erişemeyip özlemle canı çeken milyonlarca çocuk bu iktidarın eseridir!
Son siyasi pazarlıklarla oluşan tabloda Cumhur İttifakı, demokrasi karşıtlığıotokrasi yandaşlığının ötesinde; ‘Kadını eşit görmeyen, kadına şiddeti umursamayan, kadın haklarının kısıtlanmasını hedefleyen, toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınları yok sayan’ bir ittifaka dönüştü. Kadınlar ve gençler, 2022 Küresel Mutluluk Endeksi’nde son sıradaki Afganistan’ı örnek alan Cumhur İttifakı’na 14 Mayıs’ta iyi bir ders verecek!
AKP öncülüğündeki Cumhur İttifakı’na dahil olan iki küçük partinin (HÜDA-PAR ve Yeniden
Refah Partisi) özellikle kadın haklarının geriletilmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da (6284 Sayılı Yasa) değişikliğe gidilerek, kadınların boşanma ve nafaka haklarının kısıtlanması, Milli Eğitim sisteminde ve eğitim müfredatında medrese benzeri bir düzenlemeyle dini ağırlıklı müfredata geçilmesi vb. taleplerinin kabul edilmesi, iktidar ittifakının seçim kaybetme kaygısıyla radikal bir dönüşüme uğradığını, orta çağa dönüş yönünde eksen değiştirdiğini gösteriyor.
İ ktidar ittifakına dahil ölan iki partinin de talepleri birbiriyle ö rtu şu yör. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı (CB) Erdöğ an’ın köşulları kabul ederek imzaladığ ı ittifak prötökölu , bu yu k bir zafer ölarak kamuöyuna serğilendi.
Siyasetteki bu sürecin sonunda Cumhur İttifakı, kabul ettiği koşullar ve verilen tavizlerden sonra yeni ortaklık yapısıyla, bugüne kadar izlediği demokrasi ile temel hak ve özgürlüklere karşı, otokrasi yanlısı çizgisinin yanında adeta kadın düşmanı, kadın haklarına ve kadın-erkek eşitliğine karşı, kadına yönelik şiddete müsamahakâr, çocukların ve gençlerin çağdaş eğitimden uzaklaştırılmasından yana bir siyasi ittifaka dönüştü!
Töplumun yu zde 50’sini öluşturan kadınlara yö nelik tavrını ilk ölarak TBMM iradesini yök sayıp, Tu rkiye’yi İ stanbul Sö zleşmesi’nden tek imzayla çıkartarak serğileyen CB Erdöğ an, bu zihniyetini daha da ileri taşıyacağ ını örtaya köydu.
İktidarını sürdürmek uğruna milyonlarca kadının yok sayılmasında, kadınların ikinci sınıf insan konumuna gelmesinde sakınca görmediğini gösterdi. Kadına yönelik şiddeti, kadın cinayetlerini umursamadığını, eşinden şiddet gördüğü için boşanmak isteyen, çocukları için nafaka talep eden kadınların bu haklarının ellerinden alınmasından yana olduğunu ittifak protokolüne attığı imzayla ilan etti.
2023 Küresel Mutluluk Endeksi’nde kadınları karanlığa mahkum eden, eğitimi, çalışmayı, sokağa çıkmayı yasaklayan Taliban yönetimindeki Afganistan yine sonuncu. [https://happinessreport.s3.amazonaws.com/2023/WHR+23.pdf]
✓ Tu rkiye 2023 Du nya Mutluluk Rapöru’nda 137 u lke arasında 106’ncı.
Anlaşılan Cumhur İ ttifakı, kadınların yok sayıldığı, ‘Afganistanlaşmış bir Türkiye’ hedefliyör. Çöcuklara ve ğençlere örta çağ eğ itimi ve karanlığ ı layık ğö ru yör. Kadınlar ve ğençler, bu karanlığ a izin vermeyecektir! Kendilerine mutlu, özgür, çağdaş bir ülkede yaşamayı çok gören, hayatlarını kâbusa çevirmek isteyen bu zihniyete ‘DUR’ diyecektir!
İktidarın seçimde oy kapma hesabıyla en düşük emekli aylığını 7.500 TL’ye çıkartma kararı, emekliler arasındaki maaş dengesizliğini daha ileri boyuta taşıyacaktır. Emeklilerin kök maaşında artış sağlamayan, aradaki farkın hazine tarafından SGK’ya aktarılmasıyla 7.500 TL’ye yükseltilen maaşlarda ileride yapılacak artışlar bu tutar üzerinden değil, kök maaş üzerinden yansıtılacak!
İktidar yaklaşan seçim öncesi en düşük emekli maaşını 5.500 TL’den 2.000 TL artışla 7.500 TL’ye yükseltme kararı aldı. SGK yasasında değişiklik gerektiren bu artış, hazırlanan torba yasayla TBMM’de bu hafta görüşülecek.
CHP’nin yıllardır ısrarlı şekilde en düşük emekli aylığının asgari ücretle eşitlenmesini dile getirmesine önce sessiz kalan iktidar, 2018 ve 2019 seçimleri öncesinde en düşük emekli aylığının artırılmasını gündemine almak zorunda kaldı. Emekliye birer maaş bayram ikramiyesini de iktidar bu mecburiyetle bir maaş değil 1000 TL olarak yürürlüğe koydu. Geçen yıl ikramiyeye 100 TL artış yaparak adeta emekliyle alay ettiler. Şimdi de seçim öncesi bayram ikramiyesini 900 TL artırarak 2 bin liraya çıkaracaklarını vaat ediyorlar. İktidar, bu son düzenlemelerle aynı aldatmacayı bir kez daha sahneliyor.
En düşük emekli aylığında yapılan bu artış emeklinin asıl-kök maaşına yansımayacak. Kök maaş aynı kalmaya devam edecek. Halen SGK’nın ödediği en düşük emekli kök aylığı 3.777 TL. Hazineden SGK’ya aktarılan ödenek ile kök maaşlar 7.500 TL’ye tamamlanacak. Temmuz ayında emekli aylıklarına yapılacak zam en düşük emekli maaşı alanlar açısından 7.500 TL üzerinden değil, 3.777 TL’lik kök maaşa uygulanacak. Dolayısıyla en düşük maaş alan emekliler 3.777 liralık kök maaşları 7.500 TL düzeyine gelene kadar enflasyon ve maaş zamlarından yararlanamayacak ve 7.500 TL almaya devam edecek.
AKP iktidarı 2008 yılında çıkarttığı 5510 sayılı yasayla aylık bağlama oranlarını düşürdüğü için, 2008 öncesi ve sonrası emekli olanlar arasında çok ciddi maaş farkları oluştu. Emekli aylıklarının açlık sınırı altına inmesi, sefalet ücreti düzeyine gelmesinin en büyük sorumlusu 2008’deki yasayı çıkartan bu iktidardır. Açıklamaya göre en düşük emekli maaşı artışından 14 milyon emeklinin sadece 4 milyonu yararlanacak. Kalan 10 milyon emekli bu artıştan yararlanamayacak. Adaletsizlik ve mağduriyetler daha da büyüyecek.
Akılcı ve adil olan aradaki farkın hazine tarafından tamamlanması yerine, yasa değişikliğinde en düşük kök emekli aylığının asgari ücrete eşitlenmesi ve her asgari ücret artışında otomatik olarak en düşük emekli aylığının da artmasıdır. Böylece yılda iki kez yapılan enflasyona endeksli maaş zamları en düşük emekli aylığına da yansıyacaktır.
En du şu k emekli maaşındaki 2 bin liralık artış 7.500 TL u zerinde maaş alan emeklilere de seyyanen uyğulanmalıdır. Aksi halde 10 milyön emekli mağ dur edilecektir. Emekliye verilen bayram ikramiyesi de ya bir maaş tutarına ya da asğari u cret du zeyine yu kseltilmelidir. 14 Mayıs sönrası iktidar değişikliğinde ilk yapacağ ımız işlerden birisi, emeklilerle ilgili bu söylediklerimizi derhal hayata geçirmek olacaktır.
Merkez Bankası’nın piyasadaki banknot miktarını yansıtan emisyon verileriyle açıklanan resmi enflasyon rakamlarının tümüyle gerçek dışı olduğu açığa çıkıyor. En değerli kâğıt para olan 200 TL’lik banknot sayısı 1 milyar 4 milyon adete yükselirken 10 TL’lik kâğıt para basımı ise yaklaşık yüzde 50 arttı. Bu tablo 200 TL’nin ‘kâğıt parçasına’, 10 TL’nin ise ‘bozuk madeni para’ haline geldiğini gösteriyor!
2023 Şubat sonu itibarıyla Merkez Bankası’nın (MB) emisyon hacminin ulaştığı boyut ve kullanımdaki banknotların kupür dağılımı, iktidarın TL’yi ‘kâğıt parçası’ konumuna dönüştürmesinin yanında, TÜİK’in resmi enflasyon rakamlarının da gerçek enflasyonun gizlenmesi için manipüle edildiğini apaçık ortaya koyuyor.
Piyasaya su ru len ka ğ ıt para miktarındaki artış ve ö zellikle en yu ksek değ erli kupu r ölan 200 TL’lik banknöt adedindeki yu kseliş, TL’nin değ ersizleşme su recinin hızlandığ ının ğö sterğesi!
MB’nin tedavüldeki parayı gösteren şubat ayı emisyon hacmi verileri, geçen yılın aynı ayına kıyasla enflasyonun TL’nin değeri üzerindeki tahribatını, alım gücündeki kaybı ve uygulanan ekonomik modelin para politikalarının iflasını sergiliyor.
Aynı zamanda ğerçek enflasyönun açıklanan resmi verilerin çök u stu nde ölduğ u 200 TL'lik banknöt sayısındaki artışla sömutlaşıyör. Şubat sonu itibarıyla geçen yılın aynı ayına göre;
200 TL’lik banknöt adedi yu zde 102 artışla 1 milyar 4 milyön 257 bin 875
100 TL’lik banknöt adedi yu zde 3,4 artışla 1 milyar 171 milyön 467 bin 287
50 TL’lik banknöt adedi yu zde 19,6 artışla 206 milyön 779 bin 987
10 TL’lik banknöt adedi yu zde 48,3 artışla 443 milyön 174 bin 103 ✓ 5 TL’lik banknöt adedi yu zde 14,9 artışla 372 milyön 769 bin 673 öldu.
Dolaşımdaki banknotların yüzde 70’i aşan kısmı, 2 milyar 175 milyon 725 bin 162 adeti 200 ve 100 TL’lik banknotlar. TL’den altı sıfır atılması sonrasında piyasaya sürülen en yüksek değerli 200 TL’lik banknotlardan Ocak 2009’da sadece 8,8 milyon adet basılmıştı.
İ lk tedavu le çıktığ ı 2009 başında dölar/TL kuru 1,52 ve 200 TL’nin karşılığ ı 131 dölardı. Şu anda ğeçen hafta dölar/TL kurunun 19 lirayı aşmasıyla 200 TL’nin karşılığ ı 10,5 dölar!
Başta 100 ve 50 TL’lik banknötlar ölmak u zere daha ku çu k kupu rlu ka ğ ıt paralar harcama ihtiyaçlarını karşılamada tu mu yle işlevsiz kaldığ ı için iktidar 200 TL basımını rekör du zeye çıkarttı.
İ ktidar, Yeni Ekönömi Mödelinin (YEM) başarısızlığ ını ğizlemek ve seçim ö ncesi daha yüksek tutarlı banknot basma zorunluluğunu ertelemek için adeta piyasayı 200 TL’ye böğ du. Asğari u cret alan bir kişi bile cu zdanında 42 adet 200 TL taşımak zörunda!
Mart ayı Tüketici Güven Endeksi (TÜGE) anket sonuçları, deprem bölgesindeki illeri kapsamamasına rağmen ekonomi yönetimine ve iktidarın politikalarına güvenin dibe vurduğunu gösterdi. Hanelerin gelecek 12 aya dönük maddi durum beklentisi hızla gerilerken, genel ekonomik durum beklentisindeki sert düşüş iktidarın vaatlerinin inandırıcı bulunmadığını, toplumsal karşılığının olmadığını ortaya koydu!
Yaklaşan seçimler öncesi hemen her gün bir kamuoyu araştırma şirketi veya anket firmaları, seçim, oy dağılımı, deprem, ekonomik durum vb. konularda yaptıkları araştırmaları yayınlıyor. Anket şirketleri üzerinden yürütülen tartışmalar sürerken, iktidar açısından en çarpıcı anket sonucunu doğrudan iktidara bağlı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Merkez Bankası (MB) açıkladı.
TÜİK ve MB’nin her ay ortaklaşa gerçekleştirdikleri Tüketici Güven Endeksi (TÜGE) anketinin geçen hafta açıklanan mart ayı sonuçları, iktidarın topluma büyük bir endişe ve karamsarlık yaydığını gösterdi. Deprem bölgesindeki illerde anket yapılamadığı için TÜGE mart ayı sonuçları sadece 70 ildeki katılımcıların eğilimini yansıtıyor.
Şubat ayında depremin yıkımına rağmen TÜGE’nin 4,3 arttığını açıklayan TÜİK-MB’nin bu verisi yine tartışma yaratmıştı. Şimdi ise deprem illerini kapsam dışı tutarak, TÜGE’deki düşüşün gerçek boyutunu örtme çabasındalar. Buna rağmen şubat ayına göre yüzde 2,9 azalan genel güven 82,5’tan 80,1 puana indi. Muhtemelen anket yapılamayan deprem bölgesindeki illerde depremzedelerin yanıtları ve içinde bulundukları duruma ilişkin gerçek kaygıları ankete yansısaydı TÜGE’deki gerileme çift haneli yüzdelerle ifade edilecekti.
TÜGE anketinde ortaya çıkan duruma bakıldığında;
Gelecek 12 ayda hanenin maddi durum beklentisi endeksi şubatta 84,2 iken martta yu zde 5,5 azalarak 79,6’ya ğeriledi.
Gelecek 12 ayda ğenel ekönömik durum beklentisi şubatta 85,8 iken martta yu zde 3,3 du şu şle 83 du zeyine indi.
Gelecek 12 ayda dayanıklı tu ketim mallarına harcama yapma du şu ncesi endeksi ise şubatta 94,5 iken martta yu zde 2,7 azalarak 92 öldu.
TÜGE’deki bu tablonun gerçek boyutu gizlenmeye çalışılsa da toplumda, hanelerde, bireylerde kaygıların ve mevcut durumdan, iktidardan memnuniyetsizliğin yaygınlaştığını işaret ediyor. İktidara bağlı iki resmi kurumun anket sonuçlarına da yansıyan bu gizlenemez durum, CB Erdoğan’ın 6 Şubat depreminden sonra ‘sorunları bir yılda çözme’ söylemlerinin toplumsal karşılığının olmadığını sergiliyor.
Ö zellikle ‘ğelecek 12 aya’ dö nu k beklentilerdeki belirğin kö tu leşme, depremzedelere bir yılda 700 binden fazla ev, ekönömiyi du zeltme vb. vaatlerinin inandırıcı bulunmadığ ının ğö sterğesi. 21 yıl böyunca u lkeyi ve ekönömiyi enkaza çeviren, insanları ‘du nu nu arar’ hale ğetiren bir yö netimin şimdi her şeyi bir yılda halletme sö ylemine kimse kanmıyör!
Bireysel kredi ve kredi kartı borçları toplumsal çöküşe zemin hazırlayacak boyuta ulaştı. Bir ayda 117 milyar TL artan bireysel banka borçlarının tutarı, AKP’nin iktidara geldiği 2002’de 6,4 milyar TL idi. BDDK’nın 10 Mart 2023 verileriyle 1 trilyon 745 milyar TL’ye yükselen bireysel kredi ve kredi kartı borçları, bu iktidar döneminde 272 kat arttı. Vatandaş, borç batağına sürüklendi!
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) yayınladığı son verilere göre 10 Mart 2023 itibarıyla vatandaşların bireysel banka kredisi ve kredi kartı borçlarının toplam tutarı 1 trilyon 745 milyar 807 milyon TL’ye yükseldi.
Bireysel banka-kart börçları bir ayda 117 milyar TL arttı.
AKP’nin iktidara geldiği 2022 sonu itibarıyla bireysel banka kredisi ve kredi kartı borçlarının toplamı 6,4 milyar TL idi. BDDK’nın açıkladığı son verilere bakıldığında bu iktidar döneminde 272 kat artan bireysel banka ve kart borçlarıyla 85 milyon nüfusun, milyonlarca ailenin tamamına yakını ağır borç batağında!
Bankalara olan 1,7 trilyon liralık bireysel kredi ve kart borçları dolar bazında hesaplandığında 92 milyar dolara ulaşıyor. Pek çok ülkenin devlet borcundan daha yüksek bir borç yükü hanelerin, ailelerin, bireylerin sırtında. Uygulanan ekonomi politikalarının yoksullaştırdığı, alım güçlerini aşındırdığı geniş kitlelerin ancak borçla yaşayabildiklerinin en somut kanıtı BDDK’nın yayınladığı bu veriler.
BDDK’nın açıkladığ ı rakamlara ğö re ğeri ö denemeyen, yasal takibe intikal eden banka kredi ve kart börçlarının tutarı ise 160 milyar TL’ye yaklaştı!
Bu yıl geri ödenmesi gereken kamu ve özel kısa vadeli dış borçların 196 milyar dolara ulaştığı, hazinenin sadece bu yılın ilk iki ayında 120 milyar lirayı aşan tutarda yeni borç aldığı dikkate alındığında iktidar uyguladığı politikalarla hem devleti hem vatandaşları hem şirketleri ve KOBİ’leri ayakta kalabilmek için borçlanma, borç bulma dışında seçeneksiz konuma getirdi!
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) geçen hafta açıkladığı Açılan-Kapanan Şirketlere ilişkin şubat ayı rakamları, kurulan şirket sayısının geçen yılın aynı ayına göre yüzde 33 azaldığını, kapanan şirket sayısının yüzde 52 arttığını gösteriyor. Kapanan şirketlerin yüzde 52 artmış olması, bu işletmelerin mevcut ekonomik atmosferde ayakta kalmalarının olanaksız hale gelmesi ve bankalara, devlete, ticari ilişkide oldukları diğer şirketlere yükümlülüklerini yerine getiremediğini gösteriyor!
Mevcut tablö kö tu ye döğ ru ğidişin sömut sinyallerini veriyör! Devletin, ailelerin, bireylerin ğeleceğ ini ipötek altına alan bu borçlar giderek ekonomik bağımsızlığı tehdit eden bir milli güvenlik sorununa dönüşme yö nu nde ilerliyör. Ö nu mu zdeki su reçte; ğeri ö denemeyen ve yasal takibe du şen börçların, icra ve hacizlerin, mal varlıklarına el könulması uyğulamalarının hızla artması, karşılıksız çek ve senetlerin patlama yapması ö nğö ru lebilir!
Türkiye son yılların en ağır kuraklığını yaşıyor. Tarımsal üretimin yüzde 80’i kuraklık tehdidi altında. Çok ciddi üretim düşüşleri yaşanması büyük olasılık. İvedi olarak su stratejisi planı ve ulusal su seferberliğinin devreye alınması zorunludur. Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ndeki (Tarım-GFE) artışın yüzde 95,99’a yükselmesi, üretim düşüşüne bağlı ürün fiyat artışlarının hızlanacağını gösteriyor!
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 Ocak ayında Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’nin (Tarım-GFE) aylık yüzde 6,24, yıllık yüzde 95,99 ve 12 aylık ortalamalar itibarıyla da yüzde 118,18 arttığını açıkladı.
Ana gruplarda bir önceki aya göre tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 5,77, tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 9,62 artış gerçekleşirken, bu oranlar geçen yılın aynı ayına kıyasla sırasıyla yıllık yüzde 95,54 ve yüzde 99,13 oldu. Tarım-GFE’de en düşük yıllık artış yüzde 46,16 ile veteriner harcamalarında görülürken, en yüksek artışlar yüzde 117,25 ile hayvan yeminde, yüzde 115,38 ile de tohum ve fidan dikimi girdilerinde yaşandı.
Tarımsal u retime dö nu k ğirdi maliyetlerinde yaşanan bu yu ksek artışlar, döğ rudan u retimde ve u ru n fiyatlarında yu ksek du zeyli artışları beraberinde ğetirecek.
Girdi ve maliyet artışlarına paralel olarak, başta kuraklık ve susuzluk olmak üzere doğrudan üretimi ve verim alınmasını olumsuz etkileyecek, üretimde ciddi düşüşlere, ürün kıtlığına neden olacak bir süreç söz konusu.
Ziraat Mühendisleri Odası, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, çeşitli üniversitelerin Ziraat Fakültelerinden önde gelen akademisyenler geçtiğimiz hafta art arda açıklamalar yaparak, kuraklığın çok ciddi bir tehdide dönüştüğü, tarımsal üretimin yüzde 80’inin kuraklık riski altında olduğunu duyurdular.
Başta buğ day ölmak u zere ekimi yapılan pek çök u ru nu n kuraklık ve yağ ışların yetersizliğ i ile tarlalarda kurumaya başladığ ı uyarısında bulundular.
Deprem bölgesinde yaşanan yıkım, tarım alanları ve canlı hayvan varlığında ortaya çıkan ciddi kayıplar, ülkemizin tarımsal üretiminin yüzde 16-18’ini gerçekleştiren bu yöreden gelecek katkının azalacağını, ciddi bir üretim açığı yaşanacağını ortaya çıkarttı. Tüm ürünlerde üretim ve rekolte düşüşleri yaşanması, Tarım-GFE’deki yükselişe ilave olarak fiyat artışlarının daha da tırmanması, gıda enflasyonunun iyice artması kaçınılmaz olacaktır!
Avrupa’nın en bu yu k su kaynaklarına sahip ölan Almanya, kentlerde, örmanlardaki kö ylerde ‘su rezervuar alanları kurulması ve körunmasını’ ö nğö ren Acil Ulusal Su Stratejisi Planı hazırlayarak uyğulamaya köydu. Tu rkiye’de de ivedi ölarak ‘stratejik su planlaması ve su kaynaklarının korunmasını’ içeren bir planlama su ratle devreye könulmalı, ‘ULUSAL SU SEFERBERLİĞİ’ ilan edilmelidir.
Avrupa Birliği Dönem Başkanı İsveç’in öncülüğünde, AB Komisyonu tarafından
Türkiye ve Suriye’ye yönelik deprem yardımı bağışçılar konferansında 7 milyar euro (143,5 milyar TL) tutarında bağış taahhüdü sağlandı. Proje bazında ve AB-BM prosedürlerine göre kullandırılacak bu bağışların büyük bölümünün Türkiye’ye ayrılacağı belirtildi.
Daha önce 16 Mart’ta yapılması kararlaştırılan ancak aynı tarihte Türk Devletleri Topluluğu Liderler Zirvesi toplantısı nedeniyle, Türkiye’nin temsil edilememesi üzerine ertelenen Türkiye-Suriye Deprem Yardımı Bağışçılar Konferansı geçen hafta 20 Mart’ta Brüksel’de yapıldı.
AB Dönem Başkanı İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve AB Komisyonu öncülüğündeki bağışçılar konferansında; AB komisyonu 1 milyar TL taahhütte bulunurken, diğer katılımcılardan gelen bağış taahhütleri ise 6 milyar euro oldu. Konferans sonunda iki ülkedeki depremzedelere yönelik olarak yapılacak insani yardımlar, yeniden inşa faaliyetleri, barınma sorununun çözümü vb. harcamalar için toplam 7 milyar euro (143,5 milyar TL) taahhüt edildiği açıklandı.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock daha önce açıkladıkları 120 milyon euro tutarındaki yardım miktarını iki katına çıkartarak 240 milyon euroya yükselttiklerini, Almanya yardımlarının büyük bölümünün Türkiye’ye tahsis edileceğini ifade etti. AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ise komisyonun açıkladığı 1 milyar euroluk yardımın 108 milyon euroluk kısmının insani yardımlar için Suriye’ye aktarılacağını, Türkiye ve Suriye’deki mağdurlarla dayanışma içinde olacaklarını dile getirdi.
Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun temsil ettiği Bağışçılar Konferansı’na video konferans yoluyla katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’ye karşı gösterilen uluslararası destek ve dayanışma için AB’ye, BM’ye, bağışçı ülkelere ve diğer tüm uluslararası kuruluşlara teşekkür ederken, depremin yarattığı maliyetin 104 milyar dolar olduğunu ifade etti.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Achim Steiner tarafından Konferansa sunulan raporda 3 milyon 300 binden fazla kişinin depremde evini kaybettiği ve başka illere göç etmek zorunda kaldığı belirtildi. Depremzedeler için öncelikle gelecek umudunun yaratılması gerektiği vurgulandı. Depremde 900 okul, 42 hastane ve yüzlerce kilometrelik içme suyu-kanalizasyon altyapısının zarar gördüğü, bölgede barınma imkanlarının kısmen de olsa yeniden sağlanmasının en az 2-3 yıl sürebileceği yer aldı.
Töplanan bağ ışlar döğ rudan Tu rkiye’ye aktarılmayacak. Avrupa Birliğ i (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) kurumları tarafından yu ru tu lecek şeffaf ihale su reçleriyle pröje bazlı kullandırılacak. AB Mu lteci Anlaşması için sağ ladığ ı 6 milyar eurönun kullanımında da aynı yö ntemi uyğulamıştı. O dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan paranın AFAD’a veya hazineye aktarılmasını istemiş, AB kabul etmeyince tepki göstermişti!
ABD’nin kitle imha ve nükleer silahlara sahip olduğu iddiasıyla 20 Mart 2003’te başlattığı Irak işgalinin 20’nci yılında güney komşumuz Irak; hâlâ iç savaş, istikrarsızlık ve terörle boğuşuyor. ABD yönetimi işgal gerekçelerinde ‘Saddam’ı devirip, Irak’a demokrasi getirmeyi’ vaat ederken, tam aksine ülke istikrarsızlığa sürüklenerek etnik ve mezhep ekseninde bölündü. Siyasi, insani ve ekonomik yıkıma uğradı!
ABD Başkanı Joe Biden, 28-30 Nisan arasında düzenlenecek Demokrasi Zirvesi’ne ilkinde olduğu gibi Türkiye’yi yine davet etmedi. ABD’nin pek çok ülkeye demokrasi getirme gerekçesiyle başlattığı işgal harekatlarının hiç birisi bu ülkelere demokrasi getirmedi. Irak’a 20 yıl önce başlattığı işgalin açıklanan gerekçeleri Saddam Hüseyin yönetiminin kitle imha ve nükleer silahlara sahip olması, diktatörlüğün devrilip Irak’a demokrasi getirilmesiydi. Geride kalan 20 yılda tam aksine Irak’ta demokrasi yerine iç savaş, mezhep savaşları, etnik ve mezhep temelinde ülkenin bölünmesi, her gün yaşanan terör saldırıları, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, petrol zengini bir ülke iken ağır insani ve ekonomik kayıplarla karşı karşıya kaldı. Milyonlarca Iraklı ülkesini terk ederek mülteci oldu. ABD’nin kitle imha silahları, nükleer ve kimyasal silahlarla ilgili işgal gerekçelerinin tamamı ‘asılsız’ çıkarken dönemin Dışişleri Bakanı Colin Powell yıllar sonra ‘Dünyaya yalan söylediklerini’ itiraf ederek, bu utancı ömür boyu taşıyacağını açıkladı. Irak’ı kuzeyden işgal için Türkiye’deki limanları, askeri üsleri kullanmak isteyen, 60 bin askerini Türkiye’nin Güneydoğusunda konuşlandırmaya hazırlanan ve iktidara 20 milyar dolar vaat eden ABD’nin talebi o dönemde iktidara gelen AKP ve CB Erdoğan tarafından kabul edilmesine karşılık, hazırlanan tezkere 1 Mart 2003’te TBMM’nin sağduyusuyla reddedildi.
ABD işgali sonrasında Irak ordusu dağıtılırken, Kuzey Irak’ta Kürt Özerk Bölgesi Kuruldu. Ülke Kürt, Arap, Şii, Sünni bölgelerine ayrıldı. Şii-Sünni mezhep savaşları, ABD’nin hazırladığı anayasayla Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanlığının Şii, Sünni ve Kürler arasında paylaştırılması siyasi istikrarsızlık ve iç çatışmaları büyüttü. Savaş öncesi dünyanın sayılı petrol üreticisi-ihracatçısı-petrol zengini ülkelerinden birisi olan Irak, ABDİngiltere koalisyonunun işgali ve bombardımanlarıyla ağır yıkıma uğradı. Enerji, petrol tesisleri, ulaşım altyapısı, sanayisi, beşeri sermayesi, eğitimli insan gücü yok edildi. Irak ekonomisi çöktü. Türkiye en önemli ticari, ihracat ve müteahhitlik pazarlarından birisini kaybetti. Ülkedeki siyasi istikrarsızlık ve iç çatışmalarla yok olan güvenlik yapısı, Irak’ı her türlü teröre açık hale getirdi. PKK terörünün üslendiği ve Türkiye’ye yöneldiği bir konuma geldi. Türkiye, terörle mücadele için 20 yıldan bu yana Irak’a onlarca sınır ötesi harekat ve operasyon gerçekleştirdi.
Irak’taki istikrarsızlık Türkiye açısından da ciddi güvenlik sorunlarını beraberinde getirdi. Geçen hafta Ankara’yı ziyaret eden İrak Başbakanı Şiya es Sudani ile terö rle mu cadelede iş birliğ i, ekönömik ilişkilerin ğeliştirilmesi könuları ele alınarak anlaşmaya varıldı. Ayrıca iki u lke arasındaki ‘Sınır aşan sular’ mutabakatı çerçevesinde bir ay böyunca Dicle ve Fırat üzerindeki barajlardan daha fazla su salınarak Irak’a su sağlanması könusunda mutabakata varıldığ ı açıklandı.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.