CHP’li Toprak: “Verimli tarım arazilerine beton dökmek kabul edilemez”
Siyaset
19.03.2023 - 14:10, Güncelleme:
19.03.2023 - 14:10 2455+ kez okundu.
CHP’li Toprak: “Verimli tarım arazilerine beton dökmek kabul edilemez”
CHP’li Toprak: “Verimli tarım arazilerine beton dökmek kabul edilemez”
CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, deprem bölgelerinde tarım arazilerine inşaat yapımı ve moloz dökülmesini eleştirerek, “Yıkıma uğrayan bölgenin tarımını, hayvancılığını yok ederek, verimli arazilere inşaat yapıp beton dökerek, ülkenin, insanlarımızın geleceğini yok etmek, kabul edilemez bir tablodur. İktidarın bu süreçte akıl ve bilime kulak vermesi elzemdir” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. Toprak, raporunda şunları kaydetti:
“SUÇ ÖRGÜTLERİNİN JANDARMA GENEL KOMUTANI’NIN MAKAMINDA POZ VERMELERİ KABUL EDİLEMEZ: İçişleri Bakanlığı’nın organize suç örgütleriyle ilgili raporlarında yer alan bir örgütün sözcülerinin İçişleri Bakanlığı’na bağlı Jandarma Genel Komutanı’nı makamında ziyaret edip poz vermeleri, bunu medyada duyurmaları, ülke güvenlik ve asayişinin hangi noktaya getirildiğini göstermesi açısından kabul edilemez. Asli görevi bu örgütlerle mücadele olan saygın ve köklü bir kurumun başındaki en yetkili ve rütbeli kişinin bu karede yer alması ağır görev ihmalidir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, anayasa, yasa ve kurallarla çerçevesi çizilen hukuk devletinde milletin adalet ve suçla mücadele etmesini beklediği bir kamu görevlisi, başında olduğu kurumun saygınlığını yok ederek, ağır görev ihmaliyle, suç örgütü mensuplarıyla böylesine pervasız ve samimi şekilde yan yana gelemez. Bu tablo kabul edilemez.
DEPREMZEDEYE YARDIMLARIN, İNSANİ GİDERLERİN 130 MİLYAR TL’YE ULAŞACAĞI HESAPLANIYOR: Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) deprem felaketinin maliyetleri konusunda rapor yayınladı, 103 milyar dolarlık bir hasar tespiti yaptı. Depremzedelere destek, yardım ve insani giderlerin 130 milyar TL’ye ulaşacağı hesaplanıyor. Dünya Bankası ise 100 milyar dolar kaynağa ihtiyaç olduğunu duyurdu. Toplamı 130 milyar TL olarak öngörülen bu harcamalar, devletin yurttaşlarına yapması gereken görevi ve sorumluluğudur. Ancak bunun ötesinde kira, taşınma, barınma, gıda vb. her türlü destek kesintisiz sürdürülürken öncelik yaraların acilen sarılması yanında vatandaşlarımızın illerini terk etmemeleri de olmalıdır.
MİLLET ‘115 MİLYAR TL DEPREM BAĞIŞI NEREDE?’ HESABINI SANDIKTA SORACAK: İktidarın TV ekranlarından büyük reklamlarla gerçekleştirdiği ‘Türkiye Tek Yürek’ bağış kampanyasında toplanan 115 milyar TL’nin akıbeti belirsizliğe büründü. Toplanan bağışlardan hesaba yatan tutarın 74 milyar TL olduğu açıklandı. Afet Yeniden İmar Fonu kuruluş kanununu TBMM’den geçiren iktidar, toplanan bu bağışların fona aktarılmasını yasaya koymadı. 21 yıldır ‘35 milyar dolarlık deprem vergileri nereye harcandı?’ sorusuna yanıt vermeyen iktidar, şimdi de toplanan ‘115 milyar bağış nerede?’ sorusunu geçiştirip, ‘bağışçılar sözünde durmadı’ bahanesine sığınıyor. Bugüne kadar ‘128 milyar dolar nerede, 418 milyar dolar nerede?’ sorularını yanıtsız bırakan iktidardan ‘115 milyar TL deprem bağışı nerede?’ sorusunun hesabını millet sandıkta soracaktır.
EKONOMİK MODELİN TÜM AYAKLARI YIKILDI: Tüm zamanların aylık cari açık rekoru 2023 Ocak ayı rakamlarıyla kırıldı. Ocak ayı cari açık 9,8 milyar dolar olurken yıllık cari açık 51,5 milyar dolara yükseldi. 2023 sonu için yıllık 22 milyar dolar hedeflenen cari açığın yaklaşık yarısı, daha yılın ilk ayında gerçekleşti. Merkez Bankası döviz rezervi bir ayda 9,3 milyar dolar azaldı. Cari açığın finansmanında kullanılabilecek milyarlarca dolarlık kaynak, kurları tutmak için Merkez Bankası ve kamu bankalarının rezervlerinden harcandı. Kur Korumalı Mevduat hesaplarına akıtılan kur farkları ve ekstra faiz getirileriyle tüketildi. Kurları baskılamak için harcanan rezervlerle Merkez Bankası kasasının boşaltılması, ortaya çıkan cari açık rekoru sonrasında önümüzdeki aylarda ekonomide daha büyük tahribatların yaşanmasını ve kurlarda yukarı yönlü kırılmayı güçlü bir ihtimal haline getirdi. Uygulanan ekonomik modelin tüm ayakları yıkıldı.
DEPREM BÜTÇESİ YAPILMASININ GEREKLİLİĞİ, İHTİMALDEN MECBURİYETE DÖNÜŞTÜ: 6 Şubat’taki depremin yansıması kendisini bütçe gerçekleşmelerinde gösterdi. Şubatta 170,6 milyar TL olan bütçe açığı ocaktaki 32,2 milyar TL açıkla birlikte iki ayda 202,8 milyar TL’ye çıktı. Hazine ve Maliye Bakanlığı reddetse de bütçedeki rakamsal deprem, ek bütçeyi kaçınılmaz hale getirdi. Depremin etkilerinin henüz tam yansımadığı rakamlara rağmen gelir-gider makasındaki olağanüstü açılma, 2023 bütçesinin iki ayda geçersiz hale geldiğini gösteriyor. Ocak-şubat döneminde bütçe harcamaları geçen yıla göre yüzde 104,9 artışla 710,7 milyar TL, gelirler yüzde 13,7 artışla 507,9 milyar TL oldu. Böylece geçen yıl iki ayda 99,8 milyar TL fazla verilirken, bu yıl 202,8 milyar TL bütçe açığı verildi. 2023 bütçesinin daha TBMM’deki görüşmeler esnasında açığa çıkan ve en başta tutarsız olan dengesi, deprem felaketi sonrası tümüyle altüst oldu. Acilen bir deprem bütçesi yapılmasının gerekliliği, ihtimalden mecburiyete dönüştü.
YABANCILARIN KONUT ALIMLARI DEPREM SONRASI GERİLEMEYE BAŞLADI: Konut piyasasında yüzde 18’e varan sert düşüşler yaşanırken, Konut Fiyat Endeksi ocakta aylık yüzde 6,9, yıllık yüzde 153 arttı. Gıda fiyat artışlarında dünya beşincisi olan Türkiye, konut fiyat artışlarında dünya birincisi oldu. Konut fiyatlarının erişilmez noktaya ilerlemesi karşısında, sektörü kısmen ayakta tutan yabancıların konut alımları da deprem felaketi sonrası gerilemeye başladı. TÜİK’in 2013’ten bu yana yayınladığı konut satış verilerine bakıldığında şubat ayında yaşanan 80 binlik toplam satış sayısı geride kalan 10 yıl 2 ayın, yani 122 ayın en düşüğü. Bu da üç haneli şekilde artan konut fiyatlarına karşılık iki haneli artan maaş ve gelirlerin yanında depremin ortaya çıkarttığı güvenli-dirençli konut endişesinin konut sektörünü derinden etkilediğini, konut alımına talebin hızla gerilediğini, mevcut fiyat ve finansman şartlarıyla konut sahibi olmanın geniş kesimler açısından olanaksızlaştığını gösteriyor.
VERİMLİ TARIM ARAZİLERİNE BETON DÖKMEK KABUL EDİLEMEZ: Deprem bölgesinde enkaz hafriyatlarının döküldüğü yerlerin verimli tarım arazileri ve sulak alanlarda olması ülke tarımının ve hayvancılığının geleceğini yok etmektedir. Kahramanmaraş’ta konut inşaatına başlanan alanın Sütçü İmam Üniversitesi’ne ait en önemli ceviz, badem vb. bitkisel gen merkezinin kamulaştırılarak imara açılması, Adıyaman’da buğday ekili arazilerde inşaatların başlatılması, hafriyatların dere yataklarına dökülmesi gelecek nesillerin mirasını çalmaktır. Adıyaman’da yeşermiş buğday tarlalarına konut inşaatı için giren iş makinelerinin fotoğrafları, molozların, dere yataklarına, sulak alanlara döküldüğü görüntüler hepimizin içini sızlattı. Yıkıma uğrayan bölgenin tarımını- hayvancılığını yok ederek, verimli arazilere inşaat yapıp beton dökerek, ülkenin, insanlarımızın geleceğini yok etmek, kabul edilemez bir tablodur. İktidarın bu süreçte akıl ve bilime kulak vermesi elzemdir.
NORMALLEŞME PAZARLIĞINDA TÜRKİYE’NİN KARŞISINDA SADECE ŞAM YÖNETİMİ DEĞİL İRAN DA OLACAK: 15-16 Mart’ta Moskova’da Dışişleri Bakan Yardımcıları arasında yapılacağı açıklanan ‘Dörtlü Suriye Zirvesi’ belirsiz bir tarihe ertelendi. Her ne kadar ertelemenin ‘teknik nedenlerden’ kaynaklandığı ifade edilse de Suriye Devlet Başkanı Esad’ın Türkiye ile normalleşme ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya gelmek için öncelikli koşulun TSK’nın Suriye’den çekilmesi olduğunu dile getirmesi, dikkat çekici. İran-Suriye iş birliği en baştan itibaren Şam yönetiminin önceliğiydi. İran, Rusya Suriye’de sahaya inmeden önce de Şam yönetiminin en büyük destekçisi idi. Türkiye o dönemde Esad’ı devirip, İhvancı-İslamcı grupları iktidara getirme, Suriye muhalefetini örgütleme peşindeydi. Dolayısıyla iktidar, dörtlü müzakerelerde İran’ın da olmasını kabul etmek zorunda kaldı. Şimdi normalleşme pazarlığında Türkiye’nin karşısında sadece Şam yönetimi değil İran da olacak.
TAHIL KORİDORU ANLAŞMASININ UZATILMASI VLADİMİR PUTİN’İN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A SEÇİM JESTİ: Rusya, tek taraflı aldığı kararla ‘Tahıl Koridoru’ anlaşmasını 60 gün daha uzattı. Ukrayna ise 120 gün uzatıldığını iddia ediyor. Türkiye ve Birleşmiş Milletler girişimiyle başlatılan anlaşmanın uzatılması, Rusya’nın iktidara ve Vladimir Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seçim jesti olarak yorumlanabilir. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ‘savaş suçu’ nedeniyle hakkında yakalama-tutuklama kararı aldığı Putin’in, buna rağmen seçim öncesi iktidara siyasi ve ekonomik destek için Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile deprem bölgesini ziyaret edeceği geçen hafta Rus devlet medyasında yer aldı. Rusya Devlet Başkanı muhtemelen bu ziyarette ülkesinin deprem bölgesi için önemli tutarda bir parasal hibede bulunacağını da duyuracak.”
CHP’li Toprak: “Verimli tarım arazilerine beton dökmek kabul edilemez”
CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, deprem bölgelerinde tarım arazilerine inşaat yapımı ve moloz dökülmesini eleştirerek, “Yıkıma uğrayan bölgenin tarımını, hayvancılığını yok ederek, verimli arazilere inşaat yapıp beton dökerek, ülkenin, insanlarımızın geleceğini yok etmek, kabul edilemez bir tablodur. İktidarın bu süreçte akıl ve bilime kulak vermesi elzemdir” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. Toprak, raporunda şunları kaydetti:
“SUÇ ÖRGÜTLERİNİN JANDARMA GENEL KOMUTANI’NIN MAKAMINDA POZ VERMELERİ KABUL EDİLEMEZ: İçişleri Bakanlığı’nın organize suç örgütleriyle ilgili raporlarında yer alan bir örgütün sözcülerinin İçişleri Bakanlığı’na bağlı Jandarma Genel Komutanı’nı makamında ziyaret edip poz vermeleri, bunu medyada duyurmaları, ülke güvenlik ve asayişinin hangi noktaya getirildiğini göstermesi açısından kabul edilemez. Asli görevi bu örgütlerle mücadele olan saygın ve köklü bir kurumun başındaki en yetkili ve rütbeli kişinin bu karede yer alması ağır görev ihmalidir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, anayasa, yasa ve kurallarla çerçevesi çizilen hukuk devletinde milletin adalet ve suçla mücadele etmesini beklediği bir kamu görevlisi, başında olduğu kurumun saygınlığını yok ederek, ağır görev ihmaliyle, suç örgütü mensuplarıyla böylesine pervasız ve samimi şekilde yan yana gelemez. Bu tablo kabul edilemez.
DEPREMZEDEYE YARDIMLARIN, İNSANİ GİDERLERİN 130 MİLYAR TL’YE ULAŞACAĞI HESAPLANIYOR: Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) deprem felaketinin maliyetleri konusunda rapor yayınladı, 103 milyar dolarlık bir hasar tespiti yaptı. Depremzedelere destek, yardım ve insani giderlerin 130 milyar TL’ye ulaşacağı hesaplanıyor. Dünya Bankası ise 100 milyar dolar kaynağa ihtiyaç olduğunu duyurdu. Toplamı 130 milyar TL olarak öngörülen bu harcamalar, devletin yurttaşlarına yapması gereken görevi ve sorumluluğudur. Ancak bunun ötesinde kira, taşınma, barınma, gıda vb. her türlü destek kesintisiz sürdürülürken öncelik yaraların acilen sarılması yanında vatandaşlarımızın illerini terk etmemeleri de olmalıdır.
MİLLET ‘115 MİLYAR TL DEPREM BAĞIŞI NEREDE?’ HESABINI SANDIKTA SORACAK: İktidarın TV ekranlarından büyük reklamlarla gerçekleştirdiği ‘Türkiye Tek Yürek’ bağış kampanyasında toplanan 115 milyar TL’nin akıbeti belirsizliğe büründü. Toplanan bağışlardan hesaba yatan tutarın 74 milyar TL olduğu açıklandı. Afet Yeniden İmar Fonu kuruluş kanununu TBMM’den geçiren iktidar, toplanan bu bağışların fona aktarılmasını yasaya koymadı. 21 yıldır ‘35 milyar dolarlık deprem vergileri nereye harcandı?’ sorusuna yanıt vermeyen iktidar, şimdi de toplanan ‘115 milyar bağış nerede?’ sorusunu geçiştirip, ‘bağışçılar sözünde durmadı’ bahanesine sığınıyor. Bugüne kadar ‘128 milyar dolar nerede, 418 milyar dolar nerede?’ sorularını yanıtsız bırakan iktidardan ‘115 milyar TL deprem bağışı nerede?’ sorusunun hesabını millet sandıkta soracaktır.
EKONOMİK MODELİN TÜM AYAKLARI YIKILDI: Tüm zamanların aylık cari açık rekoru 2023 Ocak ayı rakamlarıyla kırıldı. Ocak ayı cari açık 9,8 milyar dolar olurken yıllık cari açık 51,5 milyar dolara yükseldi. 2023 sonu için yıllık 22 milyar dolar hedeflenen cari açığın yaklaşık yarısı, daha yılın ilk ayında gerçekleşti. Merkez Bankası döviz rezervi bir ayda 9,3 milyar dolar azaldı. Cari açığın finansmanında kullanılabilecek milyarlarca dolarlık kaynak, kurları tutmak için Merkez Bankası ve kamu bankalarının rezervlerinden harcandı. Kur Korumalı Mevduat hesaplarına akıtılan kur farkları ve ekstra faiz getirileriyle tüketildi. Kurları baskılamak için harcanan rezervlerle Merkez Bankası kasasının boşaltılması, ortaya çıkan cari açık rekoru sonrasında önümüzdeki aylarda ekonomide daha büyük tahribatların yaşanmasını ve kurlarda yukarı yönlü kırılmayı güçlü bir ihtimal haline getirdi. Uygulanan ekonomik modelin tüm ayakları yıkıldı.
DEPREM BÜTÇESİ YAPILMASININ GEREKLİLİĞİ, İHTİMALDEN MECBURİYETE DÖNÜŞTÜ: 6 Şubat’taki depremin yansıması kendisini bütçe gerçekleşmelerinde gösterdi. Şubatta 170,6 milyar TL olan bütçe açığı ocaktaki 32,2 milyar TL açıkla birlikte iki ayda 202,8 milyar TL’ye çıktı. Hazine ve Maliye Bakanlığı reddetse de bütçedeki rakamsal deprem, ek bütçeyi kaçınılmaz hale getirdi. Depremin etkilerinin henüz tam yansımadığı rakamlara rağmen gelir-gider makasındaki olağanüstü açılma, 2023 bütçesinin iki ayda geçersiz hale geldiğini gösteriyor. Ocak-şubat döneminde bütçe harcamaları geçen yıla göre yüzde 104,9 artışla 710,7 milyar TL, gelirler yüzde 13,7 artışla 507,9 milyar TL oldu. Böylece geçen yıl iki ayda 99,8 milyar TL fazla verilirken, bu yıl 202,8 milyar TL bütçe açığı verildi. 2023 bütçesinin daha TBMM’deki görüşmeler esnasında açığa çıkan ve en başta tutarsız olan dengesi, deprem felaketi sonrası tümüyle altüst oldu. Acilen bir deprem bütçesi yapılmasının gerekliliği, ihtimalden mecburiyete dönüştü.
YABANCILARIN KONUT ALIMLARI DEPREM SONRASI GERİLEMEYE BAŞLADI: Konut piyasasında yüzde 18’e varan sert düşüşler yaşanırken, Konut Fiyat Endeksi ocakta aylık yüzde 6,9, yıllık yüzde 153 arttı. Gıda fiyat artışlarında dünya beşincisi olan Türkiye, konut fiyat artışlarında dünya birincisi oldu. Konut fiyatlarının erişilmez noktaya ilerlemesi karşısında, sektörü kısmen ayakta tutan yabancıların konut alımları da deprem felaketi sonrası gerilemeye başladı. TÜİK’in 2013’ten bu yana yayınladığı konut satış verilerine bakıldığında şubat ayında yaşanan 80 binlik toplam satış sayısı geride kalan 10 yıl 2 ayın, yani 122 ayın en düşüğü. Bu da üç haneli şekilde artan konut fiyatlarına karşılık iki haneli artan maaş ve gelirlerin yanında depremin ortaya çıkarttığı güvenli-dirençli konut endişesinin konut sektörünü derinden etkilediğini, konut alımına talebin hızla gerilediğini, mevcut fiyat ve finansman şartlarıyla konut sahibi olmanın geniş kesimler açısından olanaksızlaştığını gösteriyor.
VERİMLİ TARIM ARAZİLERİNE BETON DÖKMEK KABUL EDİLEMEZ: Deprem bölgesinde enkaz hafriyatlarının döküldüğü yerlerin verimli tarım arazileri ve sulak alanlarda olması ülke tarımının ve hayvancılığının geleceğini yok etmektedir. Kahramanmaraş’ta konut inşaatına başlanan alanın Sütçü İmam Üniversitesi’ne ait en önemli ceviz, badem vb. bitkisel gen merkezinin kamulaştırılarak imara açılması, Adıyaman’da buğday ekili arazilerde inşaatların başlatılması, hafriyatların dere yataklarına dökülmesi gelecek nesillerin mirasını çalmaktır. Adıyaman’da yeşermiş buğday tarlalarına konut inşaatı için giren iş makinelerinin fotoğrafları, molozların, dere yataklarına, sulak alanlara döküldüğü görüntüler hepimizin içini sızlattı. Yıkıma uğrayan bölgenin tarımını- hayvancılığını yok ederek, verimli arazilere inşaat yapıp beton dökerek, ülkenin, insanlarımızın geleceğini yok etmek, kabul edilemez bir tablodur. İktidarın bu süreçte akıl ve bilime kulak vermesi elzemdir.
NORMALLEŞME PAZARLIĞINDA TÜRKİYE’NİN KARŞISINDA SADECE ŞAM YÖNETİMİ DEĞİL İRAN DA OLACAK: 15-16 Mart’ta Moskova’da Dışişleri Bakan Yardımcıları arasında yapılacağı açıklanan ‘Dörtlü Suriye Zirvesi’ belirsiz bir tarihe ertelendi. Her ne kadar ertelemenin ‘teknik nedenlerden’ kaynaklandığı ifade edilse de Suriye Devlet Başkanı Esad’ın Türkiye ile normalleşme ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya gelmek için öncelikli koşulun TSK’nın Suriye’den çekilmesi olduğunu dile getirmesi, dikkat çekici. İran-Suriye iş birliği en baştan itibaren Şam yönetiminin önceliğiydi. İran, Rusya Suriye’de sahaya inmeden önce de Şam yönetiminin en büyük destekçisi idi. Türkiye o dönemde Esad’ı devirip, İhvancı-İslamcı grupları iktidara getirme, Suriye muhalefetini örgütleme peşindeydi. Dolayısıyla iktidar, dörtlü müzakerelerde İran’ın da olmasını kabul etmek zorunda kaldı. Şimdi normalleşme pazarlığında Türkiye’nin karşısında sadece Şam yönetimi değil İran da olacak.
TAHIL KORİDORU ANLAŞMASININ UZATILMASI VLADİMİR PUTİN’İN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A SEÇİM JESTİ: Rusya, tek taraflı aldığı kararla ‘Tahıl Koridoru’ anlaşmasını 60 gün daha uzattı. Ukrayna ise 120 gün uzatıldığını iddia ediyor. Türkiye ve Birleşmiş Milletler girişimiyle başlatılan anlaşmanın uzatılması, Rusya’nın iktidara ve Vladimir Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seçim jesti olarak yorumlanabilir. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ‘savaş suçu’ nedeniyle hakkında yakalama-tutuklama kararı aldığı Putin’in, buna rağmen seçim öncesi iktidara siyasi ve ekonomik destek için Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile deprem bölgesini ziyaret edeceği geçen hafta Rus devlet medyasında yer aldı. Rusya Devlet Başkanı muhtemelen bu ziyarette ülkesinin deprem bölgesi için önemli tutarda bir parasal hibede bulunacağını da duyuracak.”
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.