Cumhurbaşkanı Erdoğan: Filistinli kardeşlerimizi savunurken aslında insanlığı savunuyoruz
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Filistinli kardeşlerimizi savunurken aslında insanlığı savunuyoruz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz Filistinli kardeşlerimizi savunurken aslında insanlığı savunuyoruz, barışı, adaleti ve özgürlükleri de savunuyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yıllardır bize basın özgürlüğü dersi verenler, görüyoruz ki işgal altındaki Filistin topraklarında yaşananlara seslerini çıkarmıyor." dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Anadolu Yayıncılar Federasyonu tarafından düzenlenen 8. Anadolu Medya Ödülleri törenine katıldı.
Buradaki konuşmasına, bu güzel buluşmaya vesile olanlara teşekkür ederek başlayan Erdoğan, farklı kategorilerde ödülleri takdim edilecek kurumları ve medya mensuplarını tebrik etti.
İlk olarak 14 yıl önce Anadolu Yayıncılar Derneği olarak faaliyete başlayan kuruluşun, aradan geçen sürede büyüyüp Türkiye'nin dört bir köşesine dal budak saldığını belirten Erdoğan, toplam 320 mahalli ve bölgesel radyoyu, televizyonu, gazeteyi, dergiyi bir araya getiren Federasyonun yoluna güçlenerek devam etmesinden memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
Erdoğan, 2023'ten itibaren kurumsal kimliğini güçlendiren Anadolu Yayıncılar Federasyonu'na başarılar dileyerek, "Halktan yana ve kendisini halka karşı sorumlu hissederek yayıncılık yapan mahalli medyanın yerini, başka hiçbir kurum alamaz ve dolduramaz. Mahalli medyamız insanımızın talep, beklenti ve eleştirilerini aktarmada bir nevi köprü görevi yapıyor." diye konuştu.
Türkiye'nin sosyal, kültürel ve ekonomik değerlerini sınırlı imkanlarla yansıtan Anadolu medyası ne kadar etkili olursa, demokrasi kültürünün de o derece güçlü olacağına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Siz değerli medya mensuplarının yıllardır seslerini duyurmak, vatandaşın teferruat gibi gösterilen mesajlarını kamuoyuna iletmek noktasında verdiği mücadeleyi en iyi bilenlerdenim. Bu anlayışla siyasi hayatımızın tüm aşamalarında Anadolu yayıncılığının yanında olduk. Sizlere gereken her türlü desteği sağlamaya çalıştık. İnşallah bundan sonra da size sahip çıkmayı sürdüreceğiz. Milletin karşısında konumlanan değil, milletin yanında dimdik duran dördüncü kuvvet olarak siz kıymetli Anadolu medyası mensuplarına kapımızın her zaman açık olduğunu burada özellikle ifade ediyorum. Rabbim, muhabbetimizi ve dayanışmamızı daim eylesin diyorum."
"Milli iradenin sesi oldunuz"
Gündemini millete ve milletin değerlerine sabitlemiş yayıncılığın öneminin her geçen gün daha net kavrandığını belirten Erdoğan, Anadolu yayıncılarının son 12-13 yılda yüz yüze gelinen kritik kavşakların tamamında takdire şayan duruş sergilediğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sokaklarımızın ateşe verildiği, milletin malına, mülküne hatta canına kastedildiği Gezi olaylarında birileri 24 saat canlı yayınlarla Gezici vandalları överken, sizler milletten yana net tavır koydunuz. Anlı şanlı basın organları 17-25 Aralık darbe girişimine çanak tutarken, sizler milli iradenin sesi oldunuz. 15 Temmuz gecesi birileri 'bekle gör' politikası izlerken, Anadolu medyası olarak demokrasimizi korkusuzca savundunuz. Terör saldırılarından bölgemizdeki çatışmalara kadar pek çok gelişmede sizlerin samimi desteğini daima yanımızda hissettik. Demokrasimize destek olduğunuz için her birinize teşekkür ediyorum."
Erdoğan, Anadolu yayıncılarının vicdanlı ve ilkeli tutumlarını Gazze'deki katliamda da aynı kararlılıkla sürdürdüğünü memnuniyetle takip ettiğini aktararak, İsrail güçleri tarafından Filistin'de şehit edilen gazetecilerin hatıralarına ve mücadelelerine sahip çıktıkları için Anadolu Yayıncılar Federasyonunu tebrik etti.
"Türkiye'ye kamp kuranlardan tepki yükselmiyor"
"Müslümanlığımızla birlikte insanlığımızın da sınandığı bu cinnet haline tepki göstermek, Filistin halkına karşı insani görevimizdir." diyen Erdoğan, vicdanı kurumayan hiç kimsenin böyle bir zulme suskun kalamayacağını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Yıllardır bize basın özgürlüğü dersi verenler, görüyoruz ki işgal altındaki Filistin topraklarında yaşananlara seslerini çıkarmıyor. İsrail saldırılarında katledilen 150'ye yakın basın mensubunun hakkını sizin gibi bir avuç vicdan sahibi dışında kimse savunmuyor. Medya ofisleri basılırken, haber kanalları kapatılırken, canlı yayında gazeteciler kurşunlanırken dikkat ederseniz, Gezi olayları sırasında Türkiye'ye kamp kuranlardan hiçbir tepki yükselmiyor.
Öyle bir çifte standartla karşı karşıyayız ki sadece 8 ayda 150 gazeteciyi katledenler hala basın hürriyetinden bahsedebiliyor. Merhum Ahmet Kaya ne diyordu? 'Nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça.' Bunlarınki yalnızca tutarsızlık değildir, aynı zamanda vicdansızlık, ilkesizlik, adaletsizlik ve tarafgirliktir. Elbette tarih, zulüm karşısında susanlarla her türlü bedeli göze alarak hakkı ve hakikati haykıranları kaydetmektedir. Tarih, iliştirilmiş gazeteciler ile canları pahasına görev yapan gerçek basın emekçilerini yazmaktadır. Zor dönemde konuşanlar, tarih önünde olduğu gibi insanlığın vicdanında da ibra olacak. Bugün soykırım karşısında üç maymunu oynayanlar ise alınlarına yapışan kara lekeyi ömürleri boyunca silemeyecek."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yargının Hakkari'yle ilgili vermiş olduğu karar, kusura bakmasınlar ama kimseyi rahatsız etmesin. Yargı, burada kanunu değil, hukuku konuşturmuş ve kararını da buna göre vermiştir." dedi.
Erdoğan, millet ve devlet olarak tarihin doğru tarafında olmanın çabasında olduklarını belirtti.
"Gazze'deki katliamların ilk gününden itibaren basın yayın organlarımız, Filistinli mazlumların sesi oldu. Anadolu Ajansımız ve TRT'miz, sahadaki cesur çalışanlarıyla Gazze'de işlenen cinayetleri tüm çıplaklığıyla dünyaya anlattı." ifadesini kullanan Erdoğan, ulusal ve yerel medyanın, Filistin'deki barbarlığın gündemden düşmesine müsaade etmediğinin altını çizdi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının düzenlediği toplantılar, etkinlikler, basılı ve görsel materyallerle Gazze için küresel vicdanı harekete geçirmeye çalıştığına dikkati çeken Erdoğan, siyasetçilerin ve siyasi partilerin, birkaç İsrail muhibi dışında, Filistinlilerle dayanışma içinde olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sivil toplum örgütlerimiz, yardım kuruluşlarımız, iş dünyamız, üniversitelerimiz, öğrencilerimiz, gençlerimiz tek vücut olarak Gazzeli mazlumlara samimiyetle sahip çıktı. Milletimiz adına bundan büyük bir onur duyuyoruz." diye konuştu.
"Mazlumun yanında zalimin de karşısında olmaya devam edeceğiz"
Filistinlileri savunurken aslında insanlığı, barışı, adaleti ve özgürlükleri de savunduklarına dikkati çeken Erdoğan, "Filistin'deki katliama tepki verirken gelecek nesillere daha huzurlu, adil bir dünyada yaşama umudunu da miras bırakmayı hedefliyoruz. İnşallah bu çizgimizi sonuna kadar muhafaza edeceğiz. Kimliğine, inancına ve kökenine bakmadan mazlumun yanında, zalimin de karşısında olmaya devam edeceğiz." açıklamasını yaptı.
Medyanın, özellikle de merkez medyanın, Türkiye'de uzun yıllar vesayetin gölgesi altında görev yapmaya çalıştığını belirten Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu vesayet, sadece devlet içindeki oligarşik yapıların değil, bununla birlikte Türkiye'de ekonomiye ve paraya hükmedenlerin de vesayetiydi. Halk adına devlet erklerini denetlemesi gereken medyamız, çoğu zaman darbeciler namına milleti denetledi, milleti terbiye etti, milleti sorguya çekti, vatandaşa ayar vermeye çalıştı. Basınımızın tek parti dönemindeki ahvalini burada konuşmaya gerek dahi duymuyorum. O zaman nasıl bir medya düzeninin olduğunu biraz basın tarihi okuyan herkes gayet iyi biliyor. 27 Mayıs darbesine hazırlık sürecinde cuntacıların basın bülteni gibi çıkan gazetelerini şimdi yüzümüz kızararak okuyoruz. 12 Eylül'den 28 Şubat'a kadar aynı manşetlerin tekrar tekrar atıldığına şahit olduk. O dönemin tetikçi kalemşörleri, milletin seçtiklerini akla ziyan iftiralarla karalarken, darbecileri cilalamış, parlatmış, baş tacı etmişlerdir."
"Teröre karşı devletimizin yanında bunları bir kez olsun göremedik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Üzülerek söylemek isterim ki Türkiye'de kalemini, köşesini ve ekranını demokrasi karşıtlarına gönüllü olarak kiralayan bir kesim hep olagelmiştir." ifadesini kullanarak, şunları söyledi:
"Bunlar müzik kutusu gibi kimi zaman darbecilerin türkülerini söylediler. Daha sonra terör örgütü mensuplarının şarkılarını çaldılar. Bir ara ülkemize yönelik psikolojik harekatlara asker yazıldılar. Hatta Kandil'deki bölücü canileri 'yere izmarit atmıyorlar' diye methedecek kadar içlerindeki millet düşmanlığını kustular. Her şey oldular, her şeyi yaptılar ama bir türlü milletten, milli iradeden ve demokrasiden yana tavır alamadılar. Bunların, FETÖ'den PKK'sına ve DHKP-C'sine kadar tüm terör örgütlerinin yanında saf tuttuklarını gördük. Ama teröre karşı devletimizin yanında bunları bir kez olsun göremedik."
"Terör mağdurlarını savunurken ortalıkta yoklar"
Bazı medya organları ve siyasi aktörlerin terör örgütlerine karşı sergilediği müsamahakar tavrı anlamakta zorlandıklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Düşünebiliyor musunuz? Teröristler, Cumhuriyet Savcımızı kalleşçe şehit ediyor, bunlar teröristlerin sözcülüğünü yapıyor. Teröristler şehirlerimizi hendek ve çukurlarla bizden koparmaya çalışıyor, bunlar şehir eşkıyalarına canlı kalkan oluyor. Kandil'deki terör baronları yerel ve genel siyaseti dizayn etmeye uğraşıyor, bunlar hemen kravatlı teröristlerin avukatlığını üstleniyor. Hukuku savunurken ortalıkta yoklar. Milli iradeyi savunurken ortalıkta yoklar. Demokrasiyi savunurken ortalıkta yoklar. Terör mağdurlarını savunurken ortalıkta yoklar. Şehit edilen öğretmenleri, bebekleri, polisi, askeri, korucuyu, işçiyi savunurken ortalıkta yoklar. Evlatlarına kavuşmak için terör örgütüne isyan bayrağı çeken, yüreği yanık Diyarbakır annelerini savunurken ortalıkta yoklar. Ama söz konusu bölücü terör örgütü ve uzantıları olunca hiç düşünmeden cepheye koşuyorlar, en ön safta yer almaktan çekinmiyorlar. Milletten esirgedikleri empatiyi teröristlere göstermekten utanmıyorlar."
"Kusura bakmasınlar ama kimseyi rahatsız etmesin"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terörle sivil siyasetin yan yana durmayacağının altını çizerek, şunları kaydetti:
"Terörle demokrasi bir arada bulunmaz. Sırtını elinde kalaşnikof olana, molotof olana, bomba olana dayayarak meşru siyaset yapılmaz. Hukukun, kanunun ve demokrasimizin kırmızı çizgilerine riayet eden, meşruiyetten sapmayan herkes şayet yasal bir engeli yoksa elbette bu ülkede özgürce siyaset yapabilir. Buna kimse itiraz etmez, edemez. Biz de bugüne kadar meşru siyasete söz söylemedik.
Özellikle yargının Hakkari'yle ilgili vermiş olduğu karar, kusura bakmasınlar ama kimseyi rahatsız etmesin. Yargı, burada kanunu değil, hukuku konuşturmuş ve kararını da buna göre vermiştir. Bunlar ne yaptı? Hemen parlamentoyu ayağa kaldırmaya kalktılar. Kusura bakmayın. Burası hukukun işlediği Türkiye Cumhuriyeti'nin parlamentosudur. Orada elinizde pankartlarla tekme yumruk, sağa sola saldırmanın size kazandıracağı da hiçbir şey yok. Çünkü sizin de karşınızda hukuku savunacak parlamenterler var."
Sivil ve demokratik siyasetin zemininin güçlenmesi için pek çok adım attıklarını anlatan Erdoğan, "Ancak bölücü örgütün siyasetteki aparatları vasıtasıyla milli iradeye pusu kurmasına da izin vermedik. Dünyanın hiçbir medeni ülkesi, demokrasisinin kundaklanmasına göz göre göre müsaade etmez, etmeyeceğiz. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesi dağdaki eli kanlı teröristlerin tünel kazarak belediyelere sızmasına göz yummaz. 31 Mart'tan önce ne dedik, eğer adaylarınız herhangi bir gayrimeşru, gayri yasal işlemlere girmediyse, katılmadıysa onlara söyleyecek herhangi bir sözümüz yok. Ama gayri yasal işler yapmışsa bizler de yasaları işletmek durumundayız ve işletiriz. Hakkari şimdi bunun ilk adımı olmuştur ve şu anda hukuk da gereğini yapmıştır ve bundan sonra da yapmaya devam edecektir." dedi.
Erdoğan, Türkiye'nin, yakın geçmişte şehirlerin imkanlarının, millete hizmet yerine teröristlere peşkeş çekildiği, terör örgütünün emrine verildiği, hendek ve çukur açmak için kullanıldığı kötü günleri yaşadığını belirterek, "Bunları daha fazla yaşamak istemiyoruz. Türkiye, belediye hizmet binalarında Kandil'in atadığı komiserlerin, başkan tokatladığı, güya mahkeme kurup haraç kestiği dönemler geçirmiştir. Bunları tekrar yaşamak istemiyoruz." açıklamasında bulundu.
"Nerede olursa olsun belediyeler halkımızındır"
Türkiye'nin, sözde siyasetçilerin terör örgütüne ayakçılık ve kuryelik yaptığı utanç verici hadiselere şahit olduğunu anımsatan Erdoğan, "Milletimizin hafızasında derin izler bırakan bu acı olayların tekrarlanmasını hiçbirimiz istemeyiz, buna izin de vermeyiz. Bölgedeki kardeşlerimiz üzerinde bölücü terör örgütünün baskı kurmasına eyvallah etmeyiz. Hukuk bunu gerektirir, demokrasi bunu gerektirir, millete ve milli iradeye saygı bunu gerektirir." diye konuştu.
Terörle arasına mesafe koymadan, hatta sırtını terör örgütüne yaslayarak siyaset yapılamayacağını artık herkesin kabullenmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, muhalefet partilerinin koro halinde bilindik ezberleri tekrarlamak yerine terör-siyaset ilişkisini sorgulaması, Kandil güdümlü siyasetin Türk demokrasisine verdiği zararların ortadan kaldırılmasına odaklanması gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlla bir tepki gösterilecekse hukuk çerçevesinde uygulanan idari tedbirlere değil, Kandil'in belediyelere çökme girişimlerine göstermelidir. Şimdi bazıları çıkmış, Meclis'te adeta terör estirerek 'belediyeler bizimdir' naraları atıyor. Halkın olan belediyeleri, kendilerinin tapulu mülkü gibi görüyorlar. Belediyeler ne onlarındır ne terör örgütünündür. Bağırarak çağırarak, Meclis'ten nümayiş yaparak milletin temsilcilerini susturacaklarını zannedenlere şunu hatırlatmak durumundayım; belediyeler kimsenin arka bahçesi değildir. Belediyeler sırtını Kandil'e yaslayanların hiç değildir. Nerede olursa olsun belediyeler halkımızındır, aziz milletimizindir. Bu ülkenin de devletin de belediyelerin de tek bir sahibi vardır. O da millettir, 85 milyonun tamamıdır."
"85 milyonun kardeşliğine yürekten güveniyoruz"
Bölgede bölücü örgütün vesayetini içlerine sindiremeyen ve şehirlerine gerçekten hizmet etmek isteyen belediye başkanlarının olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu başkanlar şunu bilsinler ki örgütün tasallutundan kurtulmak için atacakları adımlarda millet de devlet de tüm imkanlarıyla yanlarında olacaktır. Şehrine ilçesine ve vatandaşa hiçbir ayrım yapmadan hizmet edenlerle kimsenin bir derdi zaten bulunmuyor. Cumhurbaşkanı olarak benim de onlarla bir derdim yok. Biz sadece Türkiye'nin ve demokrasimizin gelişmesine ayak bağı olan terör belasıyla hukuk zemininde mücadele ediyoruz ve edeceğiz. İnşallah bu mücadeleyi de kimsenin oyununa gelmeden, birilerinin bizi çekmek istediği tuzağa düşmeden yürüteceğiz. Millete ve milli iradeye saygılı olan herkesten de aynı tavrı bekliyoruz. 85 milyonun kardeşliğine, ferasetine, irfanına yürekten güveniyoruz. Rabbim birliğimizi beraberliğimizi daim eylesin diyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8. Anadolu Medya Ödüllerine layık görülen isimleri ve kurumları tebrik etti.
Ödülleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi
Konuşmaların ardından Anadolu Yayıncılar Federasyonu Genel Başkanı Sinan Burhan, "dünyada hakkın sesini duyurduğu için" Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dünya küresi hediye etti.
Hediyeyi alan Erdoğan, "Dünya beşten büyüktür" ifadelerini kullandı.
Törende, "Yılın Yerel Televizyon Ödülleri", "Yılın Yerel Radyo Ödülleri", "Yılın Yerel Gazete Ödülleri", "Yılın İnternet Medya Ödülleri", "Yılın Ulusal Medya Ödülleri" ile juri ve sponsor plaketleri sahiplerini buldu.
Basın mensuplarına ödüllerini Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi.
Törende, Anadolu Yayıncılar Federasyonunun tanıtım filmi ile "Filistinli Gazeteciler İçin 24 Saat Nöbeti"nden video gösterimi yapıldı.
Törene, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da katıldı.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.