GURBETÇİLER “BABA YASASI” İSTİYOR
GURBETÇİLER “BABA YASASI” İSTİYOR
YURT DIŞINDA YAŞAYAN GURBETÇİLERİMİZDEN MESAJ VAR. MESAJLARINDA YENİ ANAYASA ÇALIŞMASINA GEREK OLMADIĞINI İFADE EDEN GURBETÇİLERİMİZ ESAS “BABA YASASINA”İHTİYAÇ OLDUĞUNU BELİRTTİLER. GURBETÇİ AİLELER” BABA” DEMEK ADALET DEMEK “BABA” DEMEK EŞİTLİĞİ SAĞLAYAN DEMEKTİR.
Baba kavramından yola çıkarak Devlet hem Ana dır hem Baba dır anlayışının hakim olmasını gerektirdiğini vurgulayan gurbetçilerimiz bu çerçeveden yola çıkarak dil din ırk ayrılmaksızın örnek alabileceğimiz ilahi Adaletin temel alınması gerektiğini belittiler. Nasıl ki bir baba çocuklarını büyütüp onları kollayıp koruyorsa ve topluma özgürce düşüncelerini ifade edecek topluma faydalı birer birey haline geliyorsa devlet anlayışımızda Baba modelini örnek alarak geleceği inşa etmelidir.
Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacı
“Çeşitli yetkilerin giderek aynı organda birikmesine karşılık esas güvence, her organı yürütenlere diğerlerinden gelecek müdahalelere dayanabilmeleri için gerekli anayasa araçlarını ve şahsi saikleri vermektir… Devlet iktidarının kötüye kullanılmaması için bu tür çözümlerin gerekli görülmesi belki insan doğasına güvensizlik sayılabilir. Ama devlet, insan doğasına karşı itimatsızlıkların en büyüğü değil midir? İnsanlar melek olsaydı devlete gerek kalmazdı. İnsanları melekler yönetseydi, insanlar üzerinde ne dış denetlemelere ihtiyaç duyulurdu ne de iç denetlemelere.” James Madison
Anayasa nedir? Neden ihtiyaç var?
Anayasa yönetimin karakterini belirleyici kılan en önemli metindir. Bu yönüyle anayasalar yönetimde belirlilik, öngörülebilirlik ve istikrar sağlar. Bu durum anayasa ontolojisinin ve dolayısıyla meşruiyetinin kaçınılmaz bir sonucudur. Gerçekten de anayasaların varlık temeli, insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve iktidarın sınırlandırılmasıdır. Bu durum beraberinde yönetimde toplumsal değişim ve dönüşüm ile iktidarın yozlaşması karşısında bir denetim ve denge getirir. İşte bu işlev anayasa ve onun ilke ve kurumlarıyla hayata geçirilir.
“İnsanlar temel çıkarları ve hak ve hürriyetleri bakımından endişe duymak istemezler. Bir yandan değişim ve gelecek umudu ararken bir yandan da kalıcılık ve öngörülebilirlik aralar. İşte anayasa, siyasal anlamda bu güveni mümkün kılan ve taahhüt altına alan temel belge, senet olarak görülebilir.”
Dolayısıyla anayasa yalnızca bugünkü iktidar yönetiminde değil, gelecekteki olası başka hükümetler idaresinde de keyfi iktidar pratiğini engelleyen bir hukuki metindir.
Türkiye için yeni anayasa ihtiyacı ve öneriler
Türkiye’de hiçbir anayasa izlenen yöntem itibari ile sivil demokratik olduğu söylenemez. Bu anayasaların yapımında yöntem itibari ile 1921 Anayasası içerik itibari ile 1961 Anayasası dışarıda tutulursa ülkemizin gerçek anlamda gerek yapılış yöntemi gerek içeriği bakımından demokratik hukuk devleti ile uyumlu bir anayasaya sahip olmadığı söylenebilir. Çünkü anayasalar gerçek anlamda toplumun farklı kesimlerini temsil eden, halk tarafından serbestçe seçilmiş kurucu meclislerin elinden çıkmamıştır. Burada anayasaların yapımı ve içeriği üzerinde bir müzakere ve uzlaşı ortamı da söz konusu olmamıştır. Dolayısıyla neredeyse tüm anayasalarımız ve hali hazırdaki 1982 Anayasası demokratik anayasaların sahip olması gerektiği normlardan uzak kalmıştır.
Özellikle 1982 Anayasası bu bakımdan sürekli bir tartışmanın odağındadır. Çünkü anayasa gerek yapılış yöntemi gerek muhtevası itibariyle çağdaş çoğulcu bir zemine sahip değildir. Anayasa özgürlükçü ve demokratik bir hüviyete sahip değildir.
Zaten 1982 Anayasası otoriter ve devlet merkezli bir ideolojiye sahipti; 2017 anayasa değişikliği ise bu otoriter ruha ivme kazandıracak yetkilerle iktidarı yürütme etrafında tekelleştirmiş ve tekilleştirmiştir. 1982 Anayasası her haliyle toplumsal mutabakat eseri olmaktan uzaktır. Çağdaş anayasacılık düşüncesinin aksine, devlet merkezli bir toplum ve siyaset anlayışı 1982 Anayasası’na halihazırda damgasını vurmaktadır.
Bir anayasayı sivil ve demokratik yapan temel unsur o anayasanın içeriği kadar yapılış yöntemiyle de ilgilidir. Türkiye acil ve bu bakımlardan demokratik hukuk devleti ile bağdaşır yeni bir anayasaya ihtiyaç duymaktadır. Fakat bu yeni anayasa, toplum içinde olabildiğince geniş bir konsensüsü yansıtacak demokratik bir uzlaşma yolu ile yapılmalıdır. Anayasayı yapan organ özgür ve adil seçimler sonucu belirlenmelidir. Yeni anayasa evrensel ilkeler doğrultusunda yapılanmalı ve halkın gerçek anlamda sahiplendiği bir hüviyet taşımalıdır. Bu yönüyle yeni anayasa, devletçi, vesayetçi, otoriter ve yasakçı zihniyeti terk etmelidir.
Her şeyden önce yeni anayasa insan haklarına dayanmalıdır, bireyi ve onun haklarını esas almalıdır, bir devlet kültü yaratmamalıdır, toplumsal çeşitliliği bir tehlike değil bir zenginlik olarak görmelidir. Sonuç olarak anayasal demokrasinin tüm kurumları ve ilkeleri bu anayasada yer almalıdır. Bu da ancak kapsayıcı ve katılımcı bir anayasa yapım yöntemi ile mümkün gözükmektedir.
HABER MERKEZİ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.