MERİ DIMRIN NAF DIMİNE- GA DIMRIN ÇERM DIMİNE
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
27.11.2013 - 08:58, Güncelleme:
12.09.2022 - 18:02 1541+ kez okundu.
MERİ DIMRIN NAF DIMİNE- GA DIMRIN ÇERM DIMİNE
Geçmişte ve günümüzde bir çok insani değerler ve bu değerlere sahip insan; Dik duruşu, dürüstlüğü, kimselerin gölgesinde yürümediği, önünü iliklemediği için, eğilmediği için, kimseleri alkışlamadığı için toplum nezdinde pek hüsnü kabul görememiş değer yargıları ile birlikte tarihin karanlık sayfalarına gömülüp gitmiş ve kaybolmuşlardır.Hayatları boyunca duygu ve düşüncede yalnız kalmış, omuzladıkları yükleri paylaşılmamış kimilerine bu yükün altında çelme takılmıştır. Hatta canına kast edilmiştir. Halbuki bu insanlar hedefleri, misyonları olan şahsiyetlerdir. Bu insanların özü sözü bir olduğu taktirde düşüncelerine itibar edilmemiş, girdikleri yerlerde baş köşelerde yer verilmeleri gerekirken maalesef buyur edilmemiş bu yerleri başkaları sözüm ona her ortama ayak uyduran kaygan şahsiyetler işgal etmişlerdir.Bilgi, donanım, şahsiyet, ilim, meziyet itibarsızlaştırılmış, menfaatler itibar kazanmıştır. Aslında bu insanlar hiçbir zaman yaptıkları ile övünmemiş ve ön plana çıkarak alkışlanmayı asla düşünmemişlerdir. Onların beklentileri olmayabilir, ama bize toplum olarak düşen onlara sahip çıkmak, hak ettikleri değerleri vermektir. O insanların sanat ve diğer etkin oldukları alanlarda desteklemek bizlere düşmektedir.İnsanları ötekileştirerek bir yere varılamaz. Hayatımızdan zevk alarak yaşamak istiyorsak, her türlü kötülükten arındırılarak, damıtılmış güzellikleri kalbimizde hissederek , hazmederek yaşamak ancak lezzet verir. Dayatma, zorlama ile yaşamın gerçek tadına varılamaz. Bu ülkenin nadide insanlarını yersiz, yurtsuz, kendi öz yurdundan mahrum bırakmak, onlara yaşam hakkı vermemek, nefes almalarına ve hatta ölülülerine bile tahammül edememek nasıl bir zihniyet, nasıl bir vicdanın örünüdür.Bu insanları altın kafeslere dahi koysanız asla mutlu edemezsiniz. Zaten davanız onları mutlu etmek değildi ki. Onları hayatlarından bezdirmek, ölümün eşiğine sürüklemek. Bu insanları dünyanın hiçbir yerinde kendi topraklarında olduğu kadar mutlu ve mesut edemezsiniz. Büyülü geçen ömür, zevkle geçen zaman burada hissedildiği kadar esrarengiz, mevsimler cennet misali renkli , tabiat bu kadar canlı ve iç açıcı değildir oralarda. Cihanın en nadide yerlerinde ve en müstesna coğrafyasında günler bu denli anlamlı, geceler bu kadar coşkulu ve aydınlık değildir. Kimler ne maksatla topluma mal olmuş bu insanlarımızı bu ülkenin topraklarından mahrum ediyor? Hatta bir çoğunun mezarı bile bilinmemektedir. Gönüllerinde bu ülkenin hayranlığı, yaşadığı yerin rengi ,deseni ruhlarını çepe çevre sarmıştır onları büsbütün. Bu sevgi ve hayranlığı yüreklerinden söküp atamazsınız. Onları zindanlara atsanız. Sürgün etseniz. Hatta ölüme bile terk etseniz bile.Uçsuz bucaksız çöller bile olsa, herkes doğup büyüdüğü, suyunu içtiği , havasını teneffüs ettiği ve aşina olduğu yerleri sever , onlara karşı daha derin alaka duyar. Bizler millet olarak doğup büyüdüğümüz yerleri, aynı derinlik ve apayrı bir büyü ile sever, üzerinde bulunduğumuz toprakları annelerin sineleri kadar sıcak hisseder, ayrı kaldığımız durumlarda ise hep hasretle yanıp tutuşuruz.O yerlere bizim ufkumuzdan bakmayanlar ve onu derinlikleriyle tanımayanlar, bu ayrılışın çilesini taş yüreklerinde hissedemezler. Bu ülkede sadece kendilerine yer arayanlar ; Düşmanlık, husumet,kavga, ötekileştirmek ve nefret gibi gaddarca ve hunharca düşünce ve eylemlerle yer yer amaçlarına ulaşmış olsalar bile, onları ne millet ne de tarih bu ülkenin insanı karanlık amaçlarını gerçekleştirmeye çalışan bu canileri asla affetmeyecek. Hiç yere canlarına kastedilen insanlara yıllar geçtikten sonra af veya özür dilemek ne kadar saçma. Merhum Adnan MENDERES ten özür dilemek, Turgut ÖZAL ve ailesinden af dilemek, Ahmet KAYA' ya onca muameleye rağmen madalya vermek, ödüllendirmek, heykelini dikmek bey- hu-de . Başbakanı bir asker tokatlama küstahlığını gösteriyorsa itibarını, şerefini nasıl iade edebilirsiniz. O anda yaşananları tahayyül edemiyorum. Hatta telefuz etmekten bile haya ediyorum.Zamanında yapılan o zalimce, kalleşçe ve alçakça saldırılara alkış tutanlar, seyredenler duyarsız kalanlar nerdeyse düne kadar yuhaladıkları kişileri şimdi de kahraman ilan ediyorlar. Bu riyakarlık değil midir? Bu insanlarla öldükten sonra mı dost oldunuz. Rüzgarın yönüne doğru koşmayı bırakın artık. İçinizdekilerle hareket edin.
Geçmişte ve günümüzde bir çok insani değerler ve bu değerlere sahip insan; Dik duruşu, dürüstlüğü, kimselerin gölgesinde yürümediği, önünü iliklemediği için, eğilmediği için, kimseleri alkışlamadığı için toplum nezdinde pek hüsnü kabul görememiş değer yargıları ile birlikte tarihin karanlık sayfalarına gömülüp gitmiş ve kaybolmuşlardır.Hayatları boyunca duygu ve düşüncede yalnız kalmış, omuzladıkları yükleri paylaşılmamış kimilerine bu yükün altında çelme takılmıştır. Hatta canına kast edilmiştir. Halbuki bu insanlar hedefleri, misyonları olan şahsiyetlerdir. Bu insanların özü sözü bir olduğu taktirde düşüncelerine itibar edilmemiş, girdikleri yerlerde baş köşelerde yer verilmeleri gerekirken maalesef buyur edilmemiş bu yerleri başkaları sözüm ona her ortama ayak uyduran kaygan şahsiyetler işgal etmişlerdir.Bilgi, donanım, şahsiyet, ilim, meziyet itibarsızlaştırılmış, menfaatler itibar kazanmıştır. Aslında bu insanlar hiçbir zaman yaptıkları ile övünmemiş ve ön plana çıkarak alkışlanmayı asla düşünmemişlerdir. Onların beklentileri olmayabilir, ama bize toplum olarak düşen onlara sahip çıkmak, hak ettikleri değerleri vermektir. O insanların sanat ve diğer etkin oldukları alanlarda desteklemek bizlere düşmektedir.İnsanları ötekileştirerek bir yere varılamaz. Hayatımızdan zevk alarak yaşamak istiyorsak, her türlü kötülükten arındırılarak, damıtılmış güzellikleri kalbimizde hissederek , hazmederek yaşamak ancak lezzet verir. Dayatma, zorlama ile yaşamın gerçek tadına varılamaz. Bu ülkenin nadide insanlarını yersiz, yurtsuz, kendi öz yurdundan mahrum bırakmak, onlara yaşam hakkı vermemek, nefes almalarına ve hatta ölülülerine bile tahammül edememek nasıl bir zihniyet, nasıl bir vicdanın örünüdür.Bu insanları altın kafeslere dahi koysanız asla mutlu edemezsiniz. Zaten davanız onları mutlu etmek değildi ki. Onları hayatlarından bezdirmek, ölümün eşiğine sürüklemek. Bu insanları dünyanın hiçbir yerinde kendi topraklarında olduğu kadar mutlu ve mesut edemezsiniz. Büyülü geçen ömür, zevkle geçen zaman burada hissedildiği kadar esrarengiz, mevsimler cennet misali renkli , tabiat bu kadar canlı ve iç açıcı değildir oralarda. Cihanın en nadide yerlerinde ve en müstesna coğrafyasında günler bu denli anlamlı, geceler bu kadar coşkulu ve aydınlık değildir. Kimler ne maksatla topluma mal olmuş bu insanlarımızı bu ülkenin topraklarından mahrum ediyor? Hatta bir çoğunun mezarı bile bilinmemektedir. Gönüllerinde bu ülkenin hayranlığı, yaşadığı yerin rengi ,deseni ruhlarını çepe çevre sarmıştır onları büsbütün. Bu sevgi ve hayranlığı yüreklerinden söküp atamazsınız. Onları zindanlara atsanız. Sürgün etseniz. Hatta ölüme bile terk etseniz bile.Uçsuz bucaksız çöller bile olsa, herkes doğup büyüdüğü, suyunu içtiği , havasını teneffüs ettiği ve aşina olduğu yerleri sever , onlara karşı daha derin alaka duyar. Bizler millet olarak doğup büyüdüğümüz yerleri, aynı derinlik ve apayrı bir büyü ile sever, üzerinde bulunduğumuz toprakları annelerin sineleri kadar sıcak hisseder, ayrı kaldığımız durumlarda ise hep hasretle yanıp tutuşuruz.O yerlere bizim ufkumuzdan bakmayanlar ve onu derinlikleriyle tanımayanlar, bu ayrılışın çilesini taş yüreklerinde hissedemezler. Bu ülkede sadece kendilerine yer arayanlar ; Düşmanlık, husumet,kavga, ötekileştirmek ve nefret gibi gaddarca ve hunharca düşünce ve eylemlerle yer yer amaçlarına ulaşmış olsalar bile, onları ne millet ne de tarih bu ülkenin insanı karanlık amaçlarını gerçekleştirmeye çalışan bu canileri asla affetmeyecek. Hiç yere canlarına kastedilen insanlara yıllar geçtikten sonra af veya özür dilemek ne kadar saçma. Merhum Adnan MENDERES ten özür dilemek, Turgut ÖZAL ve ailesinden af dilemek, Ahmet KAYA' ya onca muameleye rağmen madalya vermek, ödüllendirmek, heykelini dikmek bey- hu-de . Başbakanı bir asker tokatlama küstahlığını gösteriyorsa itibarını, şerefini nasıl iade edebilirsiniz. O anda yaşananları tahayyül edemiyorum. Hatta telefuz etmekten bile haya ediyorum.Zamanında yapılan o zalimce, kalleşçe ve alçakça saldırılara alkış tutanlar, seyredenler duyarsız kalanlar nerdeyse düne kadar yuhaladıkları kişileri şimdi de kahraman ilan ediyorlar. Bu riyakarlık değil midir? Bu insanlarla öldükten sonra mı dost oldunuz. Rüzgarın yönüne doğru koşmayı bırakın artık. İçinizdekilerle hareket edin.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.