Eğitim-Sen, eğitimdeki sıkıntılara dikkat çekti
Eğitim-Sen, eğitimdeki sıkıntılara dikkat çekti
Eğitim-Sen Şanlıurfa Şubesi 2014-2015 eğitim-öğretim yılının start alması ile birlikte eğitimde yaşanan sorunlara dikkat çekti. Eğitim-Sen Şanlıurfa Şubesi yönetim kurulu adına açıklama yapan Dilek Çakırtaş, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) ile öğrencilerin meslek lisesi, imam hatip ve açık liseye mahkûm edildiğini kaydetti.
Eğitim-Sen Şanlıurfa Şubesi 2014-2015 eğitim-öğretim yılında sıkıntıların yaşanmaması için yetkilileri göreve davet etti. Eğitimde 4+4+4 dayatmasının kaçınılmaz bir sonucu olarak liselerin ilkokul ve ortaokullar gibi mevcut sistemin ve onun koruyucusu olan siyasi iktidarın ekonomik-siyasal çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırıldığını iddia eden Çakırtaş, öğrencilerin özel, meslek, imam hatip ve açık liselere yönlendirildiğine dikkat çekti. Çakırtaş, şunları söyledi:"TEOG yerleştirmeleri sürecinde defalarca uyarmamıza rağmen göz göre göre yapılan yanlışlar sonucunda çok sayıda öğrenci belki de hiç gitmek istemeyeceği bir lise türüne otomatik olarak yerleştirilmiştir. TEOG'da tercih yapmayan 134 bin öğrenciden 94 binin meslek. 40 binin imam hatip liselerine otomatik olarak yerleştirilmiş olması MEB'in dayatmacı politikalarının son örneği olmuştur. MEB önce tercih yapmayan öğrencilerin adreslerine en yakın okula yerleştirileceklerini açıklamış; ancak bazı illerde olduğu gibi Urfa'da da öğrencilerin evlerinden 100 km uzaklıktaki okullara yerleştirildiği görülmüştür. Kaydı otomatik olarak imam hatip liselerine yapılan öğrencilerin içinde gayri Müslim öğrencilerin bulunması, sorunun ne kadar ciddiyetle ele alındığının göstergesidir. Kendi istekleri dışında imam hatip liselerine ve meslek liselerine otomatik kaydı yapılan öğrencilerin büyük bölümü kontenjan olması halinde kaydını başka liselere almaya çalışmakta, bu sefer de karşılarına bürokratik engeller çıkarılmaktadır."
Liselerde ilk hafta sonucunda sadece 15 bin kontenjan açığı olduğunun açıklanmış olması, evlerinden kilometrelerce uzakta ve istemedikleri okul türlerine yerleştirilen öğrencileri ve velileri kara kara düşündürmeye başladığını söyleyen Çakırtaş,"Kontenjan sorununun çözülmemesi durumunda öğrenciler ya ekonomik koşullarını zorlayarak özel liselere yönelecek ya da istemediği bir okulda okumaktansa açık liseye yönelerek örgün eğitimin dışına itilmiş olacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı bu rezaletin hesabını vermelidir."diye konuştu.
'YÖNETİCİLERİNİN SENDİKAL-SİYASAL REFERANSLARLA BELİRLENMESİNİ KABUL ETMİYORUZ'
Büyük ölçüde üst düzey eğitim yöneticilerinin değerlendirmelerine dayanan, eğitim kurumları yönetici değerlendirme sonuçları açıklanmış ve 7 bin okul müdürünün büyük bölümü siyasi gerekçelerle resmen tasfiye edildiğini vurgulayan Çakırtaş, şunları kaydetti:"Sendikamızın bugüne kadar eğitim yöneticilerinin performans değerlendirmesine tabi tutulması ve atanma biçimleri ile ilgili olarak yapmış olduğu tespit ve eleştirilerin ne kadar haklı olduğu bir kez daha görülmüştür. Yıllardır eğitim kurumlarını 'şirket' gibi yönetip, okullarımızı 'ticari işletme' haline getiren MEB aralarında Eğitim-Sen üyesi okul müdürleri olmak üzere, bugüne kadar eğitimde yaşanan piyasa merkezli dönüşüm sürecinin karşısında engel olarak gördüğü, okul müdürlerini tek tek tespit ederek görevden almıştır. Eğitim yöneticileri değerlendirme sonuçlarına göre görevden alınan ve görev süresi uzatılan okul müdürlerinin sendikal aidiyetine bakıldığında, tarihin en büyük siyasal kadrolaşma hareketi ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır. Başından sonuna siyasal kadrolaşma operasyonu olarak gerçekleştirilen eğitim yöneticilerinin değerlendirilmesi ve görevlendirilmesi uygulamaları, hukuktan, adaletten ve objektiflikten yoksundur. Bakanlığın eğitim yöneticilerinin siyasi iradenin belirlediği idari makamlar tarafından belirlenmesi konusunda neden bu kadar ısrarcı olduğu, açıklanan değerlendirme sonuçları ile bir kez daha görülmüştür. Eğitim yöneticilerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi sürecinde siyasi referanslar değil, liyakat ilkesi temel alınmalıdır. Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde hiçbir baskı ve yönlendirmeye izin verilmemeli, her okul kendi yöneticisini, o okuldaki eğitim bileşenlerinin katılacağı demokratik seçimlerle yine kendisi seçmelidir."
'KAMU KAYNAKLARININ ÖZEL OKULLARA AKTARILMASI EŞİTSİZLİKLERİ DERİNLEŞTİRMEKTE'
2014-2015 eğitim-öğretim yılında özel okullara gidecek olan 250 bin öğrenciye toplam 800 milyon liralık destek verileceğini belirten Çakırtaş,"Okul öncesine 24 bin 342, ilkokula 54 bin 220. ortaokula 61 bin 339. ortaöğretim kurumlarına 40 bin 736 öğrenci olmak üzere toplam 180 bin 637 öğrencinin gideceği 4.001 özel okula devlet tarafından öğrenci sayısı kadar kaynak aktarılacaktır. Öğrenci başına özel okullara yapılacak ödemeler 2 bin 500 TL ile 5 bin 500 TL arasında değişmektedir.
12 yıldır devlet okullarının sorunları ile başbaşa bırakıldığını ifade eden Çakırtaş,"Her fırsatta özel okullara yönelik teşvik politikaları uygulanmıştır. Bugüne kadar özel okullara vergi teşvikleri ve çeşitli kalemlerde indirimler yapılmış, devlet okullarının talepleri dikkate alınmazken, özel okulların istekleri hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından anında yerine getirilmiştir. Halktan toplanan vergilerin özel okullara 'öğrenim desteği' adı altında aktarılması, her şeyden önce herkese eşit ve parasız eğitim hakkının ihlali anlamına gelmektedir. Bu uygulamanın, eğitimde adaletsizliklerin ve eşitsizliklerin derinleşmesinden başka bir sonucu yoktur. Yapılması gereken, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için özel çıkarlar değil, toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesi ve sadece eğitimde değil, bütün alanlarda kamu harcamalarının payının arttırılmasının sağlanmasıdır. Eğitim-Sen'in yıllardır savunduğu ve eğitim hakkının temel ayaklarını oluşturan kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim talebi gerçekleşmediği sürece ne eğitimin niteliğini yükseltmek ne de eğitimde yaşanan sorunlara kalıcı çözümler üretmek mümkün değildir."
'EĞİTİMDE ZORUNLU ROTASYON OLMAMALI, ADAY ÖĞRETMENLERE SÖZLÜ SINAV UYGULAMAMALIDIR'
Yeni torba yasa tasarısının 98. maddesinde yer alan düzenleme ile bir süredir kamuoyunda tartışılan zorunlu rotasyon (yer değiştirme) gündemiyle eğitim emekçilerinin ve aileleri tarafından büyük bir endişe ile izlenmekte olduğunu dile getiren Çakırtaş,"Milli Eğitim Bakanlığı, pek çok konuda olduğu gibi rotasyon konusunda da dayatmacı tutumunu sürdürmekte, öğretmenlerin ve sendikaların bu konudaki eleştiri ve önerilerini dikkate almamaktadır. Eğitimde zorunlu rotasyon uygulamasının önce il içinde başlatılması beklenmektedir. Büyükşehirlerin sınırlarının son derece genişlediği bir dönemde açıkça 'il içi sürgün' anlamına gelecek ve on binlerce eğitim emekçisinin aile ve okul yaşantısını alt-üst edecek olan zorunlu rotasyon uygulaması kabul edilemez. Eğitimde, hiçbir gerekçe eğitim emekçilerini okuttuğu öğrencisinden, ailesinden, oturduğu mahallesinden kopararak zorla başka bir işyerine sürgün göndermesini haklı çıkaramaz."diye konuştu.
Öğretmenlere zorunlu rotasyon uygulaması halinde eğitim sisteminin yeni bir kaos ile karşı karşıya kalması kaçınılmaz olduğunu ifade eden Çakırtaş,"MEB'in görevi, eğitimde 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, attığı her adımda eğitim emekçilerini mağdur etmek değil, onların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmek, eğitimcilerin ve sendikaların taleplerini dikkate almaktır."şeklinde konuştu.
ÖĞRETMEN VE PERSONEL AÇIKLARI KAPATILMALI, ATAMASI YAPILMAYAN
ÖĞRETMEN SORUNU ÇÖZÜLMELİDİR!
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan öğretmen atamaları rakamsal olarak artmış gibi görünse de okullardaki öğretmen ihtiyacının ve beklenen rakamların gerisinde kaldığını ifade eden Çakırtaş, şöyle konuştu:" Şanlıurfa'ya bu yıl bini aşkın öğretmenin il dışına gitmesi ile açığı kapatmak için ücretli öğretmenlik uygulamasına gidilmesi kaosu büyütmekten başka bir yol değildir. Bugüne kadar öğretmen açıklarını kapatmak için yeteri kadar öğretmen atanmaması nedeniyle Türkiye'nin kısa bir zaman içinde hali hazırda mevcut işsizler ordusunun yanı sıra ikinci bir işsiz öğretmenler ordusu ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. Bu durum atama bekleyen işsiz öğretmenleri büyük bir strese sokmakta, intiharlara kadar varan olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Bugüne kadar ataması yapılmadığı için 40'ın üzerinde işsiz öğretmen intihar etmiştir. Eğitim-Sen olarak yıllardır eğitim sisteminin kanayan yarası olan öğretmen atamaları konusunda Milli Eğitim Bakanlığı'nı sorunun kalıcı olarak çözümü için samimiyete davet ediyoruz. Eğitimdeki bütün kadrosuz ve güvencesiz istihdam biçimlerine son verilmeli, ayrım yapmaksızın bütün branşlarda öğretmen açıklarını kapatacak kadar öğretmen ataması en kısa sürede yapılmalıdır."
'OKUL ÖNCESİ EĞİTİM İKİLİ DEĞİL, TAM GÜN VE ZORUNLU OLMALIDIR'
Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nde yapılan bir değişiklik ile bütün okulöncesi kurumlarda ikili eğitim yapılması kararı alındığını hatırlatan Çakırtaş,"Okulöncesi kurumlar olarak bilinen ve okul öncesi eğitim çağı çocuklarına eğitim veren anaokulu, ana sınıfı ve uygulama sınıflarında tam gün eğitim yerine ikili eğitime geçilecek olması başta okulöncesi eğitim çağında olan çocuklar ve onların anne-babaları olmak üzere yeni sorunlar ortaya çıkaracaktır.
Eğitim Sen yıllardır okulöncesi eğitimin yaygınlaştırılmasını ve zorunlu hale getirilmesini savunmaktadır. Bunun için öncelikle koşulları ve fiziki olanakları uygun olan okullardan başlanarak bütün ilkokullarda kurumlarında ana sınıfları zorunlu hale getirilmelidir. Okul öncesi kurumlarda her türlü beslenme, barınma giderleri devlet tarafından karşılanmalı, şuan bu kurumlarda yürütülen veliden para toplama uygulamasına son verilmelidir. Eğitimin bütün kademelerinde olduğu gibi. Eğitimin temeli olan okulöncesi eğitim kurumlarında da her çocuğun kendi anadilinde eğitim alması sağlanmalıdır."sözlerine ekledi.
ZEKİ ALTUNDAĞ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.