ERDOĞAN TOPRAK-HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU-24 TEMMUZ 2022
ERDOĞAN TOPRAK-HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU-24 TEMMUZ 2022
CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı, CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. Toprak’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:
İÇ POLİTİKA 1. 20 yılda, en ağır vesayet, yolsuzluk ve yasakçı zihniyet iktidarın kılcal damarlarına kadar yerleşti. 2. Yasakları kaldırıp, özgürlükleri genişletmeyi vaat ederek iktidara gelen AK Partinin ‘Yeni Türkiye’si, Dünya Özgürlük Endeksi’nde Uganda’nın gerisinde ve ‘özgür olmayan ülkeler’ kategorisinde yer alıyor! 3. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2022 Türkiye Uyuşturucu Raporu, ülkenin uyuşturucu baronları ve kara paracılar ve organize suç örgütlerinin yeni adresi haline getirildiğini ortaya koymaktadır! 4. 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu Raporu’nun yok edilmesi, iktidar cephesindeki suçluluğun telaşını gösteriyor! EKONOMİ 5. İktidar, Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile ülke ekonomisinin altına 31 Aralık 2022 gece yarısı patlayacak bir saatli bomba yerleştirdi! 6. Tarımda üretici fiyat artışı yıllık yüzde 149’a yükselirken, tarımsal girdi fiyat endeksindeki artış ise yüzde 124’e çıktı. İktidar, et ve canlı hayvan ithalatıyla ülke besiciliğini tükenme noktasına getirdi! 7. Merkez Bankası 14 Temmuz 2022 para ve banka istatistikleri, döviz krizinin adım adım yaklaştığını gösteriyor! 8. Merkez Bankası, bankaları yüzde 14 faizle fonlayarak kârlarını yüzde 400 artırmalarına olanak sağlarken, CB Erdoğan ‘gecikme zammı’ adı altında vatandaştan alacağı faizi aylık yüzde 2,5, yıllık yüzde 30’a çıkarttı! 9. Altı ayda 10 bin 352 Türk şirketi kapandı. İktidarın yeni ekonomi modeliyle Türk şirketleri batıyor, yabancılar için ‘kelepir ülke’ oluyor! DIŞ POLİTİKA 10. İstanbul Tahıl Koridoru Anlaşması ile; ülkemizin, Ege ve Karadeniz bölgesinin, nihayet dünyanın barış ve güvenliği için Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin ne kadar hayati önemde olduğu kanıtlandı. 11. Tahran’da yapılan üçlü zirve ardından yayınlanan Türkiye-İran-Rusya ortak bildirisinde, Suriye’nin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı yinelenirken, terörle mücadele konusunda iş birliği vurgulandı. ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 2 1. AK Parti, 2002’de iktidara gelirken 3Y olarak adlandırdıkları; ‘Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklarla’ mücadeleyi, yargı ve devlet kurumları üzerindeki vesayeti kaldırmayı vaat etmişti. Bugün gelinen noktada, yolsuzluklar ve yasaklar iktidarın kılcal damarlarına kadar yerleşerek derinleşti. Yoksulluk, iktidar seçkinleri dışında toplumun her hücresinde en acı şekilde yaşanıyor. Son dört yılı ‘Tek Adam’ rejimine dönüştürülen 20 yıllık AK Parti iktidarlarının Türkiye’yi getirdiği nokta tek adam vesayetinin yargıdan, ekonomiye, bağımsızözerk kurumlardan, devletin ve milletin kaynaklarının keyfi kullanımına kadar yayılmış vaziyette. Anayasa ve yasa tanımazlığın sıradanlaştığı, mahkemelerin iktidarın yaptırım aracına dönüştüğü ‘Yeni AK Parti Türkiye’si, tüm dünyada, her türlü demokratik, insani, ekonomik ve siyasi kriterde en dip noktaya geriledi. İstanbul Sözleşmesi’nin CB Erdoğan tarafından tek imzayla ve TBMM’nin yasama yetkisi yok sayılarak feshedilmesi ardından açılan iptal davasında Danıştay 10. Dairesi’nin 2’ye karşı 3 oyla verdiği ret kararı, yüksek yargıdaki siyasi vesayetin son örneği oldu. Danıştay Başsavcılığının, Erdoğan’ın fesih kararının anayasaya aykırı ve TBMM’nin yasama yetkisinin aşımı olduğu gerekçesiyle iptali yönünde görüş bildirmesine rağmen, Danıştay 10. Dairesi’nden ‘oy çokluğu’ ile ret kararı çıktı. Beklentim hukuku ve bağımsız yargıyı çürüten bu kararın Danıştay idari dava Daireleri Kurulu’ndan ve nihai aşamada Anayasa Mahkemesi’nden (AYM) dönmesidir. Hatırlanacağı gibi benzer süreç Gezi Davasında da yaşandı. Yargı ve diğer alanlardaki siyasi vesayet gölgesinin iyice ağırlaştığını gösteren bu davalar kamuoyuna mal olduğu için açığa çıktı. Oysa hepimiz biliyoruz ki, 15 Temmuz darbe teşebbüsü ardından, OHAL KHK’larıyla yargıdan tasfiyeler sonrasında, doğan hakim-savcı açığını kapatmak bahanesiyle AK Parti üyesi binlerce avukat, partinin il-ilçe yönetimlerinde görev almış pek çok kişi göstermelik mülakatlarla hakim ve savcılığa atandı. İnternet, sosyal medya, dijital medya vb. mecraları da kapsayan Dezenformasyon Yasası yaygın tepkiyle karşılaşınca, görüşülmesi yeni yasama yılına ertelense de Basın İlan Kurumu devreye girerek yasaklarla ilgili boşluğu doldurdu. 1994’ten bu yana yürürlükte olan Basın Ahlak Esasları yönetmeliği değiştirilerek medya üzerinde çok daha ağır cezalara, davalara zemin hazırlayan düzenlemeler uygulamaya konuldu. Yargının yanı sıra, Merkez Bankası, TÜİK, BDDK, SPK vb. bağımsız ekonomik kurumlar ile son torba yasada bedelsiz askerlik affı bahanesiyle Genelkurmay Başkanlığına yönelik değişiklikle TSK üzerindeki siyasi vesayet ağırlaşırken, medyaya dönük baskıları, yasakları ve cezaları artıran adımlarla 3Y vaadinin içinin boş olduğu, AK Parti’nin milleti aldattığı bir kez daha somutlaşıyor. ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 3 2. AK Parti’nin yasakları kaldırmayı, özgürlükleri genişletmeyi vaat ederek iktidara geldiği Türkiye, Dünya Özgürlük Endeksi’nde 2022 yılı itibarıyla 32 puanla, Uganda’nın bile gerisinde ve ‘özgür olmayan ülkeler’ kategorisinde. Toplantılar, yürüyüşlerin yasaklanması artık olağan hale gelirken, festivaller, konserler, üniversitelerin mezuniyet törenleri yasaklanıyor! Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 2005’te 98’inci sırada olan Türkiye, AK Parti döneminde getirilen yasaklar, baskılar, sansürler, gazeteci tutuklamalarıyla hızla gerileyerek 2021 endeksinde, 180 ülke arasında ‘basının özgür olmadığı, ifade özgürlüğünün kısıtlandığı’ ülkeler arasına alındı ve 149’uncu sıraya indi! Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, AK Parti ve CB Erdoğan döneminde her şeyin daha iyiye gittiğini savunmak isterken tam aksine AK Parti’nin ülkeyi nasıl yoksullaştırdığını açığa çıkarttı. Yaptığı sosyal medya paylaşımında 2002 yılında sadece 1 milyon haneye sosyal yardım hizmeti verilirken 2021 yılında bu sayının 4,3 milyon aileye ulaştığını belirterek 20 yılda yoksulluğun dört kat arttığını itiraf etti. İktidar çevresindeki bir avuç beş-altı maaşlı bürokratlar, iktidar elitleri, seçkinleri ve müteahhitleri dışında tüm ülke en derin yoksulluğu her gün milyonlarca hanede, en ücra mahallelerde, işsiz milyonlarca gencin gelecek kaygılarında, yatağa aç giren çocukların ekmek ve sütü gördükleri rüyalarında yaşıyor. 3Y’nin yolsuzluk ayağında AK Parti iktidarının Türkiye’de yolsuzlukları kurumsallaştırdığı, yasa değişikleriyle de ‘yasallaştırdığı’ apaçık görülüyor. 193 ülkeyi kapsayan ‘2022 Küresel Organize Suçlar Endeksi’nde 6,89 puanla dünyada 12’nci sıraya yükselen Türkiye, Avrupa’da ise 1’inci durumda. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) Küresel Yolsuzluk ve Rüşvet Algı Endeksi’ni yayınlamaya başladığı 1995 yılında 180 ülke arasında 29’uncu sırada yer alan Türkiye, AK Parti iktidarlarında yolsuzluk ve rüşvetin sıradanlaşmasıyla 2021 endeksinde 180 ülke arasında 96’ncı sırada. Rüşvet ve yolsuzlukla, kara para aklamayla mücadelede ise 38 üyeli OECD ülkeleri arasında 37’nci sırada ve sondan ikinci! Rant ve inşaat işlerini çok seven, kendi zenginlerini yaratmak için kamu kaynaklarını akıtan İKTİDAR, 2002’den bu yana Kamu İhale Kanunu’nu (KİK) 191 kez değiştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminde Türkiye, kara para, yasa dışı yollarla kazançların aklanması, terörün finansmanı, uyuşturucu-silah ve insan kaçakçılığıyla, fuhuş şebekeleriyle, rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele vb. alanlarda taahhüt ettiği adımları atmadığı, defalarca Varlık Barışı adı altında kara para aklama yasaları çıkarttığı için 2021 ekiminden bu yana OECD bünyesindeki Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü’nün gri listesinde yer alıyor! İktidarın gri listeden çıkmak için hiçbir gayreti, adımı yok! ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 4 3. Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın 2022 Türkiye Uyuşturucu Raporu, ülkenin uyuşturucu baronlarının yeni adresi haline getirildiğini ortaya koymaktadır. Türkiye’nin uyuşturucu üssü olarak algılanan küresel imajı ve iktidar çevrelerinin Güney Amerika ülkeleriyle son dönemde artan kişisel siyasi dostlukları, iktidar yandaşlarına özelleştirilen limanların kokain ticaretinin adresi haline geldiğini gösteriyor. Son dönemde AB ülkelerine yönelik Schengen Vizesi başvurularındaki ‘ret’ oranı katlanarak artan, Fransa ve İspanya’nın transit seyahatler için de vize talep etmeye başladığı Türk vatandaşlarının uğradığı bu haksızlık ve mağduriyetlerin arkasında iktidarın kara para ve uyuşturucu baronlarıyla mücadeleyi savsaklaması en önemli etkenlerden birisi. Ülke imajına ağır hasar veren gelişmelere rağmen iktidar hâlâ kara para aklamaya yasaları çıkartmakla meşgul. ABD hazinesini dolandırdığı iddiasıyla iadesi istenen Sezgin Baran Korkmaz’ın (SBK) Türkiye’nin de iade talebine rağmen Avusturya Mahkemesi tarafından ABD’ye iade edilmesi, uluslararası alanda kara para ile mücadele konusunda iktidarın sergilediği baştan savmacılığın, yasayla koruma kalkanı sağlamasının sonucudur. Uluslararası kurumlar ve yargı sistemleri bile Türkiye’ye iade durumunda mahkemelerden bir sonuç çıkmayacağının, yargının bağımsız olmadığının farkındadır. Türkiye’nin iade taleplerinin tamamına yakını sürekli geri çevrilmektedir. ABD Utah savcılığı SBK’nın ABD hazinesinden dolandırdığı yüz milyonlarca doları Türkiye ve Lüksemburg’da akladığını, taşınmazlar, şirketler, oteller, tatil köyleri satın aldığını belirttiği iddianamede, Lüksemburg hükümetinin gösterdiği iş birliğine ve kara para konusundaki hassasiyetiyle operasyonlara sağladığı desteğe teşekkür ederken, Türkiye’den bugüne kadar hiçbir destek alınamadığını, istenen bilgilerin hiç birisinin kendilerine gönderilmediğini vurgulamaktadır. Rapora göre, 2020 yılında 214,6 ton kokain AB ülkeleri, Türkiye ve Norveç’te ele geçirildi. Milyarlarca dolarlık bu ticaretin arkasındaki gerçek kişiler ve örgütler ortaya çıkarılmıyor. 2021 yılında ele geçirilen kokain miktarı bir önceki yıla göre yüzde 44,9 artarken olay sayısında yüzde 15,1, şüpheli sayılarında ise sadece yüzde 6 oranında artış meydana gelmesi Türkiye’nin kokain için önemli bir koridor olduğunu ortaya çıkarıyor. Mersin başta olmak üzere uyuşturucu yakalamalarının daha çok limanlarda gerçekleştiğine dikkat çekiliyor. İktidarın özelleştirme programına öncelikle ülkemizin İzmir Aliağa, Mersin, Antalya, İskenderun vb. kilit limanlarını koyup iktidara yakın şirketlere satması ya da 49 yıllığına işletmesini vermesi, tonlarca kokain ve diğer türlerdeki uyuşturucuların bu limanlardan giriş yapması ve bir kısmının tesadüfen yakalanmasına karşılık, teslimat adreslerinin ve alıcıların ortaya çıkarılmaması dikkat çekicidir! ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 5 4. 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu Raporu’nun yok edilmesi, iktidar cephesindeki suçluluğun telaşını gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ittifak ortağının yıldönümü anmasını sadece iki partinin katılımıyla Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirmesi ve anma adı altında siyasallaştırma gayretleri tam bir fiyaskoya dönüşmüştür! 15 Temmuz 2016’daki hain darbe teşebbüsünün ardından kurulan TBMM Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı rapor o dönemdeki ve şimdiki AK Partili TBMM Başkanları tarafından yok sayılarak, TBMM dokümanı haline gelmesi engellendi. Araştırma Komisyonu Başkanlığını yürüten o dönemdeki AK Parti vekilinin şimdi kendi hukuk bürosunun web sitesine koyduğu raporun tam metni de bir başka siyasi paniğin işareti. (Muhalefet partilerinin şerhlerini içermeyen bir metin!) Darbe teşebbüsünün yıldönümünde TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nun akıbetiyle ilgili tartışmalar, bilinçli şekilde CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin muhalefet şerhlerinin rapora alınmaması, TBMM Başkanlığına sunulan raporun reddedilmesi iktidar cephesinde yaşanan paniği gösteriyor. Kanımca olası iktidar değişikliğinde yeni bir komisyonun kurulup, bilinmezliklerin ve derin çelişkilerin aydınlatılmasıyla gerçeklerin açığa çıkmasından ve kendi sorumluluklarının hesabını vermek zorunda kalmaktan duydukları korku etkili oldu. ✓ Yaşananların bire bir tanığı oldukları halde dönemin Genelkurmay Başkanı, şimdiki Milli Savunma Bakanı ile MİT Müsteşarı’nın TBMM’ye ifade vermelerinin CB talimatıyla engellenmesi bile başlı başına sorgulanmaya muhtaç! Darbe ardından gerçekleştirilen Yenikapı Mitingi ve tüm siyasi partilerin katılımıyla gerçekleşen darbe karşıtı tutuma rağmen, yıldönümü anmasının bir iktidar ittifakı etkinliğine dönüştürülerek, Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirilmesi, iktidarın kendisi için mağduriyet çıkartma çabalarının göstergesidir. Ancak iktidarın, iktidar partilerinin ve devletin tüm olanaklarının seferber edilmesiyle gerçekleştirilen organizasyona yönelik katılım, taşıma topluluğun bir parkı dahi dolduramaması, anma töreninin parti mitingi havasına sokularak diğer partilerin ve onlara oy veren kesimlerin dışlanması, iktidarın darbeyi kendi mağduriyeti için kullanma çabalarının toplumda karşılık bulmadığını göstermiştir. İktidar değiştiğinde halkın oylarıyla seçilecek TBMM’nin ilk yapacağı işlerden birisi 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin tüm boyutlarıyla araştırılarak örtbas edilen gerçeklerin ve darbenin siyasi ayağının tamamıyla açığa çıkartılarak, halkın gerçekleri öğrenmesini sağlamak olacaktır. ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 6 5. İktidar, Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile ülke ekonomisinin altına 31 Aralık 2022 gece yarısı patlayacak bir saatli bomba yerleştirdi! Haziran ayı bütçe gerçekleşmelerine göre, geçen ay KKM hesaplarına ödenen kur farkı tutarı bir ayda 16,1 milyar TL oldu. Haziran ayında 31,1 milyar TL olan bütçe açığının yarısından fazlası KKM ödemelerinden kaynaklandı. MB politika faizinin üç puan üzerinde yüzde 17 faiz ve hazine ile MB’nin kur farkı garantisiyle başlatılan uygulamada ilk üç aylık hesap vadelerinin dolmasıyla birlikte mart ayından itibaren faiz+kur farkı ödemeleri başladı. Haziran 2022 bütçe gerçekleşme rakamlarına göre geçen ay TL mevduatından KKM’ye geçenlerin hesaplarına ödenen kur farkı tutarı 16 milyar 137 milyon TL oldu. Ödemelerin başladığı marttan haziran sonuna kadar dört ayda KKM sahiplerine ödenen tutar 37 milyar 235 milyon TL’ye ulaştı. Bakanlık sadece hazinenin bütçeden ödediği rakamları paylaşıyor. BDDK ise başlangıçta TL mevduattan KKM’ye geçenlerin sayısı ve tutarı ile Döviz Hesabından KKM’ye geçenlerin sayısını ve hesaba geçen tutarları açıklıyordu. Bu uygulamadan daha sonra vazgeçildi ve sadece KKM’ye yatan tutar açıklanmaya başlanarak, bozdurulan dövizlerle ilgili tutarlar gizlenmeye başlandı. Hazinenin ödemelerinden yola çıkarak şu ana kadar MB’nin de asgari aylık ortalama 10 milyar TL olmak üzere dört ayda 40 milyar TL kur farkı ödediğini varsayabiliriz. Hazine ve MB’nin dört ayda KKM hesabı sahiplerine ödedikleri tutar 80 milyar TL’ye yaklaşıyor. Tüzel kişi şirketlere döviz mevduatından KKM’ye geçmeleri durumunda kambiyo kârları için Kurumlar Vergisi muafiyeti getiren düzenlemeyle vazgeçilen kurumlar vergisi tutarının 10,2 milyar TL olduğu açıklandı. Bu durumda bir avuç döviz ya da TL mevduat sahibi için dört ayda KKM kaynaklı kur farkı ödemeleriyle hazineye ve bütçeye bindirilen yük 47,4 milyar TL’ye ulaşıyor. Son dört ayda 100 milyarı bulan KKM ödemeleriyle iktidar, 85 milyon nüfusun cüzdanından 1.176 lirasını alarak döviz ve TL zengini KKM hesap sahiplerine aktardı. İktidar geçen yıl 20 Aralık’ta 18 TL’ye yükselen dolar/TL ve 20 lirayı aşan Euro/TL kurlarını aşağı çekmek için KKM’yi icat ederek hazinenin üzerine halkın vergileriyle ödenecek çok ağır bir yük bindirdi. Birkaç ay döviz kurları istikrarlı gibi görünse de aynı yanlışlar ve hesapsız-öngörüsüz uygulamalar sürdürüldüğü için altı ay sonra kurlar şimdi yine 20 Aralık 2021 seviyesine yaklaştı. Aynı artış trendiyle devam ettiği takdirde, yılsonunda 1,5-2 trilyon TL arasında bir tutara ulaşması muhtemel. Uygulama 31 Aralık’ta sona erdiğinde bu hesaplarda yaklaşık 2 trilyon TL’ye ulaşacağını öngördüğüm tutarın hesap sahiplerince nasıl kullanılacağı, nereye gideceği apaçık ortada. İktidar, KKM ile ülke ekonomisinin altına 31 Aralık 2022 gece yarısı patlayacak bir saatli bomba yerleştirdi! ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 7 6. Tarımda üretici fiyat artışı yıllık yüzde 149’a yükselirken, tarımsal girdi fiyat endeksindeki artış ise yüzde 124’e çıktı. Tarım ve Orman Bakanı, Venezuela’da helikopterle meraları geziyor, buğday ekilebilecek alan arıyor. İktidar, et ve canlı hayvan ithalatıyla ülke besiciliğini tükenme noktasına getirdi! Tarım-ÜFE’de yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 277,14 ile lifli bitkiler ve yüzde 184,99 ile tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlar olurken, çiftlik hayvanları ve hayvansal ürünler ile canlı koyun-keçi ve bunların işlenmemiş süt ürünlerindeki artış yüzde 70 düzeyinde gerçekleşti. Yeni açıklanan mayıs ayı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksinde (Tarım-GFE) ise aylık artış yüzde 5,51, yıllık artış yüzde 123,72 olarak açıklandı. TÜİK’in açıkladığı verilere göre, ana gruplar itibarıyla tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde aylık yüzde 5,15, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde aylık yüzde 5,55 artış gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksindeki yıllık artış yüzde 67,70, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksindeki yıllık artış ise yüzde 133,09 artış gerçekleşti. Tarım ve hayvancılıktaki üretim ve girdi maliyetlerindeki artış üç haneli enflasyon düzeyine ulaşırken, iktidar hâlâ gıda fiyatlarının yakında düşeceğini, fahiş fiyat ve etiketlerle enflasyon timleriyle mücadele edileceğini söyleyerek, günü kurtarmaya, halkı kandırmaya çalışıyor. Daha önce de ifade ettiğim gibi AK Parti iktidara geldiğinden bu yana 20 yılda Türkiye’de üretim yapılan tarım arazilerindeki kayıp, ekilmeyen, boş bırakılan verimli alanlar 3 milyon hektarı aşarken, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı üretici sayısı 3 milyondan 400 bine geriledi. Üretici ve besici, tarımsal ve hayvansal faaliyetlerden uzaklaşırken, iktidar her gün resmi gazetede yayınlanan CB kararlarıyla verimli tarım arazilerini, sulak alanları, havzaları, kıyılardaki zeytinlikleri, ormanlık alanları, turistik bölgelerdeki kırsal alanlarda yer alan meraları, otlakları ranta, yapılaşmaya açıyor. Venezuela’daki el değmemiş yemyeşil, uçsuz bucaksız meraları ve otlakları beraberinde Venezuelalı Tarım Bakanıyla helikopterden izleyen Tarım ve Orman Bakanı, ithal ot ve samanın suçlusu olarak adeta yerli besiciyi itham edercesine, Türkiye’nin ‘pizzacıdan, pizza hamburgerciden hamburger sipariş eder gibi yem ithal ederek besicilik yaptığını’ söyleyip yerli üreticiyle alay ediyor. Çiftçinin TÜİK’in resmi rakamlarıyla bile üç haneye çıkan girdi ve maliyet artışları karşısında ekemediği, boş bırakmak zorunda kaldığı tarım arazileri için çözüm üretmek yerine, boş bırakılan arazilere el koyup, üretim yaptırmak için başkalarına kiralayacaklarını ilan eden Tarım ve Orman Bakanının bu mucize projeleriyle ülke tarımının ayağa kalkması olanaksız. ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 8 7. Merkez Bankası’nın 14 Temmuz 2022 haftası para ve banka istatistiklerine ilişkin verileri, döviz krizinin adım adım yaklaştığını ortaya koyuyor. Yabancı yatırımcıların Türkiye’den çıkışlarını kesintisiz sürdürmesiyle yılbaşından bu yana giden yabancı sermaye 5,3 milyar dolara yükseldi! Kurban Bayramı nedeniyle 12 Temmuz’a kadar piyasaların kapalı olmasına karşılık 13-14 Temmuz’daki iki iş gününde ortaya çıkan tablo hem bireylerin hem de tüzel kişi şirketlerin döviz talebinin arttığını, MB rezervlerinin erimeye devam ettiğini, yabancı yatırım sermayesinin ve portföy yatırımcılarının Türkiye’den çıkışlarının sürdüğünü gösterdi. Söz konusu haftada bireylerin döviz mevduatı 270 milyon dolar, tüzel kişilerin döviz mevduatı ise 1,8 milyar dolar olmak üzere toplam döviz mevduatlarındaki artış 2 milyar 73 milyon dolar oldu. Böylece bankalardaki toplam döviz mevduatı da 14 Temmuz itibarıyla 238 milyar 807 milyon dolara yükseldi. Aynı haftada MB’nin net uluslararası döviz rezervleri bir önceki haftaya göre 283 milyon dolar artışla 6 milyar 356 milyon dolara yükselmiş olsa da bu tutar, son 20 yılın en dip rezerv noktası. Menkul kıymet istatistikleri ise söz konusu haftada yabancı yatırımcıların hisse senedi ve tahvillerden, Devlet İç Borçlanma Senetlerinden (DİBS) çıkışlarının sürdüğünü ortaya koyuyor. Yabancı yatırımcılar 14 Temmuz haftasında 2 günde net 37,4 milyon dolarlık hisse senedi ve 41,9 milyon dolarlık DİBS sattı. Yabancıların 8 Temmuz itibarıyla 14 milyar 742 milyon dolar olan hisse senedi stoku, 14 Temmuz’da 14 milyar 388 milyon dolara indi. Aynı dönemde yurt dışında yerleşik kişilerin DİBS stoku 1 milyar 342 milyon dolardan 1 milyar 293 milyon dolara geriledi. Yabancıların yılbaşından bu yana hisse senedi ve DİBS’teki çıkışlarının toplam tutarı 14 Temmuz haftası itibarıyla 5,3 milyar dolara ulaştı. Giderek kötüleşen döviz tablosundaki kayıplar ağırlaşırken, CB Erdoğan ve Hazine - Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin yakında ekonomide düzelme görüleceği şeklindeki açıklamaları da inandırıcı bulunmadığı için herhangi bir etki yaratamıyor. O nedenle iktidar medyasına ve yazarlarına doğrudan bir algı yaratma görevinin verildiği son günlerde yazılan yazılardan anlaşılıyor. İktidar, rezervleri tükettiği, hazine ve kamu bankalarının kasasını boşalttığı için kendisine bağlı medya üzerinden sanal döviz bolluğu öyküleriyle süreci yönetmeye, yaklaşan döviz kıtlığı krizini geciktirmeye çalışıyor. Ancak gökten dolar yağmadığı ya da iktidar IMF’nin kapısını çalmadığı sürece, adım adım gelen krizin yaratacağı ekonomik depremi engellemek güç görünüyor. MB’nin rakamları da yaklaşan bu tehlikeyi teyit ediyor! ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 9 8. Merkez Bankası’na (MB) politika faizini 7 aydan bu yana sabit tutma yönünde talimat vererek, baskı uygulayan iktidar, vatandaşın devlete yapacakları ödemelerdeki gecikmeye uyguladığı faizi ise yüzde 56 artırarak derin bir çelişkiye imza attı. MB, bankaları yüzde 14 faizle fonlayarak kârlarını yüzde 400 artırmalarına olanak sağlarken, CB Erdoğan ‘gecikme zammı’ adı altında vatandaştan alacağı faizi aylık yüzde 2,5, yıllık yüzde 30’a çıkarttı! İktidar ‘inanç ve nas’ görüntüsü altında Merkez Bankası’na uyguladığı siyasi baskı ve talimatla dört ayda yüzde 19’dan 14’e indirttiği politika faizini 7 aydan bu yana yüzde 14’te sabit tutuyor. MB faizi dışında diğer faizlerin katlanarak artmasına yol açan, ülkeyi felaketin eşiğine sürükleyen bu kararın yarattı ağır faiz enkazıyla politikaları iflas eden CB Erdoğan ve ekonomi yönetimi o yüzden de diğer faizlere ‘faiz’ dememek için farklı yöntemlere başvuruyor. Döviz mevduatı sahiplerine verilen yüzde 17 faizi görmezlikten gelerek, her ay milyarlarca lira tutarında faizi ‘kur farkı’ adı altında ödeyen iktidar, fiyaskoyla sonuçlanan Gelire Endeksli Senet (GES) ihracında da vaat ettiği yıllık 23 oranındaki faizi ‘getiri’ olarak nitelendiriyor. 21 Temmuz’da yapılan MB, Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından da yedinci kez politika faizinin yüzde 14’te sabit tutulması kararı çıktı. CB Erdoğan, 21 Temmuz’da resmi gazetede yayınlanan 5801 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla, 2019’da yine kendi imzasıyla aylık yüzde 1,6’ya indirdiği gecikme zammı faiz oranını yüzde 56 artırarak aylık yüzde 2,5’a çıkarttı. Bu kararla vergi, harç, SGK primi, ÖTV, KDV, trafik cezaları, vb. ödemelerdeki gecikmelere bundan böyle aylık yüzde 2,5 faiz uygulanacak. Böylece devlete ödemelerini zamanında yapamayan mükelleflere, yurttaşlara uygulanacak yıllık faiz oranı yüzde 30’a, bileşik faiz ise yüzde 40’a ulaşıyor. MB’nin politika faizi yüzde 14’TE sabit tutulurken, kamu alacaklarındaki gecikmelere uygulanacak aylık faizin yüzde 56 artırılması, Erdoğan’ın faiz konusundaki samimiyetsizliğini ve kendisine bağlı ekonomi yönetiminin, Hazine ve Maliye Bakanlığının çaresizliğini gösteriyor. CB Erdoğan bir yandan ‘nas’ diyerek dile getirdiği inanç eksenli ‘faiz hassasiyeti’ ile MB’nin elini kolunu bağlarken, diğer yandan kamu alacaklarına uygulanacak faizi kendi imzasıyla yükseltiyor! Üstelik, Amme Alacakları Yasası’na göre kamu alacaklarına uygulanan gecikme faizi oranı doğrudan pişmanlık faizi ve izaha davet zammı faizi içinde uygulanıyor. Böylece devlete borçlu çok geniş bir kesimin üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan kararıyla ağır bir faiz yükü bindirildi. ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 10 Yılbaşından bu yana 7 aydır repo ihalelerinde bankaları yüzde 14 faizle yüz milyarlarca lira fonlamaya devam eden MB’nin aktardığı bu kaynaklarla bankalar, borçlanma ihalelerinde hazineye yüzde 23-26 arasında faizle borç veriyor. Bu yüzden de faiz indirimlerinin ardından döviz kurları ve faizler aksine yükselişe geçince, 7 aydan bu yana politika faizi sabit tutulmasına karşılık, hazinenin toplam iç borç stokunda ilk kez haziran ayında faiz tutarı ana paranın üstüne çıktı. Son açıklanan temmuz rakamlarında ise makas daha da açıldı. ✓ Geçtiğimiz yıl aralık sonunda hazinenin iç borç stokunda ana para tutarı 1,3 trilyon, faiz yükü 795 milyar TL idi. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın geçen hafta açıkladığı temmuz rakamlarında ise ana para borcu yükü 7 ayda 294 milyar TL artarak 1,6 trilyona çıkarken, faiz yükünde yüzde 174 oranında artış gerçekleşti. İktidarın faiz indirme yalanının aksine, hazine borçlanma faizlerinin yükselmesiyle, ilave faiz yükü ocak ayından bu yana yaklaşık 1,5 trilyon artarak 2 trilyon 175 milyara yükseldi. ✓ Faiz yükünün ana parayı 575 milyar TL geçmesiyle, hazinenin ana para ve faiz toplamından oluşan iç borç stoku temmuz ayı itibarıyla 3 trilyon 775 milyar TL’ye ulaştı. Aynı şekilde bankalar, bireylere verdikleri tüketici ve ihtiyaç kredileriyle, şirketlere verdikleri ticari kredilere de yüzde 30-40 arasında faiz uygulayarak MB’den yüzde 14’le aldıkları parayı iki katından daha fazla faizle bireylere, işletmelere, sanayiciye, ihracatçıya satıyor. Bankaların bireysel ihtiyaç-tüketici kredisi faizleri 44 ay sonra ilk kez yüzde 35,41’e yükseldi. CB Erdoğan talimatıyla MB’nin faiz indirimlerine başladığı geçen yılın eylül ayında tüketici kredisi faizi yüzde 23 oranındaydı. Aynı tablo ticari kredi faizleri için de söz konusu. Bankaların bu yılın başından beri üçer aylık dönem bilançolarında kâr rekorları kırılması, yüzde 400’e varan kâr artışlarıyla kazançlarının katlanması bundan kaynaklanıyor. MB faizini indirip, ardından da aylardır bilinçli şekilde sabit tutarak, enflasyonnegatif reel faiz farkını 64 puana çıkartıp ekonominin tüm alanlarında dengeleri alt üst eden iktidarın TBMM’den geçirdiği ek bütçede faiz giderlerini 89 milyar TL artırması yükün vatandaşın sırtına bindirileceğinin işaretiydi. Nitekim, MB faizi sabit tutulurken, kamu alacaklarının gecikme faizinde yapılan bu artış, iktidarın mükellefin, vatandaşın cebine el atarak faiz gelirini artırmayı amaçladığını, vergisini ödeyemeyen, SGK primini ödeyemeyen işyerlerini, işletmeleri, trafik cezası kestiği vatandaşı faize boğarak nefes alamaz hale getireceğini göstermektedir. ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 11 9. Altı ayda 10 bin 352 Türk şirketi kapandı. Aynı dönemde İranlılar, Ruslar, Suriyeliler, Afganlar, Etiyopyalıların da aralarında olduğu yabancılar ise 5371 yeni şirket açtı. İktidarın ekonomi modeliyle Türk şirketleri batıyor, yabancılar için ‘kelepir ülke’ oluyor! Bu yılın ocak-haziran döneminde 6 ayda kapanan şirketlerdeki artış oranı yüzde 83,3 ve kapanan şirket sayısı 10 bin 352 oldu. İlk altı ayda yeni kurulan şirket sayısındaki artış ise kapananların dörtte biri düzeyinde ve yüzde 20,8 olarak gerçekleşti. TOBB verilerinde gerçek kişilere ait kapanan ticari işletmelerdeki artışın yüzde 60,6 olması, kepenk indirmelerin ağırlıkla küçük esnaf ya da küçük ve orta boy işletmelerde (KOBİ) yaşandığını gösteriyor. Kapanan şirketlerde faaliyet kollarına göre ilk sırayı toptan ve perakende ticaret, ikinci sırayı inşaat ve üçüncü sırayı da imalat sektöründe faaliyet gösteren şirket ve işletmeler alıyor. TÜİK işsiz sayısının düştüğünü, işsizlik oranının yüzde 10,9’a indiğini ilan ederken, altı ayda kapanan 10 bin 352 şirkette çalışanların akıbetinin ne olduğu, bu insanların işsiz sayılıp sayılmadığının yanıtı resmi rakamlarda yok. Kapanan her işletmede asgari 2 kişinin çalıştığı varsayılsa 22 bin yeni işsiz aramıza katılırken çalışan sayısının 5 ya da 10 olması durumunda en az 50-100 bin arası yeni işsizden söz etmek olanaklı hale geliyor. Altı ayda 10 binden fazla Türk şirketi kapısına kilit vururken, yabancıların kurdukları yeni şirketlerin sayısı ise 5 bin 371 olmuş! Yeni açılan yabancı ortaklı ya da sermayeli şirket sahipliğinde Ruslar ve İranlılar ilk sırada. Altı ayda kurulan 5 bin 371 yabancı ortak sermayeli şirketin tüzel kişi statüsünde olması anonim veya limited şirket olarak kurulması da bir başka ilginç nokta. Şahıs şirketi-gerçek kişi işletmesi olmak yerine tüzel kişi işletme olmanın tercih edilmesiyle, bu şirketleri kuran yabancıların Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Vergi kanunları açısından ciddi akıl ve danışmanlık hizmeti aldıkları anlaşılıyor. Varlık Barışı-Servet Affı, kaynağı belirsiz varlıkları aklama yasasının yürürlüğe girmesiyle eş zamanlı olarak vergi cennetleri ve kara para aklama merkezleri arasında yer alan British Virgin Island’dan da bir şirketin haziran ayında kurularak hizmete başlaması dikkat çekici. Anlaşılan kara-kayıt dışı servet sahipleri için adeta hizmet ayaklarına gelmiş. TL’deki aşırı değer kaybı, dövizdeki yükseliş yanında, Rusya-Ukrayna savaşı ve batının Rusya ve İran’a yaptırımları orta ve üst gelir grubundaki pek çok Rus ve İranlı için Türkiye’yi ‘ikamet ve ticaret’ açısından cazip kılıyor. ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 12 10. Rusya-Ukrayna savaşının en başından itibaren iktidara yaptığımız savaşta taraf olmama çağrılarımızın haklılığı teyit edilirken, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin ülkemizin, Ege ve Karadeniz bölgesinin, nihayet dünyanın barış ve güvenliği için ne kadar hayati önemde olduğu İstanbul Tahıl Koridoru Anlaşmasıyla kanıtlandı. Tahran’da geçen hafta ikili bir görüşme gerçekleştiren CB Erdoğan ve Putin’in ‘Tahıl Koridoru’ konusunda ilerleme kaydettiklerinin açıklanmasından kısa süre sonra İstanbul’da Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin ve CB Erdoğan’ın da katılımıyla Tahıl Koridoru anlaşması hayata geçirildi. Rusya ve Ukrayna temsilcileri birbirleriyle anlaşma imzalamayı reddettikleri için aynı anlaşma, iki ülke ile savunma bakanları ile BM Genel Sekreteri ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından imzalandı. 120 gün süreli anlaşmayla, Ukrayna limanlarında bekleyen buğday, arpa, ayçiçeği, mısır, ayçiçek yağı yüklü gemilerin deniz mayınlarına karşı oluşturulacak güvenlik koridoru üzerinden çıkışları sağlanacak. Ayrıca Rusya’nın hububat ürünleri ve gübre ihracatına başlaması sağlanacak. Türkiye ve BM sürecin işleyişinde garantör ve koordinatör olacak. Ukrayna limanlarından ayrılan ve Ukrayna’ya yük almaya gelecek gemiler için İstanbul’da oluşturulacak Denetim ve Koordinasyon mekanizmasında Türkiye ve BM’nin yanı sıra Rusya da temsilci bulunduracak ve böylece Ukrayna’ya hububat ve gıda maddesi taşımacılığı için gelen gemilerin batılı ülkelerden silah getirip getirmedikleri denetlenecek. Tahran zirvesinin ardından hayata geçirilen bu anlaşmada Türkiye’nin önemli katkısı olduğunu, savaşta taraf olmamasının, savaşan her iki ülke ile de diyalog halinde olmasının ne kadar doğru bir politika olduğu söyleyebiliriz. Bu yaklaşımın doğruluğu, izlenen diplomasinin akılcılığı ve gerçekliği, tüm dünyanın beklediği ‘Tahıl Koridoru’ Anlaşmasının Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da imzalanması ile teyit edildi. Dünyanın en büyük hububat üreticisi iki ülkenin savaşı nedeniyle 24 Şubat’tan bu yana milyonlarca ton buğday başta olmak üzere diğer hububat ürünlerinin, Rus donanmasının uyguladığı abluka ve Ukrayna’nın liman kentleri çevresine yerleştirdiği deniz mayınları nedeniyle küresel piyasalara sevk edilememesi, tıpkı petrol ve doğalgazda olduğu gibi, gıda ve emtia borsalarında da fiyatları olağanüstü noktalara yükseltti. İstanbul Tahıl Koridoru Anlaşması için mayıs ayından bu yana BM’yle ortaklaşa iki ülke arasında diplomatik arabuluculuk yürüten Türkiye gerek BM nezdinde gerekse küresel düzeyde olumlu puan topladı, saygınlık elde etti. Türkiye sayesinde dünyada belirginleşen gıda krizinin, buğday ve diğer hububat ürünleriyle ilgili kıtlık tehlikesinin bertaraf edilmesi, fiyatların normale dönmesi fırsatı elde edildi. ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 24 TEMMUZ 2022 13 11. Tahran’da yapılan üçlü zirve ardından yayınlanan Türkiye-İran-Rusya ortak bildirisinde, Suriye’nin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı bir kez daha yinelenirken, terörle mücadele konusunda iş birliği vurgulandı. Türkiye’nin Suriye’ye olası harekâtına İran ve Rusya’dan destek çıkmadı! Türkiye, İran ve Rusya arasında Tahran’da yapılan ‘Astana Formatında Yedinci Üçlü Zirve Toplantısı’ ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in ortak açıklaması yayımlandı. Açıklanan 16 maddelik ortak açıklamanın en başında Suriye'nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğüne saygılı olunacağı ısrarla vurgulanırken, Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli bağlılık bir kez daha yinelendi. Rusya PKK-PYD-YPG-SDG’yi terör örgütü olarak tanımıyor. İran açısından ise PKK’nın İran kolu PJAK terör örgütü. Buna karşılık İdlib’de kontrolü elinde El KaideEl Nusra uzantısı tutan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) terör örgütü listesine dahil edilse de İdlib’in cihatçılardan arındırılmasını taahhüt eden Türkiye bu örgütlerle irtibat halinde. İdlib’in kontrolü için uzun süre çatışan HTŞ ile iktidarın desteklediği Ahrar üş Şam, bu açıdan farklı isimler altındaki ‘iltisaklı’ örgütler tanımına uyuyor. Ayrıca Rusya ve İran Türkiye’nin Şam yönetimine karşı eğitip-donattığı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve Suriye Milli Ordusu (SMO) gibi yapılanmaları da ‘meşru rejimi yıkmaya çalışan örgütler’ olarak değerlendiriyor. Dolayısıyla terörle mücadele kararlılığı ve iş birliğinin vurgulandığı bu maddedeki ifadelerin terör örgütü isimlerine yer verilmemesi yönünde yürütülen müzakereler ve varılan uzlaşı sonunda kaleme alındığını öngörmekteyim. 2018 ve 2019’daki anlaşmalarda iktidarın verdiği taahhütlerin hemen hiç birisi yerine getirilemedi. İdlib Gerginliği Azaltma ve Güvenli Bölge Tesisi mutabakatına rağmen bu bölge Suriye’de HTŞ çatısı altında hemen tüm cihatçı örgütlerin kümelendiği son yerleşim konumunda. TSK’nın bölgedeki gözetim merkezleri dışında kent merkezi ve kırsalındaki yerleşimler HTŞ’nin kurduğu hükümet tarafından yönetiliyor CB Erdoğan’ın Tahran dönüşü yaptığı açıklamada ABD’nin Fırat’ın doğusunu terk etmesini istemesi ve bu yönde açıklamalarda bulunması kanımca üçlü zirvede kararlaştırılan ortak taleplerden birisi. Ayrıca CB Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyine dönük olası yeni harekâtla ilgili sorulara, ‘Türkiye’nin güvenlik endişeleri giderilmedikçe harekatın gündemde kalmaya devam edeceği’ yanıtını vermesi, bu aşamada Tahran’da liderlerden beklediği desteği alamadığının işareti.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.