Kuraklığa dayanıklı ketencik bitkisi biyodizel üretiminde alternatif oluyor
Kuraklığa dayanıklı ketencik bitkisi biyodizel üretiminde alternatif oluyor
"Dünyaya baktığımız zaman en fazla biyodizel üretilen bitki kolza, halk arasında bilinen ismiyle kanola. Dünyada üretilen biyodizelin yüzde 80'den fazlası kolzadan elde ediliyor. Bunun dışında aspir ve son dönemde ketencik gibi farklı ürünler de kullanılabiliyor. Yemeklik atık yağların kullanım oranına baktığımız zaman ülkemizdeki potansiyelin yaklaşık 350 ila 400 bin ton olduğunu biliyoruz. Ama bunun toplanan kısmına baktığımızda, yaklaşık yüzde 10'luk yani 35-40 bin tonluk bir kısmının toplanabildiğini görüyoruz."
Suya çok fazla ihtiyaç duymadığı için biyodizel üretiminde son dönemin gözde ham maddelerinden biri olan ketencik bitkisi, iklim değişikliğiyle mücadeleye ve fosil yakıt tüketiminin azaltılmasına katkı sunuyor.
AA muhabirine biyodizel üretimi hakkında değerlendirmelerde bulunan Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Enerji Tarımı Araştırma Merkezi ve Bölüm Başkanı Mustafa Acar, Türkiye'nin yıllık yaklaşık 25 milyon metreküp motorin tüketimi olduğunu ve yasal düzenleme gereği satışı yapılan motorinin içerisine binde 5 oranında biyodizel harmanlama zorunluluğu bulunduğunu söyledi.
Acar, "Bunun anlamı şu, yaklaşık olarak 120-125 bin ton civarında biyodizel üretimi gerçekleştirmek durumundayız. Elde edilen biyodizelin de tamamen yerli ham maddeden elde edilme şartı bulunuyor." dedi.
Halihazırda biyodizel ihtiyacını karşılayacak üretimin mevcut olduğunu belirten Acar, biyodizel üretilen kaynaklar arasında sözleşmeli olarak üretilen yağlı tohumlu bitkiler ve bir miktar da atık yemeklik yağların bulunduğu bilgisini verdi.
Acar şöyle devam etti:
"Dünyaya baktığımız zaman en fazla biyodizel üretilen bitki kolza, halk arasında bilinen ismiyle kanola. Dünyada üretilen biyodizelin yüzde 80'den fazlası kolzadan elde ediliyor. Bunun dışında aspir ve son dönemde ketencik gibi farklı ürünler de kullanılabiliyor. Yemeklik atık yağların kullanım oranına baktığımız zaman ülkemizdeki potansiyelin yaklaşık 350 ila 400 bin ton olduğunu biliyoruz. Ama bunun toplanan kısmına baktığımızda, yaklaşık yüzde 10'luk yani 35-40 bin tonluk bir kısmının toplanabildiğini görüyoruz."
"Ketencik son dönemin gözde biyodizel ham maddelerinden"
Türkiye'nin bitkisel yağlar bakımından net ithalatçı konumunda bulunduğunu, yıllık tüketim miktarının yaklaşık 1,5 ila 1,6 milyon ton, üretim miktarının ise ortalama 800 bin ton olduğunu vurgulayan Acar, biyodizel üretiminde insan gıdası olarak kullanılmayan yağların gündeme geldiğini ve bunların içinde de ketencik bitkisinin ön plana çıktığını kaydetti.
Tarıma çok elverişli olmayan, özel tedbirlerle tarım yapılabilecek arazilerin marjinal olarak adlandırıldığını ve ketenciğin de bu alanlarda iyi performans gösteren bir bitki olduğunu ifade eden Acar, "Ketenciğin, marjinal alanlarda rahatlıkla yetişebilmesi, suya çok fazla ihtiyaç duymaması gibi, tohumlarının yüzde 40'a varan oranda yağ içermesi gibi birçok farklı özelliği var. Bu nedenle son dönemde oldukça gözde biyodizel ham maddelerinden bir tanesi." diye konuştu.
Acar, Türkiye'de ketencik üretimine ilişkin şu rakamları paylaştı:
"Ülkemizde çok bilinen bir bitki değil, yeni yeni tarım sistemine girmeye başlıyor ve yayılma sürecinde, ağırlıklı olarak sözleşmeli olarak üretim yaptırılıyor. Resmi kayıtlara göre şu anda 2021-2022 arasında yaklaşık 1100 dekarlık bir alanda Uşak ve Afyonkarahisar bölgesinde ekim yapılmış ve yaklaşık 85 tonluk bir ürün elde edilmiş. Bu yıl sözleşmeli olarak 9 bin dekar civarında bir ekim alanına ulaşıldı ve yaklaşık 800 ton civarında bir ürün bekleniyor."
İklim değişikliğiyle mücadeleye katkısı
Acar, ketencik bitkisinde şu anda tescilli tek çeşit olduğunu, TAGEM bünyesindeki 4 enstitü ile 3 üniversite ve özel sektörle ortak yaptıkları çalışmalarla 2 çeşit aday ortaya çıktığını ve tescil başvurusu yapıldığını, tescil sürecinin sonuçlanmasıyla bu iki çeşidi ülke tarımına kazandırmayı ümit ettiklerini anlattı.
İklim değişikliği ve küresel ısınmanın ağırlıklı olarak fosil yakıt kullanımından kaynaklandığını hatırlatan Acar, ketenciğin hem fazla miktarda su istememesi hem de fosil yakıtlara alternatif özelliğiyle bu noktada önemli bir bitki olduğunun altını çizdi.
Bir ürünü yetiştirirken bıraktığı karbon ayak izine de bakılması gerektiğini vurgulayan Acar, kışlık kolzada 1 birim üretim için 5,7 ila 7,7, aspir için 14, soya için 17-18, şeker pancarı için 48,5 birim enerji kullanılması gerektiğini, ketencik için bu oranın 3,5 birim olduğunu bildirdi.
"En iyi jet yakıtı alternatiflerinden biri olabilir"
Hava yolu taşımacılığına yakın zaman içinde biyoyakıt kullanma zorunluluğu getirileceğinden ve bu zorunluluğa uyulmaması durumunda karbon vergisi ödeneceğinden bahseden Acar, ketenciğin en iyi jet yakıtı alternatiflerden biri olabileceği yorumunu yaptı.
Acar, 2022 yılında başlattıkları ve 2024'te sona erecek olan "Ketencik Bitkisinin Yeşil Dizel, Biyoetanol, Pelet ve Aktif Kömür Eldesinde Ham Madde Kaynağı Olarak Kullanımının Araştırılması" projesine de değinerek, şunları söyledi:
"Ketencik bitkisinden yeşil dizel elde etmeye yönelik çalışmamız devam ediyor. Geriye kalan küspe kısmının da aktif kömür olarak kullanılabilirliğini inceliyoruz. Saplarının da biyoetanol olarak kullanılabilirliğine bakacağız. Biyoetanol, benzine alternatif bir biyoyakıt, ülkemizde benzinin içerisine yerli ham maddeden üretmek kaydıyla binde 3 oranında harmanlama zorunluluğu bulunuyor."
Ketencik saplarından "biyopelet" olarak isimlendirdikleri, odun kömürüne alternatif olarak kullanılmak üzere katı yakıt çalışması yürüttüklerini ve şu ana kadar ulaştıkları sonuçların ümit verici olduğunu dile getiren Acar, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Ketenciğin saplarının ısıl değeri 4 bin 394 kalori, ülkemizde üretilen linyit kömürünün yüzde 93-94'lük kısmı 3 bin kalori ve altında ısıl değere sahip. Linyit kömürlerde baca emisyonları da son derece yüksek ama ketencik bitkisinde diğer tüm tarımsal alternatif ürünlerde olduğu gibi baca gazı emisyonları son derece düşük. İzin verilen limitlerin altında ve kükürtdioksit içerikleri sıfır ya da eser miktarda. Kömürde kül oranı son derece yüksek ama tarımsal ürünlerde ve özellikle ketencikte bu son derece düşük, yüzde 1 ile 5 arasında değişiyor."
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.