AHMET NAS
Köşe Yazarı
AHMET NAS
 

BÜYÜK SIRLAR KÜÇÜK İNSANLARA VERİLMEZ

(Bu yazı, soft olarak mülteci konulu bir makale değildir!)Suriyeli mültecilerle alakalı bir yazı dizisi hazırlamak epey vakittir aklımdaydı, uzun zamandır yaşadıklarımız ve izlediklerimizden yola çıkarak. Yalnız öncelikle şu hususu belirterek yazıma başlamak istiyorum bu yazıda bahsi geçecek olan mülteciler sadece konu hakkında bir rol modeldir. Çünkü Suriye de dahil olmak üzere Irak, Afaganistan, Çeçenistan Bosna vs. İslam coğrafyası içinde gelişen vakalar, bu vakalara bağlı ölümler, işkenceler, göçler hakkında daha kapsamlı tespitleri izhar eden notlarımız var. Peşrevi zorunlu olarak uzun tuttuktan sonra üst pragrafta bahsettiğim Suriyeli mülteciyi anlatarak başlayayım. Akşam üstü bir Suriyeli kolumu da tutarak bir soru sordu, beden dilini de kullanıyordu, derdini anlatmak için. Kendisi ile arapça konuşunca iletişim kurduk, yardım istediği konuyu iletti, yürümeye başladık ulaşmak istediği yere doğru ona eşlik ettim. Yolda bir ara durdu: "Sen de Suriyeli misin" diye sordu: orada ona kendimi kısace tanımlamak için bir sır vermek zorunda kaldım. Ne kimseye anlatabilirdi, ne anlatsa başkası anlardı, ne de bunu yapacak kadar yüzünde hain bir ifade vardı. Yüzünde sadece psikolojik olarak rahatladığını belirten gülümseme oldu, "neden bana güvenerek tabi olabileceğini" anlayınca. Akabinde istediği yardımı sağladık defalarca "Şükran" duyduk ağzındanBenzer bir olaya Gençlik merkezinde bir kursta çalışırken de şahit olmuştuk. Suriyeli bir kadın Nuay adlı küçük çocuğunu Kursa getirdi somesterda, "Boş durmasın buraya gelsin" dedi. Kadın sohbet sırasında maddi durumlarının kötü oduğunu da söyledi. Evrak ücretleri de dahil olmak üzere ne kurs ne kayıt ne kırtasiye gider hiçbir ücret almadık. Kadın Nuay'ı neden ücretsiz okutacağımızı merak etti, nazik bir lisanla "kim bana yardım ediyor" dedi. Diğer öğretmenler kadına izah etmeye çalışıyorlardı burası eğitim kurumu biz gerekirse gönüllü de ders veriyoruz vs. gibi laflarla fakat kadın her halde tam tatmin olmamıştı ki: müdürümüz dediklerimi tercüme edin dedi "Ş.H. bizim dostumuzdur. Ha bizim kapımız ha onun kapısı" diyerek Suriyedeki saygın birine olan yakınlığından bahsedince kadın aynen benim görüştüğüm Suriyelinin yüz ifadesindeki gibi tebessüm etti. Suriyeden halkımızın bazen feryat figat ettiği gibi çok taşkın marjinal kişilerin de göç ettiği doğrudur. Başta da belirttiğimiz gibi bu soft olarak bir Suriye yada mülteci yazısı değildir. Yalnız Suriyeliler zor durumda kaldıklarından mı, İslam terbiyesini daha yumuşakbaşlı kolay öğrenmeye kabullenmeye meyilli aldıklarından mı? bilemem. Fakat söylenilenleri hakkıyla idrak ediyorlar.Yani her şeyi sorgulayıcı, bu iyiliğin arkasında ne var? mantalitesi ile art niyetli değiller. Ve kendilerine sunulan hem yardımın hem de bilginin neticesi hayırla sonuçlanıyor.Bugün iki tane kişisel gelişim kitabı okuyanımız, görsel&sosyal medyadan yanlış yönlendirlenimiz, dedikoduya, tevatüre, vesveseye meyl edenimiz hayatı sorgulayarak önce kendini, ruh Dünyasını sonra temasa geçtiği dokunduğu yerleri kötü meraklarla, çirkin ithamlarla lekeliyor. Oysa Hz. Ali Efendimizin buyurduğu gibi: "İki kişinin bildiği sır değildir." Sır 3. kişiye geçerse, kişiden kişiye ifşa olur. Toplumda dedikodu yayılır, düzen bozulur.
Ekleme Tarihi: 30 Ekim 2015 - Cuma

BÜYÜK SIRLAR KÜÇÜK İNSANLARA VERİLMEZ

(Bu yazı, soft olarak mülteci konulu bir makale değildir!)
Suriyeli mültecilerle alakalı bir yazı dizisi hazırlamak epey vakittir aklımdaydı, uzun zamandır yaşadıklarımız ve izlediklerimizden yola çıkarak. Yalnız öncelikle şu hususu belirterek yazıma başlamak istiyorum bu yazıda bahsi geçecek olan mülteciler sadece konu hakkında bir rol modeldir. Çünkü Suriye de dahil olmak üzere Irak, Afaganistan, Çeçenistan Bosna vs. İslam coğrafyası içinde gelişen vakalar, bu vakalara bağlı ölümler, işkenceler, göçler hakkında daha kapsamlı tespitleri izhar eden notlarımız var.
Peşrevi zorunlu olarak uzun tuttuktan sonra üst pragrafta bahsettiğim Suriyeli mülteciyi anlatarak başlayayım.
Akşam üstü bir Suriyeli kolumu da tutarak bir soru sordu, beden dilini de kullanıyordu, derdini anlatmak için. Kendisi ile arapça konuşunca iletişim kurduk, yardım istediği konuyu iletti, yürümeye başladık ulaşmak istediği yere doğru ona eşlik ettim. Yolda bir ara durdu: "Sen de Suriyeli misin" diye sordu: orada ona kendimi kısace tanımlamak için bir sır vermek zorunda kaldım.
Ne kimseye anlatabilirdi, ne anlatsa başkası anlardı, ne de bunu yapacak kadar yüzünde hain bir ifade vardı. Yüzünde sadece psikolojik olarak rahatladığını belirten gülümseme oldu, "neden bana güvenerek tabi olabileceğini" anlayınca. Akabinde istediği yardımı sağladık defalarca "Şükran" duyduk ağzından
Benzer bir olaya Gençlik merkezinde bir kursta çalışırken de şahit olmuştuk. Suriyeli bir kadın Nuay adlı küçük çocuğunu Kursa getirdi somesterda, "Boş durmasın buraya gelsin" dedi. Kadın sohbet sırasında maddi durumlarının kötü oduğunu da söyledi. Evrak ücretleri de dahil olmak üzere ne kurs ne kayıt ne kırtasiye gider hiçbir ücret almadık. Kadın Nuay'ı neden ücretsiz okutacağımızı merak etti, nazik bir lisanla "kim bana yardım ediyor" dedi. Diğer öğretmenler kadına izah etmeye çalışıyorlardı burası eğitim kurumu biz gerekirse gönüllü de ders veriyoruz vs. gibi laflarla fakat kadın her halde tam tatmin olmamıştı ki: müdürümüz dediklerimi tercüme edin dedi "Ş.H. bizim dostumuzdur. Ha bizim kapımız ha onun kapısı" diyerek Suriyedeki saygın birine olan yakınlığından bahsedince kadın aynen benim görüştüğüm Suriyelinin yüz ifadesindeki gibi tebessüm etti.
Suriyeden halkımızın bazen feryat figat ettiği gibi çok taşkın marjinal kişilerin de göç ettiği doğrudur. Başta da belirttiğimiz gibi bu soft olarak bir Suriye yada mülteci yazısı değildir. Yalnız Suriyeliler zor durumda kaldıklarından mı, İslam terbiyesini daha yumuşakbaşlı kolay öğrenmeye kabullenmeye meyilli aldıklarından mı? bilemem. Fakat söylenilenleri hakkıyla idrak ediyorlar.
Yani her şeyi sorgulayıcı, bu iyiliğin arkasında ne var? mantalitesi ile art niyetli değiller. Ve kendilerine sunulan hem yardımın hem de bilginin neticesi hayırla sonuçlanıyor.
Bugün iki tane kişisel gelişim kitabı okuyanımız, görsel&sosyal medyadan yanlış yönlendirlenimiz, dedikoduya, tevatüre, vesveseye meyl edenimiz hayatı sorgulayarak önce kendini, ruh Dünyasını sonra temasa geçtiği dokunduğu yerleri kötü meraklarla, çirkin ithamlarla lekeliyor.
Oysa Hz. Ali Efendimizin buyurduğu gibi: "İki kişinin bildiği sır değildir." Sır 3. kişiye geçerse, kişiden kişiye ifşa olur. Toplumda dedikodu yayılır, düzen bozulur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.