Mustafa Ceceli'nin yakın zamanda piyasaya çıkan, tasavvufi içerikli çeşitli türde eserlerin harmanı olan "Aşk İçin Gelmişiz" albümünü dinlemek nasip oldu. Hatta PC'ye indirmeyi de düşünüyorum. Çalışma ilk yayınlandığından beri ilgili birkaç arkadaşla üzerinde mütalaa ettik. Son olarak gazeteci arkadaşlarla da yaptığımız istişare sonucu konuyu makaleye taşımayı düşündük. Geçtiğimiz haftalarda Aleviliği mezhep olarak benimsemiş yurttaşlarımızla değerli sanatçı arasındaki tatsızlığın gerginliğini hissettik. Tartışılan eserin icrası esnasında dans edildiği bu hareketin eserin muhteviyatına gölge düşürdüğü iddialardan birisiydi. Kesinlikle katılmıyorum ve mesleki açıdan bu iddiayı yanlış buluyorum. Konservatuar yıllarımızda yeni bir eser geçeceğimiz zaman eğer bir arkadaşımızın elinde nota yoksa ona türküde "Göz" lafı geçiyorsa gözümüzü, "Saç" lafı geçiyorsa saçımızı göstererek bilmeyen arkadaşların esere adapte olabilmesine yardımcı olurduk. En sert Hocalar bile geliştirdiğimiz bu taktiğe ses çıkarmazdı. CECELİ'nin yaptığı da bundan çok farklı değil aslında. "Ayaklara turap benim" derken ayağını gösteriyor. Eğilmekten bahsederken eğiliyor. Tenkit değil takdir edilecek bir sahne hâkimiyeti mevzubahis. "Eğilsin" yerine "Eğilmiş" lafzı kullanılarak geçmiş zamanda olup biten fiil anlamı verilmesi anlamı değiştirmiş sadece onun haricinde eserin kıtalarının eksik okunması da eleştiriyi Hak eden bir konu değil. Bir örnek verecek olursak Mustafa Ceceli'nin bu albümde dört kıta olarak icra ettiği "Ben yürürüm yane yane" adlı eser, ekseri icracılar tarafından 2 veya 3 kıta olarak okunmaktadır. Ama kalkıp kimse önceki icracılara "Siz bu eseri eksik okudunuz." davasında bulunmamıştır. Yukarıdaki paragraflarda 2 eserini ele aldığımız albümün diğer bazı eserlerini de kısaca değerlendirecek olursak; "Derviş Bağrı taş gerek" adlı eserde de "Aşkın" yerine "Aşkı" denmesi Yunus Emre'nin hitap ettiği muhatabın yönünü değiştirmektedir. Albümde çok özel bir anlam taşıyan farklı türdeki eserlerden biri de "Kâr etmez ahım." Kerkük ve çevresi yörelerde yaşayan Müslüman - Türkmen kardeşlerimizin yüzyıllardır icra ettiği "Tenzile" adlı bir müzik türü vardır.  Nezele(İnme-akma) kökünden gelen Tenzilelerin gökten indirilen kutsal eserler olduklarına inanılır. Kâr Etmez Ahım'da bu eserlerden biridir. Bir nevi o yörenin ilahisidir. B.Ş.B. THMK Çalışmalarımız esnasında değerli şef yardımcımız Mehmet TOPRAK Hocamızın 10/8'lik usullerle yıllar önce bizlere prova ettirdiği eser albümde 12/8lik versiyonla yer alıyor. Usta Sanatçı Burhan ÇAÇAN'da "Sabaha Kadar" adlı albümünde eseri CECELİ gibi 12/8'lik usulde okumuştur. Tabi ki de bu detay eleştiri konusu değildir. Bilakis belki de çok kişinin adını ilk defa duyacağı Tenzile müziğini yaşattığı için Hacı Mustafa tebrik edilmelidir. Yine usul açısından ele aldığımızda "Aşk İçin Gelmişiz" adlı eserle Tasavvuf Müziğine yeni bir Semai eser kazandıran değerli sanatçı modern çağdaş aranjelerle, akıcı altyapılarla hedefine ulaştığında gençlere bu maneviyat duygusunu aşılamaya vesile olacak gibi görünüyor. Albümde ufak tefek yanlış anlaşılmalar için özür dileme erdeminde bulunan CECELİ, duruşundan, görsel&yazılı medyadan, ortak arkadaşlardan, FC'sinden tanıdığımız kadarı ile inançlı, donanımlı, mütevazi güzel huyları bünyesinde barındıran bir kardeşimizdir. Kutsal toprakları da ziyaretle şereflenen değerli sanatçı aynı zamanda genç yaşta bu ibadetin İslamın 5 şartından bu kutsal yolculuğun tadını almış, bir Hacıdır. Değerli Hacı Mustafa'yı bu albümdeki manevi&kültür hizmetinden dolayı kutluyor; kendisine eski bir ilahinin sözlerini ithaf ederek yazımı noktalıyorum. Ey benim fahri cihanım kıblegahım Mustafa Alem içre sen güzelsin Padişahım Mustafa Halil'in köyüne vardım Hacılar Hacca gider Kâbe'ye Kurban demişler ben de sana Mustafa