Alâeddin Keykubat Camii Veya Bölge Halkının Tabiri İle Büyük Camii dikkatimi en çok cezbeden şeylerden biri oldu uzun süren Karadeniz ziyaretim esnasında.
Plansız tamamen tevafuk üzerine bu mistik ziyareti gerçekleştirdim. Bana aracıyla refakat eden dostumuzun aniden işi çıkınca Camii’nin batı cephesinde beni indirip dümdüz ilerleyip doğu cephesindeki kapıdan çıkmamı sonra akşam buluşacağımız noktada beklememi telkin etti.
İkindi sularında doğu cephesinde girdiğim avludan akşama doğru 3 arkadaşımızın gelip beni alması ile ancak ayrılabildim.
Cami’ye ilk girince tarihe yolculuğun başladığını hissediyorsunuz, mimarisi, dizaynı, enerjisi her öğesi ayrı ayrı anlatılmaya değer.
Bahsettiğim Doğu ve Batı Cephesindeki Kapılara İlaveten Kuzey Cephesinde de bir kapı var. Bütün kapılarının dik istikamet yönünde ortada bir şadırvan var.
Enine uzayan mimaride namazgâh bölümünün girişi ahşap, avlunun duvarları apartman boyuna yakın yükseklikte griye yakın tonlarda eski taş yapıdan.
İsmini Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’tan alan sonraki dönemlerde Candaroğlu Ailesinin katkılarıyla restore edilen Camii yakın tarihte de onarılmış.
Şadırvanın etrafından kapılara kadar uzanan toprak kısımlara ekili güllerin kokuları bahçeyi kaplıyor ve mest ediyor.
Şehrimizde yaklaşık 15 yıl önce, tarihi, otantik vb. yerleri gezip yazılı ifadeyle kamuoyuna aktarma misyonunu değerli Diş Hekimi hemşerimiz Abdi DEMİRTAŞ ağabeyim üstlenirdi. Ben de büyüklerimden gördüğüm şekilde hazır gezmişken yazıya aktarmaya başlayayım diye düşündüm makalelerimde.