Ali İmran 31, Haşr 7, Necm 3-4, Nisa 80 vb. ayetlerde Peygamber Efendimize uyulmasının farziyeti, yine Hadislerde yaptıklarını yapma hükmü vardır.
Hz. Muhammed (s.a.v.) kitap gönderildiğinden “Resül” Peygamberliğiyle “Nebi” halkını yöneten “Devlet Başkanı” ve buna birçok unvan ekleyebileceğimiz gibi: the “İmam”
15 yıl önce İmam-Hatip’ten sonra başlayarak lisansımı okurken; 6 yıl çeşitli camilerde görev ifa etsem de halen arkadaşların yerine zaman zaman gidip baksam da Hz. Muhammed’in meslektaşıyım demeye hicap ederim ulu orta.
Bir Doktorun hastaya müdahalesinde; Hakim’in yargısında inisiyatif nasıl ki onların elindeyse biz de her meselede Kur’an, Hadis kaynağı açıklamak zorunda mıyız? Yoksa üstte yazdığım ayetlerdeki gibi Peygamberin meslektaşlarına uymak mı gerekir?
Her işin zahiri batını vardır. Cemaatle namaz kılındığında 27 kat fazla sevaptır, müminler birlikte hareket etmeyi öğrensinler de denir. Batınında ise Cuma günü müminlerin camide toplandığı gibi Cennette huzuru ilahide toplanıp Cemalullahı seyredeceklerini duymuştum. Bu da Bayramın Sırrıdır.
Şevke geliriz, bilinmeyenleri söyleriz. Yıllardır beni yakınlarım eleştirir, müzikte detonesiniz, yanlışınız var diye oysa demoları, provaları onlara özel dinletiriz.
Belki hatalarımız da vardır biz aciziz kuluz. Allah affetsin. Ama zaruretler, hata gibi görünenler de vardır. Sebepler vardır, sırlar vardır. Bu hal değişikliği ülfet duyulan muhatabın ihtişamının irademizi kuyuya düşürmesindendir, hep muhabbetin cezbesindendir
Tapduk Emre Hz.leri Bir gün dervişi Yunus’a şöyle tebliğ eder:
“Bunları sana konuşuveririm ama sırdır bunlar, sana aşikâr ediveririm, sakın aşksızlara demeyesin sırrımızı”