Atatürk ile ve anısı olan yurttaşlardan Kısaslı Hoca Bakır (Bakır Erdem) ise Hatıralarında: “Kurtuluş Savaşı gazilerinden olan Hoca Bakır’ın hatıraları Kısas’ta hala dillerdedir. Aşağıdaki ifade Hoca Bakır’ın kendi ağzından aktardığı hatıralarından sadece birisidir.
‘Urfa’nın Birecik kazasından taburumuz yürüdü. 21. günde Afyonkarahisar’a vardık. Ben Sıhhıye idim. Savaşın en şiddetli zamanıydı. Atatürk bir konuşma yaptı. Aynen şunları söylüyordu: “Evlatlarım sıkışık durumdayız. Durup dinlenecek zaman yok” dedi. Ve toplu hücum emrini verdi. “Ya İstiklâl ya ölüm” Atatürk tahminen 300 metre ileride yürüyordu. Mevzilendikten sonra başımızdan vızır vızır kurşunlar geçiyordu. Biz mevzideyken o ayaktaydı. Öyle bir an geldi ki, ben mevzideyken Atatürk çizmeleriyle topuklarımın üzerine çıktı. “Evladım topuklarını yatır sonra kurşun değer” dedi. Ben o zaman kafamı çevirip Atatürk’ün yüzüne baktım. Heyecanlandım ve irkildim. Paşam siz ayaktasınız size mermi değmiyor da, yattığım yerde bana mı değecek diyecek oldum, fakat cesaret edemedim.
Savaş bütün şiddetiyle devam ediyordu. Derken bir asker vuruldu. Atatürk sıhhiyeler diye bağırdı. Mevziden kalkarak yaralı askerin yanına ulaştım. Atatürk vurulan askeri kucağına almış bizi bekliyordu. Yaralıyı hemen oradan aldık ve sedye ile ilk yardıma götürdük. Böylece o büyük insanı yakinen görme şerefine nail oldum.”1 der.
“15 Mart 1923 günü, Adana ziyaretinde Mustafa Kemal Paşa’yı Antakyalılar da karşılar. Antakyalı genç bir kız, duygulu bir şiir okur. Bunun üzerine Atatürk: “Kırk Asırlık Türk Yurdu Düşman Elinde Esir Kalamaz” diyerek Hatay’ı sahiplendiğini vurgular. Fransa, 1936 yılından itibaren Suriye’ye bağımsızlık vererek, Suriye’den çekileceğini ilan etti. Suriye, “İskenderun Sancağı (Hatay) Suriye’ye bağlanmalıdır.” şeklindeki ısrarında diretti.
Mustafa Kemal Paşa: “... Bana çizmelerimi giydirmeyin!” diyerek gerekli cevabı verdi.
Türkiye, konuyu 26 Eylül 1936’da Milletler Cemiyeti’ne götürdü. 9 Ekim 1936’da Fransa’ya bir nota vererek, İskenderun Sancağına da bağımsızlık verilmesini istedi. Atatürk, 1 Kasım 1936 tarihinde Meclis’i açış konuşmasında: “... Bu sırada milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük mesele, İskenderun ve Antakya halkının kaderidir...” diyordu.
“Bu arada, Suriye, bölgenin statüsü hakkında bir referandum yapılmasını kararlaştırmış, ancak, Türkler referandumu boykot etmişlerdi. Bunun üzerine, Milletler Cemiyeti bölgeye Hollanda, İsveç ve İsviçre temsilcilerinden oluşan üç kişilik gözlemci heyeti gönderdi. 12 Ocak 1937’de, heyetin kaldığı Turizm Oteli önünde 60-80 bin kişinin katıldığı büyük bir miting yapıldı. 27 Ocak 1937’de heyetin hazırladığı rapor üzerine taraflar anlaştı.
Anlaşmanın imzalanması üzerine Atatürk, Başbakan İsmet İnönü’ye çektiği telgrafta: “İçten ve gerçekten bağlı olduğu dostluklara zarar vermeden milli sorunun çözümünü, Milletler Cemiyeti Konseyi’nde bir sonuca ulaştırmak konusunda gösterdiği yüksek zekâ, uzak görüşlülük ve olgunluktan dolayı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni tebrik ediyordu. * Türkiye gerçekten önemli bir “Diplomatik Zafer” kazanmıştı.
Orgeneral Asım Gündüz komutasındaki Türk Askeri Heyeti ile Fransa arasında, 3 Temmuz 1938’de Antakya Lisesi’nde anlaşma imzalandı. Ardından, 5 Temmuz 1938’de, Albay şükrü Kanadlı komutasındaki Türk Askeri büyük sevinç gösterileri arasında Hatay’a girdi.”2 *
Evet, “yurtta sulh, cihanda sulh” düşüncesinin Diplomatik zaferi böylece sonuç vermiştir.
“Cumhuriyetin ilânından bir süre sonra İtalyan Büyükelçisi Atatürk ile görüşmek ister. Atatürk de bu talep karşısında kendisini davet eder. O günün çeşitli ekonomik-siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra, Büyükelçi “Ekselans, dün Roma ile olduğum bir görüşmede hükümetimizin Hatay’ı almak istediği kararını size iletmem söylendi” der.
Atatürk hiçbir şey olmamış gibi sakin tavrını bozmaz… Büyükelçiye bir şeyler daha ikram eder ve birkaç dakika odasından ayrılır. Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde Mareşal üniforması, belinde tabancası vardır. Doğruca masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal Fevzi Çakmak’ın bağlanmasını ister. “Paşa, İtalyan dostlarımız Hatay’a gelmek istiyorlarmış. Hazır mısınız?
Fevzi Çakmak derhal durumu anlar ve “Biz hazırız Paşam” diye yanıtlar… Atatürk büyükelçiye döner ve o her zamanki vakur tavrıyla şöyle der: “Biz hazırız. Hükümetinize söyleyin, isterse gelip Hatay’ı alabilirler!...”3. Evet, Hatay işte böyle bir öngörülü, ufku geniş devlet adamı tarafından Anadolu topraklarına katıldı.
*****
1- Halil Atılgan-Mehmet Acet, “Harran’da Bir Türkmen Köyü Kısas”, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları: 2713 Ankara, 2001, s.113.
2- Prof. Dr. Mehmet Ferit Ulusoy, “Fatih’in Harem Notları”, Truva Yayınları, İstanbul, 2011, s.114
3- Ergun Candan, “Gizli Yönleriyle Atatürk” , Sınır Ötesi Yayınları, İstanbul, 2008, s.171
3