Aşk ve sevgi insani bir duygudur. Ne varki bu doğal kutsal duygu zamanımızda deyim yerindeyse kirletilmiş bir durumda.
Zira toplumda insanlar arasında, aşk ve sevgi çoğu kimseler tarafından yanlış algılanıyor, yanlış anlaşııyor.
Aşk sanki yalnız cinsel bir içerik olarak anlaşılıyor.
Oysa aşk olmadan yaşam olmaz. Mevlana hazretleri "Aşksız kalma ki, ölmeden yaşayasın" diyor. Şüphesiz böylesi bir aşk analizi, salt İki cinsin birbirlerine karşı duyduğu, tensel ve tinsel hazı işaret etmez.
Geniş kavramlı bir önermedir bu deyiş. Aslında yaşam aşk ve sevgi olmadan yaşanmaz. Yaşansa bile bir zahmet ve angarya olur.
Yaşamın iksiri aşk ve sevgidir desek doğrudur.
Yaşama sevgisi olmayanlar gerçek anlamda yaşadım diyemez.
Gerçek aşk çıkarsızdır. Gerçek aşk Allah aşkıdır desek belki doğrudur. Gerçek aşk ihaneti ve aldatılmayı kabul etmez, red eder.
Bu nedenle olsa büyük halk ozanı Yunus Emre.
Ben gelmedim, dava için
Benim işim sevi için
Dostun bağı gönüllrdir
Gönüller yapmaya geldim. demiştir.
Ama ne yazık ki şimdi dünyada egemen olan kapitalist sistem, gerçek aşkın ve sevginin anlamını verdikleri mesajlarla anlamaz, bilinçli olarak çarpıtır hale geldi.
Bunun somut örneği Ülkemizde aşk ve sevgi gibi duygular üzerine çevrilen dizi filimlerdir. Sadece cinsel temalar üzerine işlenen senaryolar gerçeği yansıtmaz. Ahlaksız algı oluştururlar.
Üstelik bu diziler hayatın gerçeklerinden kopuk.
Çünkü her şey çürük nar misali dışarısı iyi güzel gösterilmiş içi bozuk hastalık dolu.
Saf temiz aşk aldatmaz. Yalan söylemez.
Aklıyla vicdanıyla davranır hareket eder.
Sevdiği insanla empati yapar duyguları sömürmez.
Kapitalist sistem, insanları ve insani değerleri bozmuştur.
Ülkemizde çoğalan kadın cinayetleri sevginin saygının sadakatin olmadığının kanıtlarıdır.
Çünkü gerçek sevgi ve gerçek aşk sahtelik kabul etmez.
Kültürümüzde bunun örnekleri vardır.
Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin aşkı bir anlamda ilahi aşktır.
Aşkın kutsal örneğidir.
Toplumda kadın cinayetleri ve boşanmaların çoğalması kapitalist batı kültürünün bizim yerli ve.milli kültürümüze taban tabana zıt olduğunun göstergesidir.
Bir kişi nasıl ki kendisi oldumu, kendisini bildi mi onurlu kişilik sahibi olursa, aşkın ve sevginin gerçek değerini de böylece anlamış olur.
Toplumda, insanlar, kendi olumlu geleneklerine değerlerine sahip çıkmakla toplumsal ruh ve deger kazanır.
Bunun için evrensel doğru değerler ile kendi kültürümüzün olumlu sentezini yapmak gerek.
Bir kişinin bir toplumun saygınlık kazanması taklit ile değil aslı ile orantılıdır.