AŞİR KAYABAŞI
Köşe Yazarı
AŞİR KAYABAŞI
 

ÜNLÜ SELÇUKLU KOMUTANI SALAR-I HORASAN VE URFA KISAS KÖYÜ 1

     Türk tarihinin isimsiz kahramanlarından olup, Anadolu’ya gelerek konar-göçer Türkmen boylarına yurt arayan, iki Alp vardır ki, bunlardan birisi Türk ad koyma töresi gereğince adı ile değil de unvanı ile anılan Salar-ı Horasan (1062-66) “horasan askeri”, diğeri ise Alp Eren Süleymanşah’dır.       Türk ad koyma geleneğinde “Adlı (Atlıg) sözü, bu anlayışın bir uzantısıdır. Eskiden Türk gençlerinde gerçek adları, bir yiğitlik gösterdikten sonra konurdu. Bu yeteneği gösteremeyenler ise “Adsız” kalırdı.”1.        Bu itibarla 1062-1066 yıllarında Urfa yöresine gelerek Kısas köyünde karargâh kuran Salâr-ı Horasan, adıyla değil de unvanıyla anılır ki, bu Türk ad koyma geleneğine uygun olarak, “Salar-ı Horasan”, “Horasan Askeri” misyon sahibi bir Alp Eren (komutanı)’dir.       Peki, Salar-ı Horasan kimdir? Sorusunun cevabını, Abû’l Farac Tarihinde buluyoruz: “Arapların 458 (M.1065) yılına ve Yunanlıların 1377 (M.1066) senesinde sultan Alparslan Harzem’e gitti ve oğlu Salar Şah’ı buraya tayin ederek kendisi Nişapur’a döndü.”2.       Burada belirtilen “Şah” unvanı, “Horasan” ve “Harzem” yöresi ister istemez Hacı Bektaş Velî’nin doğum yeri Horasan’ın Nişabur şehrini öne çıkarmakta olduğu gibi, bir tesadüf de değildir ki, şehrimizde türbesi bulunan Şıh Mesut (Dede-i Horasani)’de Nişabur doğumludur.       Nişabur’un Urfa Kısas köyü ile ilgisi açısından dikkat çekici olan, Kısas yaşlılarına, atalarına ilişkin bir soru sorulduğunda; “biz er ve erenlerimizle Horasan’dan gelmişiz.” derler.       Büyük Selçuklu sultanı “Tuğrul Bey 1062 yılında Azerbaycan’a gidince, Anadolu’daki durumu kontrol ederek Salar-ı Horasan, * Cemcem ve İsûlî adındaki komutanları sefere memur etti. Bu komutanların idaresindeki Türkmenler Anadolu’nun içlerine kadar girdiler.”3.       Urfalı Ermeni Vakanüvist Mateos; “Slar-Horasan (1065-1066) tekrar Urfa memleketine geldi ve Çalab üzerine yürüdü. Oranın muhtelif yerlerinde şiddetli katliamlar icra etti ve birçok insanı da esarete sürükledi. Sonra da Ksaus denilen yere gelip karargâh kurdu. Urfa’da bulunan 4.000 atlı ve piyade Roma askeri, Türklere karşı yürüyüp Ksaus’a yakın bir yer olan Tılag’a geldiler. Bunu gören Slar Horasan, askerlerine hücum emrini verdi. Fakat Roma askerleri muharebe başlamadan önce kaçtılar.”4     “Horasan Sâları, aynı yılda, Urfa ve yörelerine üçüncü kez akınlar düzenledi. Daha sonra o; Diyarbakır yörelerine gelip karargâh kurarak Emîr Nizamüddin Nasr ile müzakerelerde bulunmak için şehre girdiği zaman, Nizamüddin tarafından hile ile öldürülerek bir kuyuya atıldı, bu sebeple bu kuyu, Horasan Sâlârı Kuyusu (Bi’ru Sâlârı Horasan) adıyla anılmıştır.”5.         “Sâlâr-ı Horasan, 1066 yılında tekrar Urfa havalisine gelerek korkunç bir mücadeleden sonra halkın tümünü esir etmiş ve büyük ganimetlerle üssüne dönmüştü. * Dönüşünde Diyarbakır’a uğrayan Sâlâr-ı Horasan Bâb ul-Huva’da karargâh kurdu. Mervani Emiri Nizam üd-Din kendisine şehrin kapılarını kapattı ve 30.000 dinar vermek üzere müzakere edeceğini bildirdi. Fakat bu teklif aslında bir tuzaktı. Nitekim şehre giren Sâlar-ı Horasan ve silah arkadaşları yakalanarak öldürüldüler ve bir kuyuya atıldılar.”6       Ancak, ünlü Selçuklu komutanın başına gelen bu felaket, Emevilerin ilk halifesi Muaviye ve son halifesi Mervan-ı Hırar siyaseti bir hilekârlıkla gerçekleştirilir ki, Diyarbakır Tarihinde bu olay şöyle ifade edilir.     “H. 458 yılı Rebiülevvel (1066 yılı ocak) ayında Tuğrul Bey’e bağlı ve Horasan Sâlârı unvanını taşıyan bir kumandan 5 bin kişilik süvari kuvvetiyle Meyyâfârikîn’i kuşatmaya geldi. Şehir dışında yağmacılığa ve saldırılara başladı ve Su Kapısı’nda karargâh kurdu. Şehrin kapısı kapatıldı. O da bir süre öyle kaldı.      Bu arada vezir kendisiyle irtibat temin ederek durumu kurtarmaya çalıştı ve döndüğü takdirde kendisine 300 bin altın vereceğini bildirdi, bunu yeminle de teyid eyledi. O da bu söz üzerine yumuşadı. Devam edecek.
Ekleme Tarihi: 25 Ekim 2022 - Salı

ÜNLÜ SELÇUKLU KOMUTANI SALAR-I HORASAN VE URFA KISAS KÖYÜ 1

     Türk tarihinin isimsiz kahramanlarından olup, Anadolu’ya gelerek konar-göçer Türkmen boylarına yurt arayan, iki Alp vardır ki, bunlardan birisi Türk ad koyma töresi gereğince adı ile değil de unvanı ile anılan Salar-ı Horasan (1062-66) “horasan askeri”, diğeri ise Alp Eren Süleymanşah’dır.

      Türk ad koyma geleneğinde “Adlı (Atlıg) sözü, bu anlayışın bir uzantısıdır. Eskiden Türk gençlerinde gerçek adları, bir yiğitlik gösterdikten sonra konurdu. Bu yeteneği gösteremeyenler ise “Adsız” kalırdı.”1.

       Bu itibarla 1062-1066 yıllarında Urfa yöresine gelerek Kısas köyünde karargâh kuran Salâr-ı Horasan, adıyla değil de unvanıyla anılır ki, bu Türk ad koyma geleneğine uygun olarak, “Salar-ı Horasan”, “Horasan Askeri” misyon sahibi bir Alp Eren (komutanı)’dir.

      Peki, Salar-ı Horasan kimdir? Sorusunun cevabını, Abû’l Farac Tarihinde buluyoruz: “Arapların 458 (M.1065) yılına ve Yunanlıların 1377 (M.1066) senesinde sultan Alparslan Harzem’e gitti ve oğlu Salar Şah’ı buraya tayin ederek kendisi Nişapur’a döndü.”2.

      Burada belirtilen “Şah” unvanı, “Horasan” ve “Harzem” yöresi ister istemez Hacı Bektaş Velî’nin doğum yeri Horasan’ın Nişabur şehrini öne çıkarmakta olduğu gibi, bir tesadüf de değildir ki, şehrimizde türbesi bulunan Şıh Mesut (Dede-i Horasani)’de Nişabur doğumludur.

      Nişabur’un Urfa Kısas köyü ile ilgisi açısından dikkat çekici olan, Kısas yaşlılarına, atalarına ilişkin bir soru sorulduğunda; “biz er ve erenlerimizle Horasan’dan gelmişiz.” derler.

      Büyük Selçuklu sultanı “Tuğrul Bey 1062 yılında Azerbaycan’a gidince, Anadolu’daki durumu kontrol ederek Salar-ı Horasan, * Cemcem ve İsûlî adındaki komutanları sefere memur etti. Bu komutanların idaresindeki Türkmenler Anadolu’nun içlerine kadar girdiler.”3.

      Urfalı Ermeni Vakanüvist Mateos; “Slar-Horasan (1065-1066) tekrar Urfa memleketine geldi ve Çalab üzerine yürüdü. Oranın muhtelif yerlerinde şiddetli katliamlar icra etti ve birçok insanı da esarete sürükledi. Sonra da Ksaus denilen yere gelip karargâh kurdu. Urfa’da bulunan 4.000 atlı ve piyade Roma askeri, Türklere karşı yürüyüp Ksaus’a yakın bir yer olan Tılag’a geldiler. Bunu gören Slar Horasan, askerlerine hücum emrini verdi. Fakat Roma askerleri muharebe başlamadan önce kaçtılar.”4

    “Horasan Sâları, aynı yılda, Urfa ve yörelerine üçüncü kez akınlar düzenledi. Daha sonra o; Diyarbakır yörelerine gelip karargâh kurarak Emîr Nizamüddin Nasr ile müzakerelerde bulunmak için şehre girdiği zaman, Nizamüddin tarafından hile ile öldürülerek bir kuyuya atıldı, bu sebeple bu kuyu, Horasan Sâlârı Kuyusu (Bi’ru Sâlârı Horasan) adıyla anılmıştır.”5.

        “Sâlâr-ı Horasan, 1066 yılında tekrar Urfa havalisine gelerek korkunç bir mücadeleden sonra halkın tümünü esir etmiş ve büyük ganimetlerle üssüne dönmüştü. * Dönüşünde Diyarbakır’a uğrayan Sâlâr-ı Horasan Bâb ul-Huva’da karargâh kurdu. Mervani Emiri Nizam üd-Din kendisine şehrin kapılarını kapattı ve 30.000 dinar vermek üzere müzakere edeceğini bildirdi. Fakat bu teklif aslında bir tuzaktı. Nitekim şehre giren Sâlar-ı Horasan ve silah arkadaşları yakalanarak öldürüldüler ve bir kuyuya atıldılar.”6

      Ancak, ünlü Selçuklu komutanın başına gelen bu felaket, Emevilerin ilk halifesi Muaviye ve son halifesi Mervan-ı Hırar siyaseti bir hilekârlıkla gerçekleştirilir ki, Diyarbakır Tarihinde bu olay şöyle ifade edilir.

    “H. 458 yılı Rebiülevvel (1066 yılı ocak) ayında Tuğrul Bey’e bağlı ve Horasan Sâlârı unvanını taşıyan bir kumandan 5 bin kişilik süvari kuvvetiyle Meyyâfârikîn’i kuşatmaya geldi. Şehir dışında yağmacılığa ve saldırılara başladı ve Su Kapısı’nda karargâh kurdu. Şehrin kapısı kapatıldı. O da bir süre öyle kaldı.

     Bu arada vezir kendisiyle irtibat temin ederek durumu kurtarmaya çalıştı ve döndüğü takdirde kendisine 300 bin altın vereceğini bildirdi, bunu yeminle de teyid eyledi. O da bu söz üzerine yumuşadı. Devam edecek.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.