AŞİR KAYABAŞI
Köşe Yazarı
AŞİR KAYABAŞI
 

ÜNLÜ ŞAİR AHMET ARİF 1

      Türk Halk müziğinde Kerkük-Urfa-Harput illeri repertuvar eserleri bakımından en zengin yörelerdir ki, bunların içerisinde “Kerkük” ana kaynak olarak ortaya çıkmaktadır. Kerküklü merhum ses sanatkârı Abdurrahman Kızılay; Kerkük ile Urfa “biz dayı, yeğeniz” derdi ki, Ahmed Arif de Kerkük asıllı bir şair.      Ahmet Arif’in sesi kuş tüyü kadar yumuşak, sözleri demir leblebi kadar ağır, sadâsı derin, coşkusu yürekten, bir pınar suyu gibi arı ve duru sevdalı bir şair; kalbi bir dinamit kutusu gibi şiddeti, evreni kaplayan hülyalı bir aşık, ölçülü bir ağız, fazla açılmayan bir çene, kaş-göz etmeyen ipek yüzlü bir surat, sevimli, güler yüzlü bir mimik, felsefi derinlikli dizeleri düşündürücü, “sevdan beni”, “maviye çalar gözlerin”, “yokluğun cehennemin öbür adıdır.” Dizeleri ise nabza verilen şerbet gibi damarlardaki kanı coşturan, engin gönüllü ünlü şairin duyarlılık ve hassasiyetinin belgesi gibidir.        “Birçok kaynakta Ahmed Arif’in doğum tarihi 21 Nisan 1927 olarak geçer. “Kerküklü bir Türk olan babası, Ahmet Hikmet Bey’in, Diyarbakır Nüfus Müdürlüğü’nde memurken Siverek’in Karakeçi bucağına tayini çıkınca aile Siverek’e taşınır. Harran Kaymakam vekilliğine atanana kadar tam on iki yıl Siverek’te kalırlar. Babasının tayininden dolayı değişik yerlerde yaşamak zorunda kalmaları, değişik kültür ve dilleri de öğrenmesine vesile oluyor. Ahmed Arif’in. Kürtçe’nin Kurmanci ve Zazaca lehçesiyle Arapçayı iyi derecede konuşacak biçimde öğrenir.       Çocukluğunda beş arkadaş olarak dolanırlardı, ama bu beş arkadaştan içinde Ahmed Arif’in de olduğu üçlü çekirdek yapıydı… Siverek’te çocuk çağında arkadaşlarıyla oynarken bir köşede oturan üç adam aralarında, Ahmed Arif’den ötürü iddiaya girerler. Biri der ki:        “Bu çocuk Kürt’tür.”        Öteki itiraz eder ve kendinden pek bir emindir.       “Olur mu yahu Arap’tır.” Der.        Diğer üçüncü adam ikisine de katılmaz.       “O çocuk Zaza’dır.” Diye iddia eder.        Üç adam aralarında bir türlü anlaşamazlar ve beş lirasına da iddiaya girerler. Oradaki bir esnafa sorarlar. Esnaf, Ahmed Arif’e bakarak:        “Yok yahu üçünüzün dediği de değil. O çocuk Türk’tür.” Der.      İşte Ahmed Arif böyle paylaşılamayan bir çocuk ve sevilen ozan bir şair. Cumhuriyetin ilk yıllarında “Şairler şehri Urfa” nın da unutulmaz isimlerindendir.       Ahmet Arif Kerküklü ama Diyarbakır doğumlu, ancak mütevazi kişiliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin her yöresi onu sevmiş, saymış ve benimsemiştir. Arif’in babası Kerküklüdür. Babasının Memuriyeti nedeniyle Diyarbakır doğumlu olan şair. Urfa Siverek, Harran, Karakeçi nahiyesi, Diyarbakır ve Bismil onun yaşam maceralarının geçtiği yörelerdir.            Ahmed Arif, sadece Doğu’nun, Güneydoğu’nun şairi değil. O Türkiye’nin şairidir. “Doğu Anadolu’daki yeryüzü şekillerini iyice dolaşıp içine sindirdikten sonra Âşık Veysel’in sesine tutulur ve sonra bütün Anadolu insanına doğru yayar onu. Pir sultan Abdalı, Urfalı Nazif’i Köroğlu’na, Bedrettin’e götürür. Büyük bir sevgiye, bir umuda çağırır.” İnsan olanı.      “1937 yılında Siverek’te ilkokulu bitirir. Artık Ortaokul çağına gelmiştir ve Siverek’te Ortaokul yoktur. En yakın ya Diyarbakır ya da Urfa seçeneği vardır. Diyarbakır Ortaokulu’na kaydı yaptırılır. Sonra da Urfa’daki ablası Sabriye’nin yanına gönderilir ve kaydı da Urfa Ortaokulu’na alınır.”           1956 yılında cezaevi yılları bitip sürgün başlar… Sürgün cezası için Urfa hükmedilmiştir, ancak Ablası Nezihe Erdoğan o ara Diyarbakır Ali Emiri Ortaokulu’nda tarih öğretmenidir ve Ahmed Arif sekiz aylık sürgün cezasını Urfa yerine Diyarbakır’da çekmek istediğini belirtir. Kabul edilir ve Diyarbakır’a gelir, Bismil’e ailesinin yanına…”1.      Ahmed Arif güneyin şairi, Ahmed Arif doğunun şairi değil, Ahmed Arif Türkiye şairidir. O dizelerinde sadece kendi yaşadıklarını yazmamış, en çok dikkat çektiği konular arasında tarihi ve toplumsal sorunlar olduğu için, o bir ozan şairdir.         Onun sanat çevresi de çok genişti. Orhan Veli, Cahit Sıtkı gibi… Yılmaz Güney’i, kardeşçesine, oyunculuğundan çok yönetmenliği ve gözü kara, cevval ve cesur hallerini severdi. “Benim kardeşimdir. Kurban olayım, benim kardeşimdir.” Derdi ve gelecekten de umutluydu; “Gözlerinden, gözlerinden öperim, bir umudum sende Anlıyor musun?” dizeleriyle de topluma, herkese hitap ederdi. (Devam edecek.)   ***** 1- Birol Öztürk, “Ahmed Arif”, Dokuz Yayıncılık, MY Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti., İstanbul, 2021, s.18-21-29-135-137-108                    
Ekleme Tarihi: 19 Temmuz 2022 - Salı

ÜNLÜ ŞAİR AHMET ARİF 1

      Türk Halk müziğinde Kerkük-Urfa-Harput illeri repertuvar eserleri bakımından en zengin yörelerdir ki, bunların içerisinde “Kerkük” ana kaynak olarak ortaya çıkmaktadır. Kerküklü merhum ses sanatkârı Abdurrahman Kızılay; Kerkük ile Urfa “biz dayı, yeğeniz” derdi ki, Ahmed Arif de Kerkük asıllı bir şair.

     Ahmet Arif’in sesi kuş tüyü kadar yumuşak, sözleri demir leblebi kadar ağır, sadâsı derin, coşkusu yürekten, bir pınar suyu gibi arı ve duru sevdalı bir şair; kalbi bir dinamit kutusu gibi şiddeti, evreni kaplayan hülyalı bir aşık, ölçülü bir ağız, fazla açılmayan bir çene, kaş-göz etmeyen ipek yüzlü bir surat, sevimli, güler yüzlü bir mimik, felsefi derinlikli dizeleri düşündürücü, “sevdan beni”, “maviye çalar gözlerin”, “yokluğun cehennemin öbür adıdır.” Dizeleri ise nabza verilen şerbet gibi damarlardaki kanı coşturan, engin gönüllü ünlü şairin duyarlılık ve hassasiyetinin belgesi gibidir.   

    “Birçok kaynakta Ahmed Arif’in doğum tarihi 21 Nisan 1927 olarak geçer. “Kerküklü bir Türk olan babası, Ahmet Hikmet Bey’in, Diyarbakır Nüfus Müdürlüğü’nde memurken Siverek’in Karakeçi bucağına tayini çıkınca aile Siverek’e taşınır. Harran Kaymakam vekilliğine atanana kadar tam on iki yıl Siverek’te kalırlar. Babasının tayininden dolayı değişik yerlerde yaşamak zorunda kalmaları, değişik kültür ve dilleri de öğrenmesine vesile oluyor. Ahmed Arif’in. Kürtçe’nin Kurmanci ve Zazaca lehçesiyle Arapçayı iyi derecede konuşacak biçimde öğrenir.

      Çocukluğunda beş arkadaş olarak dolanırlardı, ama bu beş arkadaştan içinde Ahmed Arif’in de olduğu üçlü çekirdek yapıydı… Siverek’te çocuk çağında arkadaşlarıyla oynarken bir köşede oturan üç adam aralarında, Ahmed Arif’den ötürü iddiaya girerler. Biri der ki:

       “Bu çocuk Kürt’tür.”

       Öteki itiraz eder ve kendinden pek bir emindir.

      “Olur mu yahu Arap’tır.” Der.

       Diğer üçüncü adam ikisine de katılmaz.

      “O çocuk Zaza’dır.” Diye iddia eder.

       Üç adam aralarında bir türlü anlaşamazlar ve beş lirasına da iddiaya girerler. Oradaki bir esnafa sorarlar. Esnaf, Ahmed Arif’e bakarak:

       “Yok yahu üçünüzün dediği de değil. O çocuk Türk’tür.” Der.

     İşte Ahmed Arif böyle paylaşılamayan bir çocuk ve sevilen ozan bir şair. Cumhuriyetin ilk yıllarında “Şairler şehri Urfa” nın da unutulmaz isimlerindendir.

      Ahmet Arif Kerküklü ama Diyarbakır doğumlu, ancak mütevazi kişiliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin her yöresi onu sevmiş, saymış ve benimsemiştir. Arif’in babası Kerküklüdür. Babasının Memuriyeti nedeniyle Diyarbakır doğumlu olan şair. Urfa Siverek, Harran, Karakeçi nahiyesi, Diyarbakır ve Bismil onun yaşam maceralarının geçtiği yörelerdir.      

     Ahmed Arif, sadece Doğu’nun, Güneydoğu’nun şairi değil. O Türkiye’nin şairidir. “Doğu Anadolu’daki yeryüzü şekillerini iyice dolaşıp içine sindirdikten sonra Âşık Veysel’in sesine tutulur ve sonra bütün Anadolu insanına doğru yayar onu. Pir sultan Abdalı, Urfalı Nazif’i Köroğlu’na, Bedrettin’e götürür. Büyük bir sevgiye, bir umuda çağırır.” İnsan olanı.

     “1937 yılında Siverek’te ilkokulu bitirir. Artık Ortaokul çağına gelmiştir ve Siverek’te Ortaokul yoktur. En yakın ya Diyarbakır ya da Urfa seçeneği vardır. Diyarbakır Ortaokulu’na kaydı yaptırılır. Sonra da Urfa’daki ablası Sabriye’nin yanına gönderilir ve kaydı da Urfa Ortaokulu’na alınır.”     

     1956 yılında cezaevi yılları bitip sürgün başlar… Sürgün cezası için Urfa hükmedilmiştir, ancak Ablası Nezihe Erdoğan o ara Diyarbakır Ali Emiri Ortaokulu’nda tarih öğretmenidir ve Ahmed Arif sekiz aylık sürgün cezasını Urfa yerine Diyarbakır’da çekmek istediğini belirtir. Kabul edilir ve Diyarbakır’a gelir, Bismil’e ailesinin yanına…”1.

     Ahmed Arif güneyin şairi, Ahmed Arif doğunun şairi değil, Ahmed Arif Türkiye şairidir. O dizelerinde sadece kendi yaşadıklarını yazmamış, en çok dikkat çektiği konular arasında tarihi ve toplumsal sorunlar olduğu için, o bir ozan şairdir.

        Onun sanat çevresi de çok genişti. Orhan Veli, Cahit Sıtkı gibi… Yılmaz Güney’i, kardeşçesine, oyunculuğundan çok yönetmenliği ve gözü kara, cevval ve cesur hallerini severdi. “Benim kardeşimdir. Kurban olayım, benim kardeşimdir.” Derdi ve gelecekten de umutluydu; “Gözlerinden, gözlerinden öperim, bir umudum sende Anlıyor musun?” dizeleriyle de topluma, herkese hitap ederdi. (Devam edecek.)

 

*****

1- Birol Öztürk, “Ahmed Arif”, Dokuz Yayıncılık, MY Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti., İstanbul, 2021, s.18-21-29-135-137-108

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.