URFA- KERKÜK GECESİ (Nostalji)
Muhterem okurlar Urfa’nın Kurtuluşunun 85. Yıldönümü dolayısıyla bu yılki kutlamaları bir Festival olarak düzenleyen Belediye Başkanlığımızın bu programının ilk günü DSİ Konferans Salonundaydık. Bu ilk gündeki izlenimlerimizle bu uygulamanın ne kadar yerinde olduğunu görerek, duyarak ve hissederek yaşadık. Bu nedenle Belediye Başkanımıza teşekkür ederiz
DSİ Konferans Salonu’nda düzenlenen bu programın ilk gecesinde “Urfa- Kerkük Gecesi” bütün davetlilerin gönlünü doldurdu, geçmişini hatırlattı ve ufkunu genişletti diyebiliriz.
Geçmişi hatırlattı diyoruz. Çünkü Türk Halk Müziği’nin köşe taşları Kerkük- Urfa ve Harput Müziği’nin ahengini burada gördük, gönüllere sığmayan coşkunun nağmelerin sesi, sözü ve heyecanını burada duyduk ve yurdumuzun müzik repertuvarının incilerinin gönüllere nakış, nakış nasıl işlenmiş olduğuna tanık olduk.
Türk Halk Müzik’indeki bu altyapı bizi biraz gerilere götürdü. Kerkük’ün “Yallah Şoför Yallah Ne Duriysen / Beni Heç Aparmıysan”, Urfa’nın “Kara Üzüm Habbesi / Gönlüm Sevmez Herkesi”, Maraş’ın mümtaz Ozan’ı Aşık Mahsuni Şerif’in “Kaşların Arasına Domdom Kurşunu Değdi.” gibi yürek dağlayıcı eserlerin nağmeleri konser salonlarından taşarak insanlarımızın gönüllerine ve oradan da düğün halaylarına nakış, nakış işlenişini görerek, bu erdemli insanları saygıyla andık.
Andık diyoruz, çünkü bu eserlerin; Özbek, Abdurrahman Kızılay, Mahsuni Şerif’ ve Hastavey gibi, ismi sayfalara sığmayanların olduğunu ve gönlümüzde yaşadıklarını heyecanlı kalp atışımızın ritminde hissettik. Bu duygulanım ortamı, sunucunda heyecana kapılarak bu gönül bağı ve coşkusu şöyle dile getirildi.
“Şimdi bu salonda bir Mehmet Özbek, bir Abdurrahman Kızılay ve bir Vagıf Kerim yoktur. 600 Özbek, 600 Kızılay ve 600 yüz Vagıf görüyorum karşımda” diyerek gerçekten yerinde bir tespit ayakta alkışlandı. Yani sunucu da o kadar mutluydu ki, bunu bizim yazıya dökmemiz mümkün değil, ancak ucundan, kulağından da olsa bu gece ile ilgili sevgi, saygı, duyğu, coşku ve heyecanı konsere gelemeyenlerle de paylaşmak gereksinimi duyduğumuzdan bu satırlara değinmeye kendimizi mecbur hissettik.
Program sayın Özbek tarafından “Urfa Divanı” ile anlamlı bir şekilde başlatıldı. Arkasından Şanlıurfalı Müziksever, Şair ve bağrı yanık insanlar sahneye davet edildi ve bu insanlar birer beyitle çok anlamlı sözler söyleyerek, programa katkı da bulundular. İlk olarak Av. Doğan Güllüoğlu sahneye gelerek;
“Gine Bugün Efkârlıyam Gamlıyam.” adlı eseri yaşanmış deneyimlerinin vermiş olduğu duygularla seslendirdi ve “Yaşım Yetmiş İşim Bitmiş, ölüme de Hazırım.” sözleri ile izleyicilerden aldığı yoğun alkış, tebrik ve tezahürat arasında, izleyiciler de Ona “Ölmeyeceğini Gönüllerinde Yaşatılacağını.” ifade eden alkışlarla salonu çınlatarak karşılık verdiler, sonra Özbek “Felek Sen Ne Feleksen / Kanım Ettin Eleksen.” Türküsü ile feleğe bir sitem etti. Ve bu arada programın akışı içerisinde Abdullah Balak sahneye davet edildi.
Balak: “Yıllar Geçti Hoştur Huzurum / Yolun sonuna geldim ölüme de hazırım.” anlamlı ölümsüz sözleri ile izleyicileri burukluğa ittiyse de hemen arkasından “Kız Fato” Türküsü ile gönülleri coştururken, deneyim ağırlıklı duygu ve heyecanı ile programa renk kattı.
İbrahim Özkan ise “Mahramam Düştü Suya.” Türküsüyle O kendine özgün eserini seslendirirken, devreye Özbek girerek, “Ordumuz Gitti Muş’a Dayandı” kahramanlık türküsü ayakta alkışlandı. Konserin birinci bölümünün kapanışında en heyecanlı kişilerden birisi yine programın sunucusu Mahmut Öztürk idi. Sunucu duygu ve düşüncelerini bir anekdot olarak şöyle dile getirdi:
“Vatani görevimizi yaparken askerde, öğrenci iken okul kantinlerinde, yolcu iken otobüs koltuklarında, velhasıl bir Urfalı olarak hangi ortamda bulunursak, bulunalım Urfalıyım dediğimizde şu soruya muhattap olurduk. Urfalıların Sesi Neden Güzel? Biz ise bu konuda zorlanarak; “11 Bin yıllık tarihimizden, Sıra Gecelerimizden ve yürek yanıklığından diyerek geçiştirirdik. Ancak bundan sonra bana bu soru sorulacak olursa; “Ben bu geceyi anlatacağım” diyerek programın birinci bölümünü sonlandırdı.
Programın ikinci bölümü daha renkli ve daha heyecanlı geçti. Zira Türk Halk Müziği’nde ünleri ülke dışına taşmış, sanatçılar vardı sırada. İşte bunlardan biri Abdurrahman Kızılay’dı. Kızılay Türkü’nün mayası, hamuru, deyim yerindeyse Kızılay- Özbek arasındaki gönüldaşlık bize, Divan Edebiyatımızın mümtaz şahsiyetleri, “Fuzuli ile Ruhi”yi hatırlattı. Kızılay sözlerine şöyle başladı.
“Urfalılar ile Kerküklüler Dayı Yeğendir. Özbek benim dayımdır. Beni çağırdı ve bende geldim” derken, o sevecen, o mütevazi duygu ve sevgi yüzünden okunuyordu ki, hemen aklımıza Aşık Veysel’in şu dörtlüğü geldi:
“Gönül Sana Nasihatim / Çağrılmazsan Varma Gönül / Seni Sevmezse Bir Güzel / Bağlanıp ta Durma Gönül.” işte bu sözlerdeki sevgi ve samimiyeti Özbek ve Kızılay ikilisinin şahsında Urfa- Kerkük kardeşliğinde, Kızılay’ın deyimi ile Dayı Yeğenliğinde gördük ve hissettik. Kızılay devamla;
“Altun Hızma Mülayim Seni Haktan Dileyim”, “Gün Gördüm Günler Gördüm / Sizi Gördüm Valim Bey Oldum.” sözleri ile Şanlıurfa Valisi’nin şahsında bütün Urfalıları, kültürümüz de asalet nişanesi olan “Bey” unvanı ile yüceltirken bizim aklımıza ise yine onun “Ben Sana Sultan Demem / Tahttan Düşer Kul olur / Ben Sana Beğim Derim / Beğeler Daim Beğ olur.” dizelerini hatırladık ve şad olduk, alkışlar sahneyi çınlattı ve kendisi de ayakta alkışlandı. Hemen arkasından ise bir gönül burukluğu ile çağlar boyu ve günümüzde Kerkük’ün içinde bulunduğu durumu ve sözüm ona senaryo sahiplerinin ihanet ve zulmünü vurgulayan şu dizeleri;
“Ben Yanaram O Yanmaz / Dayımızsınız Ne Yapalım” diyerek duygularını dile getirdi ki. Bizde, Osmanlının şu sözünü hatırladık “Eşkıya Dünya’ya Padişah Olmaz” evet bu konuda, Urfa insanının “Eyyüp Sabrını” dilerken tarihin gelecekte bu senaryoları yazacağını, Urfa - Kerkük kardeşliğinin ise gönüllerde yaşayacağını bilerek, tekrar gözümüzü, gönlümüzü ve kulağımızı sahneye çevirdik.
Programın sonuna doğru ünü dünyaya taşmış, bir diğer bağrı yanık sanatçımız Azerbeycanlı Vagıf Kerim sahnedeydi. Ne söyleyelim, şimdiye kadar izlediğimiz konserlerde geç vakitlerde sahneye çıkan sanatçıları dinleyecek kimse kalmazdı. Ancak bu konserde salon hala tıklım tıklım dolu bu sanatçıyı bekliyordu ki, Vagıf Kerim programına “Gözümün Nuru / Yarama Değme” derken biz Karabağı hatırladık, konser öncesi bu insanın şivesinin biraz zor anlaşılacağını düşünürken, ne görelim gecede en çok alkış alan sanatçılardan birinin de O olduğun gördük ve buna şahit olduk. Bu düşünce bizi şuna götürdü, bu insanların, bizimle gönül bağlarının bir olduğunu yüreğimizde hissettik, önemli olanda zaten buydu.
Programın sonunda sıra sanatçılara plaket takdimine geldiğinde, Sayın Valimiz Şemsettin Uzun, “Şanlıurfa Kültürel değerlerinin yaşatılması üzerinde durarak, bunun önemine değinerek, bu konuda her türlü katkıya açık olduğunu belirtirken, Sayın Belediye Başkanımız ise; “Bana bu geceyi anlatınız deseler anlatamam, ancak yaşanır bir gece derim.” diyerek duygularını dile getirdi.
Bizde bu geceyi dilimizin döndüğünce ancak bu kadar dile getirirken, Bu etkinlikleri bir festival havası içerisinde üç güne sığdıran Sayın Belediye Başkanımız Ahmat Eşref Fakıbaba’ ya, programa icabet eden ve ünleri ülke sınırını aşmış ses sanatçılarımız Mehmet Özbek, Abdurrahman Kızılay ve Vagıf Kerim’e, programı organize eden Şurkav ile Kültür Bakanlığı Devlet Türk Halk Müziği Korosu Şefi Necmi Kıran ile Ses ve Saz Sanatçılarına ve emeği geçen tüm canlara teşekkür eder, saygılarımızı sunarız.