Enerji dağıtım ve tahsilat sorumluluğu 1980 yıllarına kadar belediyelerin elinde idi. 12 Eylül Askeri darbesi ile birlikte özelleştirme furyası başladı. Devletin en önemli gelir kaynakları özelleştirme adı altında tekelci sermayeye peşkeş çekildi.
Dünya genelinde enerji tüketimi refah seviyesinin de bir göstergesi olarak kabul edilir. Ancak, ülkemizdeki enerji potansiyeli bir rant ve şantaj aracı olarak kullanılmaktadır. Her gelen iktidar enerjiyi halka karşı bir şantaj silahı olarak kullanmaktadır.
2002 yılında iktidara gelen AKP hükümetinin ilk icraatı; Enerji kayıp ve kaçaklarını hırsızlık olarak! Değerlendirip, hapis cezasını kanunlarına eklediler. Her gün yüzlerce enerji dosyası savcılığa intikal etmeye başladı. AKP'ye biat edip, el-etek öpüp aman dileyenlerin dosyası düşüyor, tanıdık olmayanlarda AKP'nin insafına bırakılıyordu.
2005 yılında Urfa HADEP (Halkın Demokrasi Partisi) il binasına baskın düzenleyen polisler, yasadışı bir şey bulamayınca TEDAŞ müdürünü arayarak kacak kontrol ekibinin gelmesini sağlıyor. Yapılan kontrollerde abonenin olmadığı tespit ediliyor. Tedaş'ın kaçak kontrol ekiplerine verilen talimat doğrultusunda kaçak tutanaklar tutularak savcılığa intikal ettirildi.
HADEP Urfa il yönetiminde olan 15 kişi hakkında yüz kızartıcı enerji hırsızlığı yapıldığı vs. denilerek adli sicillerine işletilip, 5 yıl siyasi yasaklı olmasını sağladılar. 1 aboneden 15 kişiyi sorumlu tuttular. Üstelik Hadep'in bulunduğu bina olan, Abdullatif İş merkezi adlı binanın yapı ruhsatı olmadığından elektrik kullanım abonesi çıkartılamıyordu. Bu gerçek bile cezanın verilmesini engelleyemedi. Amaç üzüm yeme değil, bağbancıyı dövme olunca, zorlama yorumlarla, polisin dosya takibi sonucunda hakimlere istediği kararı çıkarta bildiler.
Köylere, beldelere enerji nakilleri hep iktidarların şantaj aracı olmuştur. Kendilerine ne kadar oy, o kadar yol ve elektrik hizmeti vereceklerini utanmadan pazarlık konusu yaptılar.
2011 Genel seçimlerinde trafo sorunu olan köylere gidip, trafoları muhtara teslim ederek; " Tedaş ekipleri seçimden sonra gelip trafoyu direğe bağlayacak" diyerek resmen seçim şantajı yapıldı. Yol problemi olan köylerde de durum aynıydı. (2011 genel seçimleri izleme komisyon raporu. İHD Urfa şubesi)
22 Ocak'ta Dicle Elektrik A.Ş.'ye ait ekipler, Diyarbakır büyükşehir belediyesine ait içme suyu pompa istasyonları ve arıtma tesisinin borcu var denilerek elektriklerini kesti. 1 milyon nüfuzlu kentin susuz bırakılması girişimi resmen şantajdır. Hiç bir gerekçe halkın susuz bırakılmasını haklı çıkarmaz.
Ekonomik anlamda da büyük bir güç olan Elektrik üretim ve dağıtım işletmesini özelleştirmek bana göre vatana ihanetle eş anlamlıdır. Enerji bir kamu hizmetidir. Kamu hizmetleri her ne sebeple olursa olsun şahıslara devredilemez. Enerji üretimini devlet, dağıtımını da Belediyeler yapmalıdır. Devletin ürettiği enerjilerin dağıtımını özelleştirmeleri kamu malının talanıdır.
Elektrikle birlikte Doğalgaz'ın dağıtımı ve tahsilat yetkisi belediyelerde olmalıdır. Elektrik, yol ve Doğal Gaz hizmetleri toplanan vergilerin karşılığıdır. Elektrik yükünün hafiflemesi için ısıtmada doğal gaz kullanımı teşvik edilmelidir. Kış aylarında enerji kullanımından kaynaklı gelen faturaların kabarık olmasının nedeni haksız kazanç, aşırı kar amaçlı olduklarındandır. ki, bunun adı hırsızlıktır, sömürü sistemidir.
Elektrik ve Doğalgaz'ın dağıtım ile tahsilatını yapan özel şirketlerin sözleşmeleri derhal fes edilmesi gerekir. Bu görev ve yetkiler belediyelere devredilmelidir.
Tüm kaynaklar halkın lehine kullanılmalıdır. Aleyhine değil.
Demokratik katılımcılık ve öz yönetimin olmazsa olmazlarından biri de enerji kullanımı halkın hizmetine kullanmaktır. Kaynakları şantaj olarak kullanmak sakıncalıdır.
Anasayfa
Yazarlar
Cemal BABAOĞLU
Yazı Detayı
Bu yazı 1507+ kez okundu.
ENERJİ BELEDİYELERDE OLMALI
Enerji dağıtım ve tahsilat sorumluluğu 1980 yıllarına kadar belediyelerin elinde idi. 12 Eylül Askeri darbesi ile birlikte özelleştirme furyası başladı. Devletin en önemli gelir kaynakları özelleştirme adı altında tekelci sermayeye peşkeş çekildi.Dünya genelinde enerji tüketimi refah seviyesinin de bir göstergesi olarak kabul edilir. Ancak, ülkemizdeki enerji potansiyeli bir rant ve şantaj aracı olarak kullanılmaktadır. Her gelen iktidar enerjiyi halka karşı bir şantaj silahı olarak kullanmaktadır.2002 yılında iktidara gelen AKP hükümetinin ilk icraatı; Enerji kayıp ve kaçaklarını hırsızlık olarak! Değerlendirip, hapis cezasını kanunlarına eklediler. Her gün yüzlerce enerji dosyası savcılığa intikal etmeye başladı. AKP'ye biat edip, el-etek öpüp aman dileyenlerin dosyası düşüyor, tanıdık olmayanlarda AKP'nin insafına bırakılıyordu.2005 yılında Urfa HADEP (Halkın Demokrasi Partisi) il binasına baskın düzenleyen polisler, yasadışı bir şey bulamayınca TEDAŞ müdürünü arayarak kacak kontrol ekibinin gelmesini sağlıyor. Yapılan kontrollerde abonenin olmadığı tespit ediliyor. Tedaş'ın kaçak kontrol ekiplerine verilen talimat doğrultusunda kaçak tutanaklar tutularak savcılığa intikal ettirildi.HADEP Urfa il yönetiminde olan 15 kişi hakkında yüz kızartıcı enerji hırsızlığı yapıldığı vs. denilerek adli sicillerine işletilip, 5 yıl siyasi yasaklı olmasını sağladılar. 1 aboneden 15 kişiyi sorumlu tuttular. Üstelik Hadep'in bulunduğu bina olan, Abdullatif İş merkezi adlı binanın yapı ruhsatı olmadığından elektrik kullanım abonesi çıkartılamıyordu. Bu gerçek bile cezanın verilmesini engelleyemedi. Amaç üzüm yeme değil, bağbancıyı dövme olunca, zorlama yorumlarla, polisin dosya takibi sonucunda hakimlere istediği kararı çıkarta bildiler.Köylere, beldelere enerji nakilleri hep iktidarların şantaj aracı olmuştur. Kendilerine ne kadar oy, o kadar yol ve elektrik hizmeti vereceklerini utanmadan pazarlık konusu yaptılar. 2011 Genel seçimlerinde trafo sorunu olan köylere gidip, trafoları muhtara teslim ederek; " Tedaş ekipleri seçimden sonra gelip trafoyu direğe bağlayacak" diyerek resmen seçim şantajı yapıldı. Yol problemi olan köylerde de durum aynıydı. (2011 genel seçimleri izleme komisyon raporu. İHD Urfa şubesi)22 Ocak'ta Dicle Elektrik A.Ş.'ye ait ekipler, Diyarbakır büyükşehir belediyesine ait içme suyu pompa istasyonları ve arıtma tesisinin borcu var denilerek elektriklerini kesti. 1 milyon nüfuzlu kentin susuz bırakılması girişimi resmen şantajdır. Hiç bir gerekçe halkın susuz bırakılmasını haklı çıkarmaz.Ekonomik anlamda da büyük bir güç olan Elektrik üretim ve dağıtım işletmesini özelleştirmek bana göre vatana ihanetle eş anlamlıdır. Enerji bir kamu hizmetidir. Kamu hizmetleri her ne sebeple olursa olsun şahıslara devredilemez. Enerji üretimini devlet, dağıtımını da Belediyeler yapmalıdır. Devletin ürettiği enerjilerin dağıtımını özelleştirmeleri kamu malının talanıdır.Elektrikle birlikte Doğalgaz'ın dağıtımı ve tahsilat yetkisi belediyelerde olmalıdır. Elektrik, yol ve Doğal Gaz hizmetleri toplanan vergilerin karşılığıdır. Elektrik yükünün hafiflemesi için ısıtmada doğal gaz kullanımı teşvik edilmelidir. Kış aylarında enerji kullanımından kaynaklı gelen faturaların kabarık olmasının nedeni haksız kazanç, aşırı kar amaçlı olduklarındandır. ki, bunun adı hırsızlıktır, sömürü sistemidir.Elektrik ve Doğalgaz'ın dağıtım ile tahsilatını yapan özel şirketlerin sözleşmeleri derhal fes edilmesi gerekir. Bu görev ve yetkiler belediyelere devredilmelidir. Tüm kaynaklar halkın lehine kullanılmalıdır. Aleyhine değil. Demokratik katılımcılık ve öz yönetimin olmazsa olmazlarından biri de enerji kullanımı halkın hizmetine kullanmaktır. Kaynakları şantaj olarak kullanmak sakıncalıdır.
Ekleme
Tarihi: 04 Şubat 2015 - Çarşamba
ENERJİ BELEDİYELERDE OLMALI
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.