2000 yılından bu yana, Newroz kutlamalarıyla ilgili izlenimlerimi yazmaktayım. 2000 yılından önce, Newroz kutlamaları ateşten gömlekti. İktidar erkinin anlamsız inadı, Newroz kutlamalarında hep acılara neden oldular. Her Newroz öncesi, hükümet bildirileri yayınlanırdı. 21 Mart iktidarların korkulu rüyası olmuştu. Adeta 21 Mart'ı sendrom haline getirmek temel politikaları olmuştu. Bu politikalar gereği haftalar öncesinde olağanüstü tedbirler alınırdı. Sokağa çıkma yasakları, köşe başlarına panzer ve askeri tanklar yerleştirilir, Newroz alanına gitmek isteyen halkın üzerine terör estirilirdi.
Bu süreçte gözaltına alınanlardan bir daha haber alınmazdı. Ve Cizre 1992 Newroz'u tarihe kanla yazıldı. Cizre'de akın akın Newroz alanına yürüyen halkın üzerine özel harekat timleri otomatik silahla tarama sureti ile 52 sivil vatandaş katledilmişti.
Newroz tarihi, yasaklarla, baskılarla bir halkın özlemi torpillenmek istendi. Yasaklı Newroz kutlamaları, beraberinde Kürtlerin siyasal taleplerini de dile getirme arenasına dönüştüğünü tüm dünya tanık oldu.
2015 Newroz'una yine Öcalan'ın mektubu damgasını vurdu. Barış için yapılan müzakerelerde, önerilen 10 maddenin esasında hükümetin yol haritası olduğunu, bunun yasallaştırılması gerektiğinin altı çizildi. İktidar cephesi ise, bu müzakereleri öne çıkararak sanki her şey bitmiş, sıra PKK'nin silah bırakmasına gelmiş gibi bir algı yaratma peşinde. Başbakan Davutoğlu, yaptığı açıklamada " gençlerimizi değil, bu silahları toprağa gömelim" demesi sadece trubunlere oynayan kurnaz siyasetin bir örneğiydi.
Silahların bırakılması, sorunların barışçıl şekilde çözülmesi hepimizin ortak istemidir. Ancak kafalardaki soru işaretleri aydınlatılmadan bu ülkeye nasıl barış gelecek?
Yasal demokratik zeminde siyaset yapan, hiçbir şiddet eylemine karışmamış politikacılar, hala yargı kıskacında ve onlarca yıl hapis cezaları alarak, yurt dışına kaçan yüzlerce insanımız varken, bu ülkede silahlı PKK gerillaları nasıl silah bırakıp, kendi memleketinde siyaset yapacak?
Toplumsal barış konusunda AKP laf ebeliği yapıyor. Güven vermiyor. Oysa söz konusu olan toplumsal barışsa gerisi teferruattır. Barış gibi evrensel değerler seçim hesaplarına kurban edilmemeli.
Amed'teki, Newroz kutlamalarında okunan Öcalan'ın mektubu, hem PKK' ye hemde hükümete düşen görevler ince ayrıntılarla dile getiriliyordu. 28 Şubat'ta Dolmabahçe sarayında hükümetle mutabakata varılan 10 maddelik anlaşmayı hükümet hayata geçirdiği oranda PKK' de bunu dikkate alacak ve bahar aylarında kongre hazırlığı yapıp, yeni gelişmelere göre kendini konumlandıracak.
2015 Newroz'unda daha fazla barışa duyulan özlem dile getirildi. Kürt halkıda özgürlük hareketide barışa hazır. Bence PKK, silahların bırakılması dahil, her türlü görüşmelere açık. Yeter ki Türk hükümeti sözünün eri ve samimi olsun.
İkircikli politikadan vaz geçilsin. Bir yandan barış görüşmeleri, öte yandan İŞİT gibi eli kanlı cellatlara lojistik destek verme gibi Osmanlı oyunlarından vazgeçilsin.
Türkiye kurulduğu günden bu yana izlediği baskıcı politikalarla, aslında yüzyılı kaybetti. İzlediği baskıcı politikaların gereği olarak hukuk dışı güçlerle kirli ittifaklar geliştirildi. Artık bunlara gerek yok. Türkiye'nin en güçlü ittifakı evrensel hukuktur. Baskıcı anlayış yerine daha fazla demokrasi ve özgürlükler çatışmalı ortamın panzehiridir.
Anasayfa
Yazarlar
Cemal BABAOĞLU
Yazı Detayı
Bu yazı 878+ kez okundu.
NEWROZ 2015
2000 yılından bu yana, Newroz kutlamalarıyla ilgili izlenimlerimi yazmaktayım. 2000 yılından önce, Newroz kutlamaları ateşten gömlekti. İktidar erkinin anlamsız inadı, Newroz kutlamalarında hep acılara neden oldular. Her Newroz öncesi, hükümet bildirileri yayınlanırdı. 21 Mart iktidarların korkulu rüyası olmuştu. Adeta 21 Mart'ı sendrom haline getirmek temel politikaları olmuştu. Bu politikalar gereği haftalar öncesinde olağanüstü tedbirler alınırdı. Sokağa çıkma yasakları, köşe başlarına panzer ve askeri tanklar yerleştirilir, Newroz alanına gitmek isteyen halkın üzerine terör estirilirdi.Bu süreçte gözaltına alınanlardan bir daha haber alınmazdı. Ve Cizre 1992 Newroz'u tarihe kanla yazıldı. Cizre'de akın akın Newroz alanına yürüyen halkın üzerine özel harekat timleri otomatik silahla tarama sureti ile 52 sivil vatandaş katledilmişti.Newroz tarihi, yasaklarla, baskılarla bir halkın özlemi torpillenmek istendi. Yasaklı Newroz kutlamaları, beraberinde Kürtlerin siyasal taleplerini de dile getirme arenasına dönüştüğünü tüm dünya tanık oldu.2015 Newroz'una yine Öcalan'ın mektubu damgasını vurdu. Barış için yapılan müzakerelerde, önerilen 10 maddenin esasında hükümetin yol haritası olduğunu, bunun yasallaştırılması gerektiğinin altı çizildi. İktidar cephesi ise, bu müzakereleri öne çıkararak sanki her şey bitmiş, sıra PKK'nin silah bırakmasına gelmiş gibi bir algı yaratma peşinde. Başbakan Davutoğlu, yaptığı açıklamada " gençlerimizi değil, bu silahları toprağa gömelim" demesi sadece trubunlere oynayan kurnaz siyasetin bir örneğiydi. Silahların bırakılması, sorunların barışçıl şekilde çözülmesi hepimizin ortak istemidir. Ancak kafalardaki soru işaretleri aydınlatılmadan bu ülkeye nasıl barış gelecek?Yasal demokratik zeminde siyaset yapan, hiçbir şiddet eylemine karışmamış politikacılar, hala yargı kıskacında ve onlarca yıl hapis cezaları alarak, yurt dışına kaçan yüzlerce insanımız varken, bu ülkede silahlı PKK gerillaları nasıl silah bırakıp, kendi memleketinde siyaset yapacak?Toplumsal barış konusunda AKP laf ebeliği yapıyor. Güven vermiyor. Oysa söz konusu olan toplumsal barışsa gerisi teferruattır. Barış gibi evrensel değerler seçim hesaplarına kurban edilmemeli.Amed'teki, Newroz kutlamalarında okunan Öcalan'ın mektubu, hem PKK' ye hemde hükümete düşen görevler ince ayrıntılarla dile getiriliyordu. 28 Şubat'ta Dolmabahçe sarayında hükümetle mutabakata varılan 10 maddelik anlaşmayı hükümet hayata geçirdiği oranda PKK' de bunu dikkate alacak ve bahar aylarında kongre hazırlığı yapıp, yeni gelişmelere göre kendini konumlandıracak.2015 Newroz'unda daha fazla barışa duyulan özlem dile getirildi. Kürt halkıda özgürlük hareketide barışa hazır. Bence PKK, silahların bırakılması dahil, her türlü görüşmelere açık. Yeter ki Türk hükümeti sözünün eri ve samimi olsun.İkircikli politikadan vaz geçilsin. Bir yandan barış görüşmeleri, öte yandan İŞİT gibi eli kanlı cellatlara lojistik destek verme gibi Osmanlı oyunlarından vazgeçilsin.Türkiye kurulduğu günden bu yana izlediği baskıcı politikalarla, aslında yüzyılı kaybetti. İzlediği baskıcı politikaların gereği olarak hukuk dışı güçlerle kirli ittifaklar geliştirildi. Artık bunlara gerek yok. Türkiye'nin en güçlü ittifakı evrensel hukuktur. Baskıcı anlayış yerine daha fazla demokrasi ve özgürlükler çatışmalı ortamın panzehiridir.
Ekleme
Tarihi: 25 Mart 2015 - Çarşamba
NEWROZ 2015
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.