Dr. Serhat Hışırlı
Köşe Yazarı
Dr. Serhat Hışırlı
 

YOL VE KUŞAK YENİ İPEKYOLU-PAKİSTAN-2

Doğu ve Batı Doğu ve Batı arasındaki binlerce yıldır var olan ilişiklerde güç-hakimiyet merkezi bir çok kez el değiştirmişti. Nitekim Sanayi Devrimi öncesi uygarlığın merkezi Doğu iken daha sonra Batı’ya kaymıştır. Jared Diamond Tüfek-Mikrop ve çelik kitabında bu kaymayı ele almış, Batı’nın dünyayı kendi perspektifi yörüngesinde nasıl yöneltmeye başladığını dile getirmişti. Batı önüne çıkan sistemleri kendi perspektifinde değiştiriyor, etki alanı altına alıyor, çoğu kezde sömürgeleştiriyordu. Özellikle sanayi devriminin başladığı yer olan Büyük Britanya güneş batmayan imparatorluk kuruyor tüm dünyada birçok bölgeyi kolonileştiriyordu. Bazı sistemler Donald Quataert'ın Osmanlı İmparatorluğunda Avrupa İktisadi Yayılımı ve Direniş kitabında dile getirdiği gibi bu sömürgeci yayılmaya karşı direnç gösterebilirken Hindistan gibi Sistemleri bu karşı koyuş için zamanın geçmesini beklemeleri gerekecekti(Hışırlı,2023). Batı kültürünün yayılmasına diğer kültürlerin verdikleri reaksiyon farklı farklı oldu ve Arnold J. Toynbee’ninde belirttiği gibi buna karşı Ruslar ve Türkler’ in verdiği tepki batı tarzı subaylar yetiştirmek oldu (Toynbee, 2002:26). Nitekim Japonya gibi ülkelerde çareyi ordusunu Batı tarzı modernize etmekte buldu. Bugünkü dünyanın Batı’ya bakış açısı ‘Batı’nın modern zamanların en saldırgan ülkesi’ olduğu yönündedir. Ruslar, Afrikalılar, Asyalılar genel bir toplum olarak Batılılara, aralarında fark gözetmeden ‘Frank sürüsü’ demektedirler. Dünyanın Batı tecrübesi, 1945 yılına kadar 450 yıllık bir zaman kesiti için hüküm veren tarafın Batı olduğu yönündedir. Bütün bu zaman dilimi içerisinde Dünya’nın Batı deneyimi, Batı’nın her zaman saldırgan konumda olmasıdır. Rusya ve Çin tarafından olaylar bugün itibariyle tersine döndürülmüşse de, bu durum İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar başlamamış bir hikâyenin yeni bir bölümüdür. Batı ilk kez On Altıncı asırda batılıların akın akın İslam’a girmesiyle başlayan parçalanma sürecinin hemen hemen kapanmasından sonra, aynı şekilde bir kez de Komünizm tehdidiyle sarsılmıştır (Toynbee, 2002:25). Dünyayı iki kutuplu olarak algılamak esasen Sovyet Rusya ve ABD ilişkisinden de kalma bir alışkanlıktır bugünkü dünya için, her ne kadar iki kutbunda ana ideolojileri olan komünizm ve kapitalizm sanayi devrimi İngiltere’sinden çıkmış olsa da?! 1970’lere gelindiğinde ABD belki de kendisine ve dünyaya bir ‘bi milyoncu’ vermek için Çin’i belli koşullarda geliştirmek için ünlü Çin lideri Deng Xiaping ülkeyi uluslararası büyük şirketlere açmasıyla ikinci kutup olarak ABD’nin karşısında konumlanmaya başladı. Bugün gelinen noktada ABD ve Batı her ne kadar Çin üzerinden ilerlemek istesede Rusya önemli bir oyuncu olarak oyunda durmakta ve Hindistan’da Batı tarafından kollanıp korunmaktadır. Bugün Apple, Microsoft vb şirketlerin yatırımları için Çin ve Hindistan rekabet halindedir. Ünlü ekonomist Ramazan Kurtoğlu’nun çeşitli konuşmalarında dile getirdiği üzere bunların hepsi akrabadır ve birbirlerine kız alıp vermişlerdir. Küresel oligarşi küresel bir hegomanya ve 1984 George Orwelyan tarz bir dijital diktatörlük peşindedir, şirket sosyalizmi peçesi, paravanı arkasında. Çin ile Hindistan, 2. Küreselleşmenin (küreselleşme kavramının içerdiği kapsam aynen 1.Sanayi Devrimiyle ortaya çıktığı içindir ki sık sık buna 1. küreselleşme, 1990’larda SSCB’nin de dağılması ve “tek kutuplu dünya”nın ortaya çıkmasıyla ivme kazanan sürece de 2. küreselleşme denilmektedir) ana motoru olan kısa vadeli sermaye hareketleri serbestliği dışında kalarak, gelişmekte olan dünya içinde sıçramayı öteki Asya Kaplanlarıyla beraber başardılar. Ayrıca, yüksek nitelikli, düşük ücretli emek yığınları vasıtasıyla dolaysız yatırımların her türlüsünü aldılar; çok uluslu şirketlerin “outsourcing” alanı haline gelerek vasıflı işçilerine, özellikle ileri teknoloji alanında, istihdam oluşturabildiler. Elektronik devrimle gelen bilgisayar, bu ülkelere inanılmaz yollardan istihdamı artırma, gelir kazanma olanakları veriyor (Amerikan şirketinin muhasebe işlerini Hindistan’da yaptırması gibi). Ama diğer yandan ABD’de işçilerin ve nitelikli emeğin iş kaybetme riski bunları tepki göstermeye itiyor. Yani, globaleşme, gelişmiş ülkeler gibi gelişmekte olan ülkelerde de bunların bir kısmını doruğa taşırken, değişimi aynı hızda izleyemeyenleri tabana gönderiyor; aynı dönüşüm toplumların bünyesinde de oluyor (Kazgan 2012:17). Tarihe Afyon Savaşları olarak geçen hadiselerden sonra on altıncı yüzyıl ve bugün dünya ticaretinde-politikasında önemli rol oynayan Rockfeller ve Rothshild ailesiyle hanedandan kız alıp verme usulüyle akraba oldular ve hatta City of London Bankerleri/Rothshildler 1845ten beri Çin’e hâkimler ve Mao’yu/Çin komünist partisini finanse ettiler. Bugün ise tepe yönetimde bulunan beş sivil general bu aileyle doğrudan bağlantılıdır ve Çin yönetiminde gerçek söz sahipleridir (Kurtoğlu, 2020). Ünlü akademisyen-yönetici-ekonomistin bu yorumu doğrumu dur, değil midir tam anlamıyla bilmek için araştırma yapmak gerekmektedir, yalnız şu rahatlıkla denilebilir ki Hong Kong’ın Güneş Batmayan İmparatorluğa verilişinden bu yana Çin’ini idareci sınıfında Büyük Britanya ve Birleşik Devletlerin payı açık, Kabul edilmiş bir gerçektir. Artık Çin’in dünya ticaretindeki payı gün geçtikçe yükselmektedir ve geldiğimiz noktada Çin dünyanın ikinci büyük ekonomisi, en fazla cari fazla veren ülkelerden birisidir ve bu cari fazlaları genellikle etkisini yükseltmek arzusunda olduğu Afrika-Güney Amerika ve buna benzer ülkelere borç vermek ve onlarla bağlarını artırmak için kullanmaktadır. Bir ekonomik tetikçinin itirafları kitap serisinde John Perkins’inde dile getirdiği üzere bugün konuştuğumuz ülkelerde Çin ABD’den daha çok öne çıkan bir borç veren olarak tanınmaktadır. Hatta 2050 yılında ABD’yi geçerek dünyanın birinci büyük ekonomisi olması bazı araştırmalara göre ihtimal dâhilindedir. Birçok akademisyene göre Batı’nın dünya liderliği sona ermiştir ve yeniden Doğu’nun liderliği start vermiştir (Hışırlı, Fırat, Karaçor, 2022:3).
Ekleme Tarihi: 14 Ekim 2024 - Pazartesi

YOL VE KUŞAK YENİ İPEKYOLU-PAKİSTAN-2

Doğu ve Batı

Doğu ve Batı arasındaki binlerce yıldır var olan ilişiklerde güç-hakimiyet merkezi bir çok kez el değiştirmişti. Nitekim Sanayi Devrimi öncesi uygarlığın merkezi Doğu iken daha sonra Batı’ya kaymıştır.

Jared Diamond Tüfek-Mikrop ve çelik kitabında bu kaymayı ele almış, Batı’nın dünyayı kendi perspektifi yörüngesinde nasıl yöneltmeye başladığını dile getirmişti. Batı önüne çıkan sistemleri kendi perspektifinde değiştiriyor, etki alanı altına alıyor, çoğu kezde sömürgeleştiriyordu. Özellikle sanayi devriminin başladığı yer olan Büyük Britanya güneş batmayan imparatorluk kuruyor tüm dünyada birçok bölgeyi kolonileştiriyordu. Bazı sistemler Donald Quataert'ın Osmanlı İmparatorluğunda Avrupa İktisadi Yayılımı ve Direniş kitabında dile getirdiği gibi bu sömürgeci yayılmaya karşı direnç gösterebilirken Hindistan gibi Sistemleri bu karşı koyuş için zamanın geçmesini beklemeleri gerekecekti(Hışırlı,2023).

Batı kültürünün yayılmasına diğer kültürlerin verdikleri reaksiyon farklı farklı oldu ve Arnold J. Toynbee’ninde belirttiği gibi buna karşı Ruslar ve Türkler’ in verdiği tepki batı tarzı subaylar yetiştirmek oldu (Toynbee, 2002:26). Nitekim Japonya gibi ülkelerde çareyi ordusunu Batı tarzı modernize etmekte buldu.

Bugünkü dünyanın Batı’ya bakış açısı ‘Batı’nın modern zamanların en saldırgan ülkesi’ olduğu yönündedir. Ruslar, Afrikalılar, Asyalılar genel bir toplum olarak Batılılara, aralarında fark gözetmeden ‘Frank sürüsü’ demektedirler. Dünyanın Batı tecrübesi, 1945 yılına kadar 450 yıllık bir zaman kesiti için hüküm veren tarafın Batı olduğu yönündedir. Bütün bu zaman dilimi içerisinde Dünya’nın Batı deneyimi, Batı’nın her zaman saldırgan konumda olmasıdır. Rusya ve Çin tarafından olaylar bugün itibariyle tersine döndürülmüşse de, bu durum İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar başlamamış bir hikâyenin yeni bir bölümüdür. Batı ilk kez On Altıncı asırda batılıların akın akın İslam’a girmesiyle başlayan parçalanma sürecinin hemen hemen kapanmasından sonra, aynı şekilde bir kez de Komünizm tehdidiyle sarsılmıştır (Toynbee, 2002:25).

Dünyayı iki kutuplu olarak algılamak esasen Sovyet Rusya ve ABD ilişkisinden de kalma bir alışkanlıktır bugünkü dünya için, her ne kadar iki kutbunda ana ideolojileri olan komünizm ve kapitalizm sanayi devrimi İngiltere’sinden çıkmış olsa da?! 1970’lere gelindiğinde ABD belki de kendisine ve dünyaya bir ‘bi milyoncu’ vermek için Çin’i belli koşullarda geliştirmek için ünlü Çin lideri Deng Xiaping ülkeyi uluslararası büyük şirketlere açmasıyla ikinci kutup olarak ABD’nin karşısında konumlanmaya başladı. Bugün gelinen noktada ABD ve Batı her ne kadar Çin üzerinden ilerlemek istesede Rusya önemli bir oyuncu olarak oyunda durmakta ve Hindistan’da Batı tarafından kollanıp korunmaktadır. Bugün Apple, Microsoft vb şirketlerin yatırımları için Çin ve Hindistan rekabet halindedir. Ünlü ekonomist Ramazan Kurtoğlu’nun çeşitli konuşmalarında dile getirdiği üzere bunların hepsi akrabadır ve birbirlerine kız alıp vermişlerdir. Küresel oligarşi küresel bir hegomanya ve 1984 George Orwelyan tarz bir dijital diktatörlük peşindedir, şirket sosyalizmi peçesi, paravanı arkasında.

Çin ile Hindistan, 2. Küreselleşmenin (küreselleşme kavramının içerdiği kapsam aynen 1.Sanayi Devrimiyle ortaya çıktığı içindir ki sık sık buna 1. küreselleşme, 1990’larda SSCB’nin de dağılması ve “tek kutuplu dünya”nın ortaya çıkmasıyla ivme kazanan sürece de 2. küreselleşme denilmektedir) ana motoru olan kısa vadeli sermaye hareketleri serbestliği dışında kalarak, gelişmekte olan dünya içinde sıçramayı öteki Asya Kaplanlarıyla beraber başardılar. Ayrıca, yüksek nitelikli, düşük ücretli emek yığınları vasıtasıyla dolaysız yatırımların her türlüsünü aldılar; çok uluslu şirketlerin “outsourcing” alanı haline gelerek vasıflı işçilerine, özellikle ileri teknoloji alanında, istihdam oluşturabildiler. Elektronik devrimle gelen bilgisayar, bu ülkelere inanılmaz yollardan istihdamı artırma, gelir kazanma olanakları veriyor (Amerikan şirketinin muhasebe işlerini Hindistan’da yaptırması gibi). Ama diğer yandan ABD’de işçilerin ve nitelikli emeğin iş kaybetme riski bunları tepki göstermeye itiyor. Yani, globaleşme, gelişmiş ülkeler gibi gelişmekte olan ülkelerde de bunların bir kısmını doruğa taşırken, değişimi aynı hızda izleyemeyenleri tabana gönderiyor; aynı dönüşüm toplumların bünyesinde de oluyor (Kazgan 2012:17).

Tarihe Afyon Savaşları olarak geçen hadiselerden sonra on altıncı yüzyıl ve bugün dünya ticaretinde-politikasında önemli rol oynayan Rockfeller ve Rothshild ailesiyle hanedandan kız alıp verme usulüyle akraba oldular ve hatta City of London Bankerleri/Rothshildler 1845ten beri Çin’e hâkimler ve Mao’yu/Çin komünist partisini finanse ettiler. Bugün ise tepe yönetimde bulunan beş sivil general bu aileyle doğrudan bağlantılıdır ve Çin yönetiminde gerçek söz sahipleridir (Kurtoğlu, 2020).

Ünlü akademisyen-yönetici-ekonomistin bu yorumu doğrumu dur, değil midir tam anlamıyla bilmek için araştırma yapmak gerekmektedir, yalnız şu rahatlıkla denilebilir ki Hong Kong’ın Güneş Batmayan İmparatorluğa verilişinden bu yana Çin’ini idareci sınıfında Büyük Britanya ve Birleşik Devletlerin payı açık, Kabul edilmiş bir gerçektir. Artık Çin’in dünya ticaretindeki payı gün geçtikçe yükselmektedir ve geldiğimiz noktada Çin dünyanın ikinci büyük ekonomisi, en fazla cari fazla veren ülkelerden birisidir ve bu cari fazlaları genellikle etkisini yükseltmek arzusunda olduğu Afrika-Güney Amerika ve buna benzer ülkelere borç vermek ve onlarla bağlarını artırmak için kullanmaktadır. Bir ekonomik tetikçinin itirafları kitap serisinde John Perkins’inde dile getirdiği üzere bugün konuştuğumuz ülkelerde Çin ABD’den daha çok öne çıkan bir borç veren olarak tanınmaktadır. Hatta 2050 yılında ABD’yi geçerek dünyanın birinci büyük ekonomisi olması bazı araştırmalara göre ihtimal dâhilindedir. Birçok akademisyene göre Batı’nın dünya liderliği sona ermiştir ve yeniden Doğu’nun liderliği start vermiştir (Hışırlı, Fırat, Karaçor, 2022:3).

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.