Etnik olarak Kazaklar, 15. yüzyılda bölgeye göç eden göçebe Türk kabilelerinin bir karışımından meydana geliyor. Kazak bozkırları 18. ve 19. yüzyıllarda Rus İmparatorluğu tarafından fethedildi ve Kazakistan 1925'te Sovyet Cumhuriyeti oldu. Zorunlu tarımsal kolektifleştirmenin neden olduğu baskı ve açlık, 1930'ların başında bir milyondan fazla ölüme yol açtı. 1950'li ve 1960'lı yıllarda, tarımsal "Bakir Topraklar" programı yerleşimcilerin (çoğunlukla etnik Rusların yanı sıra diğer milletlerden) akınına yol açtı ve 1991'de Kazakistan'ın bağımsızlığını kazandığında etnik Kazaklar bir azınlıktı. Gayrimüslim etnik azınlıklar 1990'ların ortalarından 2000'lerin ortalarına kadar büyük sayılarda Kazakistan'ı terk etti ve ulusal bir programla yaklaşık bir milyon etnik Kazak (Özbekistan, Tacikistan, Moğolistan ve Çin'in Sincan bölgesinden) Kazakistan'a geri gönderildi. Bu değişimin bir sonucu olarak, etnik Kazakların nüfus içindeki payı artık üçte ikisini aşıyor. Kazakistan'ın ekonomisi, ülkenin geniş doğal kaynakları nedeniyle Orta Asya'nın en büyüğüdür. Ülke gündemindeki konular arasında ekonominin çeşitlendirilmesi, doğrudan yabancı yatırımın çekilmesi, Kazakistan'ın ekonomik rekabet gücünün artırılması ve komşu devletler ve yabancı güçlerle ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi yer alıyor (The World Factbook, 2024).
1921 yılında New York’ta kurulan, David Rockfeller ve Rockfeller ailesininde çalıştığı ünlü düşünce kuruluşu Council on Foreign Relations (CFR-Dış İlişkiler Konseyi) tarafından hazırlanan Yol ve Kuşak Takipçisi-Belt and Road Tracker’da proje çeşitli kriterler açısından takip edilmektedir. Bu kriterler Çin’den yapılan ithalat (Yurt içi hasılanın oranı olarak), Çin’den gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımı (Ülkeye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımının oranı olarak) ve CFR Index (Yurtiçi hasılanın oranı olarak Çin’den alınan borç). Bu ölçülere bakılarak ülke, bölge üzerindeki Çin nüfusu, etkisi tahmin edilmeye, ölçülmeye çalışılmaktadır. Aynı zamanda projenin etkiside izlenmeye çalışılmaktadır.
Kazakistan açısından (Veriler 2000-2017 yılları içindir) ölçüler Tablo 1’deki gibidir.
ÜLKE
ÇİNDEN İTHALAT-%GSYH
ÇİNDEN DİREK YATIRIM-%DYSY
CFR İNDEKSİ% GSYH
Kazakistan
7,3
5,8
12,1
Tablo 1: 2017 Yılı Seçilmiş Kazakistan-Çin Ekonomik Göstergeler İlişkisi
Kaynak: BRI, 2024
Kazakistan göstergelerinde borçluluk oranının, bir risk unsuru olmaya aday anlamında sinyal verdiği değerlendirilebilir. 2000-2017 yılları arasında ithalat %2-7 arasında gezinmektedir. İlk Çin’den aldığı doğrudan sermaye yatırımı 2009’dadır ve o tarihten bugüne bu tutar ile oran artmaktadır (Oran 2017 yılında %5, 8’e ulaşmıştır). Yine CFR endeksinde de 2008 yılından itibaren gözle görülür bir yükselme görülmektedir ve 2017 itibariyle bu endeks %12,1’e ulaşmıştır.
Orta Asya’da devam eden Rus-Çin-Batı ve Hindistan mücadelesinde en önemli noktalardan biri olan Kazakistan Aydınlık gazetesinin muhtelif dönemlerde yaptığı haber analizlerden de görüleceği üzere gelecektede bu kavganın temel odaklarından biri olmaya devam edecek gibi durmaktadır. Diğer koşullarda çok anormal değişiklikler olmadığı sürece bu alanda ilgili güçlerin kavgası devam edecektir yüksek olasılıkla.
Bu ana güç odaklarının arasında parçalanan taraf olmak istemeyen ülkeler için birleşme, birlikte hareket etme bir çözüm olarak görünmektedir. Nitekim Singapur-Tayvan-Malezya vb ülkeler kendi arasında işbirliğini artırmaktadırlar. Aynı şekilde 4 Nisan 2024 tarihinde Azerbaycan-Kazakistan-Kırgızistan-Tacikistan-Özbekistan’ın Temmuz 2024 yılında birlikte yapacaklarını duyurdukları ‘Birleştik 2024’ isimli tatbikat önemli bir mihenk taşı, kilometer taşı olmaya aday gibi durmaktadır(Avim, 2024).
2009 yılında kurulan Türk Devletleri Teşkilatı etkin bir şekilde işletilirse önemli fırsatları bünyesinde barındırmaktadır. Zira dil ve kültür bağı olan toplumların bir arada hareket etme olasılığı daha kolay ve yüksek olasılıktır (Macaristan’ın hemAvrupa Birliği üyesi olması hemde bu teşkilata üye olması Hristiyan ve İslam dünyası için önemli bir fırsat penceresi sunmaktadır).
Toplumlar için çok önemli olan dil-din bağı gibi ortak bağlarında etkisiyle Türk-İslam dünyasının bu coğrafyada etki alanının genişletmesini güçlenmesini bekleyebiliriz. Tabi ki 2 büyük super güç arasında tampon pozisyonunda kalan ve bu yüzden çok acılar çeken Afganistan örneği çok iyi analiz edilerek.