İnsanoğlu alıştığı, bildiği ortamlarda rahat eder. Misafir gittiği yerlerde yatıya kalsa; kendi yastığını arar. Yan yana iken belki yüzüne bakmadığı, ilgilenmediği değerlerin uzaklaştığında farkına varır, özlemini çeker. Çağ ilerledikçe zalimlerin kapitalizmi put edindikleri ve edindirmeye, ilahlaştırmaya çalıştıkları devrimizde insanoğlunun ayrılık mefhumu da bedeni(şekli) algılattırılmaya çalışılıyor. Zahiri perspektiften baktığımızda, ilerleyen teknoloji vesilesiyle pc üzerinden ve android sistem üzerinden birey uzakta ikamet eden bir yakınının bedenini de görerek, sesini de duyarak kesintisiz irtibat kurabilir. Teknoloji araçları vasıtası ile kurulan iletişimler, deniz suyu içmek gibidir. PC ile telefonla insanlar uğraştıkça uğraşırlar, doyuma ulaşamazlar.
İletişimin bir de metafizik yolları vardır. Eski devirlerde serhat boylarında nöbet tutan askerlere mürebbit denirmiş. Aynı kökten türeyen yani başka devletle sınır bağını sağlayan mürebbit gibi başka bireyle bağlantıyı kurma usulüne “rabıta” denir. Sufiler, oruçlu iken öğlen namazı vesair zamanlarda akşam namazı müteakibinde rabıta yaparlar. Mürşidin müridine öğütlediği “irtibatı koparmayalım” öğretisinin esrarı bu yöntemlere dayanır. Eğer bir tasavvuf ehli ile karşılaşırsanız; birkaç dakikalık rabıta sonrası yüzündeki huzuru görebilirsiniz. Rabıtanın da ötesindeki kavuşmalarsa mistik yolda daha da tekâmül edenlerin harcıdır.
Ağam ağam öz ağam, gam yüküne dayağam Yatmamışam uyağam, muhabbet ölüncedir Deme gözden ırağam İnsanlar ne kadar da özlediklerine hasret çektiklerine sevdiklerine bedenen veyahut rabıta gibi yollarla manen yakınlaşsalar da bu yakınlık dahi insanoğlunu tam mutmain etmez. Ruhlar ahir âlemde birbirini hakiki anlamda algılayacak temas edecektir. Yukarıdaki eserde işaret edildiği gibi “muhabbet ölüncedir” Eski devirlerde uzak doğuda yaşayan bir çocuk genç yaşta babasını kaybeder ve bilge 1 kişiye gidip babasını görmek istediğini söyler. Bilge kişi de babasını göreceğini ama buna kavuşmanın uzun yıllar süreceğini söyler çocuğa. Çocuk Bilge kişinin “babanı görebilirsin” sözünden işaretle dağ, bayır dolanır şehir şehir gezer babasını arar. Öyle ki bu arayış yıllarca sürer. Artık babasını aramaktan yorulmuştur ve kendisi de hemen hemen babasının öldüğü yaşlara gelmiştir. Ama babasına kavuşma müjdesi de hep aklındadır. Gel zaman, git zaman yaşlanmıştır, yorgunluktan bir nehir kenarında dinlenirken bastonu suya düşer. Almak için suya doğru eğildiğindeyse; hayretler içinde suda babasını görür. Çünkü artık kendisi de babasının öldüğü yaşlara gelmiştir ve suya akseden yüzü de babasına benzemiştir. “İstemem versen cihan varını Gönül nakşetti güle yârını Her yüzde görmek dost didarını Sizde bir türlü bizde bir türlü”