Kim daha güzel iş yapacak diye imtihan için yaratılan insanın hayatı geçici ve sahip olduğu imkanları üstlendiği görevleri ise bir emanettir. Emanetlerin iyi bilinmesi ve gereğinin yerine getirilmesi gerekir.
Diğer taraftan insan, sosyal bir varlıktır, kendi başına değil, bir aile ve toplum içerisinde diğer insanlarla birlikte yaşar. Birlikte yaşayan insanların karşılıklı görev ve sorumlulukları vardır. Aile ve toplum hayatının güven ve huzurunun, barış ve kardeşliğinin sağlanabilmesi için güvenli bir toplum oluşturmak gerekir. Güven toplumu olabilmek için; karşılıklı haklara saygı, görev bilinci, ahde vefa ve sözleşmelere sadakat; fitne ve fesattan, hile ve yalandan, cana, mala, namusa ve onura saldırıdan uzak durmamız, sahip olduğumuz maddi ve manevi her imkanın bir emanet olduğunu bilmemiz gerekir.
Güvenmek, korku ve endişeden emin olmak anlamındaki e-m-n kökünden türeyen "emanet" kelimesi; maddi ve manevi nimetler, ilahi emirler ve yasaklar, görev ve sorumluluklar; terim olarak, bir kişinin başka bir kişiye geri almak üzere emanet bıraktığı herhangi bir şey (vedia) demektir. Emanet, hıyanet kelimesinin zıddıdır.
Emanet, yalnız maddi şeylere özgü değildir. Dini ve içtimai görevler, kamu ve kul hakları, vekaletler, velayetler, Allah'a, Peygambere ve insanlara verilen sözler, yapılan sözleşmeler, borçlar, eş ve çocuklar, insanların sahip olduğu maddi ve manevi nimetler, vatan, mal ve mülk birer emanettir.
Emanet; göklerin, yeryüzünün ve dağların yüklenmekten kaçındığı ağır dağların yerine getirilmesi zor ve sorumluluk gerektiren önemli bir görevdir.
Emanet; fert, aile ve toplum hayatında, barışı, kardeşliği, güveni ve huzuru sağlayabilmek için olmazsa olmaz bir ilkedir. Çünkü emanetin olduğu yerde huzursuzluk, korku, endişe, fitne ve fesat olmaz.
Peygamberlerin olmazsa olmaz nitelikleri arasında "güvenilir" olmak vardır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s), daha peygamberlik öncesinde "emin" yani güvenilir olarak tanınmıştı.
Mekkeli müşriklerin zulümleri sebebiyle Miladi 616 yılında Cafer ibn Ebu Talib'in başkanlığında 90 Müslüman Habeşistan'a hicret etti. Habeş kralı Necaşi'nin sorması üzerine Cafer ibn Talib, Peygamberimiz (s.a.s)'in güvenilir olduğunu ve emrettikleri arasında emanetlere riayetin de olduğunu zikretmiştir:
Ey hükümdar! Biz cahil bir toplum idik. Putlara tapardık. Ölmüş hayvan eti yerdik. Zina ederdik. Akrabamız ile ilişkiyi keserdik. Komşularımıza kötü davranırdık. Kuvvetlilerimiz, zayıflarımızı ezerdi. Biz bu durumda iken Allah bize iffetini, güvenilir oluşunu, dürüstlüğünü ve nesebini bildiğimiz içimizden birini peygamber olarak gönderdi. Peygamber, bizi bir tek Allah'ına imana ve ibadet etmeye, Allah'ın dışında bizim ve atalarımızın taptığı taşları ve putları terk etmeye davet etti. Bize doğru sözlü olmayı, emanetlere riayet etmeyi, akrabalarla ilişkiyi sürdürmeyi, komşulara iyilik yapmayı, haramlardan ve kan dökmekten uzak durmayı emretti. Bize zinayı, yalan söylemeyi, yetim malı yemeyi ve iffetli kadınlara zina suçu isnat etmeyi yasak etti. Bize sadece Allah'a ibadet etmeyi, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamayı emretti. Bize namaz kılmayı, zekat vermeyi ve oruç tutmayı emretti.
Doğu Roma hükümdarı Heraklius, Ebu Süfyan'a Peygamberimizi sormuş, Ebu Süfyan, verdiği cevapta; namazı, doğruluğu, iffeti, ahde vefayı ve emanetlere riayet etmeyi emrettiğini bildirmiştir.
Eğer siz benim bildiğimi bilseydiniz, kesinlikle az güler, mutlaka çok ağlardınız. Öyle zaman gelecek ki, iki yüzlülük ortaya çıkacak, emanetlere riayet edilmeyecek, merhamet yok olacak, emin insana güvenilmeyecek, emin olmayan insana güvenilecek ve karanlık geceler gibi fitne olacaktır.