Moğolların kısa bir dönem Urfa saltanatında kayda geçecek olumlu bir gelişme yoktur. Bırakalım İyi bir şeyler yapmayı, tahmin edildiği gibi Urfa tahrip edilmiştir. Oysa Moğollardan önce Emevi, Abbasi, Zengi Türkleri dönemlerinde, zor kullanma yıkma olmamıştır. Bu İslam devletleri dönemlerinde ellerinden geldiği kadar şehirleri iyileştirme imar çalışmaları yapmışlardır.
Eyyubi devleti döneminde ise imar çalışmaları daha fazla yapılmıştır. Camiler, hayır kurumları. İnşa edilmiştir. Moğollar Ayn Calut yenilgisinin acısını, Suriye şehirlerinden, Hama, Humus’a seferler düzenleyerek buralara hakim olan Eyyubi valileri ve ailelerinden olanları vahşice katletmişlerdir. Moğollar Memluk yenilgisinden Eyyubi Kürtlerini sorumlu tutuyorlardı.
Eyubilerin yerine geçen Memluk devleti 1272 yılında Urfa’yı Moğollardan aldı. Urfa’nın tarihi ilçesi Halfeti Moğollar ve Ermeni güçlerinin elindeydi. Buna tahammül edemeyen Memluk Eyyubi Sultanı Melik-ül Eşref ve Hama valisi Melik-ül Muzaffer birlikte 1292 yılında Moğolların elinde olan Halfeti üzerine sefer yaptılar. Şiddetli çatışmalar sonucu kale ve Halfeti ilçesi 29 haziran’da Moğollardan alındı.
Bu savaşta Moğol ve Ermeni birlikleri büyük kayıplar verdi. 1200 kişi esir alındığını tarihi kaynaklar belirtiyor. Memlukların Urfa’da egemenliği 1362 tarihinde sona erdi. Bu tarihte Urfa ve çevresine Şii Türkmen Karakoyunlular egemen olmuştur. Urfa bahtsız şehir tarih boyunca savaşlar içerisinde kalmış, Yakılıp yıkılmıştır. Tarihsel süreçte en büyük yıkım ve kırımı ise Moğollar ve Timur dönemlerinde yaşamıştır.
Urfa ile Ceylanpınar 1394 yılında Timur komutasında İkinci Moğol saldırısına uğradı. Zira Timur da Moğol soyundan geliyordu. Bir
saptama yapmak gerekirse Moğol ve Türkler aynı millet iki kardeş halk olduğunu söyleyen birçok tarih araştırmacıları vardır. Burada bunu belirtirken amaç, yermek veya övmek değil, konu gereği bir tespit yapmaktır. Timur’un ordusu Urfa’ya doğru ilerlerken bunu haber alan Urfa kalesi komutanı Karakoyunlu Güzel Nami adlı kişi kaleyi bırakıp kaçar. Peşinden bir kısım halk ta Urfa’yı terk ederek kaçarlar.
Biraz insaflı olmak gerekirse kale komutanı ve halkı suçlamak bir ucuz kahramanlık ve hamaset olur diye düşünürüm. Peşinen önyargı ile böyle bir suçlama yapmak deyim yerindeyse bir Donkişotluk olur denilebilir.
Zira acımasız kan dökücü Timur ordusu çok büyük bir güçtür. Gittikleri her yeri kasıp kavurur yakar yıkar öldürür, hiçbir savaş kural ve hukukuna uymaz. Karakoyun kale komutanın gücü çok zayıftır. Timur’un ordusuna karşı direnecek, dayanacak hiçbir gücü yoktur. Halk arasında bir deyim vardır, bu deyim bazen büyük bir güç karşısında ezilmektense kaçmakta gerekebilir denilir. Bu da korkaklık değil diye anlatılır.
Timur ordusuyla Urfa’da 19 gün kalır, giderlerken askerlerine emir verir Urfa kalesini tahrip ettirir. Timur Urfa’dan sonra Suriye’ye yönelir. Halep, Hama, Humus şehirlerini yakıp yıkar. Tabi şunu belirtmek gerekir ki Moğol Hulagu Han ve Timur’un amaçları girdikleri şehirleri yalnız keyfi bir şekilde yakıp yıkmak değil, Asıl amaç halkı korkutarak direnmelerini engellemek, bu sayede işgal ettikleri şehirlerin servetlerini, yiyeceklerini yağmalamak ele geçirmektir. Bu durum Bedevi Arapların yaptıkları gibi bir yağma ekonomisidir. Yani üretmeden zorla başka halkların ürettikleri ele emeği ürünlere zorla zalimce gasp etmektir. Devam edecek