Atatürk Olmasaydı Peygamberimizin Kabrini de Yok Edeceklerdi! Can Ataklı Nevzat Yalçıntaş’tan naklediyor:
“Avrasya Televizyonu’nda Lale Şıvgın’ın sunduğu “Beyin Fırtınası” programına katılan Can Ataklı, programın diğer konukları Nevzat Yalçıntaş ile Erol Manisalı idi. Nevzat Yalçıntaş program sırasında Atatürk’le ilgili küçük bir anekdota yer vererek, “Suudiler 1926 yılında sınırları içinde tüm mezarlıkları yıkıyorlardı. Atatürk sıranın Hazreti Muhammed’in kabrine geldiğini öğrenince bir telgraf çekerek, ‘Eğer bir tek taşına bile dokunursanız ordumu aşağıya gönderirim’ demişti. Bunun üzerine Suudiler Hazreti Muhammed’in kabrine dokunamamıştı. Ama bu telgraf yok edildi” dedi.
Programdan sonra Nevzat Yalçıntaş’a, “Hocam programda anlattığınız olayın ayrıntılarını söyleyebilir misiniz?” diye sordum
1981 yılında 12 Eylül askeri yönetimi Atatürk’ün 100. Doğum yılı nedeniyle kapsamlı bir program hazırlamış. Prof. Yalçıntaş o dönemde İlim Kurulu’nun başına getirilmiş. Amaç Atatürk’le ilgili çeşitli kaynaklardan arşiv araştırması yapmak ve “Bilinmeyen Atatürk’ü” ortaya çıkarmakmış.
Yalçıntaş, “Dışişleri Bakanlığında Münir Bey vardı. İyi bir araştırmacı ve arşivciydi. Ona Dışişleri Bakanlığı arşivlerinin araştırılması görevi verilmişti. Bir gün Münir Bey aradı. Çok ilginç bir belge bulduğunu, bunu getirip göstermesi gerektiğini söyledi. O sırada benim çalıştığım başbakanlık binası ile Dışişleri binası aynı yerde. Hemen atlayıp geldi. Çok heyecanlıydı. Belgeye baktığımda çok şaşırmıştım Belge bir telgraf metniydi. Henüz yeni kurulan Suudi devletinin kralına gönderilmişti. Telgrafta ‘Hazreti Muhammed’in mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu aşağı gönderirim’ anlamına gelen cümleler vardı.
Münir Bey belgeyi önce bir üst amirine götürüyor. Belge oradan da daha yukarı taşınıyor. Sonunda müsteşara oradan da Bakan İlter Türkmen’e geliyor. Tâbi Evren Başkanlığı’ndaki Milli Güvenlik Konseyi’nin de haberi oluyor.
Dönemin Atatürkçü komutanları ve onların emrindeki bürokrasi bu belgenin açıklanmasını istemiyor. Ancak belge de ortaya çıkmış bir kere. Sonunda o dönemde yazılan ve şimdi kitapçılarda tek nüshası bile kalmayan bir Atatürk kitabının içine, hiçbir anons yapılmadan konuyor. Kısacası konu âdeta kapatılıyor, sadece o tuğla gibi kalın kitabı sonuna kadar okuyanların dikkatlerini çekecek biçimde zevahiri kurtarmak adına konuyor. *”1
Ortadoğu Arap coğrafyasında mezar, türbe, anıt ve güzel sanatlara yönelik bu olumsuz değer yargıları ne yazık ki, Osmanlı imparatorluğu devrinde Kabe’nin güvenliği için etrafında yapılan kale ve surlar günümüzde yıktırıldı. Urfa Belediye Başkanı sayın Ahmet Eşref Fakıbaba, o taşların Urfa’ya getirilerek, Urfa Balıklıgöl’de aynı biçimde inşa edilmesi girişimi başlatacağını belirtti, ancak sonra ne oldu bir türlü kamuoyu da bilgilendirilmedi.
Oysaki, Atatürk bir, “Akşam sofrada bulunanlardan Recep Peker, Atatürk’ün yurdumuzun sınır boylarından getirilecek topraklar içine yatırılmasını ileri sürmüştü. Atatürk, Recep Peker’in bu düşüncesinden çok duygulanmış ve Bayan Âfet’e: “Bunu unutma!..” demişti.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk de vasiyet etmiş olmalıdır ki, Anıtkabirde ki, mozolesine “Süleyman Şah’ın türbesinden getirilen toprak konulur.”2
Kemallî insanlar, yurdu için canını veren erdemli insanların toprağında yatmak ister. Gazi Mustafa Kemal de “kemal”lî bir insan olarak Alevi-Bektaşilikte “er, eri tanır”, “ere kılıç çekilmez” düsturunu da bilen biri olduğu için Anıtkabir’deki mezarına Süleyman Şah’ın toprağının katılmasını istemiştir.
*****
1- Turhan Bozkurt, “Atatürk’ün İslâm’a Hizmetleri”, Halk Kitabevi, Yılmaz Basım Yayın ve Dağıtım Tic. Ltd. Şti., İstanbul, 2015, s.179-180; Can Ataklı, 09.08. 2008 http://haber.gazetevatan.com/Haber/192881/1/Gündem.
2- Nurettin Can Gülekli, “Anıtkabir Rehberi”, Kültür Bakanlığı Yayınları: 1246, Ankara, 1993, s.6; Prof. Dr. Âfet İnan, Atatürk’ten Hatıralar, s.167.