Edessa tarihinde en çok görülen doğal felaketlerden biri Karakoyun (Daysan) deresinin taşmasıdırr. Daysan deresinin ölüm ve yıkımlara neden olması derenin akış, gidiş yolu şehrin eski ilk merkezinin ortasından geçmesidir. Edessa şehrinin bir anlamda talihsizliği yerleşim yerinin dereler yatağında olmasıdır. Bu şehirde Karakoyun deresinin dışında Cavsak, Direkli, Karaköprü dereleri vardır.
Daysan deresi 201 yılından sonra 303 yılı ilkbaharında yine taşar. Yine yıkımlar, ölümler, felaketler yaşanır. Zira doğanın diyalektiği şaşmaz bir şekilde işler. Tarih boyunca insanlar doğal felaketlerden, akıllarını kullanarak, önlem alarak kurtulmuşlardır. Bunu yapmayanlar telef olup gitmişlerdir.
Akıllarını kullanmayan, önlem almayan topluluklar doğal olarak yok olmuşlardır. Bu konuda doğa evrim bilimci Charles Darvin'nin doğru bir saptaması vardır, "Çözüm üretemeyen canlılar yok olmaya mahkumdur." der.
Diğer önemli bir vurgusu doğa kanunda güçlü zayıfı ezer, hatta yok eder. bundan dolayı güçlü olma gereğini belirtir.
413 Nisan ayında Daysan deresi yine korkunç bir şekilde kükreyerek akar, önüne geleni devirir. Azgın su deveyi değil, evleri bile sürükler götürür.
Bu defa bu belalı dere daha azgın bir şekilde önlenemez bir şekilde şehrin doğu kapısının surlarına dayanır, çıkış yolu bulamaz, sular süratle çoğalır birikir, setleri aşar şehirin tüm sokaklarını evlerini kaplar. Sular evlerin boyunu aşarak , insanlar evlerinde boğularak can vermişlerdir. Bu felaketten en çok olumsuz etkilenenler, barakalarda, köhne kulübelerde yaşayan yoksul halk olmuştur.
Tarihsel kaynaklara göre taştan yapılmış evler, özzelikle yamaçlarda inşa edilenler bundan çok zarar görmediler.
Azgın dere suyu surları yıkarak, evleri, cesetleri, ev eşyalarıını ovaya, oradan Cullap ( Medler) deresi ile Belih'e oradan da Fırat nehri'ne sürüklenmiştir.
Daysan deresi, durmaz her zaman gürültülü bir şekilde akar. Ama nedense bilinmez, çok kötü bir huyu vardır, insafsız zalimliği her yüz yılda bir tutar, önüne gelen her şeyı yok eder, yutar.
Daysan (Karakoyun) deresi 525 yılnın Nisan ayında yine yaptığını daha korkunç bir şekide yapar, bir akşam üzeri birçok insan uykudayken, halkın bazıları şehir hamamlarında yıkanırken ve bazıları yemek yerken, aniden bastırır, Edessa tarihinin en büyük yıkımını getirir.
Söylendiğine, yazıldığına göre 30.000 bin insan bu büyük felakette hayatını kaybetmiştir. Felaketin olduğu tarihte Edessa şehrini 60.000 bin nüfus kabul edersek şehrin nüfusünün yarısı yok olmuştur sonucu ortaya çıkıyor.
Bir kaynağa göre şehir halkının üçte birinin öldüğünü, özelkle Balıklıgöl havzasında çok güzel mimari yapılı evlerin tümüyle yıkıldığını belirtir. Bu büyük yıkımın sonucunda önlem almayan sorumlular halkın gazabından korkan, Piskopos Asclepius'la şehrin yöneticisi Antakya'ya kaçmışlardır. Devam edecek