Halil DOĞAN
Köşe Yazarı
Halil DOĞAN
 

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-26

    Ben ve yanımızda benim gibi yetim iki çocuğa verdi. Kendisi acı pancarı yemeyi sevdiğini söyledi. Aslında ben hiç acı yiyemiyordum, Zarife bana şunu anlattı; biz burada bir yaşam mücadelesi veriyoruz, ölmemek için ne varsa yemek zorundayız bunu bilin dedi bizlere. Burada seçmek gibi bir lüksümüzün olmadığını bizlere anlattı. O sırada yaşlı bir amca geldi, çocuklar size bir şey anlatacağım; bunu aklınızdan çıkarmayın. Yıl 1915 Ruslar Erzurum, Erzincan, Bingöl ve Elazığ gibi birçok yeri işgal etmişti. Bizler Dersimli olarak binlerce silahlı kişiler Seyit  Rıza’nın öncülüğünde Ruslara karşı bu gördüğünüz dağlarda aylarca savaştık ve çok kaybımız oldu ama Rus kâfirinde bizden fazla askeri ölünce çekilmek zorunda kaldı... İşte böyle soğuk geceleri çok çok yaşadık, ama gelin görün ki şimdi savaşmak zorunda olduğumuz… Dersim dün Ruslara geçit vermediği için mi bu duruma düştük. Şimdi birlikte savaştığımız ve ülkemizin başına geçenler şimdi bizi kırımdan geçiriyor. Sizce bu çok acı değil mi ey Xuda yê mezin bir sen bizi koruyabilirsin? Onu varın siz düşünün duydum ki Generalimiz Seyit Rıza gidip teslim olmuş. Hayat bize o kadar çok acımasız ki anlatamam. Sanırım coğrafya kader dedikleri bu olsa gerekir, dün bu ülkenin bir karış toprağını başkası almasın diye savaştık ama şimdi başa geçenler bizim kökümüzü yok etmek için her gün köylerimizi, evimizi ve bizleri öldürerek yok ediyor. Bunu Allah kabul eder mi size soruyorum, hep bir ağızda hayır bunu hiçbir kitap ve din kabul etmez dedik. O sırada aşağıya bakmaya giden gençler gelmişlerdi ama nefes nefese kalmışlardı. Rênas hemen sordu aşağıda ne var neyi gördünüz; gençlerden bir orda birkaç tane çoban vardı. Onlar da kırımdan kaçıp oraya sığınmışlar, gece olunca davarı yaymaya çıkarmışlar. Rênas peki, aşağı indiğimizde bakalım belki bize süt verirler arkadaşlar içer. Rênas gençlere teşekkür etti aslında nerdeyse açlıktan ölecek duruma geldi. Tüm insanlar etrafında toplandı, Rênas; arkadaşlar yola devam ediyoruz, aşağıda çobanlar var, koyun ve keçileri var kendilerinden rica edeceğiz bize süt versinler hepimiz açız. Tabi ki bunu duyan herkes sevindi, iki gündür pancar ve ot yemekten insanlar helak oldu. Böyle bir durumu kimse beklemiyordu ama yapacak bir şeyde yoktu. Benim midem kazınıyordu; burada bulunan herkes benim durumdaydı. Yavaş yavaş ve bir birimizin ellerinden tutarak aşağıya doğru inmeye başladık. Rênas bize boz ayı bazen saldırıyor, onun için özelikle birbirinizin ellerini bırakmayın diye, hepimizi tembihledi. Rênas bize şunu anlatı; çobanların söylediği bir şey var, küçük bir mağara var, onun kenarında kayalıkta arıların bal yaptığının. Oraya çıkabilirsek balı alırız yeriz dedi. İki güne dönmüştü daha doğru dürüst mideme bir lokma yemek girmemişti. Burada olan herkes de benimle aynı kaderi yaşıyordu. Mağaradan dışarıya çıktığımızda, bazıları bizim grubumuzdan ayrıldı ve bizler on kişi ancak kaldık. Aslında bizim az oluşumuz, bir yerde güzel oldu. Gideceğiz köylerde ve evlerde bize daha çok yardım edebilirlerdi. Bunu Zarife’de kadın arkadaşına anlatınca ben de kulak misafiri oldum. Akşam karanlığı daha karanlık yüzünü göstermemişti. Bu bizim için iyi bir durumdu, çünkü koyunları sağma ve süt içme şansımız olacaktı. Biz aşağı inerken, Rênas patikanın kenarında durmuş bizleri bekliyordu. Sadece şunu söyledi; yavaş ve sakin inin, bundan sonrası çok kötü. Korkmayın aşağıda çobanlar varken güvendeyiz. Zarife bana döndü; keşke bir kovamız olsaydı, sütü içine sağar yolda içerdik. Aşağıya doğru inerken son, bir kişi kalmıştı, o da gelince. Üsten (yukarıdan) bakınca hafif bir sis vardı, buda aşağıyı görmesini engelliyordu. Bu bizim için şemsiye görevi görmekteydi, bizler bunun iyi bir şey olduğunun düşünerek biraz rahatladık. Tam aşağıya indiğimizde iki çoban o yamaçta mağaranın yukarısında koyun ve keçilerini otlatıyordu.  Devam Edecektir.  
Ekleme Tarihi: 29 Mayıs 2023 - Pazartesi

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-26

 

 

Ben ve yanımızda benim gibi yetim iki çocuğa verdi.

Kendisi acı pancarı yemeyi sevdiğini söyledi.

Aslında ben hiç acı yiyemiyordum, Zarife bana şunu anlattı; biz burada bir yaşam mücadelesi veriyoruz, ölmemek için ne varsa yemek zorundayız bunu bilin dedi bizlere.

Burada seçmek gibi bir lüksümüzün olmadığını bizlere anlattı.

O sırada yaşlı bir amca geldi, çocuklar size bir şey anlatacağım; bunu aklınızdan çıkarmayın.

Yıl 1915 Ruslar Erzurum, Erzincan, Bingöl ve Elazığ gibi birçok yeri işgal etmişti.

Bizler Dersimli olarak binlerce silahlı kişiler Seyit  Rıza’nın öncülüğünde Ruslara karşı bu gördüğünüz dağlarda aylarca savaştık ve çok kaybımız oldu ama Rus kâfirinde bizden fazla askeri ölünce çekilmek zorunda kaldı...

İşte böyle soğuk geceleri çok çok yaşadık, ama gelin görün ki şimdi savaşmak zorunda olduğumuz…

Dersim dün Ruslara geçit vermediği için mi bu duruma düştük.

Şimdi birlikte savaştığımız ve ülkemizin başına geçenler şimdi bizi kırımdan geçiriyor.

Sizce bu çok acı değil mi ey Xuda yê mezin bir sen bizi koruyabilirsin?

Onu varın siz düşünün duydum ki Generalimiz Seyit Rıza gidip teslim olmuş.

Hayat bize o kadar çok acımasız ki anlatamam.

Sanırım coğrafya kader dedikleri bu olsa gerekir, dün bu ülkenin bir karış toprağını başkası almasın diye savaştık ama şimdi başa geçenler bizim kökümüzü yok etmek için her gün köylerimizi, evimizi ve bizleri öldürerek yok ediyor.

Bunu Allah kabul eder mi size soruyorum, hep bir ağızda hayır bunu hiçbir kitap ve din kabul etmez dedik.

O sırada aşağıya bakmaya giden gençler gelmişlerdi ama nefes nefese kalmışlardı.

Rênas hemen sordu aşağıda ne var neyi gördünüz; gençlerden bir orda birkaç tane çoban vardı.

Onlar da kırımdan kaçıp oraya sığınmışlar, gece olunca davarı yaymaya çıkarmışlar.

Rênas peki, aşağı indiğimizde bakalım belki bize süt verirler arkadaşlar içer.

Rênas gençlere teşekkür etti aslında nerdeyse açlıktan ölecek duruma geldi.

Tüm insanlar etrafında toplandı, Rênas; arkadaşlar yola devam ediyoruz, aşağıda çobanlar var, koyun ve keçileri var kendilerinden rica edeceğiz bize süt versinler hepimiz açız.

Tabi ki bunu duyan herkes sevindi, iki gündür pancar ve ot yemekten insanlar helak oldu.

Böyle bir durumu kimse beklemiyordu ama yapacak bir şeyde yoktu.

Benim midem kazınıyordu; burada bulunan herkes benim durumdaydı.

Yavaş yavaş ve bir birimizin ellerinden tutarak aşağıya doğru inmeye başladık.

Rênas bize boz ayı bazen saldırıyor, onun için özelikle birbirinizin ellerini bırakmayın diye, hepimizi tembihledi.

Rênas bize şunu anlatı; çobanların söylediği bir şey var, küçük bir mağara var, onun kenarında kayalıkta arıların bal yaptığının.

Oraya çıkabilirsek balı alırız yeriz dedi.

İki güne dönmüştü daha doğru dürüst mideme bir lokma yemek girmemişti.

Burada olan herkes de benimle aynı kaderi yaşıyordu.

Mağaradan dışarıya çıktığımızda, bazıları bizim grubumuzdan ayrıldı ve bizler on kişi ancak kaldık.

Aslında bizim az oluşumuz, bir yerde güzel oldu.

Gideceğiz köylerde ve evlerde bize daha çok yardım edebilirlerdi.

Bunu Zarife’de kadın arkadaşına anlatınca ben de kulak misafiri oldum.

Akşam karanlığı daha karanlık yüzünü göstermemişti.

Bu bizim için iyi bir durumdu, çünkü koyunları sağma ve süt içme şansımız olacaktı.

Biz aşağı inerken, Rênas patikanın kenarında durmuş bizleri bekliyordu.

Sadece şunu söyledi; yavaş ve sakin inin, bundan sonrası çok kötü.

Korkmayın aşağıda çobanlar varken güvendeyiz.

Zarife bana döndü; keşke bir kovamız olsaydı, sütü içine sağar yolda içerdik.

Aşağıya doğru inerken son, bir kişi kalmıştı, o da gelince.

Üsten (yukarıdan) bakınca hafif bir sis vardı, buda aşağıyı görmesini engelliyordu.

Bu bizim için şemsiye görevi görmekteydi, bizler bunun iyi bir şey olduğunun düşünerek biraz rahatladık.

Tam aşağıya indiğimizde iki çoban o yamaçta mağaranın yukarısında koyun ve keçilerini otlatıyordu.  Devam Edecektir.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.