Mardin'den Bitlis'e sürgün giden Bediüzzaman burada dini ve ilmi çalışması açısından daha iyi ve rahat bir ortam buldu. Zira Bitlis valisi Ömer Paşa, Molla Said'e çok hürmet gösterdi. Onu konağında misafir etti.
Molla Said Bitlis'te kaldığı iki sene zarfında kırk kadar kitab ezberledi. daha önce ezberlediği 50 kitapla birlikte toplam bu sayı 90 kitabı buldu. Bu durum olaganüstü ilahi bir zeka ürünüdür, hatta mücizedir.
Binlerce sayfa tutan bu kitaplar, dini ve fen ilimlerinden oluşuyordu. Ezberlediği bu kitapları, sürgüne gönderildiği Barla, Kastamonu, Afyon, Eskişehir, ilerinde bu kitapları yayınlamıştır.
Molla Said, Van Valisi Hasan Paşa'nın ısrarlı daveti üzerine Van'a gider. Orada büyük bir kıymet ve itibar görür. Rahatça çalışacağı bir mekan verilir. İstediği bütün kitaplar İstanbul'dan getirilir.
Henüz Said Nursi adını almayan Genç yaşta Molla Said Van'da yaklaşık 15 sene kaldı. Kendisini orada çok iyi yetiştirdi.
Bediüzzaman adını aldı. Daha önce belirttiğimiz gibi bu ismin anlamı, harika, olaganüstü anlamına geliyor. Gerçekten bu ismi fazlasıyla hak ediyordu. Eğer bir mücize istersek Said Nursi bir mücizedir.
Bu büyük alim, ayrıca diğer hoca takımından oldukça farklıydı. Söyledikleri, yaptıkları tezat değildi, örtüşüyordu. Örneğin diğer bazı hocalar, veya halktan kişiler gibi hediye kabul etmiyor, hatta maaş bile almıyordu. Dünyevi zevkler peşinde koşmuyordu.
Bediüzzaman, " Bütün malımı bir elimle kaldırıp götürebilmeliyım. Ben dünyaya ancak misafihane nazarıyla bakıyorum."Diyerek dünya malına zerre kadar önem vermiyordu.
Namaza çok büyük ehemmiyet vermesiyle teheccüd namazına devam etmesi, takvayı esas almasıyla ulema ile halka örnek oluyordu.
Onun bütün amacı medreselerde, okularda, fen bilimleriyle birlikte, dini bilgilerde okutulmalıdır diyordu. Çağın dinsiz felsefesine karşı Kur'an hakikatının ve imanın güçlenmesi gerektiğini ısrarla altını çiziyor, yazarak belirtiyordu.
Doğu ve Güneydoğu'da, özelikle Van, Bitlis, Diyarbakır gibi merkezlerde dini ve ilmi bilimlerin okutlacağ öğrenim kurumlarının açılması gerektiğini söylüyordu.
Bediüzzaman bu amaçla 1907 yılında Osmanlı devletinin başkenti İstanbul'a gittiğinde 31 yaşındaydı. 13 yaşındayken o zaman Kürdistan diye anılan doğu bölgesinin en meşhur alimi haline gelmişt. bu mücize değilse nedir.
İstanbul'da Âlem-ia İslam'ın durumunu yakından tespit etmiş, hastalıkları teşhis etmiş, çare ve çözüm üretmiş ve önermiştir. Devam edecek.