Bediüzzaman Said Nursi ikinci meşrutiyetin ilanından sonra aynı iman aynı coşku ve heyecanla İslam ve iman mücadelesine devam ediyordu.
Onun yegane amacı İslamiyetin ilk dönemindeki uygulamaları hayatta tatbik etmekti. Ayrıca şek şüphe duymadan imanın kuvvetli olması için büyük br çaba gösteriyordu.
Batı kökenli Pozitif (Olguculuk) akım Osmanlı devleti vatandaşlarını da etkiliyor, bazılarının dinden uzaklaşmasına neden oluyordu. Bediüzzaman bundan dolayı imana inanca çok önem veriyordu.
"Asrımız imanı kurtarma asrıdır" diyordu. Kesinlikle şahsi bir çıkar peşinde değildi. Kur'anı aslına uygun, felsefi olarak tefsir ederd. Olagaüstü, mücize diyebileceğimiz bir zekası vardı.
"Milletin kalb hastalığı dini yönden zayıf oluşudur. Bunu takviye ile sihhat bulabilir. Bizim cemiyetin meşrebi, muhabbete muhabet ve husümete husumettir. Müslümanlar arasında sevginin yerleşmesine yardımcı olmak, ve düşmanlık askerini bozmaktır. Peygamber Efendimizin ahlakı ile ahlanmaktır." diyordu.
Bediüzzaman böyle yazılarla milletin ve devletin Avrupa'nın olumsuz fikri akımından korunması gerektiğini azimle, şevkle belirtirdi.
Osmanlı devleti yıkılmanın eşiğindeydı. Başta İngiltere, bunun için uğraşıyordu. İngiltere'nin Sömürge ülkelerinden sorumlu bakanı Galadstone Avam kamarasında bir konuşmasınada Kur'anı eline alarak " Bu Kur'an Müslümanların elinde bulundukça biz onlara hakim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur'anı onların elinden kaldırmalıyız, yahut Müslümanları Kur'an'dan soğutmalıyız. Hilafet kurumunu da mutlaka ortadan kaldırmalıyız.."
İngiliz bakanın bu konuşması o tarihte İstanbul gazetelerinde yayınlamıştı. Van'da Tahir Paşa'nin konağında kalan Said Nursi bu yazıyı okumuş, akabinde " Kur'an'ın sönmez ve söndürülmez manevi bir güneş olduğunu ben dünyaya göstereceğim ve ispat edeceğim." demiştir.
Empeyalist İngiltere ajanları İstanbul'da oyunlar, provokosyyonlar düzenliyordu. bunlardan en önemlisi 31 Mart olayııdır. Duyarlı ve heyacanlı Müslüman kesim tahrik edilerek Şeriat ayaklanması yapıldı. Acak Edirne'de bulunan İttihat Teraki Partisi yanlısı Hareket ordusu tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı.
İkinci Abdülhamit 27 Nisan 1909'da jön Türklerin güdümünde olan Osmanlı meclisi tarafından tahttan indirildi. Devletin başkenti büyük bir kargaşa içerisindeydi. Kimin ne yaptığı belli değil, sokaklarda anarşi hakimdi. At izi it izine karışmıştı. Said Nursi Karışıkılığı önlemek için büyük bir çaba sarf ediyordu. Çou doğulu Kürt kökenli hamalların karıştığı büyük bir boykotu yaptığı birlikçi teskin edici konuşmayla sona erdirdi.
Hareket ordusu hiç bir direniş görmeden İstanbul'a girmişler, Yıldız sarayını yağmalamışlar, İhtilal mahkemeleri olan Divan-ı Harbi Örfi. sıkıyönetim mahkemelerini Beyazit meydanında bulunan İstanbul üniversitesinde kurmuşlardır.
O zaman orada Genel Kurmay Başkanlığı görev yapıyordu. Çeşitli mesleklerden yüzlerce kişi orada tutuklu bulunuyordu. Tutuklular arasında Said Nursi'de vardı. Mahkeme başkanı Hurşit Paşa düzmece, kısa yargılamalar sonucunda yüzlerce insanı ölüm cezasına çarptırmıştır.
Beyazid meydanı ve ve başka açık alanlarda düzinelerce insan darağaçlarında idam edildi. Bu görüntülerin görüktüğü yerde Said Nursi'de yargılanır. Said Nursi bizzat Hurşit Paşa tarafından yargılanır. Ancak Bediüzzaman bu yargılamada kendini savunmamıştır. Davasının İslamiyet olduğunu belirtmiştir. Bundan pişmanlık duymadığını söylemiştir.
Hurşit Paşa'nın demek sen de Şeriat istemişsin sorusuna verdiğii cevap korkusuzdur. " Şeriatın bir hakikatına bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zira; Şeriat,sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilalcileri isteyışi gibi değil."
Yargılama sounda mahkeme heyetine adeta ders verircesine, Şeriatın kendine özgü bir meşrutiyet olduğunu, bunu savunduğunu, anarşiye karşı çıktığını anlatmıştır.
Mahkeme heyeti tutukluların çoğuna idam kararı vermesine rağmen, Sait Nursi berat etmiştir. Beyazit meydanında kendisini bekleyen büyük bir kalabalıkla birlikte Sultan Ahmet cammi yönüne giderken defalarca " Zalimler için yaşasın cehennem sloganları atmıştır. Bediüzzaman beraat ettikten sonra Van'a gitmiştir. Devam edecek