Patika çok dikti, ayrıca patikanın zemini küçük taşlarla doluydu ve zor bir yerdeydi. Ben ve Abdo ağabeyim bir birimize tutunarak bile iki defa tökezleyip yere düştüğümü biliyorum. Bir defa Abdo ağabeyimi de kendimle yere düşürecek duruma getirdim.
Yere düşen yaşlı amcalar acı çekip inliyordu.
Ormanın sessizliği düşen yaralıların acı dolu inlemeleri ile ormanın sessizliğini bozuyordu.
Ormanın içlerinde; kuş sesleri ve guguk kuşunu sesleri de bize kadar geliyordu.
Abdo ağabeyim, Zarife’ye şunu söyledi; yerime biraz kardeşimin elini tutabilir misin?!!.
Abdo ağabeyim kendi yarasının da giderek ağrıdığını bize söyledi.
Bunu söyleyince, Zarife de bana acıyıp elimi sıkı sıkı tuttu.
Rênas, patikanın kenarında Heybo ve Cemo’ya sordu ne yaptınız ve kaç kişi yaralandı?.
Tekrar Rênas’ın sesi geldiğini duyduk, geri de kalan Cemo’ya sordu ne oluyor, Cemo ağam bir ayı bizden bir arkadaşa saldırmış ve arkadaşımız yaralandı.,
Orada bulunan Huso cevap verdi, ayı beni yaraladı Mamo; Rênas ona doğru yürüdü ve yetiştiğin de elini Huso yüzüne doğruca uzattı sordu, yaran çok derin mi bra genç hayır ama ayı vurunca başımı ağaca çarptım yüzümden çok başım kanıyor deyince, Rênas birazdan mağaraya yetiştiğimizde yaranı pansuman ederiz dedi.
Orda bulunan Zarife, eteğinin alt kısmını yırttı ve yaralı gence uzattı al oğlum yaranı sar dedi.
Benim aklıma babam ve annem geldikçe ağlıyordum; aklıma geldikçe kardeşime bir şey olursa ne yaparım diye içimden geçirdim..
Gözlerimde yaşlar aktı, ilk kez yalnızlık hissine kapıldım ve irkildim elini tuttuğum Zarife sordu neyin var dedi.
Kısık bir sesle hiç dedim ama Zarife. Ben kadınım… Sordu, yaran mı var dedi, Abdo ağabeyim yerime cevap verdi kardeşimin hiçbir şeyi yok…
Zarife, yoksa travma mı geçiriyor; Abdo ağabeyim onu bilmiyorum dedi.
Kadın benimle ve Abdo ağabeyimle ilgileniyordu, kucağında küçük bir kız çocuğu vardı sanırım o aileden tek kurtulanda onlardı.
Hava bayağı soğudu ve hala bir mağaraya varamadık, ormanda sadece kuş sesleri geliyordu.
Gece ayaza dönecek gibi dedi Zarife, Abdo ağabeyime şimdi donarız işte dedi.
Bizim en kısa sürede, kapalı bir yere sığınmamız gerekir.
Rênas’ın kısık sesi duyuldu.
Arkadaşlar Hz. Hızır aşkına sessiz olun askerler pusuya yatmış olabilirler.
Biz Laç deresine vardık, birbirimizden kopmayalım, tekrar dereyi geçip yukarıya doğru çıkacağız lütfen yaşlılara ve çocuklara yardımcı olalım.
Burada iki tane büyük mağara var, birine saldırılmış geriye kalan ikincisine arkadaşlarımız birazdan gidip bakacak eğer bir tehlike yoksa içeri gireceğiz deyince bizler bir nefes aldık.
Ben de ve Abdo ağabeyimde bir üşüme ama özelikle Abdo ağabeyimde hafif bir titreme başladı.
Bizimle yürüyen Zarife adı kadar iyisin dedim. Ve büyük Rabbim seninle olsun dedim.
Zarife, ince ve uzun boylu ismi gibi zarif bir kadın olduğunu içimde düşündüm.
Küçük kızı Elif’le birlikte yola çıkmıştı.
Rênas tekrar bizi durduruyor arkadaşlar; bakın size ne diyeceğim.
Şu gideceğimiz mağara Sale Sodiki mağarasıdır adı gibi çok büyük bir mağaradır…
Orada şöyle bir olay oldu; iki gün önce Sale Sodiki mağarasına saklanan arkadaşlarımızın hepsi de silahsız olan yaşlılar, çocuklar, kadınlar saklanmıştı bu mağaraya.
Ormana kaçacak dermanları bile olmadığından bu kaya oyuğuna sığınmışlardı. O çevrede arama yapan askerler,
Sale Sodiki mağarasında korkudan tir tir titreyerek tehlikenin uzaklaşmasını bekleyen savunmasız insanları askerler önce fark etmemişler.
Daha sonra askerler tamda oradan uzaklaşmak üzereymişler ki, içeride ki arkadaşlarımızın dikkatsizliği sonucu, yanlarında getirdikleri küçük köpeğin havlaması sonucu sahiplerini ele vermiş.
Mağaranın insan dolu olduğunu anlayan askerler, makineli tüfeklerle taramışlar orayı. Devam edecektir.