Halil DOĞAN
Köşe Yazarı
Halil DOĞAN
 

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-44

Özelikle gece saatlerin de eşkıyanın, bölge halkına çok zarar verdiğini. Hatta Osmanlı döneminde, birçok üst düzey askerlerinde eşkıyaları koruduğunu büyüklerimizden duydum. Rênas, “oysa hırsızlık büyük suçtur. Şu devletin bize yaptığına bak” dedi. "Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Bir kardeşi öbür kardeşten ayırmış oluyorsun”. “Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın”. “Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Anlıyor musun?" artık ne olduğunu anladım. Bunları anlatınca, ben de annemi, babamı, kardeşlerimi düşünerek ağladım… İçimde büyük bir eksiklik oluştu, günlerdir yolardayız. Bilmediğim dağları ve bilmediğim insanlarla gizlenerek dolaşıyoruz. Birkaç gün sonra Xarput’a vardığımız da ne olacağını da bilmiyorum ve bir bilinmeze doğru savrulduğumu artık bariz bir şekilde ben de görebiliyordum. Bunu anladım "Çalmaktan daha kötü bir suç yoktur”. Günlerdir, gözlerimize uyku girmemişti, aynı şekilde temiz bir yatak yüzüne hasret kalmıştık. Dersim’de hepimiz için yaşam tarzının sona erdiğinin farkın varmıştık. Bizler bir avuç insan için, yaşamımız. Henüz sona ermemişti belki ama sonun da başlangıcıydı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak bunun farkına varmıştık. Bir an bencilce düşüncelere daldım, işte hala yaşıyorum diye içimden geçirdim. O an Zarife beni dürttü “xorto hey kendine gel”!!!. “Nerdesin bugün, neyin var söylesene” deyince; girdiğim derin düşüncelerden uyandım. Rênas, arkadaşlar yiyeceğimiz bayağı azaldı, bunu bilmenizi isterim. Bir sorun çıkmazsa yarın Xarput’a varmış oluruz, orada almaya paramız var. Bu günleri atlatırsak inanıyorum ki güzel günler görebileceğiz. Zaten uzun süre de dışarıda kalamayız, kış kapıda soğuklar her zaman çok sert ve çetin geçiyor, bunu hepimiz iyi biliyoruz. Ona göre şehirde dost ve akrabalarımızın yanında bir müddet kalmamız gerekir. Yoksa sokakta ölüp gideriz. Yemek olarak yediğimiz; sulandırılmış biraz pekmez ve çeyrek ekmek olarak bize dağıtılıyordu. Elimize geçtiğine bile şükür ediyorduk, ya bir parça kırgıl darı ekmeği bulamasaydık ne olacaktı. Dersim’in tüm köylerinin yakılıp yok edildiği, insanların derelerden ve nehirlerden cesetlerinin yüzdüğünü kendi gözlerimle gördüğümü ve dağlarının yakılıp yok edildiği bir dönemin içindeydik. Bana verilen yemeği yediğim sırada, uçak sesleri gelmeye başladı. Rênas hemen mağaranın ağzına doğru koşar adımla gitti, peşinden Ali Rıza ve öbür arkadaşlar gitti. Gulazer, bize döndü “haydi bizde mağaranın girişine doğru gidelim. Her an mağara bombalanabilir” deyince bizde mağaranın dışına doğru koşar adımla çıkışa gittik. Rênas, arkadaşlar ben bakıyorum uçak bizim üstümüze gelirse hepimiz dışarıya doğru koşarak çıkalım. Zarife o telaşla Elif’i mağaranın içinde bırakmıştı, koşarak Elif’i alıp geldiğine nefes nefese kalmıştı. O sırada Rênas, Dersim’in güzelliğini şöyle özetliyordu. Tepeleri dağlar, dağları tepeler kovalıyor, onları da başka otantik köyler, başka kentler başka insanlar izliyordu. Dersim aslında işgalinden çok yok edilmiş oluyordu. Toprağa ölüm tohumları gibi bolca ekilmesinden, çocukların gömülüp tepelerine bir öbek taşların taş üstüne yığılması gibi hayaletler kentler oluşturuldu. Acı çeken insanların ve hayaletlerin doldurduğu bir kent Dersim. Çocukluğumuzun kenti ne yazık ki çoktan öldü. İyilik bu toprakları terk etti; ölümlerden kaçmanın yolunu bulmak için günlerdir dağları ve taşları arşınlıyoruz. Ölüm, her an, her yerde ölüm. Dersim’i ve Dersimliye korku sardı; kasabalar, köyler, yaylalar ve her yer korku cehennemi oldu. Artık, korku hayatımızın bir parçası. İnsan onurunu hiçe sayıyorlar. Uçak sesleri giderek bize daha yakın gelmeye başladı. Ali Rıza, arkadaşlar uçaklar hayra alamet değil onu bilelim, yakında ki köyleri ya bombalayacaklar, ya da bizim olduğumuz yeri. Rênas, bize döndü “ben bağırınca hepiniz aşağıya doğru koşun, ondan sonrası hayatımız şansa kalmış olur”.  Devam edecektir.  
Ekleme Tarihi: 08 Haziran 2023 - Perşembe

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-44

Özelikle gece saatlerin de eşkıyanın, bölge halkına çok zarar verdiğini.

Hatta Osmanlı döneminde, birçok üst düzey askerlerinde eşkıyaları koruduğunu büyüklerimizden duydum.

Rênas, “oysa hırsızlık büyük suçtur. Şu devletin bize yaptığına bak” dedi.

"Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Bir kardeşi öbür kardeşten ayırmış oluyorsun”.

“Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın”.

“Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Anlıyor musun?" artık ne olduğunu anladım.

Bunları anlatınca, ben de annemi, babamı, kardeşlerimi düşünerek ağladım…

İçimde büyük bir eksiklik oluştu, günlerdir yolardayız.

Bilmediğim dağları ve bilmediğim insanlarla gizlenerek dolaşıyoruz.

Birkaç gün sonra Xarput’a vardığımız da ne olacağını da bilmiyorum ve bir bilinmeze doğru savrulduğumu artık bariz bir şekilde ben de görebiliyordum.

Bunu anladım "Çalmaktan daha kötü bir suç yoktur”.

Günlerdir, gözlerimize uyku girmemişti, aynı şekilde temiz bir yatak yüzüne hasret kalmıştık.

Dersim’de hepimiz için yaşam tarzının sona erdiğinin farkın varmıştık.

Bizler bir avuç insan için, yaşamımız. Henüz sona ermemişti belki ama sonun da başlangıcıydı.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak bunun farkına varmıştık.

Bir an bencilce düşüncelere daldım, işte hala yaşıyorum diye içimden geçirdim.

O an Zarife beni dürttü “xorto hey kendine gel”!!!.

“Nerdesin bugün, neyin var söylesene” deyince; girdiğim derin düşüncelerden uyandım.

Rênas, arkadaşlar yiyeceğimiz bayağı azaldı, bunu bilmenizi isterim.

Bir sorun çıkmazsa yarın Xarput’a varmış oluruz, orada almaya paramız var.

Bu günleri atlatırsak inanıyorum ki güzel günler görebileceğiz.

Zaten uzun süre de dışarıda kalamayız, kış kapıda soğuklar her zaman çok sert ve çetin geçiyor, bunu hepimiz iyi biliyoruz.

Ona göre şehirde dost ve akrabalarımızın yanında bir müddet kalmamız gerekir. Yoksa sokakta ölüp gideriz.

Yemek olarak yediğimiz; sulandırılmış biraz pekmez ve çeyrek ekmek olarak bize dağıtılıyordu.

Elimize geçtiğine bile şükür ediyorduk, ya bir parça kırgıl darı ekmeği bulamasaydık ne olacaktı.

Dersim’in tüm köylerinin yakılıp yok edildiği, insanların derelerden ve nehirlerden cesetlerinin yüzdüğünü kendi gözlerimle gördüğümü ve dağlarının yakılıp yok edildiği bir dönemin içindeydik.

Bana verilen yemeği yediğim sırada, uçak sesleri gelmeye başladı. Rênas hemen mağaranın ağzına doğru koşar adımla gitti, peşinden Ali Rıza ve öbür arkadaşlar gitti.

Gulazer, bize döndü “haydi bizde mağaranın girişine doğru gidelim. Her an mağara bombalanabilir” deyince bizde mağaranın dışına doğru koşar adımla çıkışa gittik.

Rênas, arkadaşlar ben bakıyorum uçak bizim üstümüze gelirse hepimiz dışarıya doğru koşarak çıkalım.

Zarife o telaşla Elif’i mağaranın içinde bırakmıştı, koşarak Elif’i alıp geldiğine nefes nefese kalmıştı.

O sırada Rênas, Dersim’in güzelliğini şöyle özetliyordu.

Tepeleri dağlar, dağları tepeler kovalıyor, onları da başka otantik köyler, başka kentler başka insanlar izliyordu.

Dersim aslında işgalinden çok yok edilmiş oluyordu.

Toprağa ölüm tohumları gibi bolca ekilmesinden, çocukların gömülüp tepelerine bir öbek taşların taş üstüne yığılması gibi hayaletler kentler oluşturuldu.

Acı çeken insanların ve hayaletlerin doldurduğu bir kent Dersim.

Çocukluğumuzun kenti ne yazık ki çoktan öldü.

İyilik bu toprakları terk etti; ölümlerden kaçmanın yolunu bulmak için günlerdir dağları ve taşları arşınlıyoruz. Ölüm, her an, her yerde ölüm.

Dersim’i ve Dersimliye korku sardı; kasabalar, köyler, yaylalar ve her yer korku cehennemi oldu.

Artık, korku hayatımızın bir parçası. İnsan onurunu hiçe sayıyorlar.

Uçak sesleri giderek bize daha yakın gelmeye başladı.

Ali Rıza, arkadaşlar uçaklar hayra alamet değil onu bilelim, yakında ki köyleri ya bombalayacaklar, ya da bizim olduğumuz yeri.

Rênas, bize döndü “ben bağırınca hepiniz aşağıya doğru koşun, ondan sonrası hayatımız şansa kalmış olur”.  Devam edecektir.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.