Vakti zamanında dört oğlu olan bir bilge kişi varmış. Çocuklarına acele ve erken karar vermemelerini ve ön yargılı olmamalarını öğütlemek ve onları eğitmek için, her birine sırayla uzak yerde ki bir meyve bahçesine gidip bakmalarını söylemiş. İlk oğlan kışın gitmiş, ikinci ilkbaharda, üçüncü yazın ve sonuncu sonbaharda gitmiş. Sonra bir gün hepsini bir araya toplamış ve ne gördüklerini sormuş. İlk oğlan, ağaçların yaşlı, cansız ve kupkuru olduğunu söylemiş. İkinci oğlan, yeşilliklerle dolu ve canlıydılar demiş. Üçüncü oğlan, çiçekleri vardı, kokusuyla ve görüntüsüyle o kadar muhteşemlerdi ki demiş. Sonuncu oğlan, yanlış gördüklerini hepsinin meyvelerle dolu, canlı ve hayat taşıdığını söylemiş. Yaşlı adam çocuklarına hepsinin haklı olduğunu söylemiş. Çünkü her biriniz farklı zamanlarda gittiniz onun için demiş. Onlara bir şeyi bir mevsim veya kısa bir süre tanıdıktan sonra onun hakkında hüküm verip fikir yürütemeyeceklerini ve yargılayamayacaklarını güzelce anlatmış. Yoksa onun hakkında yanlış hüküm verebileceklerini, böyle yaparlarsa ön yargılı davranmış olacaklarını söylemiş.
TDK ya göre ön yargı: Bir şeyi yeterince bilmeden varılmış kanı, önceden verilmiş yargı veya bireyde başka bireylere, toplumsal kümelere karşı sevgi ya da düşmanlık duygusu uyanmasına yol açan, koşullanmış bir duygusal tutumu yansıtan yalınkat inanç, kanı veya genellemedir. Halk arasında ön yargıya peşin hüküm, peşin yargı, koşullu yargı, ön karar, yargısız infaz, suizanlı kişi vb gibi isimler verilir. Bu şekilde peşin hükümlü olanlar yani bir şeyi çeşitli yönlerden araştırmadan kolaycılığa kaçıp hüküm verenleri; düşünen, sorgulayan aklı başında kişiler, ilim sahipleri fikir yönünden güvenilir ve makbul kişiler olarak görmezler ve onları güvenilir bulmazlar, kötü niyetli olduklarına inanırlar. Kısaca ön yargılı olmak uygar, inançlı bir insana yakışmaz. Hatta insana yakışmaz. Bazı düşünürler ön yargı hakkında ne düşünmüşler bir de ona bakalım:
Albert Einstein; ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz, bir ön yargıyı yok etmek atomu parçalamaktan daha zor demiştir. Bir başka düşünür; kuşkusuz en büyük ön yargı etrafımızdaki herkesi insan sanmamızdır. Bir başkası; bin bir meziyeti de olsa insanlara kötü yanlarından bakarlar. Tek kitaplık adamlardan korkunuz. Ön yargılar, insanları birbirinden uzak tutmak için bilgisizlikten yapılmış zincirlerdir. Kibir ve ön yargı ilmin iki düşmanıdır. Fikrini değiştiremeyenler, hiçbir şeyi değiştiremezler. Ön yargılarından kurtulamayanlar, hiç bir insanı anlayamazlar. Peşin hükümlere dayalı fikirleri kabul ettirmenin yolu şiddete başvurmaktır. Peşin hükümlülüğün, samimiyet kavramında asla yeri olamaz. Peşin hükümler muhakemesiz hükümlerdir. Kendimiz hakkında yapabileceğimize inandığımız şeylere göre hüküm veririz, ön yargılı olmayan başkaları, yapmış olduğumuz işlere göre hüküm verirler. Ön yargılı olanlar ise keyfi hüküm verirler.
Ben de diyorum ki: En zayıf ve çirkin insanlar, ön yargılı insanlardır. Çünkü hayata at gözlükleri ile bakan dar ve kısır görüşlü kişilerdir. Böyle kişiler akıl ve muhakemeleriyle değil, duygularıyla hüküm verirler. Asiında bunlar insanlık suçu işlemektedirler. Bir de çıkarları uğruna ön yargılı olanlar vardır, toplum bu gibi kişilere yalaka adını vermiştir.
Ailemizin ve toplumun küçüklükten beri kulağımıza fısıldadığı her şey, sunduğu her görüntü yargımızın temel taşlarını oluşturur. Fert bunları çağın gereklerine ve ilmi gerçeklere göre yenilemez kendini tekâmül ettirmezse tek düze bir insan olur, sonunda ön yargılı biri haline gelmesi mukadderdir. Allport der ki: ” Erken yargılar yeni bilgilerle yüzleşince değişmiyorsa, ön yargıya dönüşmüş demektir.” Ön yargı insanların düşüncesizliğine bir kılıftır, suizannın pusulasıdır. En adaletsiz yargı, ön yargıdır. Bireylere, düşüncelere, belirli bir topluluğa ya da nesnelere ilişkin olabilir. Ön yargı; kişinin, topluluğun veya nesnenin koşulsuz olarak karşısında ya da yanında olmak şeklinde olabilir. Ama genellikle olumsuz yani karşı olmak şekli ağır basar. Bazen de ön yargı acele karar vermekten de kaynaklanabilir. Bu masumca bir ön yargıdır, bu yargı da gerçekleri öğrenince değişmiyorsa hatadır ve bu da ön yargı olur. Ön yargılı olanlar bir, iki tecrübeden hemen genel hüküm çıkarırlar yani bir çiçek görünce baharın geldiğini iddia ederler. Yedikleri bir biber ağızlarını yaksa, bütün biberler acıdır diye hüküm çıkarırlar. İnsanlara karşı da tavırları aynıdır, sonunda yargılar oluşmadan ön yargılar oluşur.
Ön yargılar eğer davranışa dönüşür ise, artık bunun adı o şeyi dışlama olur. Burada ön yargının bir tutum, dışlamanın ise bir davranış olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Genelde ön
yargı bir taraf tutma, bir kayırma biçimidir. Yemeğin tadına bakmadan tuz atan, salatadan yemeden ekşi döken ön yargılılar ordusuna katılmış bir neferdir.
Ön yargıların baskın olduğu toplumlarda, kendini ifade edebilmek, çorak topraklarda pirinç yetiştirmekten daha zordur. Dünya üzerinde oynanan çok sinsi ve egoist politikalar, toplumların belli olaylara karşı ön yargılı olmaları için her yolu denemekten çekinmemektedirler. Toplumu ön yargılı kişilerden oluşan böyle toplumlar, bir tür esir kampında gibidirler. Yüz yıl önce ne ise, bu gün de böyledir, yüz yıl sonra da böyle olacaktır. Zihnimiz böyle Empoze ön yargıların esiri olduğu müddetçe, toplum hiçbir zaman gerçekleri göremeyecektir. Zaten yapılmak istenen tam da budur.
Ön yargı dinimizce de hoş karşılanmaz, dışlanır, yani dinimizde de yeri yoktur. Din âlimleri ön yargının, peşin hükümlülüğün kişiyi münafıklığa götürdüğü söylerler. Aşağıdaki ayetlerle yüce Yaradan bu konuya dikkatimizi şöyle çekiyor. “ Ey iman edenler! …Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin.” (Maide 8 den), “ …İnsanlar arasında adaletle hükmet, nefsin isteklerine uyma…” (Sad 26 dan), “…Hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten ayrılırsanız bilin ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” (Nisa 135 ten)
Hiçbir şey hakkında bir yönü kısa bir süre gözlenerek o şey hakkında doğru hüküm verilebileceğini düşünmek hatadır. Ancak her yönüyle iyice gözlemledikten sonra tarafsızca verilen hükümler doğruya daha yakındır. Hayatı ve insanları analiz eder ve gözlemlerken etiketlemeden yolumuza devam etmeli, insanları; giyimine, ırkına, cinsiyetine, tuttuğu takıma, parmağındaki yüzüğün türüne, bıyığının kesilme şekline, oturduğu yere, bitirdiği okula, zevklerine, imkânlarına, şivesine bakarak asla değerlendirmemeliyiz. Empati yapmalı ve bunu önemsemelidir. Bir insanı gerçekten tanımak isteyenler; onun kendini anlatmalarına, başkalarının onun hakkında söylediklerine göre değil, nihai tercihlerine bakmalı ona göre onun hakkında yargıya varmalıdırlar. Bu yoldan varılan yargılar gerçeğe daha yakındır…
Selamım erken yargılarını yeni ve doğru bilgilerle yüzleştiklerinde, değiştirip ön yargıya dönüştürmeyenlere gitsin.
Abdullah HAKTANKAÇMAZ ah6334@gmail.com