Türkiye tüm dünyanın yaşadığı olağanüstü bir süreçten geçiyor. Çin’den başlayan ve ABD’ye kadar sıçrayan malum virüs herkesi esir aldı.
İnsanlar evlerine çekildi, fabrikalar, mağazalar, işyerleri kepenkleri indirdi.
Sınırlar kapatıldı, üretim durdu, borsalar çöktü…
Daha kötüsü, hastaneler hasta kabul edemez, ölenler sayılamaz duruma geldi, doktorlar ölüm döşeğindeki hastalardan hangisine müdahale edip etmeme konusunda kararsız kaldı…
Koronavirüs (covid-19) öyle bir hale geldi ki artık bir ilçe, bir şehir değil 60 milyon nüfuslu İtalya ülke olarak karantinaya alındı. Buna rağmen tehlike devam ediyor ve en iyimser tahminle korona kâbusunun iki ay kadar daha sürmesi bekleniyor. Dileriz o kadar devam etmez…
Yaklaşık 3 aydan beri dünyayı tehdit eden bu tehlikeden Türkiye’nin etkilenmemesi elbette mümkün değildi. Sınır komşularımızda ortaya çıkmasına ve ölümle sonuçlanan vaka sayısının binlere ulaşmasına rağmen, zamanında alınan ve uygulanan önlemlerle ülkemiz bu illetten 11 Mart 2020 tarihine kadar uzak tutuldu.
Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca, herkesin takdir ettiği gibi bu süreci çok iyi yönetti. Ancak yurt dışından gelen vatandaşlarımıza ülkenin kapılarını kapatmak mümkün değildi ve virüs bir şekilde Türkiye’ye de sızmış oldu.
Devlet bu defa B planını devreye soktu. Bazı yasak kararları açıkladı. Vatandaşa ne yapması, nasıl önlem alması gerektiğini anlattı. Daha sonra virüsün seyrine göre yasak kararları genişletildi, halka “evde kalıp sokağa çıkmama” önerisi getirildi, kamu kurumlarında çalışan bazı personele de “evde mesai yapma izni” verildi…
KAHRAMAN SAĞLIKÇILAR
Bu girizgâhtan sonra gelelim başlıktaki “alkışlama” konusuna.
Herkes eve kapanmaya teşvik edilirken sağlık çalışanları ise adeta cepheye gönderildi. Öyle bir cephe ki milis kuvvet takviyesi bile yanlarına alamıyorlar…
Covid-19’la başa baş mücadele ediyorlar.
Koronavirüs için henüz aşı bulunamadı dolayısıyla hazırlıksız yakalandıkları için öyle İHA’ları, SİHA’ları da yok. Mevcut donanımlarla 83 milyon vatandaşımızı korumaya, hasta olanları da kurtarmaya çalışıyorlar.
Aynen Kahraman Mehmetçik gibi “alkışlanmayı” hak ediyorlar…
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sağlık çalışanlarını önce TBMM’de milletvekillerine sonra da saat 21.00’da millete alkışlatmasına canıgönülden katılıyoruz ve ellerimiz kızarana kadar alkışlıyoruz…
EVDE KALARAK DESTEK OLALIM
Bu yazıyı yazdığım sırada aynı binada oturduğumuz, biri şehir diğeri üniversite hastanesinde görevli iki doktor komşumuzu aradım.
Tebriklerimi sundum, teşekkür ettim, başarılar diledim ve vatandaştan beklentilerini sorup, halet-i ruhiyelerini öğrenmeye çalıştım.
Biz vatandaşlardan tek bir şey; “evde kalmamızı” istiyorlar…
Evde kalmanın, koronavirüse karşı “en güçlü, en güvenilir mücadele” olduğunu söylüyorlar…
Evet, canımız sıkılsa da “solunum yolumuzun sıkılmaması” için evlerimizde kalmalıyız. Kendimizi düşünmüyorsak bari ailemiz, sevdiklerimiz, yakınlarımız, komşularımız, ülkemiz için bir süre bu sıkıntıya katlanalım…
Bu öyle sıradan bir mikrop değil. Acı çektire çektire öldürüyor.
Londra’da yoğun bakımda nefes almak için mücadele eden koronovirüs hastası 39 yaşındaki kadının şu sözleri kulağımıza küpe olmalı: “Sakın işinizi şansa bırakmayın. Ciğerlerimde cam varmış gibi hissediyorum. Eğer hala sigara içiyorsanız hemen bırakın çünkü ciğerlerinize ihtiyacınız olacak…”
Öncelikle şunu çok iyi bilmemiz lazım; koronavirüs dünyanın sonu değil. Bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Bu süreç Allah’ın izniyle elbette atlatılacak. Atlatılacak ama bu musibeti mümkün olduğu kadar az hasarla savuşturmak için bize de düşen görevler var.
Temizliğe dikkat edeceğiz, panik yapmayıp moralimizi yüksek tutacağız ve… EVDE KALACAĞIZ.
En kısa sürede “koronavirüssüz günlere kavuşmak” dileğiyle…