Bugünlerde emekli, memur ve Bağkur’a maaş zamları konuşuluyor; kahinler ekranlarda rakam belirliyor. Enflasyon, zamlar, döviz, altın her gün yükseliyor. Yetkililer, "Ezdirme yüz," diyorlar. Ne olursa olsun, adil paylaşım olmayacaktır. Bir muhtar emekli sandığı emeklisi kadar maaş alacaksa, biz niye okuduk? 25, 30, 35 yıl devlette çalıştık, şimdi emekliyiz. Memur emeklisi, ülkemiz Bağkur’lu, asgari ücretli cennet hali almış. Sözde sendikalar hak arıyor; sivil toplum kuruluşları adını verdiğimiz "sivillik" diye bir şey kalmamış. Geçmişte iktidarların arka bahçesi olmuş, şimdi alel acele olmuşlar. Elini uzatan, ayağını uzatamaz da ondan. Aylık 100 TL alan şikayetçi, 50-60 TL alan yine şikayetçi, 20-30 TL alan şikayetçi. Üç beş maaş alanda şikayetçi, millet yardımlarında şikayetçi; toprak doymuş, diyelim de işin içinden çıkalı.
Kapitalizmin hortumları cebimizden, mutfağımızdan, habire emiyor. Evin modası geçmiş, araba, telefon, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, halı, kilim, koltuk takımı, televizyon, kap-kacak gibiler modaları geçmiş; bunları değiştirdiyor. Yardım yeri neresi? Bankalar, kredi kartları... En az 5-10 yıl çalış, bunlara köle ol. Yahudinin taktiği neydi? Aç bırakacaksın, borçlandıracaksın, dinden soğutacaksın, köle gibi kendine bağlayacaksın.
Kimse 3 odalı evi beğenmiyor; 4 odalı, 5 odalı olacak evler. 1+1 evlerde ayrı bir projedir. Bizi konfor hayatına alıştırmışlar. Bu yazıyı yazarken sabah kahvaltısında sofra serili, tam 11 çeşit yemek varken, toplumun bir kesimi böyle iken, bir kesimi çöp bidonlarından naylon kağıt topluyor. Bazılarının sabah kahvaltıları makarnadır; bazıları can derdinden deniz sularında boğuluyorlar. Toplumun ekseriyeti topraktan koparılmış, betona aşık edilmiştir. Köyden kentlere akın alabildiğine olmuş, tam bir felakettir. Mega kentler yaşanmaz hale gelmiştir.
Peki, çözüm nedir? Toprağa tekrar dönmek, yorgana göre ayağını uzatmak, üretimi ve istihdamı artırmak, maliyetleri düşürmek, toplumu ilgilendiren konularda istişarelerde bulunmak, bilim ve ilim insanlarını seferber etmek, ayırım yapmadan her kesimden görüş almak, israftan kaçınmak, zaruret asliyeye dönmekten ibarettir. Bunları fert ve devlet yapmalıdır. Doğruya doğru demek, eleştiriye tahammül etmek, yeri gelince hesap vermek erdemliktir.
Her kes ekonomist olmuş; keseden atıyorlar, delik büyük, yamalar çok küçük. Kapatamıyor. İzahlar hep sermayeden yana. Özenerek konfor hayata alışanlar, bankaların emici faiz hortumlarına mahkûmdurlar. Sermayenin en büyük aracıları bankalar, faiz, zam, haksız vergiler ve büyük marketlerdir. Analar, babalar, sevgililer, doğum günleri, Noel Baba gibi ne örf, adetimizde ne de dinimizde olmayan günleri kutlamak, çılgınca israfa bulaşmaktır. Öyle sosyete kesim yetişti ki, sabah kahvaltıları milyarlık...
Sadece bunlar değil; tüm aile fertleri ekranlardaki çılgın reklamları her gün seyrediyor, tüketim için tahrik ediliyor ve özendiriliyor. Bu bağımlılığa maaş mı, gelir mi dayanır? Toplum fertleri tüketim sarhoşluğuna bürünmüş; yemede, içmede, giyinmede, barınmada, seyahatte, eğlenmede, evlenmede, alışverişte, marketlere bağımlılıkta, sınır tanımazlık sosyal medya, çirkin dizileri ekranlarda seyretmede tam bir israf şampiyonluğudur. Pizza, hamburger fanatikleri türemiş, gündüz gece, genç bisikletçiler bunlara çalışıyor.
Kapitalizmin akımına kapılmamak için iktisatlı olun. Kanaat, şükür silahınız olsun; her türlü israftan, konforlu yaşam tarzından kaçının. Vesselam...