Orta bölümünü dolaştığımız Karadeniz bölgemiz kendi içinde bölümlere, şehirlere, il, ilçe, köylere ayrılsa da bu ayrışmalar coğrafi harita üzerinde…..
Yer yer bazı detaylarda farklılıklar görülse de ortak değerleri bir bölge insanının. Tarihlerini biliyorlar, tarihlerine inanıyorlar ve tarihi yaşatıyorlar.
Geçmişinde kabadayı, eşkıya olan özellikle kuvayi milliye döneminde hizmet etmiş yörenin eli silah tutanlarından önde gelenleri halkın dilinde destan, haket, türkü vb. olmuş.
Piryoz çakayi piryoz da selam olsun Rize'ye
Elli beş sefer ettik de Kuvayi Milliye'ye
Of, Sürmene, Arakli da yanaştık Trabzon'a
Kurtuluş savaşında da çalıştık kana kana
Batum’dan Deniz yoluyla cephane, silah, mühimmat sevkiyatı yapan Dursun Kaptan’ı metheden bu yukarıdaki dizeler gibi birçok halk türküsüne rastlamak mümkün bu coğrafyada.
“Giresunlu Topal Osman şu sahilde çatıştı.” “Hordolos Mustafa Rize’den şöyle kıyama kalktı.” “Atatürk, İpsiz Recep’e Emice diye hitap etti, övdü” bu cümleler ayaküstü sohbetler de bile duyabileceğimiz efsane hikâyeler.
Ihlamur ve fındığın bol olduğu gelirken yakınlar için yanımızda paket de yaptırdığımız Ordu’da da Musa EROĞLU’nun meşhur eserine konu olan Halil İbrahim’in gerçek hikâyesini Fatsa halkından dinliyoruz. Konudan çıkmamak için tamamını yazmayacağım öykünün. Ama gerçekten dağda yaşıyor ve gerçekten el yerine vuruluyor.
Halk geçmişteki kahramanlarına sahip çıktığı gibi yaşayan kahramanlarını da anıyor ve sahip çıkıyor. 90’ların fenomeni Deliyürek’in Sabri’si, günümüzünse başarılı yönetmeni Ahmet YENİLMEZ’in çocuk yaşlarda okul tiyatrolarıyla başlayan macerasında hemşerileri arkasında duruyor.
İrem DERİCİ, Sinop Boyabatlı hemşerileri hemen “buralı” diye sahip çıkıyor. Orhan HAKALMAZ, Orhan ÖLMEZ ve Orhan GENCEBAY, bütün Orhan’lar Samsun’lu. Bu adı neden bu kadar çok koymuşlar araştırmaya vakit olmadığı için öğrenemedim.
Özellikle Orhan GENCEBAY’ın bariton sesi cafelerden, caddelerden, yollardan geçerken mekânların kahir ekserinden duyuluyor.
İşin aslı nereyi ziyaret ettiğinizin farkında olmasanız, bir renk cümbüşü, ihtişamlı ışıklandırmalarıyla bir Avrupa kenti diyebileceğiniz bu seyir esnasında duygusal Orhan Baba şarkıları güzel ambiyans da oldu, hele ki geceleri.
Efsunlu serbest çalışmalar ekolünden süzülen bu şarkılar eşliğinde öyle bir moda girdik ki artçı etkiler sürdü bayağı. “Hoca sesin güzel bize bir şarkı söyle” diyenlere, hemen başlayabilirim:
Hepimizin hayatı iki kelime
Bir varmış bir yokmuş şu âlemde
Bir gün sana doymadan göçüp gidersem eğer
Son nefeste adın dilimde
Her şey sende başlar, seninle biter
Sevilmek ümidi sevmekten beter
Nazar değmesin sana, eller değmesin sana
Sensizlik ölüm bana yar
Seni benim gibi seven bulamazsın
Tanrım bu rüyadan hiç uyandırmasın
Ömrün vefası yok, korkum aşkımdan çok
Gönlüm sensiz kalmasın
Korkulu rüyam, gülen bahtımsın
Sen benim, sen benim, sen benim dünyamsın