Osmanlıca bir deyişte, hafızayi beşer nisyan ile mallüldür, denilir. yani Türkçesi insan belleği unutmakla mükeleftir. Unutmak insan yapısının bir gereğidir de denilebilir. İnsanoğlu, İnsankızı, o kadar karmaşık ilahi bir varlık ki bilim dahi İnsan denilen canlının, düşünen yapan üreten bir varlığın gizlerini, sırlarını, biyolojik, genetik yapısını tam anlamıyla çözdüğü söylenemez. İnsanın temel bir özeliği olan Kendini aldatma kavramını varoluşçu felsefenin etkisiyle itiraf edeyim yanlış anladım. zan ettiğim varoluş felsefesi insan özelikle bilinçli özgür insan kendisini aldatmaz diye anlardım. Oysa gerek bilimsel, gerek dini görüş ve inançta İnsanın kendini aldatmanın değişik bir versiyonu olan unutma özeliği olan bir varlık olarak nitelendirir. çünkü insanın temel bir vasfı kendini aldatma denilebilir. Zaten yaratıcı güç insanı varlıkları, ve bu alemi öyle mükemel bir denge nizam düzen içersinde yaratmış ki akıl durur. Özelikle insanı öyle mükemel yaratmıştır ki. Kur'ani kerim'ın Secde süresi 9- ayette Allah insanı ruhundan üfleyerek yaratmıştır denilir. Bu nedenle insan kiymetini bilse melekten üstün bir varlıktır. kiymetini bilmedi mi gene Kur'an ifadesine göre en aşağılık varlık oluyor. Konumuz olan söz uçar yazı kalır sanırım bu gerçeği dolaylı da olsa vurgular. Nasıl vurgular derseniz, bence Yazının önemine dair ilk gelen ayet olan ikra (oku) ayeti yazılı belge olarak açıktır ki okuma yazmanın önemini vurgular. Ama ne yazıktır ve acıdır halkımız doğusuyla batısıyla en az okuyan yazan bir toplum. Belki de uygarlık ta teknolojide geri kalmamızın Bir nedeni bu olsa gerek. Söz uçar yazı kalır bundan dolayı da gerekli. Yazılı olmayan kurallar çabuk unutuluyor. Bir devletin yönetimin sosyal siyasal ilişkileri yazı ile olur. Anayasa, yasalar yazılı kuralardır. İnsan gelişmesinin en önemli unsuru yazma okuma kitaplar yazılardır. Bir insan bir toplum gelişmek ilerlemek istiyorsa bunun tek çaresi doğrusu okuma ve yazma olmalıdır. Unutma kavramı yaşamın sürmesi için gerekli... yazılı olmayan bilgiler çabuk unutulur. Unutma da doğal bir durum... Her şeyi hatırda tutmak, mümkün değil... Unutma olmasa yeni düşünceler yeni fikirler üretemeyiz, belki insani özeliklerin çoğunu elde edemeyiz. mesala toplumda var olan psikolojik takıntı hastaları bu nedenle olsa gerek tam gelişemaz kendilerini gerçekleştiremez. kendilerini varlama var olma bilinç ve yetisinden mahrum kalırlar. Çünkü eskilerin deyimiyle kapıldıkları sabit fikir gelişmelerini engeller. Buna düşünce düzeyinde tutsaklık denir. Olayın garip tarafı sabit düşüncelerinin saçma, mantıksız olduğu halde takıntı böyle devam eder. Bilmde son yıllar da gelişmeler sonucunda etkili ilaçlarla bu hastalık eski ızdırabını nisbetten hafifletmiş normal bir düzeye gelmiş. Bunun konumuzla ne ilgisi var denilebilir... Burada denilmek istenen söz konusu olan İnsanın özeliklerinin yeteneklerinin karmaşık görünmesine rağmen muazam bir birlikteliğin, diyalektik bütünlüğün olması... Demek ki insanın bazı şeyleri unutması takıntılı olmaması, gelişmesi açısından gerekli. Bunlardan en önemlisi insanın en önemli özeliğinden biri olan konuşma da yaratıcı tarafından verilen, elbette değerli bir armağandır, yetenektir. değerini bilse iyi kullansa... .konuşma niteliğinin organizmanın sesin çeşitli organların bileşiminin sonucunda oluşmasıdır. İnsanın diğer tüm davranışları tabir caiz se bir motor gibi komple bir harekettir. Her şeyin davranışın, eylemin aşırıya kaçmadan uygulanması ve yapılması halinde gelişmiş insan niteliği ortaya çıkar. Söz konusu olan konuşma ve yazma konusuda öyle... İnsan konuşur, ezberler. unutmam der, unutur. Öyle bir varlığız ki en sevdiğimizi kara toprağa veririz, hiç unutmayız deriz, Ünlü Türk Şairi Nazım Hikmet'ın belki daha yetmiş yıl evvel dediği gibi "En fazla bir yıl sürer yımıncı asırlar da ölüm acısı" dediği gibi Sonuçta unuturuz. İşte insan oğlunu veya kızını diyelim balık hafızalı olmaktan kurtaran en doğru gelişme yazının bulunması ile başlamış diyebiliriz. Uygarlığın kapısı sözel bigiden yazılı bilgiye geçmekle başlamıştır denilebilir. Tarih bilinci yazılı olarak daha doğru biçimde çıkmış diyebiliriz. Bundan dolayı söz uçar yazı kalır, doğru bir deyiş ve kavram.
Anasayfa
Yazarlar
NECDET ŞANSAL
Yazı Detayı
Bu yazı 1476+ kez okundu.
SÖZ UÇAR YAZI KALIR
Osmanlıca bir deyişte, hafızayi beşer nisyan ile mallüldür, denilir. yani Türkçesi insan belleği unutmakla mükeleftir. Unutmak insan yapısının bir gereğidir de denilebilir. İnsanoğlu, İnsankızı, o kadar karmaşık ilahi bir varlık ki bilim dahi İnsan denilen canlının, düşünen yapan üreten bir varlığın gizlerini, sırlarını, biyolojik, genetik yapısını tam anlamıyla çözdüğü söylenemez. İnsanın temel bir özeliği olan Kendini aldatma kavramını varoluşçu felsefenin etkisiyle itiraf edeyim yanlış anladım. zan ettiğim varoluş felsefesi insan özelikle bilinçli özgür insan kendisini aldatmaz diye anlardım. Oysa gerek bilimsel, gerek dini görüş ve inançta İnsanın kendini aldatmanın değişik bir versiyonu olan unutma özeliği olan bir varlık olarak nitelendirir. çünkü insanın temel bir vasfı kendini aldatma denilebilir. Zaten yaratıcı güç insanı varlıkları, ve bu alemi öyle mükemel bir denge nizam düzen içersinde yaratmış ki akıl durur. Özelikle insanı öyle mükemel yaratmıştır ki. Kur'ani kerim'ın Secde süresi 9- ayette Allah insanı ruhundan üfleyerek yaratmıştır denilir. Bu nedenle insan kiymetini bilse melekten üstün bir varlıktır. kiymetini bilmedi mi gene Kur'an ifadesine göre en aşağılık varlık oluyor. Konumuz olan söz uçar yazı kalır sanırım bu gerçeği dolaylı da olsa vurgular. Nasıl vurgular derseniz, bence Yazının önemine dair ilk gelen ayet olan ikra (oku) ayeti yazılı belge olarak açıktır ki okuma yazmanın önemini vurgular. Ama ne yazıktır ve acıdır halkımız doğusuyla batısıyla en az okuyan yazan bir toplum. Belki de uygarlık ta teknolojide geri kalmamızın Bir nedeni bu olsa gerek. Söz uçar yazı kalır bundan dolayı da gerekli. Yazılı olmayan kurallar çabuk unutuluyor. Bir devletin yönetimin sosyal siyasal ilişkileri yazı ile olur. Anayasa, yasalar yazılı kuralardır. İnsan gelişmesinin en önemli unsuru yazma okuma kitaplar yazılardır. Bir insan bir toplum gelişmek ilerlemek istiyorsa bunun tek çaresi doğrusu okuma ve yazma olmalıdır. Unutma kavramı yaşamın sürmesi için gerekli... yazılı olmayan bilgiler çabuk unutulur. Unutma da doğal bir durum... Her şeyi hatırda tutmak, mümkün değil... Unutma olmasa yeni düşünceler yeni fikirler üretemeyiz, belki insani özeliklerin çoğunu elde edemeyiz. mesala toplumda var olan psikolojik takıntı hastaları bu nedenle olsa gerek tam gelişemaz kendilerini gerçekleştiremez. kendilerini varlama var olma bilinç ve yetisinden mahrum kalırlar. Çünkü eskilerin deyimiyle kapıldıkları sabit fikir gelişmelerini engeller. Buna düşünce düzeyinde tutsaklık denir. Olayın garip tarafı sabit düşüncelerinin saçma, mantıksız olduğu halde takıntı böyle devam eder. Bilmde son yıllar da gelişmeler sonucunda etkili ilaçlarla bu hastalık eski ızdırabını nisbetten hafifletmiş normal bir düzeye gelmiş. Bunun konumuzla ne ilgisi var denilebilir... Burada denilmek istenen söz konusu olan İnsanın özeliklerinin yeteneklerinin karmaşık görünmesine rağmen muazam bir birlikteliğin, diyalektik bütünlüğün olması... Demek ki insanın bazı şeyleri unutması takıntılı olmaması, gelişmesi açısından gerekli. Bunlardan en önemlisi insanın en önemli özeliğinden biri olan konuşma da yaratıcı tarafından verilen, elbette değerli bir armağandır, yetenektir. değerini bilse iyi kullansa... .konuşma niteliğinin organizmanın sesin çeşitli organların bileşiminin sonucunda oluşmasıdır. İnsanın diğer tüm davranışları tabir caiz se bir motor gibi komple bir harekettir. Her şeyin davranışın, eylemin aşırıya kaçmadan uygulanması ve yapılması halinde gelişmiş insan niteliği ortaya çıkar. Söz konusu olan konuşma ve yazma konusuda öyle... İnsan konuşur, ezberler. unutmam der, unutur. Öyle bir varlığız ki en sevdiğimizi kara toprağa veririz, hiç unutmayız deriz, Ünlü Türk Şairi Nazım Hikmet'ın belki daha yetmiş yıl evvel dediği gibi "En fazla bir yıl sürer yımıncı asırlar da ölüm acısı" dediği gibi Sonuçta unuturuz. İşte insan oğlunu veya kızını diyelim balık hafızalı olmaktan kurtaran en doğru gelişme yazının bulunması ile başlamış diyebiliriz. Uygarlığın kapısı sözel bigiden yazılı bilgiye geçmekle başlamıştır denilebilir. Tarih bilinci yazılı olarak daha doğru biçimde çıkmış diyebiliriz. Bundan dolayı söz uçar yazı kalır, doğru bir deyiş ve kavram.
Ekleme
Tarihi: 06 Nisan 2018 - Cuma
SÖZ UÇAR YAZI KALIR
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.