Mehmet CENGİZ
Köşe Yazarı
Mehmet CENGİZ
 

MEVSİMLİK YAŞANTILAR

Hayat su gibi akıp gidiyor. İnsanoğlu çoğu zaman bu gidişin farkında değildir. İnsanoğlu hastalanınca, başına bir şey gelince, narkozlu hayattan ancak uyanabiliyor. Yılda dört mevsim var ilahi emir ne ise mevsimlerde o tecelli eder. Yazın çok sıcaktır, kişin tam tersidir. İlkbahar yaşam için vazgeçilmezdir, sonbahar doğanın elbise değişimidir. Her dört mevsimde fıtrata uygundur. İnsan hayatı da buna benzer. Ana rahmi, Çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık. İhtiyarlık sonrası insan için Ahrete doğuştur. Dünya fani, Ahiret ise ebedidir. Ahirette iki mekân var biri cennet, diğeri ise Cehennemdir. Müslümanın istek arzusu cenneti hak edebilmektir. Cennetin yolu ibadet te, cehennemin yolu ise Allaha isyandadır. İbadetler Allaha kul olmak için yapılır. İbadetlerde insani kötülüklerden alıkoyuyorsa gerçek kulluktur. Müslüman sadece kendisini kurtarmakla kalmamalı, başkalarına örnek olmalı, başkalarını da kötülüklerden alıkoymalıdır. Yaşam tarzımızda Allah Resulünün yaşantısı, söylemleri, yaptıkları hayat kaynağımız olmalıdır. Allah resulü Taife niçin gitti, niçin taşlandı, kanlar içinde niçin kaldı? Asi topluma niçin beddua etmedi. Cebrail, Azrail, İsrafil, Mikail’in ısrarlarına rağmen o kavmin helakine razı olmadığı çok manidardır… Onların zürriyetlerinden, Ömerler, Aliler, Osmanlar, Ebubekirler, Hamzalar, Musab bin Ömerler olabilir de ondan. Bu tablodan pay kapmak gerekmez mi? 40 güne yakin kutsal mekânlarda kaldım. Hem de Rahmet ve mağfiret ayında. Mekke, Medine, Müslümanlar Allah’ın misafiri idi. Ümmet fertlerinden razı olup olmadığını Allah bilir. Yaşantımız mevsimseldir. Devamlılık arz etmemektedir. Oruç ayı bitti mi çok kişi Camiye, Namaza, Kur’an-a Allaha ısmarladık der gibidir. Umreler, haclarda tıpkı bunlar gibidir. Mekke, Medine’yi, Allah’ın evleri camileri İman dolum tesisleri olarak kabul ederim. Uyduruk dinle insanlar aşılandığı için İbadetler uzun sure insanları ıslah etmiyor. Ramazan aylarında suç oranları genellikle çok düşüktür. Halbu ki her zaman böyle olmalıdır. Kula kul olmak Allaha kul olmanın önüne geçmiştir. Kutsal beldelerde efendilerden geçilmiyor. Efendilerin söylemleri din dışı olsa bile, müntesiplerce baş üstünedir. İnsanlar Allah’a, mümtaz dine çağırılacaklarına efendilere çağrılıyor. Efendilerin hepsi kabe de itikâftaydı. Etrafındakiler pervaneydi. Ayetmiş, hadismiş, fıkıhmış, islam âlimlerinin görüşleriymiş hepsi beyhude her şey efendilerde. Hâlbuki efendilerin efendisi orada, onun üstünde efendi yok. Esselamün aleyke ya rasulallahtan nem almadan gelenler çoğunlukta. Bir Müslüman, uhuttan, hendekten, Cennetül baki den, kuba mescidinden, bismillahi allahu ekber deyip hacerül esvedden, kabe den, makamı İsmail, İbrahim’den, safa Merve den Arafat’tan, mina, müzdelife’den, Cebeli nur, Cebeli Sevr den, hüdeybiye mekânından, Cirane’den, tek cümle ile Mekke Medine’den nasıl olurda nem almadan dönebilsin. Hâlbuki kutsal mekânlar ağlama duvarları değildir. Saldım bayıra mevlam kayıra ile ibadet olur mu? İbadetlerde maalesef paraya, menfaate kurban edilmiş, İbadetler ticarete donuşmuş, hurafeler had safhada, Kur’an-ın indiği mekânda, Kur’an ayında Kur’an okundu fakat Kur’an anlatılmadı. Diğer tüm Camilerde de ayni tempo devam etti. Kâbe putlarla doluydu. Putlar nasıl kırıldı. İnen ayetler okununca anlatılınca nasıl amel edildi. Kimsenin umurunda değil, efendinin verdiği virtler, yapılan hatimler her şeyi hal ediyor. Faize, zinaya, zulme, uyuşturucuya, saltanata, hırsızlığa, tağuti düşüncelere dokunmamayı ebucehil anlayışı da istiyordu. Bu din benim değil bir kitap okumuştum. Bu kitap Abdurrahman Dilipak’a ait, keşke bu kitabini yeniden okusa davadan ne kadar pay kalmış görecektir. Dava erlerine Allah resulü örnektir. Dünyalık verdiler, mevkiler teklif ettiler hiç birini kabul etmedi. Allah resulü, güneşi sağ, Ayı sol elime verseniz ben bu davadan vazgeçmem dedi. Hep avam tabakasını, ümmileri suçlarız aslında bu basit yoldur. Asıl bu toplumu bozan, yozlaştıran, dünyevileştiren, Allah’la iplerini koparan sahte hocalar, sahte şeyhlerdir. Bir toplumda âlimler, amirler bozulursa o toplum iflah olmaz. Din, yaşayış, ibadetler, umreler, haclar, davalar mevsimlik olmamalıdır. Toplumun ıslahı gerçek dini anlamada ve yaşamadadır. Yaz Kur’an kursları başlamış ne güzel bir şey, öğrenmeden, okumadan ziyade genç dimağlara kur’an mesajı anlatılır, sünnet ikliminden nemlendirilirse dindar nesiller ancak çoğalır. Yalan, gıybet, iftira, suizan, kibir, namazsızlık, isyan, uyuşturucunun her çeşidinin panzehiri kuran iklimidir. Buda mevsimlik değil devamlılık arz etmektedir. Vesselam...
Ekleme Tarihi: 06 Temmuz 2018 - Cuma

MEVSİMLİK YAŞANTILAR

Hayat su gibi akıp gidiyor. İnsanoğlu çoğu zaman bu gidişin farkında değildir. İnsanoğlu hastalanınca, başına bir şey gelince, narkozlu hayattan ancak uyanabiliyor. Yılda dört mevsim var ilahi emir ne ise mevsimlerde o tecelli eder. Yazın çok sıcaktır, kişin tam tersidir. İlkbahar yaşam için vazgeçilmezdir, sonbahar doğanın elbise değişimidir. Her dört mevsimde fıtrata uygundur. İnsan hayatı da buna benzer. Ana rahmi, Çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık. İhtiyarlık sonrası insan için Ahrete doğuştur. Dünya fani, Ahiret ise ebedidir. Ahirette iki mekân var biri cennet, diğeri ise Cehennemdir. Müslümanın istek arzusu cenneti hak edebilmektir. Cennetin yolu ibadet te, cehennemin yolu ise Allaha isyandadır. İbadetler Allaha kul olmak için yapılır. İbadetlerde insani kötülüklerden alıkoyuyorsa gerçek kulluktur.

Müslüman sadece kendisini kurtarmakla kalmamalı, başkalarına örnek olmalı, başkalarını da kötülüklerden alıkoymalıdır. Yaşam tarzımızda Allah Resulünün yaşantısı, söylemleri, yaptıkları hayat kaynağımız olmalıdır. Allah resulü Taife niçin gitti, niçin taşlandı, kanlar içinde niçin kaldı? Asi topluma niçin beddua etmedi. Cebrail, Azrail, İsrafil, Mikail’in ısrarlarına rağmen o kavmin helakine razı olmadığı çok manidardır… Onların zürriyetlerinden, Ömerler, Aliler, Osmanlar, Ebubekirler, Hamzalar, Musab bin Ömerler olabilir de ondan. Bu tablodan pay kapmak gerekmez mi? 40 güne yakin kutsal mekânlarda kaldım. Hem de Rahmet ve mağfiret ayında. Mekke, Medine, Müslümanlar Allah’ın misafiri idi. Ümmet fertlerinden razı olup olmadığını Allah bilir.

Yaşantımız mevsimseldir. Devamlılık arz etmemektedir. Oruç ayı bitti mi çok kişi Camiye, Namaza, Kur’an-a Allaha ısmarladık der gibidir. Umreler, haclarda tıpkı bunlar gibidir. Mekke, Medine’yi, Allah’ın evleri camileri İman dolum tesisleri olarak kabul ederim. Uyduruk dinle insanlar aşılandığı için İbadetler uzun sure insanları ıslah etmiyor. Ramazan aylarında suç oranları genellikle çok düşüktür. Halbu ki her zaman böyle olmalıdır. Kula kul olmak Allaha kul olmanın önüne geçmiştir. Kutsal beldelerde efendilerden geçilmiyor. Efendilerin söylemleri din dışı olsa bile, müntesiplerce baş üstünedir. İnsanlar Allah’a, mümtaz dine çağırılacaklarına efendilere çağrılıyor. Efendilerin hepsi kabe de itikâftaydı. Etrafındakiler pervaneydi. Ayetmiş, hadismiş, fıkıhmış, islam âlimlerinin görüşleriymiş hepsi beyhude her şey efendilerde. Hâlbuki efendilerin efendisi orada, onun üstünde efendi yok. Esselamün aleyke ya rasulallahtan nem almadan gelenler çoğunlukta.

Bir Müslüman, uhuttan, hendekten, Cennetül baki den, kuba mescidinden, bismillahi allahu ekber deyip hacerül esvedden, kabe den, makamı İsmail, İbrahim’den, safa Merve den Arafat’tan, mina, müzdelife’den, Cebeli nur, Cebeli Sevr den, hüdeybiye mekânından, Cirane’den, tek cümle ile Mekke Medine’den nasıl olurda nem almadan dönebilsin. Hâlbuki kutsal mekânlar ağlama duvarları değildir. Saldım bayıra mevlam kayıra ile ibadet olur mu? İbadetlerde maalesef paraya, menfaate kurban edilmiş, İbadetler ticarete donuşmuş, hurafeler had safhada, Kur’an-ın indiği mekânda, Kur’an ayında Kur’an okundu fakat Kur’an anlatılmadı. Diğer tüm Camilerde de ayni tempo devam etti. Kâbe putlarla doluydu. Putlar nasıl kırıldı. İnen ayetler okununca anlatılınca nasıl amel edildi. Kimsenin umurunda değil, efendinin verdiği virtler, yapılan hatimler her şeyi hal ediyor. Faize, zinaya, zulme, uyuşturucuya, saltanata, hırsızlığa, tağuti düşüncelere dokunmamayı ebucehil anlayışı da istiyordu. Bu din benim değil bir kitap okumuştum. Bu kitap Abdurrahman Dilipak’a ait, keşke bu kitabini yeniden okusa davadan ne kadar pay kalmış görecektir.

Dava erlerine Allah resulü örnektir. Dünyalık verdiler, mevkiler teklif ettiler hiç birini kabul etmedi. Allah resulü, güneşi sağ, Ayı sol elime verseniz ben bu davadan vazgeçmem dedi. Hep avam tabakasını,

ümmileri suçlarız aslında bu basit yoldur. Asıl bu toplumu bozan, yozlaştıran, dünyevileştiren, Allah’la iplerini koparan sahte hocalar, sahte şeyhlerdir. Bir toplumda âlimler, amirler bozulursa o toplum iflah olmaz. Din, yaşayış, ibadetler, umreler, haclar, davalar mevsimlik olmamalıdır. Toplumun ıslahı gerçek dini anlamada ve yaşamadadır. Yaz Kur’an kursları başlamış ne güzel bir şey, öğrenmeden, okumadan ziyade genç dimağlara kur’an mesajı anlatılır, sünnet ikliminden nemlendirilirse dindar nesiller ancak çoğalır. Yalan, gıybet, iftira, suizan, kibir, namazsızlık, isyan, uyuşturucunun her çeşidinin panzehiri kuran iklimidir. Buda mevsimlik değil devamlılık arz etmektedir. Vesselam...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.