31 Mart 2019 tarihinde yapılaması planlanan yerel seçimler için adaylar ortaya çıkmaya başladı. Yakın geçmişteki seçimlerde büyükşehir başkanlığı uğruna valilik makamını bırakanlar olmuştu. Daha ileri gidelim; bakanlık koltuğundan “başkanlık” koltuğuna geçenleri de gördük ve o başkanlar görevlerine hala devam ediyor…
Eskiden sıralama meclis üyeliği, ilçe, il sonra belediye başkanlığı oradan da milletvekilliği olurdu. Bakanlık ise genelde orta siklet siyasetçiler için güzel bir hayalden öteye geçemezdi…
Şimdi, az önce de belirtmeye çalıştığımız gibi nihai hedef; belediye başkanlığı…
Bu düşünce ile yola çıkanlar haksız da değil! Belediye başkanlıkları çok büyük bütçelere, yoğun personele ve itibarlı bir makama sahip…
İşte bunun için de bu makama aday olanlarda çok önemli, farklı özelliklerin bulunması lazım.
Mesela birkaç maddeyle şöyle sıralayabiliriz:
1- Öncelikle yerli olmalı ki, başkanlık dönemi bittikten sonra bile hemşehrilerine hesap verebileceğini bilmeli. Çünkü ithal bir adayın böyle bir kaygısı olmayabilir. Bu maddeyi şu soruyla tamamlayalım: Verdiği sözleri tutmaması veya tutamaması halinde seçmenle karşılaşma riski(!) bulunmayan ithal aday mı, yoksa yanlış bir iş yapmışsa bunun ezikliği ile sürekli yüzleşme durumu olan bir başkan mı daha hassas davranır, işine daha sıkı sıkıya sarılır?
2- Ekip çok çok önemli… Artık “akraba, hısım veya dostlarla işi götürürüm” mantığı geçerli değil. Teknoloji geliştiği için ülkenin bir ucundaki şehirde ne yenilikler yapılıyorsa duyulabiliyor, görülebiliyor. Dolayısıyla seçmeni yolları asfaltlamak, bir iki park yapmakla kandırmak mümkün değil. Teknolojik gelişmeler başkanları birbirleriyle yarışmak zorunda kılıyor. Bunun için de alanında “en uzman” personelden oluşan ekiplerle çalışan başkanlar daima bir veya birkaç adım daha önde oluyor. Bu maddeyi özetleyecek olursak; başkan adayı seçilmeden önce prensipte anlaştığı ekibini de kamuoyuna tanıtmalı ve seçmene güven vermeli…
3- Bilgi donanım… Geçmiş dönemlerde, hatta akın geçmişte başkan adayları belirlenirken öncelikle oy potansiyeli gözetilirdi. Şimdi bu özellik ikinci, üçüncü sıralara geriledi. Seçmen başkan adayının ahlakına, kendileriyle olan diyaloğuna bakıyor. “Başkan olduğunda bu işi yapacak donanıma sahip mi, projeleri nedir, yaşam standardını artıracak kapasitede mi?” gibi sorulara cevap arıyor…
Yukarıda sıraladığımız maddeleri çoğaltabiliriz ama daha fazla uzatmadan “sözün özü” olarak şöyle diyebiliriz: Hiçbir parti artık “ceketimizi koysak seçilir” iddiasında değil. Bu nedenle belirlenecek adayın eksileri artıları kuyumcu terazisinin hassasiyeti gibi tartılmalı.
Bizden söylemesi…