Urfa’mız tarihiyle, kültürüyle, inanç turizmiyle, Medeniyetiyle, gelenek -görenekleri, misafir perverliği ve yemekleri ile her zaman kendinden ziyadesiyle söz ettirmeyi lokal olsada başarmıştır.
Birçok değere sahip olan Kent yönetim kısmında her zaman sıkıntılar yaşamıştır.
Şehrin önünü açması gereken siyasiler yaptıkları girişimler çok yetersiz kalıdı, kalıyor.
Dünde böyleydi, bugünde böyle…
Gereke ulusal anlamda gerekse uluslararası anlamda tanıtımımız yok denecek kadar az.
Turizm ve tanıtıma yönelik olarak kendimizi, kentimizi dışa anlatmaktan oldukça zorlanıyoruz.
Yıl içinde birkaç tanıtım yapılsada bunlarda çok cılız kalıyor.
Yanı başımızdaki Antep’e bakın; Başkan Şahin,kaç tane Uluslararası Festival yapıyor.
Gastronomi festivali var, Baklava festivali, Fıstık festivali bunları uzatmak mümkün..
Belediyeler ve Sivil toplum örgütleri katkısıyla tanıtımlar, Uluslararası düzeyde yapılıyor.
Hiç umamadığınız yerlerden yardım alıyorlar; reklamlar Üst düzeyde yapılıyor.
Bizde herkes günü kurtarmanın peşinde…
Elimizde olan değerlere bile sahip çıkamıyoruz.
Göbekli tepenin tanıtımını bile biz Urfa da bilbordlarında görüyoruz.
Urfa’yı aşmada bir zorluğumuz var.
Birecik köprüsünü elimizdeki değerlerle geçebilirsek; inanın Urfa adına çok güzel ve harika tanıtımlar ve gelişmeler olur inancı içindeyim…
Sıkıntımız var.
Şehrin gelişmesini bizim gibi amaçlayan ve destekleyen bir grup var.
Şehrin yöneticileri tarafında bu gruba mobing uygulanıyor. Bu arkadaşlar hiç hak etmedikleri iftiralara, suçlamalarla karşı karşıya kalıyorlar.(bunların içinde, Gazeteci, STK temsilcisi, Bürokrat, vatandaş ve bende varım) tamamen bir sindirme politikası ortaya konuluyor.
Sindirme Politikası Şu:
Görme, duyma, bilme, yazma,konuşma taktiğini uygulatmaya çalışıyorlar
Kimin umurunda; mesele eğer Urfa ise..
Fek hesaplar için piyasada dolaşan isimler utanç veriyor..
Siyasiler için duyduklarımız söylentiler, söylemler iğrenç
Daha neler, neler!...
Baskı ile rota bulunmuyor.
İşin güzel tarafıda şudur sindirme polikasıyla karşı karşıya kalan bu arkadaşları yıllardır bilirim, tanırım, hiç dönek olmadı, bazıları gibi adamına göre sürüm çekmediler; kendi kalemlerini paraya veya kişisel menfaat için asla satmadılar.
Bugünde aynı Şekilde Şehir sevdasıyl "devam" diyorlar.
Demem oki hasiklik, kindarlık, kamplaştırmayı hala içimizden atamadık.
Liyakati, birikimi çöp sepetine attık.
Dava adamı kavramını Bürokrasinin her kademesine soktuk.
Dava adamımız bir şey bilmese dahi koltuğu hak ediyor ve kapıyor
Kurumları baba çiftliğine çevirdik, Üniversitesi böyle, Belediyeler böyle,Kurumlar çoğu böyle…
Kısaca söylemek gerekirse; amaç gelişim kalkınma, Kentleşme,teknik, teknolojı değil!
Yandaş ve dava adamını çoğalmak; koltukları liyakatsiz kişilere çok kolayca teslim ediliyor
İtiraz eden, muhalefet edenlere baskı uygulamayı kendilerince marifet, görev sayan bir zümre var
İşçi hakkı yeniliyor, liyakatlı yok sayılıyor, Tecrübe görünmezlikten geliniyor maalesef
İşte; böyle bir Urfa ile ancak Eğitimde 79. Sırada, yaşanabilir Kent olarak 68. Sırada, Mevsimlik işçilik konusunda 1. Sırada oluruz, turizmde avuç yalarız…
Gidişat iyi değil beyler; iyi değil!...