Yıllardır aralıklı olarak devam eden İsrail Filistin çatışmaları bir kez daha masum insanların ölmesine neden oluyor. Bu amansız savaşı neden sonuç ilişkileri içerisinde incelemek anlamak yararlı olur. Savaşın en önemli nedeni Kudüs şehridir. Kudüs Ortadoğunun Akdeniz ile Lut gölü arasındaki Yehuda Dağlarındaki bir plato üzerinde kurulmuş çok eski bir şehirdir. Kudüs, İbrahim’i üç din Musevi, Hıristiyan ve Müslümanlar tarafından kutsal bir şehir olarak kabul edilir. Tarihi bilgiler, kutsal Tevrat kitabına göre, İsrail kralı Davud, Milattan önce1050 yılında Kudüs’ü Birleşik İsrail krallığı’nın başkenti olarak inşa etti ve oğlu Kral Süleyman ilk tapınağı şehrin içinde kurdu Denilmektedir. Hazreti Davut ve Hazreti Süleyman İslam dininde de peygamber oldukları kabul edilir. Hazreti Davut Hazreti İbrahim’in torunu Yakup’un dokuzuncu göbek torunudur. Bilindiği gibi Yakup peygamberin diğer ismi İsrail’dir. Yakup’un on iki oğlundan birisinin adı Yahuda. Bundan dolayı bu halk kendilerine İsrail ve Yahudi halkı demektedir. Demek oluyor ki Hazreti İbrahim biz Müslümanlar için büyük bir peygamber olduğu gibi, Yahudi halkı için de ataları olan bir peygamberdir. Kudüs şehri ve tapınağı MÖ. Babiller tarafından 586 yılında yıkıldı. Yahudi halkı kendi yurtlarından Dünyanın birçok bölgesine dağılır. Hazreti Ömer Kudüs şehrini aldıktan sonra bu eski Yahudi mabedin yerinde bir mescit kurar. Sonra Emeviler döneminde bu kutsal mescide en uzak mescid anlamına gelen mescidi Aksa ismi verilir. Bu mescidin diğer adı kutsal toprak anlamına Beytül Makdistir. Kudüs şehrinin Müslümanlar tarafından kutsal olmasının nedeni Hazreti Muhammed’in bu mescitten göğe yükselip Allah ile buluşmasıdır. Hıristiyanlar için kutsal olmasının nedeni Hazreti İsa’nın Kudüs’e yakın Beytüllahim veya Nasiriye’de doğmuş olmasıdır. 20. Yüzyılın sonunda ise Dünyanın çeşitli yerlerine dağılan Yahudiler Filistin’e kendilerinin Kenan diyarı denilen ana yurtlarına gelmeye
başladılar. Nihayet 1948 de İsrail devletini kurdular. Bu devletin kurulmasından sonra Filistinli Araplarla Yahudiler arasında küçük çaplı çatışmalar oluyordu. Ancak 5 Haziran 1967 de İsrail devleti ile Arap ülkeleri Mısır, Suriye, Ürdün arasında başlayan tarihe 6 gün savaşı olarak geçen savaş, 10 Haziranda İsrail’in kesin üstünlüğü ile sona erdi. Savaşan üç Arap devletine yardım olarak Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir de silah ve Asker yardımıyla katılmışlardır. Demek oluyor ki sonuçta toplam 9 Arap ülkesi orduları yeni kurulmuş küçük bir orduya sahip küçük bir ülke ve nüfusu olan bir devlete yenilmişler. Bu dramatik savaş sonucunda İsrail bilfiil savaşan üç ülkeden Mısır’dan Gazze ve Sina yarımadası, Ürdün’den Doğu Kudüs ve batı Şeria, Suriye’den Golan Tepeleri İsrail’in eline geçti. Zaten İsrailler bu toprakların kendilerinin Kenan diyarı olduğunu söylüyorlar. Arap ülkelerinin hazin yenilgisinden sonra Türk ve Kürt devrimci güçleri Filistin gerillaları ile birlikte yıllarca İsrail’e karşı savaştılar. Bazıları şehit oldular. Bu gençlerin savaşmalarının nedeni bazılarının yaptıkları gibi sözde Müslümanlık anlayışından dolayı değil, ezilenden yana insani bir düşünceyle katıldılar. Şimdiye kadar Arapların ve Müslümanların İsrail’e karşı başarılı olmamalarının birçok nedeni vardır. Teknik, bilim sanatta geri kalmanın dışında bu ülke halkları kendi içlerinde birlik değiller. Örneğin Müslüman ülkeler ezilen Filistin devleti olmak üzere Müslüman halkların Kürt, Darfur vb halkların insan hakları eksenli demokratik haklarını kabul etmiyorlar. Ayrıca en önemlisi Hamas ve Hizbullah gibi örgütlerin Yahudi halkına karşı Arapçı ırkçı anti semit politika izlemeleridir. Bunlar Dünya kamuoyu tarafından biliniyor. Müslüman ülkelerin başarılı olmaları Araplık veya dinsel inançtan ziyade insani düşüncelerle İsrail devletinin zulmüne karşı çıkmak tepki göstermekle olabilir. Doğrusu olanda budur. Dinler arasında bir savaş olarak lanse edilirse bundan Filistin ve Müslümanlar daha doğrusu mazlum Filistin halkı kazançlı çıkmaz. Bu savaşın bizlere göstermesi gereken gerçek, 21. Yüzyılda
yapılan savaşların üstünlüğünü belirleyen etken, askeri sayısal güç değil, asker az sayıda olsa da teknolojik silah üstünlüğüdür. Yani nicelik değil niteliktir. İsrail orantısız bir güçle çoluk çocuk demeden saldırıyor şu ana kadar yüzlerce yaralı ve ölü var. Maalesef Arap ülkeleri ve İslam ülkelerinin bu savaşta bırakalım Filistinli kardeşlerinin yanında İsrail ile savaşa girmeye, acı bir durum arabulucu olma savaşı durdurma güçlerinin bile fazla olmadığı görülüyor. İsrail küçük bir ülke olmasına rağmen askeri, teknik, ekonomik olarak çok güçlü bir ülke. Ayrıca en büyük destekçisi de Amerika’dır. Bu nedenle başta Filistin olmak üzere Arap ve İslam ülkelerinin yapmaları gereken dışarıya karşı diplomasi yaparak, akılıca politika izleyerek, kendi içlerindeki sorunları çözerek haksızlıkları gidererek, dışarıya karşı güçlü bir mesaj vermekle sonuç alınır. Böylece bu tarihi dinsel sorunu insan hakları eksenli olarak gündeme getirip, İsrail devletinin haksızlık ve zulüm yaptığını Dünya kamuoyuna açıklamak ve inandırmak olmalıdır.