Esirler arasında esir Kralın karısı da bulunuyordu. Çok sayıda malı, mülkü, hizmetçileri ve köleleri vardı. Selahaddin'in yanına geldi. Kocasınınyanına gitmek istiyordu. Kral kocası Nablus kalesinde bulunuyordu. İzin verildi, kocasının yanına gönderildi.
SELAHADDİN HIRİSTİYANLARIN KİLİSELERİNE KARIŞMADI
Hıristiyanların hac yaptığı yerlerden biri de Kudüs'te bulunan tarihi kıyamet kilisesidir. Selahaddin Kudüs'e girdiği zaman, bazıları Hırıstiyanların hacı oldukları kutsal mekanları ve kıyamet kilisesini yıkmasını önerdiiler. Böylece hacı olma imkanları kalmayacağından Kudüs hevesinden vaz geçebileceklerini söylediler.
Selahaddin bunu kabul etmedi. Mabetlerin, Kİliselerin yıkılması teklifine rıza göstermedi. Böyle bir uygulamanın İslam dini şartlarıyla çelişeceğini belirtti. Hazreti Ömer Kudüs'ü feth ettiği zaman Hıristiyanların mabedlerine karışmadığını söyledi.
Kudüs Müslümanlar tarafından ikinci kez Selahaddin Eyyübi tarafından alınmıştı. Kudüs'te yaşayan Hirıstiyanlar Selahaddin'in yanına gelerek, Kudüs'te kalmak istediklerini söylediler. Selahaddin bunların, vergi vermek koşuluyla, müslümanlarla aynı haklara sahip olarak şehirde kalmalarına izin verdi.
İslam hukukunda gayri müslimler bir müslüman memlekette cizye, vergi vermek şartıyla kalabilirler. Oysa Haçlılar Kudüs'ü 1099 yılında işgal ettikleri zaman müslümanları şehirden çıkarmışlar, olmayacak eziyetler yapmışlardır.
Bazı tarihi kaynaklara göre, haçlılar şehirde bulunan çok sayıda müslümanı öldürmüş, sokaklar ölülerden dolayı geçilmiyor, cadelerde yürüyenlerin ayakları topuklarına kadar kana batıyordu deniliyor. Hatta ölülerin yakıldığı, kan gölüne atıldığı söyleniyor. Yine doğrusunu ancak Allah bilir. Bazı tarih yazarları objektif tespitlerden uzak abartılı, yanlış bilgilerde verebiliyorlar.
İslam dinin şartları ve Selahaddin Eyyübi'nin insancıl uygulamaları, düşmanları tarafından bile takdirle karşılanmış, dünya savaş tarihine erdemli uygulamalar olarak geçmiştir. Selahaddin Eyyübi Hiristiyanların 1099 da yaptıkları vahşeti
yapmamış, bunu bir intikam vesilesi yapmamıştır. Mabetlerine, kiliselerine karşmamıştır.
Aısl özelik düşmanın bile övgüsünü kazanmaktır. İşte Selahaddin düşmanlarının bile övgüsünü takdirini kazanmış, adını insanlık tarihine altın harflerle yazdırmış, büyük bir liderdir.
Bir batıl yazar Stefan şöyle diyor " Gerçek şudur, galip gelen müslümanlar insani davranışlardan vazgeçmediler, yaptıklarla uygulamalarla örnek oldular. Hıristiyanların evleri yağma edilmedi. Hatta Selahaddin kimsenin Hiristiyanlara karışmamaları için bir muhafız gücü bile oluşturdu.
Diğer gurur verici bir insani, erdemli hareket, Selahaddin'in kardeşi Adil'in bin kadar Hiristiyan esirin serbest kalmaları için kardeşi Selahaddin'den istemesi onun da bunu kabul etmesidir."
Vicdanlı bir çok batılı yazar ve düşünür, Selahaddin'in adil oluşundan söz ederler. Bunlardan biri de Garusi adında bir yazardır. Bu da Sultan Selahaddin'in erdemli davranışından adaletinden övgüyle bahs eder.
1899 yılında Şam şehrine gelen Alman imparatorü, Selahaddin'in kabrine gelir. Orda Selahaddin'i yücelten, bir konuşma yapar. Yanında bulunan karısı da mezarına bir çelenk koyar.
KUDÜS'TE İLK CUMA NAMAZI KILINIYOR
Kudüs'ün birçok yeri haçlar, çanlar, resimlerden temizlendi. Kudüs'ün alınışından sekiz gün sonra mescidi Aksada ezan ve Kur'an okundu. Mihrabın yanına minber kuruldu. Yerlere kıymetli Acem halıları serildi. Tavana kandiller asıldı. Kadı bin Muhammed siyah cübesini giydi muhteşem bir hutbe verdi. Hutbeden sonra mahşeri kalabalık Huşü içerisinde Cumazı kıldı. Allah'a hamdü senalarda bulunuldu. Şükür edildi.
Selahaddin Eyyübi bu büyük zafer için Askerlerini tebrik etti. Şükran duygularını belirtti. Allah'ın izniyle şehitler inşallah cenneti alaya gitmiştir, dedikten sonra, Allah Sizlerden ebediyen razı olsun demiştir. Devam edecek