6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüklerindeki depremler ve sonrasındaki artçı depremler 15 milyona yakın nüfusun yaşadığı ve başta Şanlıurfa’mızın da aralarında bulunduğu; 11 ilimizde (Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Malatya, Kilis, Şanlıurfa, Adana, Osmaniye, Diyarbakır, Elazığ) büyük bir yıkıma ve can kaybına yol açmıştır.
Geniş bir alanı etkileyen bu depremlerde resmi açıklamalara göre 50 bin 783 kişinin hayatını kaybettiği, 200,000 den fazla kişinin ise yaralı olduğu belirtilmiştir. Depremin üzerinden yaklaşık bir yıl sonra Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumun ifadesine göre de en az 130,000 canımızın yitirildiğini ifade etmiştir.
Resmi açıklamalardaki bu çelişkili beyanlara göre, depremlerde yaşanan can kayıpları ve yıkımlara ilişkin tüm veriler aradan geçen 12 aya rağmen henüz açıklanmış değildir.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıklamalarına göre Hatay’da 13 bin 883, Kahramanmaraş’ta 7 bin 295, Adıyaman’da 5 bin 826, Malatya’da 4 bin 197, Gaziantep’te ise 3 bin 805 olmak üzere bölgede 36 bin 932 bina deprem anında yıkılmıştır. Toplam 872 bin bağımsız bölümden oluşan 311 bin bina ise aldıkları hasarlar nedeniyle kullanılamaz hale gelmiştir.
Ülkemiz tarihinin en ağır doğal felaketiyle karşı karşıya geldiğimiz 6 Şubat depremleri, bugüne kadar yaşadığımız pek çok büyük depreme karşın ülkemizin, şehirlerimizin, binalarımızın, kurumlarımızın ve halkımızın depreme hazır olmadığı gerçeğini çok acı bir biçimde ortaya çıkarmıştır.
Ülkemizin deprem kuşağında olması gerçeğini göz ardı eden AKP iktidarı Bilimi, planlamayı ve denetimi dışlayan, rantı egemen kılan bu politika modeli, ile çaresizliğin ve yetersizliğin değil, bilinçli bir tercihin ürünüdür. 20 yıldır iktidarda olan AKP hükümetinin amacı rant ve çıkar temeli üzerinde inşa eden bir siyaset anlayışı ile, sürdürülen plansız sanayileşme ve çarpık kentleşmeyi kalkınma modeli olarak benimsemiştir.
AKP iktidarı insanları ve kenti sermaye birikimi için ucuz işgücü ve ucuz altyapı aracı olarak ele almıştır. İktidarın bu zihniyet anlayışı ile plansızlığın ve denetimsizliğin sonucu olarak Yaşanan her aşırı doğa olayı karşısında gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle, afete dönüşen, bu durum binlerce insanımızın canına mal olmuştur. Daha fazla para, hırs ve kazanç peşinde olan bu sistemin sonuçlarından birisi de 6 Şubat depreminde yaşanan felaketten, binlerce canımızın, insanımızın yok olmasını da beraberinde getirmiştir. Şimdi bile baktığımızda binlerce yapının rant ve kafa kol ilişkisi ile imar planı ve fizibilite hatasına rağmen binaların imar izinleri alanların olduğunu görmekteyiz.
İmar affıyla binlerce kişiye mezar olan yapılara izinlerin cezasız olduğu bariz bir gerçekliktir.
Deprem sonrası ilk ayağa kaldırdığı kent; ayni zamanda ülkemizin sanayi kenti olan Kahramanmaraş olmuştur. Kentinde sanayisine öncelik verilmiştir.
Bu kadar geniş bir alanda deprem sonrası yaşanan psikolojik travma ve yıkımla birlikte milyonlarca insanlarımız etkilendi. Bir yıl sonrası depremin yaşandığı bölgeye baktığımızda, hala insanlarımızın ev, ısınma ve barınma sorunu devam etiğini, gereken yardımın ulaşmadığı kişilerin olduğu görmekteyiz. Ranttın tam gaz devam ettiğini ve kendi adamını kayırma, torpillin öncelikli hedefleri olduğunu görmekteyiz.
Böyle bir Coğrafyanın insanı olmak bazen insanın içini acıtmaktadır. Umarım bundan sonra; böyle yıkıcı depremler yaşanmaz ve binlerce insanımız da yokluk ve yoksullukla baş başa kalmaz. Vefat eden binlerce canımızı unutmayacağız ve unutturmayacağız.