Bu manalı söz Geçen Cuma günü katil İsrail askerlerince aksa kıyamında uç şehitten biri olan Filistinli Sehid, mücahid Ömer’e ait. Öyle bir mücahit ki, üç Siyonist Askerini öldürdükten sonra yukarıdaki ifadeyi kullanıyor ve şehit oluyor. İşte gerçek şehitlerden bir kahraman… Filistin de İslam beldelerinin birçoğunda şahadeti bekleyen çok Ömerler var. Allah sayılarını artırsın. Şehit Ömer demek istiyor ki, ey! Ümmet fertleri hep Selahaddinle ovunursunuz, selahaddinler olmadığı müddetçe Haremi şerif Öksüzdür, matemlidir kurtarıcı beklemektedir. Kudüs, Filistin, Mescidi Aksa davası sadece Arapların davası değil, tüm ümmetin davasıdır. Sahabelerden biri soruyor ey Allahın Resulü Mescidi Aksadan çok uzaktayız orada Namaz kılmak, ayak basmak için imkânlar el vermiyor deyince bunun üzerine Allah Resulü SAV. Oraya kervanlarla idareye konacak yakıt gönderin, onun ışığında namaz kılınır sizde sevap kazanırsınız buyurmuştur.
Ayetle hadisle sabit olan bir mekândan bahsediyoruz. Öyle bir mekân ki, dağinik ümmeti birleştiren bir mekân, ümmetin ilk kıblegahı, korunması ümmet fertlerine vacip olan bir mekân. Uğruna şahadet şerbetini içen veya Katillerin zindanlarında bedel ödeyen Hasan El Bennalar, Seyyid kutuplar, Mevdudiler, Şeyh Ahmet Yasinler, Muhammed Murisiler, Zeynep ve Muhammed Gazalilerin miras davasıdır. Aksayı korumak, dert edinmek, bir eli yağda bir eli balda yatta katlarda oturanların da hasmıdır Aksa. Asıl vatanları işgal edilen öz vatan evlatları hamas ile ihvan hareketlerini Siyonistler terör listesine almışlar. Bazı sözde İslam ülkeleri liderleri de desteklemişler, Mısır, Suudi gibi. Onlara yuh olsun.
Kendi halkların, ırkların, kardeşlerin öz katilleri bunlardır denilebilir. Dünya ölçeğinde kim beşeri rejimlere karşı, kula kul olmayı ret, yönetici tapınakları ilah kabul etmiyorsa onlara göre teröristtir. Kendileri terörist oldukları halde, İslam coğrafyasında acımasızca bir birini katleden, vuran vurulanın elindeki silahlar kimin, can ve mal kaybına sebep olan patlatılan bombalar kimin? Necaseti karla kapatmanın hiç önemi yoktur. Her şey berrak olarak biliniyor ve görülüyor. Ülkemizde bilhassa İslami kesim İslam davasının öncüleri ile övünürler. Bu geçmiş öncülere baktığımızda onların kaç korumaları vardı? Kullandıkları makam arabalarının markası neydi? Veya makam arabaları varmıy dı? Oturdukları mekân makamları beton yığınlarımıydı, kat yatları niceydi? Hele giyimleri yeme içmeleri, davalarına sadakati, ilim öğrenmede bizim neyimize benziyorlardı, kısacası biz kim onlar kim bizimki mirasyediliktir. Onların tevhit inancı vardı, ilahi kelimetullahi her yere yerleştirmek onların en büyük emeliydi. Onlar demokrasinin semtine uğramazdi, siyonistlerin tuzağına hiç düşmez, bilakis Siyonistlerin korkulu rüyaları idiler. Öncülerin tüm istek arzuları başta yaşantılarında ilahi emirlere, sünnete tam uygundu.
Basında gördüm bir sivil Filistinli genç Tünellerden geçerken, o genç ki, ya yiyecek veya ilaç için oralara gitmiş, tam o esnada nöbet bekleyen Mısır askeri bunu görüyor bu katil asker o genci hemen öldürüyor. Üstelik necis ayakları ile o şehit gencin cesedi üzerine çıkarak silahı ile katil sisinin gözüne girmek için dünyaya poz veriyor. Milli gazete bunu manşet yapmış çiğnediğin onurundur demiş, vuran Ahmet vurulan Mehmet bu ne gaddarlık Allah’ım. Beşeri sistemler Allahlık taslayanlarca ümmet fertlerini işte bu hale getirmiş. Şimdi soralım Aksanın düşmanları kim? Selahaddinlerden bahsediliyorsa eğitimimize bakalım, hala müfredatla uğraşılıyor, yaz boz tahtası
gibi, maddeci, ezberci, kemalist eğitimle selahaddinler yetişmez, ekonominin tüm dalları faizle dönüyor. Faize bulaşmayan kalmadı, bıyıksız, sakalsız ünvanlı sözde din önderleri soyguncuların faizle ilgili fetvaları ise tam bir hovardalık, keşmekeşliktir. Helali haram, haramı helal sayan anlayış İslami değildir, koruyanları desteklemek günah ortaklığıdır. İdareci Müslüman olsa bile.
Din düzen olarak kabul edilmediği müddetçe, Müslümanın iflahı zordur. İslam davasının tüm öncüleri, asri saadette dâhil, dünyalıkta hep fakirlerdir. Fakirlikten konu açılmışken, Yeni Adalet bakanı Sayın Abdülhamit Gül beyin emekli imam, alim babası Cemil Gülün röportajını bir gazetede okudum kendisini fiilen tanırım… Söylediklerinden duygulanmamak elde değil, adalet bakanı oğlunu anlatırken, öğrencilik yıllarında Nizip’e yakin benzinlik veya lokanta önünde simit satarak okumasını sürdürmüştü diyordu. Bakanımızın dedesi Âlim mutasavvuf Mehmet Emin Erde benim saydamdı okuma temelini 1966 yıllarında Nizip’in kertuşe köyünde aldım. O günler şerit gibi gözlerimin önünden geçti, dava adamları hep fakir olur dedim Sayın reiste hayatini anlatırken simit sattığından bahseder. Cemil hocadan tarihi bir söz, şimdi oğlum adalet bakanı oldu birisi ile karşısına çıksak ben suçlu diğeri ise suçsuz, oğlum babam suçludur derse o zaman adalet tecelli eder inşallah temennimiz öyle olur. Yeni kabinede Urfa’mızın yiğit evlatlarından Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba Tarım bakanı olmuş, Urfa için sevindirici, gecikmiş bir karar her iki bakanımızı kutluyorum. Allah yardımcıları olsun doğru istikametten ayırmasın. Dünyada galibiyet isteniyorsa Selahaddinleri beklemek değil, Selahaddin olmak işin öznesidir. Vesselam.