Konu önem arz ettiği için bu konuyu yazmaya karar verdim. Benim ki, doğru bildiğim bir görüştür. Dinin kimden, nereden öğrenileceği ile ilgili elimizde çok sağlam deliller, yöntemler vardır. Öncelikle dini konular kimden öğrenilir? Âlimlerden, şimdiki tabirle hocalardan, peki âlim ve hocalar dini kimden öğrenmişler, onlarda kendi âlimlerinden. Tüm âlimlerin ilim öğrenme kaynağı nedir? Diz çökerek, emek vererek çeşmelerin asıl kaynağı olan Kur’an’dan, hadislerden, fıkıhtan,müçtehitlerin içtihatlarından. Dinimizde ilim öğrenmek her kadın ve erkek üzerine farzdır. Çünkü İslam’ın ilk emri “oku” dur. Bir Müslüman azda olsa dini dünyevi ilimleri bilmek mecburiyetindedir. Fıkıhta bir kural vardır. Fıkıh tarifi yapılırken, fıkıh insanin leh ve aleyhinde olan şeylerin bilinmesidir denir. Bu ifade İmamı Azama aittir. Müslüman’ın Öğrendiği bu ilimler bilgiler Sünnet çizgisinde olmalıdır. Edep, hayâ, terbiye ahlak, Allah’tan korkma, kuralları çiğnenmemelidir.
Gerçek âlimler sorulan her soruya hemen cevap vermemişler çoğu zaman vereceğim cevap belki yanlış olur. Mesuliyetten Allah’tan korkmayı kendilerine şiar edinmişler, soru soranı bazen falan âlim veya hoca benden daha iyidir. Sağlam cevap verir diye ilme hürmeten soru soranı bir birlerine göndermişlerdir. Üzülerek ifade edeyim ki, asrımızda bazı taharet almasını bilmeyen zümreler türemiş, Bunların tarifi de şu, İlimsiz, amelsiz, bıyıksız, sakalsız, kolsuz, takkesiz, bazıların dünyalık unvanları ise Prof. Dr. Bunlar Hadislerin çoğunu beğenmiyor, beğendiklerini nefsine göre yorumluyor. Hadisleri rivayet eden çok sahabeyi inkâr ediyorlar. Sözde yenilikçi yorumları ile sakal bırakmayı bir gelenek olarak görüyorlar. Mezhepleri hiç tanımıyorlar. Şefaati inkâr ediyorlar. Adet gören bir kadın Kur’an okuyabilir, namaz kılar, Camiye girer, oruç tutar Allahtan korkmadan diyebiliyorlar. Ben İmamı azam ve İmamı Şafii den daha çok şey biliyorum. Onların görüşleri beni bağlamaz diyebiliyorlar. Bu sapık görüşlerini saf temiz genç yaşlı Müslümanlara empoze ederek, insanları iğfal etme cihetine gidiyorlar. Bazıları da eline almış bir meal, Kur’an bize yeter diyor. Ayetleri yosunlu akli ile tefsir ediyor yorumluyor. Ayetlerin zahirine göre hükümler veriyor, Netice, görüşlerinden haricilik fışkırıyor. Eline almış iman ölçme aletini her kesi tekfir ediyorlar…
Bu gün İslam beldelerinde ölen, öldüren tekbir getiriyorsa işte bu zehirli tohumların üretimidir. Ehlisünnet görüşünde bir insan ne kadar günahkâr olursa olsun, ister büyük günahları işlesin inkâr etmediği müddetçe günahkâr Müslümandır. İnsan hiç günah işlemezse o zaman melek olur, masum olur ki, ehlisünnet çizgisine terstir. Ehlisünnette Namaz kıldıran bir İmam fasık da olsa arkasında Namaz kılınır. Daha iyi veya takvalı bulunmadığı takdirde Ümmet fertleri helali haram, harami helal sayan şirk, soygun düzenleri ile boğuşurken, Cehalet girdabında boğulurken, din adına doğru yolun sapık kollarının türemesi hem manidar hem de Din ve dindarlar için büyük bir yıkımdır. Bu faydasız, Dini, dindarları parçalayıcı kotu düşünce ve akımlardan vazgeçilmeli, yetkililerce önlem alınmalıdır. Kıyametin alametlerini inkâr etmek, mehdi yoktur, Hz. İsa (as) yeryüzüne inmeyecek, Kuranda yönetim şekli yoktur demek, kime ne kazandırıyor? Bu sapık görüşler FETÖ tipi din anlayışını andıran bir projeye benziyor.
Din düşmanlarına koz olmaktan başka hürriyetlerin zirvede olduğu asrımızda Müslüman bu boş şeylerle mi uğraşacak? Hayat cihat olduğuna göre neyin cihadı veriliyor? Muslumanin en büyük görevi iyilikleri emir, kötülüklerden nehiy olması gerekirken, toplumu ifsad eden soygun düzenler mi Müslümanların kurtarıcısı.
Faiz, Zina, Uyuşturucu, Irkçılık, tefecilik, kayırmacılık, Haramları işlemede zirve, yalan, iftira, yaşanırken, ıslah görevini kim veya kimler yapacak?
Ümmet şuurundan yoksun olan görüşler süflidir. Küfür tek millet ise, Müslümanlar da tek ümmettir. Din şeraittir, şeriat Dindir. Fikih İslamda Hukuktur. Fıkıhsız, hadissiz İslam olmaz.
Dinimizde tebliğ vardır, yanlış bilginin tebliği felakettir. Toplum fertleri tekfir ve mealcilik konusunda çok duyarlı olmalıdır. Televizyon ekranlarından kusulan zehre kanmamalıdır. Kim bir Müslüman’a kâfir derse o söz kendisine döner.
İslam dini zahire bakar batini Allah bilir. Dinimizde Farz, Vacip, Sünnet vardır ve hükümleri fıkıhta belirtilmiştir. Helal bellidir haram bellidir. İnancimiza göre iyiliklerin karşılığı mükâfat cennet, kötülüklerin karşılığı ceza cehennem vardır.
Her Müslüman ilmihal bilgilerini sağlam eserlerden öğrenmelidir. Karanlikta kalmamak, dalalete düşmemek için her ümmi insan dinini sağlam bir âlimden öğrenmelidir. Dinimizde tekfircilik, mealcilik yoktur.
Ilımlı İslam, dinler arası diyalog, fıkıhsız İslam söylemleri nasıl ki, bir projenin parçasıdır; tekfircilik, mealcilik de sapık bir proje olduğuna inanıyor ve her Müslüman’ı göreve davet ediyorum.
Anasayfa
Yazarlar
Mehmet CENGİZ
Yazı Detayı
Bu yazı 1235+ kez okundu.
Tekfir Ve Mealcilik
Konu önem arz ettiği için bu konuyu yazmaya karar verdim. Benim ki, doğru bildiğim bir görüştür. Dinin kimden, nereden öğrenileceği ile ilgili elimizde çok sağlam deliller, yöntemler vardır. Öncelikle dini konular kimden öğrenilir? Âlimlerden, şimdiki tabirle hocalardan, peki âlim ve hocalar dini kimden öğrenmişler, onlarda kendi âlimlerinden. Tüm âlimlerin ilim öğrenme kaynağı nedir? Diz çökerek, emek vererek çeşmelerin asıl kaynağı olan Kur’an’dan, hadislerden, fıkıhtan,müçtehitlerin içtihatlarından. Dinimizde ilim öğrenmek her kadın ve erkek üzerine farzdır. Çünkü İslam’ın ilk emri “oku” dur. Bir Müslüman azda olsa dini dünyevi ilimleri bilmek mecburiyetindedir. Fıkıhta bir kural vardır. Fıkıh tarifi yapılırken, fıkıh insanin leh ve aleyhinde olan şeylerin bilinmesidir denir. Bu ifade İmamı Azama aittir. Müslüman’ın Öğrendiği bu ilimler bilgiler Sünnet çizgisinde olmalıdır. Edep, hayâ, terbiye ahlak, Allah’tan korkma, kuralları çiğnenmemelidir. Gerçek âlimler sorulan her soruya hemen cevap vermemişler çoğu zaman vereceğim cevap belki yanlış olur. Mesuliyetten Allah’tan korkmayı kendilerine şiar edinmişler, soru soranı bazen falan âlim veya hoca benden daha iyidir. Sağlam cevap verir diye ilme hürmeten soru soranı bir birlerine göndermişlerdir. Üzülerek ifade edeyim ki, asrımızda bazı taharet almasını bilmeyen zümreler türemiş, Bunların tarifi de şu, İlimsiz, amelsiz, bıyıksız, sakalsız, kolsuz, takkesiz, bazıların dünyalık unvanları ise Prof. Dr. Bunlar Hadislerin çoğunu beğenmiyor, beğendiklerini nefsine göre yorumluyor. Hadisleri rivayet eden çok sahabeyi inkâr ediyorlar. Sözde yenilikçi yorumları ile sakal bırakmayı bir gelenek olarak görüyorlar. Mezhepleri hiç tanımıyorlar. Şefaati inkâr ediyorlar. Adet gören bir kadın Kur’an okuyabilir, namaz kılar, Camiye girer, oruç tutar Allahtan korkmadan diyebiliyorlar. Ben İmamı azam ve İmamı Şafii den daha çok şey biliyorum. Onların görüşleri beni bağlamaz diyebiliyorlar. Bu sapık görüşlerini saf temiz genç yaşlı Müslümanlara empoze ederek, insanları iğfal etme cihetine gidiyorlar. Bazıları da eline almış bir meal, Kur’an bize yeter diyor. Ayetleri yosunlu akli ile tefsir ediyor yorumluyor. Ayetlerin zahirine göre hükümler veriyor, Netice, görüşlerinden haricilik fışkırıyor. Eline almış iman ölçme aletini her kesi tekfir ediyorlar… Bu gün İslam beldelerinde ölen, öldüren tekbir getiriyorsa işte bu zehirli tohumların üretimidir. Ehlisünnet görüşünde bir insan ne kadar günahkâr olursa olsun, ister büyük günahları işlesin inkâr etmediği müddetçe günahkâr Müslümandır. İnsan hiç günah işlemezse o zaman melek olur, masum olur ki, ehlisünnet çizgisine terstir. Ehlisünnette Namaz kıldıran bir İmam fasık da olsa arkasında Namaz kılınır. Daha iyi veya takvalı bulunmadığı takdirde Ümmet fertleri helali haram, harami helal sayan şirk, soygun düzenleri ile boğuşurken, Cehalet girdabında boğulurken, din adına doğru yolun sapık kollarının türemesi hem manidar hem de Din ve dindarlar için büyük bir yıkımdır. Bu faydasız, Dini, dindarları parçalayıcı kotu düşünce ve akımlardan vazgeçilmeli, yetkililerce önlem alınmalıdır. Kıyametin alametlerini inkâr etmek, mehdi yoktur, Hz. İsa (as) yeryüzüne inmeyecek, Kuranda yönetim şekli yoktur demek, kime ne kazandırıyor? Bu sapık görüşler FETÖ tipi din anlayışını andıran bir projeye benziyor. Din düşmanlarına koz olmaktan başka hürriyetlerin zirvede olduğu asrımızda Müslüman bu boş şeylerle mi uğraşacak? Hayat cihat olduğuna göre neyin cihadı veriliyor? Muslumanin en büyük görevi iyilikleri emir, kötülüklerden nehiy olması gerekirken, toplumu ifsad eden soygun düzenler mi Müslümanların kurtarıcısı. Faiz, Zina, Uyuşturucu, Irkçılık, tefecilik, kayırmacılık, Haramları işlemede zirve, yalan, iftira, yaşanırken, ıslah görevini kim veya kimler yapacak? Ümmet şuurundan yoksun olan görüşler süflidir. Küfür tek millet ise, Müslümanlar da tek ümmettir. Din şeraittir, şeriat Dindir. Fikih İslamda Hukuktur. Fıkıhsız, hadissiz İslam olmaz. Dinimizde tebliğ vardır, yanlış bilginin tebliği felakettir. Toplum fertleri tekfir ve mealcilik konusunda çok duyarlı olmalıdır. Televizyon ekranlarından kusulan zehre kanmamalıdır. Kim bir Müslüman’a kâfir derse o söz kendisine döner. İslam dini zahire bakar batini Allah bilir. Dinimizde Farz, Vacip, Sünnet vardır ve hükümleri fıkıhta belirtilmiştir. Helal bellidir haram bellidir. İnancimiza göre iyiliklerin karşılığı mükâfat cennet, kötülüklerin karşılığı ceza cehennem vardır. Her Müslüman ilmihal bilgilerini sağlam eserlerden öğrenmelidir. Karanlikta kalmamak, dalalete düşmemek için her ümmi insan dinini sağlam bir âlimden öğrenmelidir. Dinimizde tekfircilik, mealcilik yoktur. Ilımlı İslam, dinler arası diyalog, fıkıhsız İslam söylemleri nasıl ki, bir projenin parçasıdır; tekfircilik, mealcilik de sapık bir proje olduğuna inanıyor ve her Müslüman’ı göreve davet ediyorum.
Ekleme
Tarihi: 23 Kasım 2016 - Çarşamba
Tekfir Ve Mealcilik
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.