Vatanını korumak ve kendini mühafaza etmek dinimizin bir emridir.
Bu nedenle Vatan sevgisi imandandır.
Bu topraklar, canını hiç düşünmeden verecek kadar sevenleri ile vatan olmuştur. Canını siper ettiler ve geçilmez kıldılar.
Şehadete gözünü kırpmadan koşanlar, gencecik yaşta mezara girenler, yavrusunu cepheye hiç tereddüt etmeden gönderen anneler ve daha niceleri.
Cepheye bidaha dönmeyeceğini bilerek gittiler.
3, evladını şehit verip ve son 14, yaşındaki evledınıda ayakabısız, yamalı elbiseli ile cepheye gönderen Sivaslı anneyi asla unutmayacağız.
Mecidiye tabyasında, 276 kiloluk mermiyi namluya tek başına süren Seyit Onbaşı'nın, savaştan sonraki röportajda aynı mermiyi kaldıramaması üzerine, savaş olsa yine yapabilirim cümlesinde görüyoruz o, vatan aşkını.
İngiliz birlikleriyle çatışma sırasında tüfeği tutukluk yapınca, düşmana taş atarak savaşı sürdüren Mehmet Çavuş'u da unutmamak lazım.
Kanlı dere'de İngilizler, diğer yanında Fransızlar ve karşılarında ise savunan Türk Askerlerimizin göğüs göğüse muharebelerinde zayiatlar nedeniyle, bu dereden akan suyun, binlerce insanın kanının karışmasıyla kırmızıya dönmüştü.
O, dere'de ağır yaralı askerlerin inleme sesi yankılaniyordu. Bu nedenle o, dere'nin diğer ismi, inleyen dere deniyor. Ah o, dere bir konuşsaydı, o gün acı olayı, anlatsaydı.
Göz yaşımız yaş, yerine kan akardı.
Sadece Çalakeledemi... Ülke'nin dört bir yanında saldırdılar.
İngilizler, Ruslar, Fıransızlar masada Türkiyeyi kendi aralarında paylaşmışlardı.
Ama masadaki hesap gibi olmadı işgal için geldiler fakat, bekledikleri gibi olmadi, çünkü karşılarında vatanını ölümününe savunan Seit on başılar, Mehmet çavuşlar, Kara Fatmalar, Nene katunlar sütçü imamlar, Şahin beyler vardı.
Kahramanca vatanını savundular ve duşman geldiği gibi geri döndüler.
Ve bu vatanı bize emanet ettiler.
Bugün 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi münasebeti ile Çanakkale şehitlerimizi ve bütün şehitlerimizin Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Bu vatan, bu millet onlara minnettardır.