Mevlana Halid'in vefatı akabi Kürdi ünvanlı vekilleri İslam coğrafyasına yayılarak halkı irşad ettiler.
Kahir ekseri Irak, Anadolu, İran, Azerbaycan'a vb. gittiler.
Şu anki Türkiye coğrafyasının Şark kısmında Müslümanların gönüllerine öyle işlediler ki Tasavvuf yolunu; Doğu & Güneydoğu "Nakşibendistan" diye anılır oldu.
Bitlis Güroymak ilçesinde Abdurrahman et-Taği Hz. damadı ve oğluyla Nakşibendiliği yayarken yanlarına(ileride Şah-ı Hazne olarak anılacak olan) Suriye'den Ahmed adlı 1 genç geldi.
Bu lakap da 2 anlam var: hem doğduğu bölgenin adı Hazne'dir hem de kendisi maneviyat cevherine sahip 1 Hazinedir.
Henüz 25 yaşındayken A.Rahman Et Taği Hz.lerinin oğlu genç Ahmed'e murşid-i kamillik icazetnamesini teslim edince memleketine geri geldi.
Suriye'de açtığı Medresesi Edebi, Fenni, Şeri vb. ilimler veren lise dengi okulunun yanında halka bedava ekmek dağıtan fırınları ile tam bir külliyeye dönüştü.
Ürdün, Lübnan, Irak, Tunus, Çad, Senegal, Sudan, Filipinler ve tabiki Türkiye'den talebeleri vardı.
Kaleme aldığı 151 Edebi mektubundan oluşan "El-Mektubat" adlı 1 kitabı vardır.
Bu kitapta "Nikah & Talak" gibi insanların zihninde bazen tereddüt oluşturabilen muhtelif mevzulara açıklık da getirirken; mektupların çoğunluğunda "Bayram & Düğün & Taziye vb." özel günlerde sosyal dayanışmayı geliştirecek mesajlara örnek vermiştir Şah-ı Hazne.
1950'deki vefatı akabi ailesi Nakşibendi yolunda irşad geleneğini miras kabul edip sürdürmüştür.
Şeyh Muta Haznevi ilahiler, ağıtlar, şiirler yazarak eserler üretmiştir.
Suriye'de yönetimin halkı ezmesinden doğan iç karışıklıkta torunlarından Ş. Maşuk Haznevi, direnişinin içinde yer almasıyla hedef haline gelmiş; 2005'de Suriye istihbaratınca kaçırılarak işkence yapılmış 3 hafta sonra naaşı teslim edilmiştir.
Haznevi ailesi 2014'de İŞİD saldırısına maruz kalarak göç etmiştir.
Şehid edilen Maşuk Haznevinin “Hak sadaka ile değil, güç ve kudretle alınır” sözü slogandır hala Suriye'de"
(devamı var)